Kimi şiirler vardır şairini sırtında taşır kimi şiirler de vardır ki şairini gölgesinde yaşatır. “Ne güzel komşumuzdun sen…” denildiğinde “Ah! Fahriye abla…” diye devamını getirdiğimiz Fahriye Abla şiiri de tam olarak onlardan biridir. 1935 yılında Varlık dergisinde ilk kez yayımlandığında Ahmet Muhip Dıranas belki de bu şiirin gölgesinde kalacağını tahmin bile edemezdi. Yıllar sonra şairden gelen “Keşke ellerim kırılsaydı da yazmasaydım o şiiri…” itirafı ve diğer şiirlerinin gölgede kalmasına bu sebeple çok içerlediği o meşhur dizeler 1984 yılında Yavuz Turgul’un senaryolaştırmasıyla beyaz perdeye aktarıldı.

Bu zamana dek yalnızca senarist kimliği ile ön plana çıkan Yavuz Turgul’un ilk yönetmenlik sınavı olan bu film ile artık “Yavuz Turgul Sineması” da adından ayrıca söz ettirmeye başlayacaktı. Filmin diğer dikkat çekici unsurlardan biri ise kuşkusuz Atilla Özdemiroğlu’nun yaptığı müzikleri olmuştur. Özdemiroğlu’nun müzikleri sesinin yumuşak tınılarıyla gönlümüzde yer edinmiş Özdemir Erdoğan tarafından seslendirilmiştir. Müjde Ar’ın en güzel performanslarından birisini izlerken, tam da şiirdeki tarif edilmiş şekliyle beyaz perdede karşımızda canlanan Fahriye Abla ile filmin şarkısını mırıldanırken buluruz kendimizi.
Diğer taraftan film boyunca eski İstanbul’un cumbalı, ahşap evlerinin olduğu, mahalle kavramının net bir şekilde ortaya çıkarıldığı nostaljik bir pencere ile karşılaşırız. Bu noktada “Selvi Boylum Al Yazmalım“, “Hayallerim, Aşkım ve Sen“, “Bir Yudum Sevgi“, “Şalvar Davası” ve “Çiçek Abbas” gibi unutulmaz pek çok filmin görüntü yönetmenliğini üstelenen Çetin Tunca’nın imzası hâline gelen klasikleşmiş ışık ve renk kullanımının etkisi oldukça fazladır.
Yaşamın İlk Evresi: “Hamlık”

“Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla…”
Peki şiirlere ve filmlere konu olmuş Fahriye Abla kimdi sahiden? Bu noktadan sonra filmi izlemeyenler için spoiler uyarısı vermek zorundayız. Beyaz perdedeki Fahriye (Müjde Ar) adeta şiirin hakkını verircesine teni buğdaysı, boyu bir başak kadar ve mahallenin en alımlısı olan bir genç kadındır. Film boyunca Fahriye’yi aşık olduğu Mustafa’nın (Tarık Tarcan) yanında çıraklık yapan Mehmet’in (Mesut Çakarlı) gözünden izleriz.

İlk başlarda Fahriye mahalle kültüründe yetişmiş, bir erkeğe aşık olmuş ve onunla hayatını kurtaracağını düşünen bir alt yapıdadır. Bu sebeple gözü Mustafa’nın aşkından başka bir şey görmeyen Fahriye için hayat çok da ciddiye alınmayan bir serüvenden ibarettir. Mustafa’yla buluştukları metruk evde karanlıktan, cinlerden ve perilerden korkan, hayatın çetrefillerini henüz hiç bilmeyen ve olabildiğince basit düşünen bir kadındır. Onun bu düşünsel alt yapısı sevdiği adamla kaçacakları sırada Mustafa’nın çırağı ile yolladığı bir mektupla yarı yolda bırakılması sonucunda ilk kez değişime uğrar. Mustafa babasının sözü altında sesini çıkaramayan ve mahalledeki zengin bir ailenin kızıyla evlendirilmek istenen bir adamdır. Fahriye ile ne kadar gönül eğlendirse de en sonunda babasının sözü baskın çıkar. Fahriye durumu değiştiremeyeceğinin kabullenişi ile ailesi tarafından Erzincanlı bir kuyumcu ile evlendirilir.
Yaşamın İkinci Evresi: “Pişmek”

“Gönül verdin derlerdi o delikanlıya
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın?”
Bakire olmadığı anlaşılınca baba evine kocası tarafından bir eşya gibi geri bırakılan Fahriye bu durumu ailesinden saklamaz. Gönlü ise hâlâ Mustafa’dan vazgeçmez. Mustafa zengin ailenin kızıyla nişanlansa da Fahriye’nin geri dönmesine sevinir. Fahriye ise onun yalanlarına yine kanar. Mahallede adı çıkan Fahriye tüm bu dedikodular karşısında sinmek yerine, kahvehanede Mustafa’yı basar ve onu aşkının arkasında durmaya davet eder. Mustafa bu noktada kendi kimliğini ele verir. Fahriye’ye onu sevmediğini söyler, çünkü yan masada babası oturuyordur. Mustafa’nın karakterinin şekillendiği bu noktada Fahriyenin de hayatı şekillenmeye başlar.

“Ben artık cinlere, perilere inanmıyorum Mustafa!”
Öfkeyle Mustafa’yı yaralayan Fahriye hapse girer. Burada en yakın arkadaşı olan ve kendisinin neden orada olduğunu “çok konuştuğum için” diyerek tanımlayan Sevgi (Ayşe Demirel) ile hayatı farklı bir dönemece girer. Fahriye artık hayatı ciddiye almaya başlar. Çalışmanın, kendi ayakları üzerinde durmanın ne demek olduğunun farkına varır ama yine de her şeye rağmen Mustafa’nın fotoğrafını göğsünde taşımaya devam eder. Mustafa’dan hamile olduğunu öğrenir ve hapishanede Mustafa’nın fotoğrafı almak isteyen başka bir mahkumla tartışırken çocuğunu düşürür. Hapishanede kendisinin farkına varmaya başlayan Fahriye buradan çıktıktan sonra Sevgi’nin arkadaşı ustabaşı Cemil (Haldun Ergüvenç) vasıtasıyla bir fabrikada çalışmaya başlar.
Ve Son Evre: “Yanmak”

“Hep seninle var olduğumu sanırdım ama şimdi biliyorum;
Tek başıma varım ben!’’
Fahriye mahallesine geri döndüğünde babası evi terk edip gitmiş, annesi ise bir başına kalmıştır. Annesini de yanına alarak ayrı bir eve çıkar. Onun mahalleye geldiğini gören Mustafa hemen Fahriye’yi görmek için onu eski metruk eve çağırır. Fahriye artık değişmiştir. Eski saf, korkak hâllerinin yerine hiçbir şeyden korkmayan ve en önemlisi Mustafa’nın gerçeğini görebilmiş bir kadın vardır karşısında. Üstelik Mustafa olmadan da yaşayabileceğinin farkına varmıştır.
Diğer taraftan Fahriye’ye her zor durumda yardımcı olan Cemil ona ilgi duyup açılsa da Fahriye kimseyi kandıracak bir kadın değildir. Kalbinde her ne kadar yaşattıkları ve öfkesi olsa da Mustafa vardır çünkü yaşadıklarını hazmedemez ve Cemil’e “Başkasını düşünürken ve onunla kavgalıyken olmaz.” der. Cemil ise bu duruma saygı duyar.

“Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda
Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla…”
Filmin sonuna doğru evlenmesi istenilen kız onu terk edince Mustafa babasına rest çekmeyi başarabilmiş ama günün sonunda da evsiz ve beş parasız kalmıştır. Sığınacağı tek yer ise yine Fahriye olmuştur. Mustafa ondan aşk değil, iş istemeye gider. Beklenenin aksine intikam almak yerine “Seni ortada bırakacak değiliz ya Mustafa!” diyen Fahriye, şiirin son satırlarındaki vefasını ortaya koyar.
Son Söz

1980’ler Türk sinemasının politik ve siyasi aksı bir tarafa bireyin, özellikle de kadınların tüm toplumsal dayatmalara rağmen özgürlük arayışı üzerinde durulduğu bu filmde bir kadının kendi iç dünyasındaki dönüşümü gözler önüne serilir. Bu noktada Yavuz Turgul’un sakin ama etkileyici kaleminin de önemli bir faktör oynadığını belirtmek gerekiyor. Özgürlüğü yalnızca aşkta ararken aslında hayatın bundan ibaret olmadığı ve her ne durumda olunursa olunsun bir çıkış yolunun var olabileceği mesajı verilir.
Genelde ayakları yere basan, sahip çıkan, sözünün arkasında duran, güçlü gibi kalıpsal erkeklik tasvirlerinin aksine otoriteye boyun eğen bir erkek modelinin karşısında “Seni de ortada bırakmayız be Mustafa!” diyerek sahip çıkan bir kadın modelinin seyirciye sunulması filmin en dikkat çekici anlatısını oluşturur. Film bu anlamda kadın kimliğinin toplumsal anlamdaki yerini eleştirel bir bakış açısı ile ele alır ve bu kimliğe yönelik yargıları masaya yatırmamıza olanak sağlar.

Fahriye Abla’nın hikâyesi kimin ne dediğiyle ilgilenmeden ne hâle düştüm demeden direnen bir ruhun var olma mücadelesidir. Şiirin yazılmasının üzerinden tam 90 yıl, filmin seyirciyle buluşmasının üzerinden ise 41 yıl geçmiş olsa da bu toplumda hâlâ daha aynı baskılar ve aynı var olma mücadelesi sürdüren “Fahriye Ablalar” var. Bu sebepledir ki ne kadar zaman geçerse geçsin film her izlendiğinde içimizden birine tanıklık etmiş hissine kapılırız.
Kısacası Yavuz Turgul’un kaleminden çıkan Fahriye Abla karanlıkta kalmış toplumsal gerçekliklere seyirciye uzattığı fenerle baktırabilmeyi başarmış sağlam bir alt metne sahiptir. Kötünün ve kötülüğün varlığına rağmen Fahriye Abla ne istediğini bilen, yapay olmayan, hiçbir şeyden çekinmeyen, yalanlarla uğraşmayan, hatalarını örtbas etmek yerine kabul edip bedelini cesurca ödeyebilen vefalı, şirin ve de çok güzeldir.
Kaynakça
Fahriye Abla. Yön. Yavuz Turgul. Kök Film, 1984. Film
“Şiirde biçime tutkun şair: Ahmet Muhip Dıranas”. AA. Web. 04.07.2025
“’Elim kırılsaydı da bu şiiri yazmasaydım’”. T24. Web. 04.07.2025
“Ahmet Muhip Dıranas ve Yavuz Turgul’un Fahriye Abla’sı”. Artfulliving. Web. 04.07.2025
Çelebi, İbrahim ve Gelir, Yakup. “Edebiyat ve Sinema İlişkisi Bağlamında Fahriye Abla Filmine Eleştirel Bir Yaklaşım”. Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 10, 552-564. Web. 04.07.2025