Caravaggio (1986): Sinemada Bir Ressam Portresi

Eylül USLU
Eylül USLU
Ruhun özü, zekanın inceliğinde gizlidir.
spot_img
Editör:
Sedef Hızlan
spot_img

Caravaggio, Şubat 1986, İngiltere yapımı uzun metraj (93 dk) bir filmdir. Yapımcısı Sarah Radclyffe, yönetmeni ise Derek Jarman’dır. Steven Jay Schneider’ın meşhur seçkisini içeren Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken 1001 Film isimli kitabı içerisinde yer alır. 1999 yılında İngiliz Film Enstitüsü, 20. yüzyılın en iyi 100 İngiliz filmi listesinde 93. Sıraya yerleştirmiştir. 1986 Berlin Film Festivalinde Gümüş Ayı, İstanbul Uluslararası Film Festivalinde (1987) Jüri Özel ödülünü kazanmıştır.

Dini inancı ve cinsel kimliği her daim çakışmış olan Caravaggio’nun, portresini sinemaya yansıtırken onun renklerinden, ışık ve gölge tekniklerinden ilham alan Derek Jarman, kendini ikna edebilmek için çok fazla detayı filme yerleştirmiş ve anlaşılması için sahneleri uzatmıştır. Jarman, filmde Caravaggio’nun estetik tahayyülün bir ikonu olmasını istemiştir. İngiliz yönetmen, filmografisinin çoğunda olduğu gibi bu filminde de homoseksüel yansımalara sıklıkla yer vermiştir.

Genç Caravaggio rolünde, Noam Almaz

Filmde çok fazla replik kullanılmamış, daha çok donuk mimiklere yer verilmiştir. Sahnelerin tiyatro sahnesi gibi kesik olmasına özen gösterilmiş ve duyguyu izleyiciye geçirdikten sonra sindirmesi için zaman tanınmıştır.

Jarman’a göre Caravaggio, kutsal kitaptaki azizleri tanrısallaştırmadan, sıradan ve gerçekçi bir üslupla resmetmiştir. Zamanın önde gelenlerinin, haz düşkünlüklerini ve iki yüzlülüklerini örtmek yerine, tablolarındaki çağrışımlarla onları yüzleşmeye zorlamıştır.

1595- The Musicians (Concert of Youths)

Filmin açılış sahnesinde Porto Ercole’de, Caravaggio’yu sıtma hastalığından ölmek üzere bitap bir halde yatarken görürüz. Yanında sadık kahyası Kudüs (Jerusaleme) onu izler. Film, başından sonuna kadar Caravaggio’nun hasta yatağında geçmişe dönük yaşantısını anımsadığı varsayılarak kurgulanmıştır. Bu nedenle filmde sık sık zaman ve mekân algısı konusunda karmaşa söz konusudur. Fakat olay örgüsü sınırlı karakterler arasında geçtiği için anlaşılması güç değildir.

Caravaggio, tam adıyla Michelangelo Merisi da Caravaggio, özel ismini doğduğu kasabadan almıştır. Geç 16. ve erken 17. yüzyılın en büyük Barok dönemi ressamlarındandır. Çocukken ebeveynlerini veba hastalığından kaybetmesinin ardından Roma’ya gitmesiyle hikayesi başlar. Burada zorlu hayat koşulları içerisinde yaşarken kurallara aykırı doğasına rağmen beğenilen tablolar üretir ve geçimini bu şekilde sağlar. Bu süreçte sokaklarda kalır ve ağır bir hastalık geçirir. Kendisini Cardinal del Monte (Michael Gaugh) bulur ve koruma altına alır. Kendisine göz kulak olur. Filmin bazı sahnelerinde kesik kesik Caravaggio’nun hasta yatağında giderek kötüleştiğini görürüz.

1605-1606 Aziz Jerome Yazarken Tablosu (San Gerolamo Scrivente)

Gençlik dönemlerinde Kardinal’den çok şey öğrenen Caravaggio, onun gözetiminde yetişkin bir delikanlı olur. Kardinal, Caravaggio’nun elinden çıkacak kaliteli resimleri görmek ister. Zamanının ileri gelenlerinden, tablolarının temaları konusunda eleştiri alsa da, estetik açıdan kullandığı ışık ve gölgeler o kadar başarılıdır ki eleştirileri ardında bırakır. Aynı dönemde köylü bir aileden ileride sadık kahyası olarak yetiştireceği sağır dilsiz bir çocuğu (Kudüs- Jerusalemme) satın alır. Filmin ilk sahnelerinde karşımıza çocuk haliyle çıkan Jerusaleme (Spencer Leigh) Caravaggio’yu kendi eserlerinden Medusa’yı eline alıp ona karşı tutarak onu korkutmaya çalışır.

Filmden bir sahne: Genç Caravaggio, Kardinal’e bir eserini sunuyor.

Aldığı işlerden birinde Ranuccio Tomassoni (Sean Bean) ve eşi Lena – bazı kaynaklarda Lavinia olarak da geçer- (Tilda Swinton) ile tanışır. Önce Ranuccio’nun paraya olan zaafını keşfeder, sonra eşinin de aynı şekilde lükse ve paraya düşkün olduğunu anlar. Onları modellik yapmaları için parayla besler. Böylece aralarında üçlü bir ilişki başlar. Özellikle Ranuccio ile Caravaggio arasında acı bir ölümle sonuçlanacak tutkulu bir ilişki doğar.

Caravaggio (Nigel Terry) ile Lena (Tilda Swinton) ön planda birbirlerine bakarken arka planda Ranuccio (Sean Bean) kıskanç gözlerle onları izler.

Sonraki sahnelerde Michele’nin Lena’ya aldığı şık parti kıyafetini ve bu vesile ile Ranuccio’nun gözleri önünde bu üçlü ilişkiyi resmileştirdiklerini görürüz. Katıldıkları bir kokteylde Lena, Scipione Borghese (Robbie Coltrane) adlı baron ile tanışır ve baron zenginliği ile onu baştan çıkarır. Bir sonraki sahnede 1594-95 yılında dini tema kullanarak tasvir ettiği ilk tablosu olan Penitent Magdalene – Maddalena Penitente (Mecdelli Meryem veya Magdalalı Meryem) için Lena’yı model olarak kullandığını görürüz. Ancak Lena modellik yaptığı sırada Caravaggio’ya hamile olduğunu söyler.

Mecdelli Meryem (Penitent Magdalene – Maddalena Penitente) 1594-1595

Lena’nın eşi Ranuccio da bu durumu öğrenir ve çok sinirlenir. Lena, bir sonraki sahnede bir derede ölü bulunur. Caravaggio 1601-1606 yılları arasında Lena’nın ölümüne ithafen Meryem’in Ölümü (Death of the Virgin – Morte della Vergine) adlı tabloyu resmetmiştir. Bu tabloyu Roma’da bulunan bir kilise için yapmıştır ancak, kilisedeki yetkililer, Meryem Ana’nın tasviri için nehirde ölü bulunan bir kadının bedeninin model olarak kullanmasını kabul etmemiştir.

1601-1606 Meryem’in Ölümü (Death of the Virgin – Morte della Vergine)
Meryem’in Ölümü (The Death of the Virgin)- Filmde tasvir edilen sahne

Şunu da belirtelim ki, o dönemlerde sanattan para kazanmak için kilise ile arayı iyi tutmak gerekiyordu, dolayısıyla da sanatta özgür irade ve ifade söz konusu değildi. Caravaggio, bu tabuların her birine aykırı eserler üreterek akılcı cesaretini gözler önüne sermiştir. Caravaggio için, Lena’nın ölümü bir yıkım olsa da, onu Ranuccio’ya olan sevdasından vazgeçirmez. Hapse atılan Ranuccio, cinayeti kendisinin değil ondan kurtulmak amacıyla Scipione’nin yaptığını iddia etse de, sosyal sınıf farkı dolayısıyla kendisine söz hakkı verilmez. Filmin ilerleyen sahnelerinde Michelangelo da Merisi Caravaggio, 1605-1606 yılları arasında Scipione sayesinde tanıştığı Papa Paul V (Camillo Borghese)’in bir tablosunu yapar.

1605-1606 Papa V. Paul Portresi – Portrait of Pope Paul V – Ritratto di Paolo V

Scipione Borghese aynı zamanda hevesli bir sanat koleksiyoncusudur. Bu vesileyle Caravaggio onları etkilemiş ve Ranuccio’u azat etmeleri konusunda ikna etmiştir. Hapisten çıktıktan bir süre sonra Caravaggio, onunla ilişkileri üzerine derin bir konuşma yaptıkları esnada boğazını keserek öldürmüştür. Bu durum, filmin senaryosunda bu şekilde yansıtılsa da gerçekte tarihçiler halen Caravaggio’nun suçunun kökeninde ne olduğu hakkında şüphelidir ve bu konuda çeşitli spekülasyonlar söz konusudur. Derek Jarman, filmi son sahnesinde Caravaggio’nun ölümünü dramatize ederek sonlandırmıştır. Derin bir üzüntü içinde olan sadık kahyası Kudüs’ün acısını görürüz.

Filmin izleyici yönünden beğeneni olduğu kadar, eleştireni de çoktur. Derek Jarman, filmdeki birkaç sahnede 1600’lü yıllara ait olmayan daktilo, pille çalışan eşyalar, hesap makinesi gibi ögeler kullanmıştır. Fakat bu ögeler o kadar açıkça izleyicinin gözüne sokulur ki, gözden kaçtığı düşünülmesinin aksine, bilinçli yerleştirilmiş olabileceğini savunanlar da vardır. Filmin içerisinde rahatsız edici özensizlikte arka planlar kullanılmıştır. Bazı eleştirmenler filmdeki karakterlerin eşcinsellik yönüne vurgu yapmak için rollerin saptırıldığını iddia etmektedir. Film akışı oldukça yavaş ilerlediği için olay örgüsü karmaşık olsa da, takip etmek zor değildir. Ancak sahneler arasındaki bağlantı kopuklukları, kafa karışıklığına sebep olabilmektedir.

Filmde yansıtılan realist perspektif ne olursa olsun, bize Caravaggio’nun yaşadığı çağın çok ilerisinde bir ressam olduğunu açıkça gösterir. Caravaggio, saldırgan ve agresif doğasına rağmen Tanrı’yı gökte arayanların aksine, her daim onu yerde arayan, bunu eserlerine yansıtan biridir ve aslında bir ressamdan çok daha fazlasıdır.

 

Kaynakça

  • biography.com/ “Caravaggio: The Italian Painter Was Also a Notorious Criminal and Murderer” Web. 14.07.2020
  • sentieriselvaggi.it/ “Caravaggio, di Derek Jarman” Web. 19.07.2020
  • soylentidergi.com/ “Meryem’in Ölümü- Caravaggio: Tablo Okuması” Web. Elif Şimşek 04.01.2023
  • filmtv.it/ “Caravaggio 1986” movie Web.
  • filmsinframe.com/ “Caravaggio – Dirty Pirate” Web. Victor Mozorov 23.09.2023
  • collections.louvre.fr/ ‘‘La Mort de la Vierge’’ Web. Louvre Collections. 18.10.2022
spot_img

1 Yorum

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.