Distopik Bir Roman olarak Damızlık Kızın Öyküsü

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img

   Romanın distopik özelleriklerini analiz etmeye başlamadan önce “ütopya” ve “distopya” kelimelerinin tanımlamalarının yanı sıra bu iki edebiyatın temel unsurlarını da açıklamak faydalı olabilir. Kökeni Yunanca olan “ütopya” kelimesi ou (yok) ve topos (yer) kelimelerinden türer ve “var olmayan yer” anlamını verir. Ütopya, ideal bir düzen veya devlet ya da her şeyin kusursuz işlediği herhangi bir siyasi sistem olarak tanımlanabilir. Kelimeyi ilk defa 1516’da Sir Thomas More aynı isme sahip olan kusursuz bir ütopya yarattığı kitabında kullanır. Düzenli işleyen bir hükümet, vatandaşlara eşitlik, eğitime kolay erişim, sağlık hizmeti, istihdam ve her vatandaşın kendi fikirlerini ifade etmekte özgür olduğu güvenli bir ortam gibi bazı ortak unsurlar birçok ütopik eserde görülür. Bir ütopya romanında yazar, sosyal koşulların kendi yaşadığı toplumununkinden farklı olan bir millet yaratır. Ütopik bir evren genelde mekân ve/veya zaman açısından uzaktadır. Ütopik eserleri konularını göz önüne alarak birkaç temel başlığa ayırabiliriz. Örneğin, feminist ütopyalar, ekolojik ütopyalar, teknolojik ütopyalar, dini ütopyalar ve komünist ütopyalar farklı konulara odaklanır.

   Öte yandan, distopik yazılar, yazarın dünya görüşüne zıtlık gösteren bir toplumun betimlendiği eserlerdir. Kusursuz bir toplumun resmi, kurumsal, bürokratik, teknolojik, ahlaki veya totaliter bir kontrolün baskınlığı betimlenerek verilir. Distopyalar olası en kötü ihtimali yansıtarak mevcut trendler, sosyal normlar veya politik sistem hakkında eleştride bulunur. Çoğu distopik eserde hükümet halkı kontrol altında tutmak için propaganda ve baskı kullanır. Vatandaşın bilgiye erişimi oldukça kısıtlıdır bu yüzden de ifade özgürlüğü hemen hemen hiç yoktur. Dahası kurallara karşı çıkmaya cesaret edenler halka ibret olması adına ağır biçimde cezalandırılır. Vatandaşlar sürekli olarak gözetim altındadır bu yüzden de kişisel hayatın gizliği söz konusu bile değildir. Bir distopya eserinde ana karakter, okuyucunun uygulanan yaptırımlar altında hayatta kalmanın ne kadar zor olduğunu fark etmesine yardımcı olur. Distopik edebiyatta bürokratik, teknolojik, filozofik ve dini kontrol olarak temelde dört çeşit kontrol vardır.

   Yukarıda verilen ütopik ve distopik eserlerin özellikleri göz önüne alındığında, Margaret Atwood’un 1985 yılında yazdığı Damızlık Kızın Öyküsü romanı şüphesiz distopik edebiyata ait bir eserdir. Bu roman, baskıların ve zorlamaların ülkede özellikle kadınları etkilemek üzere düzenlendiği bir distopyayı anlatır. Bu yüzden bir bakıma feminist bir distopya olarak da kabul edilebilir. Söz konusu ülke Gilead, Birleşik Devletler’i devirerek iktidara gelen bir din devletidir. Bu ülke öylesine sıkı bir yönetimle yönetilmektedir ki, ülkedeki herhangi bir kurala karşı gelenler zaman tanınmaksızın asılır. Ülkenin kadınları için özgürlük sadece bir kelimeden ibarettir ve sahip oldukları tek özellik erkeklerin sahip oldukları birer obje olmalarıdır. Okumak, yazmak, eğitilmek, mal sahibi olmak, giydikleri giysileri seçmek, para sahibi olmaktan mahrumdurlar.

   Kitabın kahramanı Offred, kendi hikayesinin yanı sıra ülkedeki kendisi gibi diğer damızlık kızların da çektiği zorlukları anlatır. Hikayesine eskiden çantada keklik olarak görülen ev almak, evlenmek, aile sahibi olmak gibi basit durumların şimdi ne kadar imkansız ve yasak olduğundan bahsederek başlar. Daha sonra kadınların giyimleri hakkındaki dayatmalardan bahseder. Yolda birkaç turist Japon kadın gördüğünde “Çıplak gibiler… Sonra düşünüyorum: Eskiden ben de böyle giyinirdim. Özgürlüktü bu. Batılılaşmış, derlerdi buna eskiden.” (Atwood, 55) demesi, giyim gibi basit bir şeyin bile bazı kurallara göre olduğunu gösterir. Gilead’da kadınlar rütbelerini belirten renkte ve aralarındaki hiyerarşiyi belirten şekilde giyinmek zorundalardı.Bu hiyerarşiyi kadınların toplumdaki görevleri belirliyordu. Örneğin, Komutanların kısır olarak bilinen eşleri mavi; Komutanın ailesine çocuk doğurmakla yükümlü olan damızlık kızlar kırmızı; ve damızlık kızları eğiten ve disipline sokan teyzeler ise kahverengi giymek zorundaydı.

   Gilead baştan aşağı ataerkil kurallarla yönetilmekteydi. Tipik bir distopik roman özelliği olarak, ifade özgürlüğü hakkı öylesine sıkı bir şekilde yasaklanmıştı ki, kadınların ne okumasına ne de yazmasına izin veriliyordu. Bırakın kendilerini ifade etmeyi, günlük konuşmaları sadece doğurganlık temennileri ile sınırlandırılmıştı. Damızlık kızlar birbiriyle sadece “Blessed be the fruit—Çocukla kutsan.” ya da “May the Lord open—Tanrı yolunu açsın.” gibi cümlelerle selamlaşabiliyorlardı. Tek başlarına bir şeylerle uğraşmaları yasaktı ve sürekli olarak gözetim altında tutuluyorlardı. Offred gizlice Komutanı Fred’in odasına sohbet etmeye ve oyun oynamaya davet ediliyor olsa bile, Komutan onu asla yalnız bırakmıyordu. Ayak bileğindeki küçük dövme, Offred’in Gilead’ın kadın düşmanı olan politikasından asla kaçamayacağına dair bir hatırlatıcıydı:

“Şimdi ayak bileğimdeki Küçük dövmeyi görmekten kaçınamıyorum. Dört rakam ve bir göz, karşıt anlamda bir pasaport. Asla başka bir yere doğru ortadan kaybolmayacağımı garantileme amacı taşıyor. Bunun gerçekleşmesi istenmeyecek denli önemliyim, az bulunur bir şeyim. Ulusal bir kaynağım” (96).

   Düşük doğum oranından dolayı ülkedeki doğurabilen bütün kadınlar seçilerek damızlık eğitimi alıyordu. Eğitimin amacı, bu kadınların benliklerini kaybederek hiçbir şeyi sorgulamadan kurallara boyun eğebilecek duruma getirilmeleriydi. Damızlık kızlar özerkliklerini unutarak onlar için kaçınılmaz son olan pasifliğe mahkûm ediliyorlardı. Gilead’ın kurallarına karşı gelen herkes, cinsiyete bakılmaksızın, cezalandırılıyordu. Örneğin eşcinsellik hem kadın hem de erkekler için yasaktı. Kurallara boyun eğmeyenler diğerlerine ibret olması amacıyla tüm halkın önünde asılıyordu.

   Kısaca özetlemek gerekirse Damızlık Kızın Öyküsü, kadınların ataerkil bir toplumdaki sindirilişini ve bu kadınların özgürlüklerini ve bireysellliklerini geri kazanmak için başvurduğu yolları inceler. Margaret Atwood, gerçeklerin acımasızca yansıtıldığı bir distopya yaratır. Bu gerçeklik, gaddar ve baskıcı bir rejimin kadınlar için sadece iki seçenek sunmasıydı: kurallara uy ya da öl.

KAYNAKÇA

Atwood, Margaret. Damızlık Kızın Öyküsü. Çev., Sevinç Altınçekiç, Özcan Kabakçıoğlu. İstanbul: Doğan Kitap, 2017.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Bir Günde Geçen 5 Roman

Hızlı geçen yirmi dört saatimizi bir de romanlardan okuyup hissedelim. İyi okumalar.

Editor Picks