İngiliz edebiyatının geç Victoria Döneminin önde gelen yazarlarından bir olan aykırı yazar Oscar Wilde, iğneleyici üslubu, anlatım ustalığı ve edebi dehası ile benzersiz eserlere imza atmıştır. Bu eserler arasındaki tek roman özelliği taşıyan eseri, döneminde büyük tartışmalar yaratmış olan Dorian Gray’in Portresi (The Picture of Dorian Gray)’dir. Wilde, öne çıkan alaycı ve olağanüstü anlatımıyla edebi sınırları zorlamış, gotik edebiyatına benzersiz bir eser kazandırmıştır. Aynı zamanda, 19.yüzyılın katı ahlak anlayışından dolayı Wilde, cinsel yönelimi sebebiyle yargılanırken Dorian Gray’in Portresi kendisinin aleyhinde delil olarak gösterilen tek eseridir.
“İnsanın ahlaki yaşamı, sanatçının ele aldığı meselenin bir parçasını oluştursa da, sanatın ahlakı, mükemmel olmayan bir aracın, mükemmel kullanılmasından ibarettir.”
Günümüze kadar birçok kez sinemaya uyarlanmış ve çeşitli sanat dalına ilham olmuş olan Dorian Gray’in Portresi, çok yakışıklı ve zengin bir genç adamın yaş aldıkça yaşlanmamasına karşılık yozlaşmasını konu edinmektedir. Bunun yanı sıra Wilde, dönemini eleştirip ahlaki normlarla da çatışır. Okurken kimi zaman kendimizi gerilimle iç içe geçmiş, kimi zaman kasvetli atmosferi içinde kaybolmuş kimi zaman da uzun düşüncelere dalmış bir serüvenin içinde bulmuş olduğumuz Dorian Gray’in Portresi’ndeki karakterleri gelin yakından inceleyelim.
Dorian Gray
Hikâyemizin ana kahramanı Dorian Gray, güzellik idealini temsil eden ve kitap boyunca evrimleşen bir karakterdir. Yakışıklı mı yakışıklı, zengin bir genç adam olan Dorian, başlarda saf ve masum bir kişiliğe sahiptir. Adeta gençliğin samimiyeti ve tutkulu saflığı yüzüne yansır. Yine bir gün Dorian Gray, arkadaşı ressam Basil Hallward tarafından resmedilirken Lord Henry ile tanışmasıyla onun fikirlerinden etkilenir. Dorian, kibirli bir hâl alır ve Basil’in kendisine yapacağı son portre oluşundan habersiz portresine bakmasıyla gençliğin geçici olduğunu fark eder ve genç kalma konusunda takıntılı hale gelir. Kendisinin yaşlanmasındansa tuvaldeki yansımasının yaşlanmasını diler ve bu dileği gerçekleşir. Böylece Dorian Gray yıllar boyu asla yaşlanmaz. Ancak şeytanla işbirliği yaptığının farkında değildir.
Dorian, Lord Henry’nin nihilist ve çıkarcı felsefesinin etkisiyle hedonist bir yaşam tarzına sürüklenir, genç ve güzel görüntüsünü korurken masumiyetini yitirir. Dorian Gray haz peşinde koşarken aynı zamanda insan ilişkilerinde yüzeysel ve duygusuz bir tutum benimsemeye başlar. İlk aşkı bir tiyatro oyuncusu olan Sibyl Vane, Dorian’a gerçek aşkını sunarken Dorian’ın kendisini yüz üstü bırakması sonucu trajik bir şekilde hayatını sonlandırır. Böylelikle, Dorian portresindeki ilk değişikliği fark eder ve Sibyl’e olan muamelesinden dolayı suçluluk duygusuyla başa çıkmaya çalışır. Fakat Lord Henry’nin öğretileri doğrultusunda, Sibyl’in ölümünü sanatsal bir ideale dönüştürmeye çalışarak suçluluk duygularını bir kenara atmaya karar verir.
Dorian’ın artarak işlediği günahlar zaman içinde içsel dünyasında artan bir karanlığı beraberinde getirir. Her geçen gün yozlaşan ruhunun bir yansıması olarak daha da çirkinleşen portresiyle yüzleşmek vicdan azabı çekmesine ve ruhsal olarak daha da çökmesine neden olur. İntikam duygularıyla Basil Hallward’ın varlığından kurtulma arayışı ve beraberinde yaşanan trajik olay, insanlık değerlerini yitirmesini gözler önüne serer. Ayrıca, Sibyl’in kardeşi James Vane, Dorian’ı kız kardeşinin ölümünden sorumlu tutarak yıllar sonra intikam arayışına girer. James Vane’in varlığı, Dorian’ın geçmişi ve günahlarının sonuçlarıyla daha fazla yüzleşmesine ve içinden çıkılmaz bir ruh haline girmesine neden olur. Bu süreçte vicdanının yarattığı ağırlıkla ölüm korkusu ve ölümün kaçınılmazlığı ile karşılaşır. Ancak vicdanının ve ahlaki sorumluluğun yarattığı bu korku, romanın trajik bir şekilde sona ermesine neden olur. Wilde, eserinde yalnızca Dorian’ı değil, aynı zamanda toplumu da yargılar. Sanat, estetizm ve ahlaki sorumluluk kavramları üzerinden toplumsal normlara ve önyargılara karşı çıkar. Bu da, Wilde’ın kendi çağına yönelik eleştirel bir gözlem sunar.
