Büyülü Gerçekçilik: Düşlerin Değil Kendi Gerçeğinizin Sanatı

Modernitenin getirdiği ağır yükten, pozitif bilimlerden kaçışla Romantizm nasıl kendini belli ettiyse, Soğuk Savaş’ın dinamiklerinden etkilenen Latin Amerika’da ortaya çıkan Büyülü Gerçekçilik Akımı da kendini keskin ve sert bir üslupla belli eder. Artık gözden düşmüş Romantizm’in düş ile gerçek arasındaki belirsiz çizgisi Büyülü Gerçekçilik’te sınırları yıkar. Bir resimde, romanda ya da şiirde hikayesinden emin olamadığınız karakterler görebilirsiniz. İşte Büyülü Gerçekçilik, gerçeğin şüpheli olduğu, ne olduğu belirsiz şeyin, kendiliğinden olacakmış gibi karşımıza çıkmasıdır. 

1960’lı yıllarda isimlendirilmiş olan postmodern edebiyat kuramının merkezinde yer alan akımlardan biri olarak kabul edilen “Büyülü Gerçekçilik” akımı, Latin Amerika kökenlidir ve en önemli temsilcilerinden biri Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquezdir.

Büyülü ve gerçek birbirine zıt iki terimdir. Anne C. Hegerfeldt’in tanımlamasıyla büyülü gerçekçilik zıtların birleşimi (magic (al) realism) yani oksimorondur. Kaynağını Alman romantiklerinden biri olan Novalis’ten (1772-1801) alan büyülü gerçekçilik, edebiyat ve sanat alanında ilgiyle karşılanmıştır (Demir, 2020: 4).

Edebiyatta Büyülü Gerçekçilik

Bu sanat akımına ismini veren Franz Roh‘tur. Aynı zamanda Franz Roh, Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in 1935 yılında yayımlanan Historia Universal de la İnfamia (Alçaklığın Evrensel Tarihi) isimli eserini de ilk büyülü gerçekçilik eseri olarak literatüre sokmuştur.

Franz Roh’a göre, büyülü gerçekçilikte günlük hayat perili, masalımsı bir şekle sokulurken, ondan yalnızca birkaç yıl önce hüküm sürmüş olan gerçeküstücülük, var olanı tamamıyla yadsıyacak şekilde ortaya çıkar. Gerçeküstücüler, eserlerinde fantastik veya olağanüstü unsurları kullanmışlar, ancak bunu gerçek olandan tamamen uzaklaşarak gerçekleştirmişlerdir (Demir, 2020: 4).

Garcia’ya göre Latin Amerika büyülü gerçekçiliğinin temelini atan akım, gerçeküstücülük olmuştur. Büyülü gerçekçilik ve fantastik edebiyat arasında da fark bulunduğunu söyler. Hem fantastik edebiyatta hem de büyülü gerçekçilikte doğa ve doğaüstü bir arada kullanılmaktadır (Demir, 2020: 4). Akımda kullanılan doğaüstü unsur ise, doğal olanla bütünleşip kaynaştırıldığından, bu unsurlar okuyucuyu şaşırtmaz. Fantastik edebiyatta ise, gerçeküstücülük ve büyücü gerçekçilik akımlarındakinden farklı olarak, doğal olana aykırı olarak yaratılan bambaşka dünya insanı şaşırtır ve eser doğallıktan uzaklaşmış olur.

Cinler, hayaletler, perilerin yer aldığı destanlar, masallar ve efsanelerde mitsel içeriklerden oluşur. Doğal olan ile doğaüstü unsurlar harmanlanarak okuyucuyu şaşırtmayacak şekilde sunulur. Yapıtta yer alan karakterler de normal olmayan, olağanüstü olayları korku veya şaşkınlıkla karşılamak yerine her şey normalmiş gibi davranırlar. Hatta okur bir olayın, hayali mi yoksa mucize mi olduğu konusunda muallaka düşer. (Demir, 2020: 4).

Eğer bir hayalet kahvaltı masanıza oturur ve siz de korkar, dehşete düşerseniz bu (türce) korku ya da fantastik olur. Ancak eğer, ‘Ah, bir hayalet; lütfen şu reçeli bana uzatır
mısın?’ derseniz büyülü gerçekçilik olur” (David Punter).

