Atatürk’ün Çağdaş Müzik Mirası: Müzik İnkılabı ve Türk Beşleri

Editör:
Zeynep Kezer, Ece Günay

“Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.”  demiş Mustafa Kemal Atatürk 1934’te yaptığı TBMM açılış konuşmasında. Kültürel bir devrimin gümbür gümbür geldiğinin bir işareti olmuş bu söz adeta.

Bir milletin kültürü ve kimliği, elbette ki sanat dallarının da katkısıyla ifade kazanır. Bu kazanımın oldukça farkında olan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece siyasal alanda değil, kültürel alanda da dönüştürmeye ve iyileştirmeye kararlıydı. Atatürk, temel kültür sorunlarına her zaman çağdaş çözümler getirmeyi başarmış ve her alanda olduğu gibi bu alanda da cesur adımlar atmaktan çekinmemiştir.

Ulu Önder müziği, “hayatın ruhu ve neşesi” olarak nitelendirmiş ve bu alanda milli musiki anlayışının geliştirilmesi, çağdaş bir kimlik oluşturulması ve Türk müziğinin uluslararası arenada tanınması için çalışmalara koyulmuştur.

Türkiye’de Müzik İnkılabı

Mustafa Kemal Atatürk TBMM açılış konuşması yaparken

1934’te gerçekleştirdiği TBMM açılış konuşmasında Atatürk, Türk müziğinin potansiyeline ne kadar güvendiğini açıkça belirtmiş ve bu konuya önem verilmesini istemiştir. Mustafa Kemal’in bu yönlendirmesi ışığında dönemin aydınları, cumhuriyetin temelini milli Türk kültürü ile sağlamlaştırma noktasında müziğin büyük bir rol oynadığının farkına vardılar. Müziğin; birlik ve beraberlik duygularını uyandırma, milli değerleri temsil etme ve kültürel süreklilik sağlayabilme gibi güçlü özelliklerinin cumhuriyet temellerini güçlendirebileceğine inanan dönemin aydınları, milli Türk müziğini modern ve Batılı bir çerçeveye entegre etme için Türk müziğinde köklü bir değişime gittiler. Bu adımlardan ilki ve en önemlisi, sistematik bir müzik eğitiminin temellerini oluşturmaktı.

Cumhuriyet dönemiyle beraber gelen bu modernleşme çabalarının benzerlerine Osmanlı‘da da rastlamak mümkün. Özellikle tek sesli müzikten Batılı tarzda çok sesli müziğe geçiş çabaları, müzik eğitiminde notalı sisteme geçiş adımları ve bu alanda eğitim verecek kurumlar açılması cumhuriyet dönemi müzik inkılabına zemin hazırlamıştır.

Osmanlının ilk Batılı askeri bandosu Muzika i Hümâyun

Sistematik müzik eğitimine geçiş için ilk olarak Ankara‘da 1924 yılında Musiki Muallim Mektebi açıldı ve mektebin başına İstiklal Marşı’nın bestecisi ve Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör getirildi. Daha sonra, Batı müziğine ağırlık veren konservatuarlar kurulmaya başlanarak, Türk müziğini yeniden doğuracak öğrenciler yetiştirilmeye başlandı. Müzik inkılabının temel hedeflerinden biri, Anadolu halk müziği ile çağdaş besteleme tekniklerinin harmanlanarak yaygınlaştırılmasıydı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında müzik alanında izlenen bu yenilikçi politikaya yön veren isimlerden bir tanesi de hiç şüphesiz Ziya Gökalp olmuştur. Halk müziği temelinin Türk musikisini yücelteceğine inanan Gökalp, köylerde söylenen halk türküleriyle Avrupa müzik tekniklerinin bir araya getirilmesi için çalışmış ve “Ancak bu sayede Avrupa medeniyeti içinde Türk şiiri, Türk romanı, Türk musikisi yapabiliriz.” demiştir.

Türk Beşleri

Kasım 1934’te, Atatürk’ün yönlendirmesiyle düzenlenen önemli bir müzik kongresi, dönemin Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen‘in başkanlığında gerçekleşti. Bu tarihi kongreye birçok sanatçı katıldı ve burada milli yaratıcılığın geliştirilmesi gerekliliği vurgulandı. Özellikle Musiki Muallim Mektebi’nin kadrosunun güçlendirilmesi ve bu doğrultuda usta sanatçıların yetiştirilmesine büyük önem verildi.

Ulu Önder Mustafa Kemal’in teşvik ve destekleriyle uygulanan bu politikanın sonucunda, Batı’nın en gelişmiş akademilerinden mezun olan ve modern bestecilik teknikleri kullanarak eserler ortaya koyan, alanında uzmanlaşmış birçok besteci yetişti. Bu dönemde, dünyaca ünlü sanatçılardan eğitim alarak yetişen isimler arasında Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kâzım Akses öne çıkan isimlerdi. Dönemin çok değerli müzik eğitimcilerinden Halil Bedii Yönetken, bu beş ismi Rus Ulusal Okulu kurucuları olan ve benzer amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapan “Rus Beşleri”ne benzettiğinden kendileri de bugün “Türk Beşleri” olarak anılmaktadır.

Edebiyatta Tanzimat dönemi sanatçılarının başardığı modernleşme hareketini müzik alanında gerçekleştirmek isteyen bu isimler, Türk toplumunun en hızlı şekilde çağdaş medeniyetler seviyesine taşınabilmesi için büyük emek vermişlerdir. Çağdaş Türk müziğinin ortaya çıkmasını sağlayan ve Avrupa’nın yüksek müzik teknikleriyle geleneksel Türk halk müziği makamlarını bir araya getiren bu sanatçılar, adeta Türk müzik tarihinde yeniden doğuşun birer sembolü haline gelmişlerdir.

Cemal Reşit Rey

Cemal Reşit Rey 1950 Akşam Gazetesi

Türk halkını çok sesli müzikle ilk kez tanıştıran en önemli isimlerdendir Cemal Reşit Rey. 25 Ekim 1904’te, dönemin devlet adamlarından ve Edebiyat-ı Cedide yazarlarından biri olan babası Ahmet Reşit Bey’in görev için bulunduğu Kudüs’te dünyaya geldi. Annesi Fethiye Hanım ise Cemal Reşit Rey’in müziğe adım atmasını sağlayan isim olmuştur. Küçük yaşta annesinden piyano dersleri almaya başlayan Cemal Reşit Rey, daha yalnızca sekiz yaşındayken ilk eserini -bir vals parçası- besteledi ve Türk müziğinde devrimin isimlerinden biri olacağını kanıtladı. Uzun yıllar Paris’te eğitim aldı ve cumhuriyetin ilânıyla Türkiye’ye gelerek piyano eğitimleri vermeye başladı.

Çok sesli müziğe geçiş sürecini kolaylaştırabilmek için, operetler ve revüler yazmış, uzun süre İstanbul Şehir Orkestrası‘nı yönetmiştir. İstanbul Şehir Tiyatrosu‘nda sahnelenen Lüküs Hayat opereti ile gönüllere taht kurmuştur. 1933 yılında, cumhuriyetin 10. yılı şerefine bugün hâlen dillerden düşmeyen Onuncu Yıl Marşı‘nı besteledi.

Ulvi Cemal Erkin

Ulvi Cemal Erkin 1930lar

Çağdaş müziğe yön veren en değerli bestecilerden olan Ulvi Cemal Erkin, müzikle oldukça ilgili bir ailede doğdu ve küçük yaşta bu alanda eğitim almaya başladı. Galatasaray Lisesi‘nde eğitim gören Erkin, on dokuz yaşındayken devletin Avrupa’ya müzik eğitimine göndereceği gençlerden biri seçildi. Paris Konservatuarı‘nda dünyaca ünlü isimlerden piyano, armoni ve kontrpuan eğitimleri aldı. Eğitiminin ardından, Musiki Muallim Mektebi’ne öğretmen olarak atandı. Erkin, Anadolu’yu yansıtan Türk ezgileriyle keyifli bir armoni oluşturarak Batı teknikleriyle ustaca buluşturan bir besteciydi.

