Khaled Hosseini, tüm eserlerinde Afganistan’daki sosyal yaşamı, siyasi durumu, kadınların ve çocukların yaşamını, o topraklarda yaşanan dramı ele alan bir yazardır. Kendisi de Afgan olup Sovyet işgalinden sonra henüz 15 yaşındayken ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır.
Yazarın ikinci kitabı olan Bin Muhteşem Güneş, iki kadın kahramanın kesişen hayatlarını okuyucuya sunmaktadır. Kitapta kadınların mecbur olduğu hayat, savaş, açlık, toplu ilticalar, Taliban zulmü akıcı ve yüreklere dokunan bir şekilde aktarılmıştır. Afganistan’ın dramı Leyla ve Meryem’in penceresinden anlatılmıştır.
Khaled Hosseini’nin kalemini daha iyi tanımak için https://www.soylentidergi.com/5-farkli-sebeple-neden-khaled-hosseini-okumaliyiz/ yazısını ziyaret edebilirsiniz.
Asya’nın Kalbi Afganistan 
Hosseini’nin eserlerini anlamak için Afganistan’ın tarihi ile ilgili bilgi sahibi olmak da gerekiyor. Afganistan konumu nedeniyle işgalci güçlerin sık sık hedefi haline gelmiştir. Nüfusun etnik dağılımına bakıldığında baskın olarak Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen kimliklerinin olduğu görülmektedir. Hosseini’nin kitaplarında da sık sık Peştun, Hazara ve Taciklerden söz ediliyor.
Sovyetlerin Afganistan’a baskısıyla aslında Afganistan’ın kalıcı kaderi şekillenmiştir. Rusların 1979’da başlayan ve yaklaşık on yıl süren işgali, ülkedeki dengeleri altüst etmiştir. Savaş sırasında ülkesi için savaşan farklı gruplar işgalin ardından birbirleriyle savaşır hale gelmiştir. Böylece Afganistan’ın iç savaş sorunu doğmuştur. İç savaşın getirdiği kaos ise Taliban’ın doğumunu ateşlemiştir. Afganistan henüz yaralarını saramadan 11 Eylül olaylarıyla (2001) ABD’nin de işgaliyle tekrar sarsılmıştır. Son olarak 2021’de ABD’nin tamamen ülkeden çekilmesiyle terör örgütü Taliban’ın yönetiminde kalmıştır. Taliban dünya devletleriyle görüşerek varlığını kabul ettirmeye çalışsa da henüz Taliban’ı tanıyan bir devlet çıkmamıştır.
Afganistan’daki etnik gruplar arasında siyasi yönetime ilişkin “gerçek bir fikir birliğinin sağlanamaması” en önemli siyasi sorun durumundadır. Her ne kadar Sovyetler işgalinden sonra ipler kopmuş olsa da Afganistan’ın tarih boyunca işgalcilerin odağında olmasının bir nedeni de toplumun gerici, geleneksel ve kabile kültürünün birlik olmalarına engel olmasıdır.
Afganistan’da Kadın Olmak
Afganistan ataerkil düzenin vücut bulduğu bir ülkedir. Kral Amanullah, Afganistan tarihinde ilk defa Mesturat (kız) okulu açmıştır ve kız çocukları ilk defa bu dönemde okula gidebilmişlerdir. Kadınlar sosyal hayatta ilk defa bu dönemde yer alabilmiştir. Kralın en büyük yardımcısı eşi Kraliçe Süreyya olmuştur. Giyimiyle, arkasında durduğu durum ve fikirlerle İslam’a aykırı bulunsa da geri adım atmamıştır. Kız çocuklarının erken evlendirilmesini önlemek ve modern bir eğitim almalarını sağlamak için çaba harcamıştır. Kral benimsediği yenilikçi tutumda Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek almıştır. Ancak bu yeni rüzgar ülkede karşılık bulamamıştır. Burkanın kaldırılması ve Türkiye’ye öğrenci gönderilmesinden sonra tepkiler artmış ve Amanullah reformları geri çekse de isyan durmamış ve 1929 yılında ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Amanullahtan sonra gelen Habibullah Kelakani ise kadınlara hayatı dar etmek için elinden geleni yapmıştır. Tesettürü zorunlu kılmış, genç kızların velilerinden izinsiz sokağa çıkmayı yasaklamış, kız okulu Mesturat’ı kapatmış, yurtdışına eğitim için giden kızları geri getiren ve yurtdışı eğitimini yasaklayan bir yasayı uygulamaya koymuştur.
Zahir Şah 1933’te tahta geçene kadar kadınların durumu ile ilgili olumlu yönde bir gelişme yaşanmamıştır. Zahir Şah döneminde kız okulları tekrar açılmış, ilk kız lisesi olan Melaley Lisesi ilk mezunlarını vermiş, evlendikten sonra liseye kayıt yaptıramayan kızlar için meslek eğitimi veren liseler açılmıştır. 1961 yılında ise kadınlar Kabil Üniversitesi’ne kabul almaya başlamışlardır. Yine bu dönemde kadınlara anayasayla siyasal haklar tanınmıştır. Davut Han döneminde (1973) cumhuriyet ilan edilmiş ve kadınların sosyal hayatta var olabilmesi için çalışmalar devam etmiştir.
Bunca güzel gelişme güzel bir tablo hayal etmeye yetmemektedir çünkü 1975 yılına gelindiğinde kız çocuklarının ilkokula kaydolma oranı %8’ken, erkek çocuklarının ise %44 olduğu görülmüştür.
Kadınlarla ilgili çalışmalar küçük adımlarla ilerlemeye devam etse de 1996 yılında Afganistan iktidarını ele geçiren Taliban, Amanullah’ın başlattığı modernleşme sürecini tamamen ortadan kaldırmıştır. Taliban’ın eleştiri odağı olmasına neden olan pek çok sebep olsa da bunların başında kadınların yaşamını evden çıkamayacak derecede kısıtlaması olmuştur. Kadın okul ve iş hayatından çekilmiş, yanlarında erkek olmadan evden çıkmaları yasaklanmıştır.
Birçok kadın tecavüze uğramış, Taliban askerleriyle evlenmek zorunda bırakılmış ve seks işçisi yapılmıştır.
Unutulmaması gereken şeylerden biri de Taliban’ın cinsiyet politikaları Afganistan’ın kırsal kesimlerindekilerle benzerlikler gösterdiğidir. Afgan kadınının Taliban ile birlikte eve hapsolduğu ve burka giymek durumunda kaldığı söylemi tamamen gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Afganistan yıllar boyunca geleneksel bir yaşam sürmüştür. Yukarıda bahsedilen gelişmelerden yararlanan kadınlar her zaman azınlık olarak kalmıştır.
Bin Muhteşem Güneş
Meryem
Meryem, yasak ilişki sonucu dünyaya gelmiş bir çocuk. Zengin bir adamla, evin hizmetçisinin birlikte olması sonucu doğmuş ve bu nedenle kendisine sık sık harami deniliyor. Tecrit olmuş bir şekilde, annesiyle şehirden uzak bir kulübede yaşıyor; hayatı ve insanları annesinin anlattıklarından öğreniyor ama inanmak da istemiyor. Umutlu bir karakter oluşu küçük yaşlarda dünyayı iyi bir yer olarak görmeye çalışmasını sağlıyor. Babası tarafından sevildiğine, diğer evlatları ile eşit olduğuna inanıyor. 15 yaşındayken kendinden yaşça büyük, önceki eşini kaybetmiş olan Raşit ile evlendirilmesi umutlarını kırıyor ki bu evlilik Meryem’i kısa sürede annesi gibi katı, umutsuz, karamsar bir insana çeviriyor. Evli olmasına rağmen büyük bir yalnızlık içindedir. Kendini korumak için duvarlar örer ancak o duvarlara çarpan yine kendisi olur. Leyla ile zıt karakterler. Leyla eğitimli, babasıyla kitap okuyan, fikirlerine değer verilen bir kız çocuğu. Meryem ise diğer kız kardeşleriyle eşit olmaya layık görülmemiş, okul onun için hiç seçenek olmamış, evliliğin pençesine yakalanmıştır. Kitapta acı ve sevgisizliğin simgesi. Nitekim hayatı boyunca acı çekmiş ve Leyla ile tanışana kadar sevgiyi hiç tatmamıştır. Okuyucu sık sık Meryem’i çekip kurtarma isteği duyar, çektiği çileyi yaşamak bir yana okumak bile insanı zorlayan bir deneyimdir. Leyla kuma geldiğinde Meryem neredeyse Leyla’nın annesi yaşındadır. Bir anne gibi –kendi annesi gibi- Leyla’ya karşı katı ve acımasız bir tutum sergileyerek hayatın hiç kolay olmadığını göstermeye çalışır. Zaman, Meryem ve Leyla’yı ortak bir düşman etrafında birleştirince Meryem’in kalbi yumuşamaya başlar ve okuyucu karakterin merhametli, fedakar yönü ile tanışır. Hatta öyle fedakardır ki kendi için yapamayacağı şeyler sevdikleri için gözünü kırpmadan yapar. Fedakarlığı onun cesaretini de ortaya çıkarır.
Leyla
Leyla, Afganistan’ın tarihinde yer alan Kraliçe Süreyya’yı andırmaktadır. Babası öğretmen (ki Kraliçe Süreyya’nın babası Mahmut Tarzi de modernleşmeyi destekleyen, edebiyat ve gazetecilikle ilgilenen biridir), annesi ise ev hanımıdır ancak çocukları ile oldukça ilgilidir. Leyla abilerinin gölgesinde kalsa da sevgi dolu bir ailede büyümüş ancak Afganistan’ın makus tarihinden nasibini almaktan kurtulamamıştır. Leyla masum, akıllı, sabırlı ve sadık bir karakterdir. İlk aşkı Tarık’a yaşamı boyunca kalpten bağlı kalmıştır. Taliban’ın yönetime geçmesi ve iç savaşın başlamasıyla Tarık iltica etmiş, Leyla anne ve babasını kaybetmiş, Raşit’le evlenmek zorunda kalmıştır. Raşit’le evlenmek onun için her ne kadar zor olsa da Taliban yönetiminde hayatta kalmak için ne yapması gerektiğini iyi bilir. Meryem hayatla pasif bir şekilde başa çıkarken Leyla hayatın üzerine üzerine giden ve çözüm odaklı bir karakter. Ne durumda olduğunu değil olduğu durumdan en az hasarla nasıl çıkabileceğini düşünerek hareket eder. Raşit ile evlenmesi de içinde olduğu durumda en iyi seçenek gibi gözükmektedir ve Raşit’in teklifini kabul eder. Meryem ile yollarının kesişmesi de bu şekilde gerçekleşir. Leyla kendi derdine düşmüş, canını kurtarmaya odaklanmışken, Meryem başlangıçta Leyla’yı rakip olarak görür ve doğuramadığı erkek çocuğunu Leyla’nın doğuracağından korkar. Leyla genç, güzel ve eğitimlidir. Özgüvenli tavrı dikkat çeker. Meryem’de olmayan ne varsa Leyla’da vardır. İşte bu yüzden dost olmaları zaman alır.
Raşit
Afganistan’a hakim olan geleneksel, gerici kültürün vücut bulmuş halidir. Başlarda eşiyle mutlu bir yuva kurmak isteyen bir karakter profili çizmektedir. Ancak sayfalar çevrildikçe Raşit’in karanlık yüzü ortaya çıkmaktadır. Raşit her iki eşine de eziyet eden, erkek çocuk sevdası güden, yalancı bir karakterdir. Özellikle Leyla ile evlenebilmek için söylediği yalanlar dikkat çekicidir. Okuyucuda tiksinti uyandıran bu karakter Meryem ve Leyla’nın ortak düşmanıdır.
Tarık
Leyla’nın çocukluk arkadaşı ve ilk aşkıdır. Nazik, sadık, cesur bir karakterdir. Leyla’yı incitmemek için sergilediği davranışlar okuyucunun içini ısıtmaktadır. Leyla’yı her koşulda, olduğu gibi kabul etmesi günümüzde modern toplumlarda bile erkeklerin yapmakta zorlandığı bir durumdur. Ancak Tarık’ın derin sevgisi zor şartlar altında bile Leyla’yı bu denli önemsemesini sağlar.
Bin Muhteşem Güneş kitabından alıntılara göz atmak isterseniz https://www.soylentidergi.com/acilarin-gerisine-gizlenmek-bin-muhtesem-gunes-28-alinti/ yazısını okuyabilirsiniz.
Kaynakça:
Behroz, A. (2020). Afganistan siyasi coğrafyası ekseninde tarih ve toplum [Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi]. Karabük Üniversitesi.
Dikici, S. (2020). Afganistan’da kadının siyasal ve toplumsal konumuna feminist bir yaklaşım [Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi]. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi.
Hoesseini, K. (2008). Bin muhteşem güneş. Everest Yayınları.
Hoesseini, K. (2021). Uçurtma avcısı. Everest Yayınları
https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-afganistan/
Yazarın duygularını daha iyi anlayabilmemizi sağlayan bir yazı olmuş. Bir kitaba başlamadan önce kitabın arka planını anlatan, anlattığı coğrafya, yazarın kimliği gibi bilgiler veren yazılar okumayı seviyorum. Bin Muhteşem Güneş serüvenime bu yazı ile güzel bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Emeğinize sağlık.