Lord Henry Wotton
Lord Henry Wotton, ressam Basil Hallward’ın arkadaşı olan bir aristokrattır. Lord Henry, parlak zekası, hedonist felsefesi ve güçlü retorik becerileriyle son derece ikna edici bir karakter olarak karşımıza çıkar. Bu özellikleri, romanın başlarında Basil’in, Lord Henry’nin Dorian üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceği endişesiyle tanışmalarını istememesine sebep olur. Ancak sonradan tanışırlar. Dorian Gray’in güzelliği ve masumiyetinden etkilenen Lord Henry, sözleriyle Dorian’ı etkisi altına alabilmeyi başarmış ve ona bir gözlemci olarak yaklaşmıştır. Lord Henry, insanları kendine çekebilen bir manipülatör olmasının yanı sıra tutarsız bir kişiliğe sahiptir. İnsanları kontrol etme ve hükmetme içgüdüsüyle hareket eder ve esasında onları, kendi amaçlarına hizmet edebilecek kuklalar olarak görür. Hayatını yalnızca zevk arayışına adamış olan Lord Henry, beklenenin aksine durağan bir hayat sürmektedir ve kendi fikirlerini uygulamamaktadır. Ancak kolayca etkilenebilen Dorian, onun fikirlerini önemli ölçüde dikkate alır.
Lord Henry, hedonizm prensiplerini Dorian’a bir zehir gibi aşılar, onu tatminsiz ve anlamsız bir arayışa sürükleyerek kendi yarattığı estetik ideale dönüştürmeyi amaçlar. Dorian’ı bu yolculuğa çekerek onun masumiyetini zamanla yitirmesine neden olurken ruhsal değişimini tetikler. Dolayısıyla Dorian Gray, içine düştüğü çatışma ve çürüme sürecinde Lord Henry’nin şekillendirdiği adeta modern bir Narcissus‘a dönüşür. Onun yönlendirmesi altında Dorian, yaşamını sadece dışsal güzellik ve zevk arayışına adamış, ahlaki değerleri bir kenara bırakarak kendi yıkımına doğru ilerlemiştir. Wilde, Lord Henry karakteri aracılığıyla dönemin İngilteresi’nin ikiyüzlülüklerine karşı sert bir eleştiri sunmaktadır.
Basil Hallward
Basil Hallward, ünlü ve yetenekli bir ressam olarak bilinir. Bir davete katıldığı gün, hayatında bir dönüm noktası yaşar ve Dorian Gray ile tanışır. Dorian’ı ilk gördüğünde, karmaşık duygular içinde kaybolur. Sanki geleceğin sinyallerini alıyormuşçasına, kaderinin hem büyük mutluluklar hem de büyük kederlerle dolu olduğunu sezinler. Ancak Dorian’ın kendisi üzerindeki etkisine direnemez ve bu genç adam, Basil için yeni bir ilham kaynağı haline gelir. Dorian, Basil için bir modelden çok daha fazlası olur. Hatta Dorian’ın salt varlığı bile onun sanatına bambaşka bir üslup katmaya yeterlidir. Basil’in en önemli eserleri arasında yer alan Dorian Gray’in portresi, sanatındaki zirve noktasını temsil eder, aynı zamanda ondan ilham alarak yaptığı diğer eserleri kendisinin en parlak işleri haline gelir.
Ancak zamanla, Lord Henry’nin Dorian üzerindeki etkisiyle ilişkileri karmaşık bir değişime uğrar. Dorian’ın yaşadığı değişim ve içsel çürüme, Basil’in sanatını gölgeler ve Dorian’a olan hayranlığının, endişeye dönüşen bir hüzne evirilmesine neden olur. Basil, Dorian’ın özünde hâlâ iyi ve saf olduğuna inanarak yaşadığı değişimi anlamlandırmaya çalışsa da, bu çaba, kendi hayatını ve sanatını tehdit eden bir dizi trajik olaya yol açar. Basil Hallward ve Dorian Gray arasındaki ilişki, sadece bir ressam ve modelinin ilişkisi değil, aynı zamanda insanın içsel zorlukları, ahlaki çıkmazları ve duygusal çalkantılarına dair güçlü bir metafora dönüşür. Basil’in trajik kaderi, romanda ahlaki çöküş ve güzellik idealleri arasındaki çatışmayı güçlü bir şekilde vurgular.
Sibyl Vane
Sibyl Vane, Dorian Gray’in ilk aşkıdır. Hayatın gerçeklerinden kaçmak için sanata sığınan ve dünyaya çocuksu bir masumiyetle bakan Sibyl, ucuz bir tiyatroda sahne alan güzel bir aktristir. Canlandırdığı epik karakterler Dorian’da büyüleyici bir etki bırakır ve ona aşık olmasına neden olur. Bu duyguya karşılıksız kalmayan Sibyl, Dorian’ın onda uyandırdığı gerçek aşk ile tiyatronun yapaylığını anladığı bir an yaşar. Sibyl, gerçekliği artık çok güzel gördüğü için tiyatroda kurgusal aşk canlandırmaya daha fazla tahammül edemez ve bu aşkın etkisiyle sahnedeki performanslarında düşüş yaşar. Gerçeklik, Sibyl’in sanatsallığını alır. Aşkın onu değiştirmesiyle Dorian aşık olduğu kişinin Sibyl’in kendisi değil de, canlandırdığı roller olduğunu fark eder. Böylece Sibyl’i terk eder, bu da Sibyl’i aşkın acı gerçeğiyle yüzleştirir. Yaşamayı dayanabilir kılan aşkı kaybetmiş olması ve artık sanatta huzur bulamamasıyla hayat anlamsız gelir ve Sibyl, yaşamına son verir. Sibyl’in trajik sonu, Lord Henry tarafından Shakespeare’in Juliet‘inin sonuna benzetilir ve ölümünü estetik bir kavram haline getirme eğilimindedir.
Kaynakça
Wilde, Oscar. Dorian Gray’in Portresi. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2017
Kapak görseli arka plan: Pti-SPB Web.