- “Rahat koltuğuna gömülmüş ve dünyanın en risksiz işine, okumaya dalmış, kenti, iyi eğitimli, hiç açlık sanrısı görmemiş birine açlığı hangi sözcüklerle betimleyebilirdi? Kimin sözcükleriyle?” (Sf. 30)
- “İnsan, gerçekte gereksinim duymadığını tüketmeye bir türlü doymuyordu.” (Sf. 31)
- “Yalnızca tek bir şey adına güvenli suları terk eder, kendi köklerimizi keseriz. Âdem’in, uğruna ölümsüzlüğü teptiği şey adına: BİLİNMEYEN.” (Sf. 54)
- “Gerçeği, yalnızca gerçeği anlatacağıma ant içerim. Tanık sandalyesine oturanların açılış cümlesi bu, en azından Hollywood mahkemelerinde… Oysa söze böyle giren bir yazar, daha baştan iki seksen yere serileceğini kabullenmelidir.” (Sf. 77)
- “Kendimi olduğumdan daha büyük göstermek için yazıyorum, çünkü… çok, çok küçüğüm.” (Sf. 119)
- “Baldırı çıplak bir halk bu, yalnızca kendi parıltısıyla giyinen… Kaynağı belirsiz bir yaşama sevinciyle yetinen… Oysa yaşam diye belledikleri bir kandırmaca. Genelgeçer bir mutluluk yutturmacası.” (Sf. 120)
- “Sıfır Noktası’na varan herkesin bildiğini o da biliyor artık, insanın yoluna çıkan bütün cesetler, onu tek bir yerinden, en zayıf yerinden vurur: Kendi içindeki cesetten.” (Sf. 139)
- “Kaosun denklemi çok basit aslında. Yaşam=yaşam. Ölüm=ölüm. Oysa hepimiz kendi denklemimizi kurmanın ve dünyayı ona eşdeğer kılmanın peşindeyiz. