“Sürücüsüne göre bal rengi olan Mercedes, sabırsız, neredeyse son bir atılımla hızlandı. Bulgar çıkışını yarıda bırakıp girişe yaklaştı. Orada yavaşladı.”
Adalet Ağaoğlu’nun 1976 yılında kaleme aldığı “Fikrimin İnce Gülü” romanı ilk olarak bu dizelerle başlayarak Kapıkule ile romanın kahramanı Bayram’ın memleketi Ballıhisar arasında geçen bir yol romanıdır.
Bayram’ın Ballıhisar’da yaşadığı zamanlarda gördüğü bir araba ve sahibine gösterilen hürmetin hoşuna gitmesiyle kendisi de bir gün Bayram Bey olma hayalleri içine girer ve yollara düşmesi, arayış içine girmesi tam da bu olaydan sonra gerçekleşir. Hayalindeki Bayram olma yoluna çıkarken geride bıraktıklarını hiçbir şekilde düşünmeden, bu yola çıkmanın neticelerini düşünmeden böyle bir yola çıkıverir.
Bayram Bey olabilmek Ballıhisar’da saygı görebilmek geldiğinde herkesin önünü ilikleyen bir insan olmak istediğinden çevresindeki bazı insanlardan gördüklerinden de etkilenerek Almanya’ya gurbetçi olarak gitmenin çözüm olacağını düşünerek en yakın arkadaşını kandırır. Sevgilisi Kezban’ı ve hayatta olan tek akrabası olan amcasını yüzüstü bırakarak Almanya’ya gider bu süre boyunca memleketinden hiçkimseyle irtibata geçmez.Balkız ismini taktığı bal renkli Mercedes’ini aldığı zaman gurbetçi olduğu gurbet ellerden memleketini ziyaret edeceği vakit gelir. Tek hayali olan Bayram Bey olma arzusu sayesinde memleketine giden yollarda karşısında çıkan sorunların üstesinden gelmesi için tek dayanaktır, kendisini nelerin karşılayacağını bilmeksizin yoluna devam eder. Yol boyunca birçok şey başına gelirken Bayram’ı en çok etkileyen ise Mercedes’inin yıldızının düşmüş olması, üzerinde hafif çiziklerin olduğunu fark etmesidir. Gurbetçi olduğu memlekette bile kandırılan Bayram buna inanmakta biraz zorlanır. Yine de hayalindeki Bayram gibi olma inancı tam olduğundan dolayı hiçbir şekilde yıkılmaz.
Tam bir yol romanı olan bu kitapta Bayram’ın yolda karşılaştığı sıkıntıları akıcı bir şekilde anlatan Adalet Ağaoğlu sayesinde kitaba adete kapılıyorsunuz.
“Sevdamız uğruna nice dağlar devirdik. İyi ya işte, değerimiz bilinmeli! Bilinsin!.. Ah Kezban. Dişini sıkamadın iki ay daha”
Ulaşmayı hedeflediği yola ulaşan Bayram ne Ballıhisar’da hayalindeki Bayram Bey gibi olmayı başarabilmiş ne de sevdiklerine kavuşabilmiştir. Gurbette olduğu süre boyunca sevdikleriyle irtibata geçmemesi Bayram’a ağıra mal olmuştur. Tek akrabası olan amcası ölmüş, geride bırakarak ayrıldığı Ballıhisar değişmiş, sevdiği kadın ise Bayram’dan ümidini kesip bir başka biriyle evlenmiştir. Hiç kimse Bayram gelince saygı göstermemiş, Bayram hayallerindeki kahraman hiçbir zaman olamamış tersine zarara da uğramıştır.
“Oralardaki yabancılığından bin beter bir yabancılık korkusu ansızın en çok ürkütüyor Bayram’ı”
Bayram gurbette gurbetçiyken daha da gurbetçi olduğunu hissediyor. Hem memleketinde hem de gurbetçi olduğu memlekette kendisini bekleyen kimsesi olmayan Bayram arafta kalıyor. Kendini yapayalnız hissediyor. Gözü gibi baktığı Balkız’ının bir önemi olmadığını teypte Kezban ile kendisinin şarkısı olan Fikrimin İnce Gülü şarkısı çalmayı bırakıp teyp bozulunca anlıyor.
“Hiçbir yolun ucunda, kimse Bayram’ı beklemiyor.”
Adalet Ağaoğlu’nun bu kitabı gurbetçi olmanın, çaresiz, arafta kalmanın, bazen beklediğimiz, umduğumuz birtakım şeylerin istediğimiz gibi olmadığını, hırslarımızın bizi ele geçirince kendimize zarar verdirdiğini, yurtsuz olmanın nasıl olduğunu çok güzel bir şekilde anlatan bir kitap.