Necil Kazım Akses

Necip Kazım Akses 1943

Küçük yaşta keman dersleri alarak müzikle tanışan Necil Kazım Akses, Türk Beşleri arasındaki en genç isimdir. 1908 doğumlu Aksesi, lise yıllarında Cemal Reşit’ten müzik eğitimi aldı ve daha sonra Prag ve Viyana‘da akademik eğitimine devam etti. Akademiyi bitirişinin ardından Türkiye’ye dönmüş ve Ankara Devlet Konservatuarı‘nın kuruluş çalışmalarını yürütmüştür. Burada uzun yıllar eğitim veren Necil Kazım 1958 yılında Ankara Operası’na müdür olmuş, daha sonrasındaysa Devlet Opera ve Balesi genel müdürü seçilmiştir. Türkiye’de ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde müzik alanında sayısız ödüle lâyık görülmüştür.

Ahmet Adnan Saygun

Ahmet Adnan Saygun

Cumhuriyet döneminde müzik eğitimi için Avrupa’ya gönderilen bir diğer yetenek ise Ahmet Adnan Saygun’du. 1907 doğumlu sanatçı, diğer Türk Beşleri gibi küçük yaşta müzikle tanıştı. 1928 yılında devlet bursuyla Paris’te Schola Cantorum‘da eğitim gördü. Atatürk’ün talimatıyla, ilk Türk operası olan Özsoy Operası‘nın bestecisidir kendisi. Atatürk’ün Türk müziğine evrensel nitelik kazandırma isteğini kendisine ilke edinmiş, bu ilkeyi gerçekleştirebilmek için sayısız eser vermiştir ve 1985 yılında “sanatçı profesör” ünvanı verilmiştir kendisine.

Hasan Ferit Alnar

Hasan Ferit Alnar orkestrayı yönetirken

Hasan Ferit de ailesinden kalma müzikal mirası taşıyan bestecilerden biri. Annesi, Saime Hanım, ud ve kanun ustasıydı ve Hasan Ferit’i erken yaşta müzikle tanıştırdı. Henüz daha 16 yaşındayken ilk bestesini yazan Hasan Ferit, genç yaşta kanun virtüözü olarak ünlendi. İstanbul’da mimarlık eğitimi gören Alnar, yeteneğiyle devlet bursu kazanarak Viyana Devlet Müzik ve Temsil Akademisi‘ne başladı. Kapsamlı bir eğitimin ardından yeteneklerini katlayarak Türkiye’ye dönen sanatçı, burada müzik tarihi öğretmenliği ve İstanbul Şehir Tiyatrosu orkestra yöneticiliği yapmaya başladı. Ayrıca kendisi zaman zaman Viyana, Sttutgart ve Münih gibi şehirlerde konuk olarak orkestra şefliği yaptı.

Kültür ve sanatın gelişimine büyük önem vererek, Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasına liderlik eden Mustafa Kemal Atatürk‘e derin bir şükran borçluyuz. Sanatın her alanında olduğu gibi müziğe de büyük bir vurgu yaparak, ülkeyi çağdaş bir kültür mirası ile donatmıştır. Atatürk’ün ileri görüşlü ve kararlı liderliği sayesinde, Türk müziği, modern ve etkileyici bir kimlik kazanmış ve uluslararası sahnede saygı görmüştür. Cumhuriyetin 100. yılında hâlen Atatürk’ün müziğe katkıları canlıdır ve onun mirası sonsuza dek Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kalacaktır.


Kaynakça

  • Uyar, Tülay “CEMAL REŞİT REY’İN MÜZİKAL TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ” (2016)
  • Deniz, Ünsal “CUMHURİYET DÖNEMİ MİLLÎ TÜRK MÜZİĞİ OLUŞTURMA ÇALIŞMALARINDA TÜRK BEŞLERİ’NİN ROLÜ” (2016)
  • Helvacı, Ayhan “Contemporary Turkish Composers” (2012)
  • İşkodralı, Musa Eren “CUMHURİYET, TÜRK MÜZİĞİ VE TÜRK BEŞLİLERİ” (2019)
  • T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Atatürk’ün Musiki Anlayışı”, web
  • Turkish Music Portal, “Cumhuriyetin İlanı ve Türkiye’de Müzik İnkılabı”, web
  • ataturkansiklopedisi.gov.tr
  • ulvicemalerkin.com
  • Öne çıkan görsel: artfulliving.com.tr

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks