• Sadece biz değil bir çok okurunuz sizi çok eski zamanlardan beri okuyormuş gibi düşünüyor, sizce sebebi nedir?

Tekme Tokatlı Şehir Rehberi çıkmadan önce de dergilerde buluşuyorduk. Yani tanışmamız çok daha eskiye dayanıyor. Bir sebebi bu olabilir. Öte yandan hepimizi buluşturabilecek, birbirimize olan mesafemizi azaltıp temasımızı artıracak, birleştirici, yakınlaştırıcı bir etkisi varsa öykülerimin, ne mutlu bana. Bu şekilde tanışık olmamız beni çok sevindirir.

  • Zaman zaman tıkandığınız, yazamadığınız oluyor mu? Ne yapıyorsunuz bu durumda?

Daha farklı yerden bakabilmek için koordinat değiştirmeye ve dinlenmeye ihtiyaç duyduğum zamanlar oluyor. Yazmaya ara verip, okuma, dinleme ve izleme durumuna geçiyorum. İzleme derken gerçekten “izlemek”. Bir tür suskunluk hali. O süreç de keyifli, zihin açıcı ve farkındalığı artırıcı oluyor. Seviyorum.

  • Öykülerinizde kendinizden izler elbette vardır, peki hiç gerçek bir şeyi anlattınız mı?

Türkiye Hikayelerini Anlatıyor projesi için iki gerçek hikaye anlattım. Çok farklı bir deneyimdi. Öykü yazmaktan zordu benim için. Okumak isterseniz “Türkiye Hikayelerini Anlatıyor” başlığı altında Can Yayınları etiketiyle raflarda bulabilirsiniz.

  • Öykücülüğün günümüzdeki vaziyetini nasıl buluyorsunuz?

Geçmiş yıllara nazaran öykücülük her yönden daha aktif benim izlenimlerime göre. Yazan, okuyan, yorumlayan kişi sayısı artışta. Kaliteli işler yapan öykü dergileri var. Bir sürü kişi okuyucuyla ilk kez o dergiler aracılığıyla buluşuyor. Tüm bu hareketlilik beni de mutlu ediyor. Hemen hemen hepsini takip etmeye çalışıyorum ben de. Bu dönemin yetiştirdiği ve geleceğe kalabilecek değerli öyküler ve öykücüler olacaktır diye düşünüyorum.

  • Başucu kitabınız nedir?

Her dönem değişiyor. Çok kez okuduğum ve zamansız olduğuna inandığım öyküler, romanlar var. Evin, kitaplığın hatta çantamın bir köşesinde izlerini görebilmek mümkün. Bu dönem başucu kitaplarım: Victor E. Frankl Duyulmayan Anlam Çığlığı, Andre Maurois İklimler, Vladimir Propp Masalın Biçimbilimi.

  • Bize Mevsim Yenice’nin en sevdiği 10 şarkıyı söyler misiniz?

Pink Floyd- High Hopes
Deep Purple – April
Queen – The Show Must Go On
Led Zeppelin-Since I’ve Been Loving You
Uriah Heep – July Morning
Savatage – When The Crowds Are Gone
Whitesnake – Sailing Ships
Rainbow – Rainbow Eyes
Ronnie James Dio – Dream On
Wasp – The Idol
Bu da listenin bonusu olsun,
Axel Rudi Pell – Oceans of Time

Mevsim Yenice Şarkı Seçkisi

  • İsminiz hayranlık uyandıracak cinsten, şiir gibi. Bir hikayesi var mı?  

İki ayrı hikayesi var. Babama göre ismimi o koymuş. Kasım ayında, yağmurlu, soğuk bir günde doğmuşum. “Ne kötü bir mevsimde doğacak,” diye düşünmüş ve oradan aklına Mevsim koymak gelmiş. Anneme göreyse, dört mevsimi de ruhumda barındırabilmem için kendisi koymuş. Her ikisi de kendi hikayesini öyle güzel savunuyor ki bana ikisine de inanmak düşüyor. Siz de hangisine inanmak isterseniz artık…

Kaleminiz dünyayı değiştirecek olsa, yazarak neyi değiştirmek isterdiniz?

Yazarak değiştirebileceğim şeyleri kişisel alanımdan, deneyimlerimden ve kendi serüvenimden biliyorum. O nedenle dünyayı değiştirmek kadar büyük değil de daha ufak beklentilerim var; sadece neyi bulmak için yazıyorsam, neyi arıyorsam, içimde bunu çözmesi yeterli. Bu küçücük noktadan başlayıp bütüne varırsak, sözcüklerin hayatımızda bıraktığı etki ve iz, zaten eşsiz.

  • Öykülerinizde bir kadın olarak genelde erkek karakterleri işlemek zor olmuyor mu? Bunu nasıl başarıyorsunuz?

Bunu bir tür oyun, kendini aşma hali olarak görüyorum. Karşı cinsin derinliklerinde neler var keşfetmek zaman zaman keyifli, bazen de yorucu ve yıpratıcı bir yolculuk. Ayrıntılarla başarmaya sağlıyorum bunu daha çok. Gözlem, içgörü, empati, gözlem, empati, uzaklaşma, anlama, gözlem, görmeye anlamaya çalışma derken biraz yoruyor açıkçası. Ama sonunda öykü bitince aldığım güzel tepkiler tüm zorluğa değiyor.

  • Tekme Tokatlı Şehir Rehberi şimdiye dek okuduğumuz kitapların dışında bir kitap olmuş. Gerek ironileri gerekse anlatış biçimindeki tarz. Etkilendiğiniz bir yazar oldu mu bu tarzı nasıl oluşturabildiniz?

Yaşamın sunduklarını karşılama, katlanır kılma biçimi ironi benim için. Ne sevindiriyor ne de kahrediyor. Kendimle ilgili büyük meseleleri de ironiyle karşılıyorum. Çünkü bunun aksi, tek boyutlu yaşamak gibi geliyor. Olaylara farklı açılardan, farklı duygularla bakabilmek bence hayatı renkli ve katlanılabilir kılıyor. Bizi insan yapan, zenginleştiren ironi, bence öyküye de aynı derinliği sağlıyor. Hayatı o şekilde algıladığım için ironi öykülerime de sızıyor.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin