Büyük aşklar, kıskançlık ve haset.
Ünlü İtalyan ressam Tiziano Vecellio’nun, Rönesans dönemini aydınlatan, çağdaşlarından ayrılan ve kendisinden sonraki dönemlere ışık tutan Venüs ve Adonis isimli tablosunu sanatçının hayatı, tablonun mitolojisi ve tekniği üzerinden inceleyelim.
Tiziano Vecellio Kimdir? (1458?- 1576)
Rönesans döneminin ünlü ve yenilikçi ressamlarından biri olan Tiziano Vecellio (geri kalan yerlerde Titian olarak bahsedeğiz) Alplerin güneyinde yer alan Cadore’de doğmuştur. Resim hayatına dönemin ünlü ressamı Giovanni Bellini’nin yanında başlamış ama kısa süre sonra Giorgione de Castelfronco’nun üslubunu kendine etüt edip, kendi sanatını hayata geçirmeye başlayarak yenilikçi ruhunu ortaya koymuştur. Yaşamış olduğu uzun hayatında neredeyse Michelangelo kadar üne sahip olmuştur. Titian’ın biyografisini kaleme alan erken dönem yazarları, İmparator V. Charles’in sanatçının elinden düşürdüğü fırçasını eğilip, yerden alarak kendisine verdiğini şaşkınlık ve dehşet verici bir hayranlıkla anlatmaktadırlar.
Titian, yaşamının erken dönemlerinde ünlü ailelere, bazen de soylu ailelere İncil’den sahneler yapmıştır. Ünü öylesine yayılmıştır ki, dönemin en soylu aileleri hatta imparatorlar bile Titian’dan portrelerini yapmasını istemiştir.
Titian, dönemindeki diğer sanatçılar gibi çok yönlü değil ressam kimliğiyle öne çıkmıştır. Boyaları öylesine ustalıkla kullanmıştır ki geçen zaman içerisinde resimlerinde kendi uyumunu yakalamak için boyalara sarılmıştır. Eserlerinde alışılagelmiş kompozisyonların dışına çıkarak, resme yenilik getirmiş ve kendinden sonrakilerin de yolunu açmıştır. Öyle ki ondan kendinden 300 yıl kadar sonra yaşamış olan ünlü ressam Edouard Manet, Olympia (1863) isimli eserini Titian’ın en ünlü eserlerinden biri olan Urbino Venüsü‘nden (1534) esinlenerek yapmıştır.


Titian’ın söz konusu yazımızdaki eseri olan Venüs ve Adonis tablosu, sanatçının son dönem eserlerinden biridir. Titian’ın son dönem resimleri, erken dönem resimlerinden daha farklı bir üsluba sahiptir. Erken dönem resimleri daha titiz ve ince fırça darbelerine sahipken, son dönem resimleri kalın ve geniş fırça darbelerine sahip, daha iri renk alanları hakimdir. Sonuç olarak Titian’ın erken dönem resimleri daha ince ayrıntılar içerip, yakından bakıldığında da etkilerken, son dönem resimleri yakından izlenemez ama uzaktan da bir o kadar muhteşem görünürler. Venüs ve Adonis isimli eser günümüzde sanatçının birkaç eseri ile birlikte ABD’de bulunan Getty Center’da bulunmaktadır.
Müzeyi incelemek isteyenler için: https://www.getty.edu/
Venüs ve Adonis’in Hikayesi

Günümüzde ABD’de Getty Center’da bulunan tablonun hikayesine gelecek olursak; eser 1554-1560 yılları arasında tarihlenmekle beraber, Titian’ın son dönem eserlerinden biri olduğu bilinmektedir. Yunan mitolojisinden sanata, oradan da sanat tarihine atlayan bu hikayeye bir göz atalım:
Güzellik tanrıçası Venüs‘ün birçok seveninin ve sevgilisinin olduğu hepimizce malumdur. Fakat sevgililerinin arasında öyle biri vardı ki uğruna tanrılara bile yalvarmıştır, Adonis…
Efsane odur ki: Suriye Kralı Theias veya Kıbrıs Kralı Kinyras’ın Myrra adında bir kızı varmış. Myrra öylesine güzelmiş ki tüm dünyaya yayılmış bu güzelliği. Hatta babası Theias kızının güzelliğini Venüs’ün güzelliği ile bir tutmaktaymış. Bunu öğrenen Venüs Myrra ile görüşmek istemiş fakat Myrra Venüs’e yeterince saygı göstermemiş, hatta onu oldukça kızdırmış. Bunun üzerine güzellik ve şehvetin tanrıçası Venüs, Myrra’yı cezalandırmak için aşk tanrısı Eros ile bir olup, gönlüne bir baba arzusu düşürmüş.
Babasıyla beraber olabilmek için hizmetçisiyle çeşitli oyunlar yapan Myrra, en sonunda istediğine kavuşmuş ve günler, gecelerce bu istediğini gerçekleştirmeye devam etmiş. Son gecelerinde hamile olduğunun farkına varan Myrra, babasından kaçmaya başlamış. Aynı gece babası, günlerdir birlikte olduğu kişinin kendi kızı olduğunun farkına varmış ve onu öldürmek için yollara düşmüş. Babasından kaçan ve çocuğunu korumak isteyen Myrra, Olimpos tanrılarına yalvarmış. Tanrılar da Myrra’ya acıyarak, onu bir Mersin ağacına dönüştürmüşler. Aradan geçen dokuz ay sonunda ağacın kuru gövdesi çatlamış ve Adonis doğmuş. Adonis’i bulan Venüs, henüz küçücük bir bebek olmasına rağmen Adonis’in güzelliğinden büyülenmiş ve ona aşık olmuş. Başkasının onu almasından korkan Venüs, Adonis’i bir sandığa saklayarak, “kimselere gösterme!” diyerek Persephone’ye emanet etmiş.
Fakat Adonis öylesine büyüleyiciymiş ki bu defa da Persephone tutulmuş Adonis’e ve onu Venüs’e geri vermek istememiş. Bunun sonucunda iki tanrıça kavgaya tutuşmuş ve en sonunda Zeus’a gitmişler. Zeus da bu anlaşmazlığa bir çözüm bularak; Adonis’in yılın 4 ayı Venüs ile, 4 ayı Persephone ile, 4 ayını da istediği biri ile geçirmesine karar vermiş. Adonis Persephone’nin yanına, yer altına inince Venüs’ün üzüntüsü tüm dünyayı kaplar ve sonbahar gelirmiş, yeryüzüne çıktığında ise Venüs’ün mutluluğundan yeryüzü çiçeklerle kaplanır ve ilkbahar gelirmiş. Ne var ki Adonis yılın 8 ayını Venüs ile birlikte geçirince, Persephone buna çok öfkelenmiş ve Adonis’i bir yaban domuzu ile öldürmüş.
Bazı mitlere göre de Venüs’ün aşıkları Adonis’i kıskanmış ve onun üzerine bir yaban domuzu salarak, ölmesine sebep olmuştur. Sevgilisinin çığlıklarını duyan Venüs ayağına sandeletini bile giyemeden koşmaya başlamış fakat yolda ayağına beyaz bir gülün dikeni batmış ve Venüs’ün akan kanı, en sevdiği çiçeğin rengini beyazdan kırmızıya dönüştürmüş. Sevgilisine yetişemeyen Venüs acısından tanrılara yalvarmış ve tanrılar da ona merhamet ederek, Adonis’i yeniden canlandırmış.
Tablo İncelemesi: Venüs ve Adonis
Titian’ın tabloyu oldukça renkli bir şekilde izleyiciye sunduğunu görüyoruz. İzleyici ilk olarak sahnenin baş kahramanları Venüs ve Adonis’e odaklanıyor. Bu iki figürün kutsallığından kurtulabilirsek, resmin geri kalanını inceleyebileceğiz..

Resmi biraz incelersek, tablonun ortasına değil de biraz daha soluna yerleştirilmiş olan Venüs ile Adonis, hemen arkalarında oklarını bir ağaca asmış, yarınlar yokmuş gibi uyuyan Eros, sağ tarafta ise Adonis’in zorla zapt ettiği köpekleri, yukarıda Tanrının kutsal ışığı ve ağaçlar ile dağlar yer almakta. Venüs ve Adonis’ten başlayalım: Adonis bir elinde oku, diğer elinde köpeklerinin ipini tutarken bir yaban domuzu avına çıkmak üzere olduğunu bizlere göstermektedir. Titian, Adonis’in ipleri tutan elinin kıvrımının köpekleri zaptetmekte zorlandığını açıkça göstermiş. Burada köpeklerin doğası gereği sabırsız ve hareketli olduğunu da çok rahat görebilmekteyiz. Venüs ise sevgilisinin gitmesini istemediğini ona sarılarak belli etmiş.
Titian, Venüs’ün yüz ifadesini öyle güzel yerleştirmiş ki, sanki sevgilisinin başına neler geleceğini biliyor gibi endişeli durmaktayken, Adonis de bir o kadar umarsız. Figürlerin kompozisyonlarından koltuk benzeri bir nesnenin üzerinde oldukları belli. Titian, Adonis’i, bir avcı gibi özenli ama biraz da az önce yaşananlardan dolayı üstü başı dağılmış olarak resmetmiş olmasına karşın, Venüs’ü sanki mermer bir heykel canlanmışçasına pürüzsüz, başka bir dünyaya ait olduğunu da bembeyaz teniyle izleyiciye göstermek istemiş. Gökyüzünde bulunan bulutların arasından sızan ışık hüzmelerinin günün renkleriyle canlı bir şekilde buluşması izleyicinin heyecanlanmasına yol açıyor.
Sarı, turuncu, kahverengi renklerinin yoğun şekilde kullanıldığı gökyüzünün hemen altında resmin ana renklerine kontrast oluşturan dağların koyu mavi rengi, gökyüzünün daha açık mavisiyle buluşarak, eserin geri kalanını nötrler gibi durmakta. Resmin geneline hakim olan kahverengi, bordo gibi koyu tonlar, figürlerdeki açık renkle zıtlık oluşturarak, izleyiciyi ilk olarak figürlere, ardından diğer canlılara ve sonra da doğaya yönlendirmekte. Titian Venüs ve Adonis ile tablonun ön tarafında bir üçgen oluşturarak, resmin formunu belirlemiş, ardından da geri kalan ayrıntıları bizlere göstermiştir. Titian’ın yumuşak fırça darbeleri, resme kendiliğindenlik ve bir devinim hissi vermekte. Kompozisyonların dinamizmi, figürlerin hareketleriyle doğru orantılı şekilde verilmiş. Titian, tablonun çağrıştırıcı ve dokunaklı havasını yaratmak için zengin renkler, ışıkla beraber parlayan vurgular ve yeşil ile mavinin hakim olduğu manzara kullanmıştır.

Özetlemek gerekirse Titian’ın Venüs ve Adonis tablosu bizlere kıskançlık gibi kötü bir duygunun ne denli kötü sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Bazı zamanlar olur ki kendimizi unutup, kötü duyguların esiri oluruz. Bu bazen aşk olabilir, bazen de aşktan doğan kıskançlıklar.
Titian’ın muazzam fırça darbeleri ile yorumladığı bu mit, aslında bir yeniden doğuş hikayesidir. Çünkü sevgilisinin acısına dayanamayan Venüs tanrılara yalvarır ve tanrılar da Adonis’e yeniden hayat verir. Öyle ki Suriye’deki kadınlar her sene Adonis’in yeniden doğması şerefine festivaller yapar, ilkbaharın gelişini kutlar. Böylesine köklü bir mitin, günümüzde hala yaşıyor olması ne kadar etkileyici değil mi?
Kaynak
Gombrich, Ernst. Sanatın Öyküsü, Çev. Erol Erduran – Ömer Erduran, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2004
Erhat, Azra. Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitapevi, 1997.
Cömert, Bedrettin. Mitoloji ve İkonografi, Ankara, 2015.
İpek, Ayşenur, Seniha Ünay Selçuk, “Sanat Eserinin Kendisinden Başka Referansı Yok Mudur?”, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 6. 15 (2018): 900.
Vasari, Giorgio. Sanatçıların Hayat Hikayeleri, Çev. Elif Gökteke, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2013.
Kara, Erdal. “Giorgiona, Tiziano, Manet: Üç Sanatçı, Üç Venüs”, Journal of Arts, 2. 1 (2019): 41-42.


