Dark Final Sezon İncelemesi

Batuhan İzmirli
Batuhan İzmirli
All that we see or seem is but a dream within a dream.
spot_img

“Zaman büyük bir öğretmendir, ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür.”

-Curt Goetz

Netflix’in Avrupa ayağının en “orijinal” dizisi olan Dark, ilk bölümünden başlayıp, son bölümüne kadar gizemini koruyor. Görüntüleriyle göz dolduran dizi; geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki döngüyü izleyicisine sunuyor. İlk sezonda sakin bir yer olan Winden kasabasında bir şeylerin yanlış gittiğini yavaş yavaş anlıyoruz. Bütün ipuçları Noah’ın bütün sorunların temeli olduğunu gösterse de ikinci sezonda Noah’ın arkasındaki gücün Adam olduğunu görüyoruz. Zamanın bilmecesi çözülmeye çalışıldıkça işler daha da karışmaya başlıyor. Aslında zamanın bilmecesi tam anlamıyla çözülemiyor, sadece daha da büyük sorunlara neden oluyor. Her şey kapsamlı, geniş bir döngüden ibaret.

İlk sezonda çok fazla 33 sayısının vurgusunu görüyoruz. Her şeyin tıpkı 33 sene önceki gibi olduğundan bahsedilip, döngünün tekrarlanacağı konusu geçiyor. Tannhaus 33 yıl döngüsünü şu şekilde açıklıyor: “Sen hiç 33 yıl döngüsünü duydun mu takvimlerimiz yanlış, bir yıl aslında 365 gün değil. O yüzden asla tam olarak senkronize olamıyoruz. Ama 33 yılda bir her şey eski haline dönüyor. Yıldızlar, gezegenler, bütün evren aynı konuma geliyor”.

İlk iki sezonda neler olduğunu unutanların hatırlaması için oluşturduğumuz yazıyı tıklayıp inceleyebilirsiniz. Ayrıca kimin kim olduğunu karıştırıyorsanız, karakterlerle ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı spoiler içerebilir.

Yeni sezona farklı bir dünyayla başlıyoruz, Jonas’ın hiç doğmamış olduğu bir dünya. Etrafındaki herkes bir şekilde hayatına devam ederken Jonas’ın hiç var olmadığı bu dünyayı onun gözünden görüyoruz. Aynı ilk sezonda olan olaylar gibi her şey kendini tekrar ediyor, tek eksik Jonas’ın olmaması ve bazı farklılıklar. Jonas, eğer kendisi olmazsa bir şekilde her şeyin düzeleceğine inanıyordu, fakat Jonas olsun veya olmasın her şey eskisi gibi olmaya devam ediyor. Karakterlerin her şeyi düzeltip eski haline getirme isteği sadece olanların aynı şekilde olmaya devam etmesinden ileriye gitmiyor. Değişiklik yapılmak istense de yapılan değişiklik sadece olması gereken nihai sonuca hizmet ediyor.

Başlangıç sondur son da başlangıç.

İlk sezonun başından beri yapılan her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu vurgusu bu sezon bağlantının aslında ne kadar da geniş ve kapsamlı olduğunu gösteriyor. Bütün karakterlerin varoluşu Jonas ve Martha’ya bağlı olmasına rağmen, karakterlerin kendi gerçekliğini, kaderini gerçekleştirme amaçları hikayenin bütününe mükemmel bir etki yaratıyor. Yeni sezonla birlikte gelen Jonas’ın olmadığı yeni dünyanın içindeki karakterler ve diğer bildiğimiz dünya hepsi birbirine karıştıkça karakterlerin takibi gittikçe zorlaşmaya başlıyor. Hikaye artık kimin kiminle bağlantılı olduğuyla ilgili konuları bir kenara bırakıp, anlatılmak istenilen kaderin değişmez döngüsüne bağlanıyor.

Adam: Herkes üç yaşam sürer; İlki saflığın yitirilmesiyle, ikincisi masumiyetin yitirilmesiyle üçüncüsüyse bizzat hayatın bitirilmesiyle sonuçlanır. Bu üç aşama kaçınılmazdır.

Adam ve Eve

Jonas, kendi dünyasındaki Martha öldükten sonra yeni dünyadaki Marthayla tanışıyor. Jonas’ın yaşlı halinin kendi dünyasında “Adam” olmasının yanı sıra bu yeni dünyada da Martha’nın yaşlı hali, “Eve”. Yani ikisini de insanlığın temeli, her şeyi oluşturan iki insan olarak görüyoruz. Fakat Adam ve Eve, bizim tanıdığımız Jonas ve Martha’dan çok farklılar. Bir şekilde her şeyi değiştirip herkesi kurtarmaya çalışan Jonas ve Martha’nın yaşlı versiyonu olan bu kişiler, birbirleriyle uzun bir savaş halindeler. Kendi benliklerinden o kadar ayrılmışlar ki isimleri bile farklılaşmış, bambaşka bir kişiliğe bürünmüşler. Hristiyanlık inanışında, Adam ve Eve’in yasak elmayı yemeleriyle cennetten kovulurlar ve ceza olarak dünyaya gönderilirler. Martha ve Jonas, ikisi de kendi dünyalarını kurtarmaya çalışmaları sonucu bu duruma gelmektedirler. Hırslarının kölesi olup, sonsuz bir döngünün içinde bir şeyleri değiştirmeye çalışıp hala aynı döngünün içinde ilerlemeye devam ederler. Bu da onların cehennemi olmaya başlar, bir şekilde cezalandırılırlar. Etrafındaki insanlara sürekli cennet vaat ederek her şeyi değiştirebileceklerine insanları inandırırlar. Herkesin birbirine söyledikleri yalanlar yüzünden gerçekten kimin ne yapmaya çalıştığını kestirmek imkansız bir hale gelmektedir.

Yeni sezonla ikinci dünyaya daha yeni alışırken, karşımıza yeni bir dünya daha çıkıyor. Bu yeni dünya aslında her şeyin bağlantısını oluşturan, her şeyin gerçekleştiği dünya. Üçüncü dünyada olanlar o kadar etkili ki iki dünyanın bütün kontrolü bu dünyada toplanmakta. İlk sezondan beri özgür irade ve kader arasında verilen savaşın bitmek bilmeyen döngüsünde takılı kalan karakterler her şeyin olması gerektiği gibi devam etmesinden ileriye gidemiyor. Jonas ikinci sezonda Adam ile tanıştığında, Adam olanları şu şekilde açıklıyor, “Sonsuz olduğumu söyleyebiliriz. Şu anda buradayım ve doğum ile ölümün arasındaki her saniyedeyim. Hep Jonas’ım, hep aynıyım ama bir yandan da değilim. Tıpkı senin bir saat önce o kapıdan girenle aynı kişi olmadığın gibi” Jonas’ın her şeyi değiştirebileceğine inanma tutkusu ve hırsı olayların sürekli aynı gelişmesine yol açıyor. Aynı şekilde Martha da kendi evreninde Tanrıcılık oynayıp bu sonsuz döngünün en temel parçaları haline geliyorlar. Yaşlı Martha, Jonas ile konuşurken özgür iradeyle ilgili şunları söylüyor: “Özgür irade denen illüzyonun tadını doya doya çıkarabiliriz, ama nihai kaderimiz bizi bekliyor. İşte ondan kaçamayız. Bu dünyada yaptığımız seçimler farklı olabilir ama bizi yine sonunda aynı ana götürüyor. Olaylar belki farklı şekilde veya farklı zamanda gelişebilir fakat yaşanılanlardan kaçınılamaz” Martha ve Jonas hayatlarının bütün evresinde bir şeyleri değiştirip olanların önüne geçmeye çalışmalarına rağmen, özgür iradenin boşa kürek çırpmaktan ileriye gidememesinin farkına varıp olayları değiştirmeye çalışmayı bırakıyorlar. Kendi dünyaları için alternatifler aramayı bırakmasalar da her şeyin olduğu gibi yaşanmasına ön ayak oluyorlar. Adam, kıyametin kaçınılmaz olduğunu fark edip yeni bir düzen kurmaya çalışıyor. Hikayenin en bilge kişisi olan Claudia, Adam’a üçüncü bir dünyanın varlığından bahsediyor ve bütün hikayenin sırlarını ortaya çıkarıyor. Adam ve Eve’in kendi dünyalarını kurtarmaya çalışmalarının yanı sıra Claudia’nın da döngünün içinde aktif rol almasının önemli bir sebebi var. Claudia, kızı Regina’yı kurtarabilmek için her şeyi deniyor, onun tek amacı bu döngünün içinde kızının kaderini bir şekilde değiştirebilmek. Tıpkı her şeyin başlangıcına neden olan Tannhaus’un oğlunu kazadan kurtarmaya çalışması için zamanın akışıyla oynaması gibi o da kızı için çaba gösteriyor.

Martha ve Jonas’ın birbirlerini sürekli rüyalarında görmeleri de onların bilinçaltlarının, rüyalarına yansıma biçimi. Psikanalizmin önemli isimlerinden olan Jung, kolektif bilincimizde, insanlığın hatırlanmayan ortak geçmişinin saklandığını söyler. Burada insanlık tarihinin başından beri yer alan bilgiler depolanmaktadır. Dark’a bunu uyarlayacak olursak, Jonas ve Martha’nın orada oluşu bir matris hatasından ibaret. Bütün hayatları yaratılan bir döngünün parçası ve bu döngünün içinde yaşıyorlar. Geçmiş ve gelecek tamamen onlara ait, bilinçaltlarında her zaman birbirine bağlı iki yaşam formu oldukları için gerçeğin farklı bir varyasyonu olan rüyalarında sürekli birlikteler. Aralarında fazlasıyla karmaşık ve hiçbir şekilde müdahale edilemeyen bir bağa sahipler.

“Bunca şey yaşanmışken ondan niye vazgeçemediğini merak etmedin mi hiç? Asla beraber olamayacağınızı biliyorsun ama yine de ondan vazgeçemiyorsun. İkiniz görünmez bir bağla sonsuza dek bağlanmışsınız. Adam bu bağı koparmaya çalıştı ama bu mümkün değil”

Dark, anlatmak istediklerini ilk sezonda başlayan kendine özgü anlatma biçimiyle sonlandırıyor. İlk sezondan beri sağlam bir kurgunun parçası olan dizi, paralel evren ve zaman yolculuğu konularını kendine yakışır bir kalitede işliyor. Zamanının ne kadar büyük bir illüzyon olduğunu, gerçekliğin değişkenliğini görüyoruz. Dizi boyunca tam anlamıyla güvenebileceğimiz bir gerçeklik yok. Her karakterin kendi içinde ayrıldığı yaşlı, genç versiyonları ve ayrıca paralel evrendeki benlikleri var, bu yüzden sürekli değişime maruz kalan karakterlerin belirli stabil bir durumda değiller. Ayrıca iyi ve kötü kavramını dizide bulmak mümkün değil. X kişileri kötü y kişileri iyi ve bunlar birbiriyle savaş halinde gibi bir durumdan ziyade, herkes kendi içindeki bir savaşın parçası. İzleyicilerine görsel ve hikaye anlamında tatmin edici bir deneyim yaşatan Dark, başladığı kalitede izleyicisine veda ediyor.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Bir Günde Geçen 5 Roman

Hızlı geçen yirmi dört saatimizi bir de romanlardan okuyup hissedelim. İyi okumalar.

Editor Picks