Sıcaklar bir yandan tatilin verdiği rahatlık bir yandan derken kışa göre daha seyrek kitap okunan günlerde, okuduğum “en” ilginç kitaplar arasında yerini alan bir kitaba değinmek istedim.
“Olduğuna inanmadığınız bir şeyi yok edemezsiniz. Ama bir şeyin varlığını zedelemek istiyorsanız ona olan inancı yok ederek işe başlayabilirsiniz.”
Cinlerin-perilerin aleminden gelenler “Beş Sevim Apartmanı”nda; beş kişi üzerinde garip bir hayat hikayesi oluşturmalarına neden oluyor. Öyle hikayeler ki, her hikayenin iki farklı hali var. Hatta, altı kişinin… Bir de baş karakter diyebileceğimiz Doktor Samimi ve onun günlüğü yer alıyor.
Kitabın adındaki gizemden tutun da, kedilerle, geçmişle, sırlarla, psikolojiyle ve yer yer dini motiflerin iç içe geçmesiyle sırlarla dolu bir dünya buluyorsunuz.
Kitapta en beğendiğim detay ise, cin-peri detaylarıyla yüklü hikayeleri ile gerçekte olan hikayelerin birbirine bağlanış şekliydi. Psikolojik açıdan oldukça başarılıydı bence.
“Bir varmış bir yokmuş. Zaman dik bir yokuş, hayat güçsüz bir yolcuymuş.”
Kitabın içerisinde sık sık yer alan rüya tabirleri de kitabı oldukça farklı kılıyor. Hatta bazen ürkütücü bir hal bile alıyor diyebilirim. Üslubu gayet iyi, ben tek seferde okudum diyebilirim. Öyle akıcı ki, konudan mı bilmiyorum ama kitap sizi alıp içine çekiyor. Etkilenmemeniz mümkün değil. Sizi apayrı bir dünyaya götürüyor.
İçeriği, konunun işleniş biçimi bence çok başarılı. Çok zekice kurgulanmış. Daha önce, hiç böyle gerçekçi ama bir o kadar da mistik bir kitap okumamıştım. Oldukça nitelikli ve güzel bir kitaptı.
Bu yüzden, Mine Söğüt’ün diğer kitaplarını da merak ediyorum, okunması gereken yazarlar arasında yer alan biri bana kalırsa.
Umut dolu kitaplara…