Ah, bir hayalet; lütfen şu reçeli bana uzatır mısın?” dedikten sonra hayalet: “Benim büyükannem çok güzel soğan reçeli yapardı” der ve siz buna karşılık “Saçmalama, soğanın
reçeli yapılmaz!” derseniz, o zaman anlatı büyülü gerçekçi olur. Bu anlatı şekli, büyülü gerçekçi metinleri diğer metin türlerinden ayıran ayırt edici bir özelliktir. Sıradan ile olağanüstünün harmanlanması, doğaüstü olanın olağan gibi hissettirilmesi ve eserdeki karakterler tarafından doğal karşılanması büyülü gerçekçi metinlerin önemli bir niteliğidir.

Büyülü gerçekçilik postmodernizme oldukça benzerdir. Olası dünyaların ve dünyadaki sistemlerin birlikte var olmasına ve bunu sürdürebilmesine olanak tanır. Postmodernizm bir bıçaksa büyülü gerçekçilik de bu bıçağın bileylenilmiş ucudur.

Büyülü Gerçekçilik Etkisinde Yazılan Edebi Eserler

Gabriel Garcia Marquez’in 1967 yılında yayımlanan ve Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasını sağlayan “Yüzyıllık Yalnızlık” adlı kitabı, yalnızca yazarın değil, aynı zamanda
Büyülü Gerçekçilik akımının başyapıtı olarak kabul edilmiştir. Güzel Remedios’un çamaşır asarken bir anda rüzgâra kapılıp uçarak gözden kaybolması Macondo halkında hiçbir şaşkınlığa neden olmaz, çünkü insan rüzgâra kapılıp gidebilir, öyle bir gerçekliktir, büyülü gerçekçilik (Demir, 2020: 5).

Büyülü Gerçekçilik akımının Türk edebiyatında ilk örneklerinden biri olan Latife Tekin’in en çok ses getiren eseri 1983 yılında yayımlanan “Sevgili Arsız Ölüm” Gabriel Garcia Marguez’in “Yüzyıllık Yalnızlık” adlı kitabının benzerliğiyle çokça tartışılmıştır. Masalsı bir anlatımla cinler, periler, büyüler ve Azrail’in, batıl inançların kent yaşamında köylü ve yoksul olmanın gerçekliği, sahiciliği ve doğallığı ile zengin bir anlatım sunmaktadır (Demir, 2020: 5).

 

 

Franz Kafka’nın 1915 yılında yazdığı “Dönüşüm” adlı uzun soluklu hikâyesi büyülü gerçekçilik kavramını her yönüyle yansıtan bir eserdir. Sabah uyandığında böceğe dönüşmeyi sıradan bir dille anlatan, daha sonra olayları bu ilginç “dönüşüm” etrafında, ancak fazla “doğaüstü” bir etken kullanmadan sunan Kafka, bu türe “kavramsallaşmadan” önce örnek veren bir yazar olarak değerlendirilir (Demir, 2020: 5).

Nobel Edebiyat ödüllü, Portekizli ünlü yazar Jose Saramago nun “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı kitabı da büyülü gerçekçilik akımının güzide örneklerindendir. Kitapta dünya, herkesin ölümsüz olduğu bir ütopyadır. Ölümsüzlük romanda bir süre bu rolle devam ederken romanın ilerleyen bölümlerinde ölüm yer değiştirir ve bir karakter olarak gösterilir.

Fotoğrafçılıkta Büyülü Gerçekçilik

Fransız fotoğrafçı Laurent Chehère, Adidas ve Nike gibi markalara yaptığı çalışmaları ile biliniyor. Fakat daha sonra dünyayı dolaşmak için reklam endüstrisinden ayrılmıştır. Büyükşehir insanının durup manzara izleyecek vakti olmadığını düşünerek “Uçan Evler” serisini yaratmıştır (Demir, 2020: 6). Bu seriyi oluştururken sanatçı, sokaklarda sıradan evlerin fotoğrafını çekerek onları gökyüzüne yerleştiriyor ve evrende bir sanat eseri yaratıyor. Bu evler, yeniden inşa edilmiş evlerin gökyüzünde anlamlandırıldığı bir evreni tasvir ediyor. Fransız sanatçı “Uçan Evler” serisiyle “Biennale des Créateurs d’images” Özel Ödülü’nü kazanmıştır.

Sinemada Büyülü Gerçekçilik

Büyülü Gerçekçilik en çok edebiyat alanında aktif olsa da sinemada da çok önemli eserlerin başrolü olmuştur. Alman yönetmen Tom TwykerRun Lola Run (1998)” adlı filminde erkek arkadaşını kurtarmak için 20 dakikada 100 bin mark bulması gereken ve bu sebeple Berlin sokaklarında koşmaya başlayan Lola karakteri üzerinden hikâyesine yön veriyor. Betimlemeler, gerçek dünya ile eşgüdümlü bir hayal evreni yaratılarak yapılır.

 

Amerikalı film yönetmeni Richard Kelly’nin filmi “Donnie Darko (2001)”, bir gence musallat olan insan tavşan karışımı bir yaratığın kendine 28 gün sonra dünyanın sonunun geleceğini söylemesi üzerine başlıyor (Demir, 2020: 7). Daha sonra filmde kullanılan büyülü gerçekçilik olağanüstü ve normalin ustalıklı bir karışımıdır.

 

Amerikalı film yönetmeni Tim BurtonBig Fish” (2003) adlı sinema filmini izlerken hayal gücünüzü bir kenara bırakmanız mümkün değildir. Hayal gücünüzü aktif tutmaya devam ederken, film sizi normal bir hayat yaşandığına inandırır. Hikaye anlatılırken seyirciyi etkilemek için olağanüstü görseller kullanılır. Hikâyenin büyülü gerçekçilikten beslenerek yerini gerçek hikâyeye bırakması açısından film, ilginç yapımlar arasında yer alır.

 

Time of the Gypsies (Çingeneler Zamanı, 1988) adlı filmin, yönetmeni Emir Kusturica’ya kazandırdığı şöhreti bilirsiniz. Yönetmen, Cannes’de en iyi yönetmen ödülünü almaya hak kazanmıştır. Telekinetik yeteneklere sahip bir genç olan Pheran’ın gerçekçi ve dramatik öyküsü büyüleyici görüntüleriyle anlatılır.

 

Tita ile Pedro’nun aşklarını anlatan Como Agua para Chocolate (1992) isimli filmde Tita’nın ailesinin geleneklerinden dolayı mutlu sona ulaşılmıyor. Bu da yetmezmiş gibi Tita’nın ablasının Pero ile evlenmesini isteyen anne ile durum daha karmaşık bir hal alıyor. Tita’ya yakın olmak için bu teklifi kabul eden Pedro ve Tita için zorlu bir süreç başlar. Büyülü gerçekçilik kavramı da bu noktada ortaya çıkar.

Görsel Sanatlarda Büyülü Gerçekçilik

Büyülü Gerçekçilik; edebiyat, resim ve sinemanın dışında görsel sanatlarda da kullanılmıştır.

Sanat alanında ise büyülü gerçekçilik, I. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen ve düzene dönüş olarak bilinen modern veya avangart sanata karşı tepkinin bir parçasıydı. Sihirli gerçekçi sanatçılar arasında İtalya’da Giorgio de Chirico Alberto Savinio ve diğerleri; Almanya’da Alexander Kanoldt ve Adolf Ziegler vardı. Sanatın içindeki büyülü gerçekçilik, Fransa’daki gerçeküstücülük ve neo-romantizmin rüya gibi tasvirleriyle yakından ilgilidir. Bu terim ayrıca 1940’larda ve 1950’lerde Paul Cadmus, Philip Evergood ve Ivan Albright dahil olmak üzere bazı Amerikalı ressamların eserleri için de kullanılıyor. (Bekdemir: 2020)

Akımın resimdeki temsilcileri arasında Alexander Kanoldt, Paul Cadmus, Frida Kahlo, Felice Casorati, Jared French, Erich ‘Ricco’ Wassmer, Carel Willink, George Tooker ve Gustav Klimt gibi çok sayıda isim yer almaktadır.

Frida Kahlo Gerçekliği

“… sürrealist olduğumu düşündüler, fakat değildim. Asla rüyaları değil, sadece kendi gerçekliğimi resmettim.”
— Frida Kahlo , 1953

Yukarıdaki cümleleri söyleyen Frida‘nın ne demek istediğini o dönem anlayamasalar da Franz Roh’un büyülü gerçekçilik akımını adlandırmasıyla Frida’nın gerçeği de gün yüzüne çıkmıştır.

Büyülü Gerçekçilik akımının bahsi açıldığında bu alanın en ünlü yazarlarının Latin Amerika’da görüldüğü yadsınamaz derecede bir gerçek. Peki gözümüzü görsel sanatlara çevirdiğimizde durum ne? Günümüzde eserleri ve duruşuyla ikonik bir sanatçıya dönüşen Frida Kahlo’nun yarım yüzyıl önce meydana getirdiği eserler bu akıma örnek gösterilebilir mi? Yoksa Frida, çoğu kaynağın iddia ettiği gibi sürrealist bir sanatçı mı?

Kahlo her daim hayallerini, rüyalarını değil kendi gerçekliğini boyadığını belirterek kendini ve sanatını bu akımın dışında tutar. O salt gerçekçiliğin yetersiz olduğunu düşünür, kendi gerçekliğini sembolik bir şekilde sunmakta direnir. Yaşamın iç ve dış boyutlarını kaplayan karmaşık bir gerçekliği yakalama hissi onun büyülü gerçekçiliğe duyarlı, genişletilmiş bir gerçeklik fikrine ulaşmasını sağlar.

Wendy Faris’in (1995) ileri sürdüğü gibi o ve eserleri, olağanüstü ve sıradan, büyülü ve ‘gerçek’ olmak üzere iki dünya arasındaki kesişme noktasında kendine yer bulur.

Frida’nın eserlerinin geneline baktığımızda acı, ölüm ve yeniden doğum temaları etrafında şekillendiğini; büyülü gerçekçilikte olduğu gibi, onların gerçek dünyada oturmuş olan düşünceler olduğunu görürüz. Bu eserlere bakıldığında hissedilen bir diğer şey ise gerçek ve fantastik dünyanın görünmez bir iple birbirine bağlı olduğudur.

Hospital Henry Ford Henry Ford Hastanesi Frida Kahlo

Kahlo eserlerinde modernizm tekniklerinden, sürrealizmin görsel dilinden ve avangard eğilimlerden etkilenir ancak eserleri daha çok mensubu olduğu Meksika halkının sanatı ve mitinden izler taşır.

Ömrü boyunca Kahlo öncelikle kendisi için resim yapmasına rağmen, Meksika ve modernizmin küllerinden çok modern bir Meksika ateşi yaratır. Bu özgünlüğü, onun Latin Amerika büyülü gerçekçiliğinin bir öncüsü olmasında önemli bir etkendir.

The Wounded Deer Yaralı Geyik Frida Kahlo

Yazar Márquez, Kafka gibi Avrupalı modernistlerden ilham alırken aynı zamanda ülkesi Kolombiya’nın yerli folklor ve sözlü geleneklerinden de ilham alır ve küresel bir edebiyat türü oluşturur. Frida’da bu durum farklıdır; eserleri, travmatik deneyimlerinden meydana gelen acılardan oluşur.

Geçirdiği kazada metal bir direk Frida’nın bacağından girip rahminden çıkarak vücudunu deler. Bu korkunç trafik kazası sonrası, geçirdiği bir çok ameliyata rağmen vücudunda kalıcı hasarlar oluşmuştur ve bu hasarlar ömrü boyunca genç Frida’nın peşini bırakmaz. Genç kadının acılarının yanına bir de çocuk özlemi girer çünkü bütün bu süreçlerde yatağa bağımlı ve yalnız kalması tavana asılan aynada gördüğü kez denemesine rağmen Frida, bebeklerini kaybederek çocuk sahibi olamaz.

Without Hope Umut Olmadan Frida Kahlo

“…görüntümü resme dökerken onu yansıtmakla kalmadım, bedenimin gerçeği olan gerçekten parçalanmış öteki görüntünün parçalarını da bir araya getirdim. Bana eziyet edip her an beni sorgulayan, az kalsın kimliğimi elimden alacak olan aynadan görüntüyü çaldım.”

Meksikalı yazar Carlos Fuentes’e göre ise Kahlo’nun tuvale yansıttığı acı, tamamen kişisel değildir. Onun, Meksika temalarını kendi sıkıntıları ile bir araya getirme şekli; ülkede sömürgeciliğin neden olduğu zararın, özellikle yerli halklar arasında yaygın yoksulluk ve politik karışıklığın acısının tuvale yansımasıdır.

Fuentes, Kahlo’nun çalışmasının, “efsane ve gerçeğin, rüya ve ayıklığın, akıl ve hayal gücünün kendiliğinden kaynaştığını” hatırlatan güçlü bir hatırlatma aracı olduğunun altını çizer.

Kaynak:

  1. Demir, Nazlı, “Büyülü Gerçekçilik” Fotoğraf Dergisi, sayı:9, 2020. http://www.mfd.org.tr/wp-content/uploads/2020/01/fotograf9.say%C4%B1.pdf

2. Craven, Jackie, “Introduction to Magical Realism“, 2019, web. https://www.thoughtco.com/magical-realism-definition-and-examples-4153362

3. http://www.leblebitozu.com/buyulu-gercekcilik-eserleri-ve-alintilari/

4. Bekdemir, A., web. https://www.sanatlaart.com/buyulu-gercekcilik-akimi-nedir-sanat-ve-edebiyatta-buyulu-gercekcilik/

5.  Ürgir, B., web. https://listelist.com/frida-kahlonun-eserleri-ve-hikayeleri/

 

 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks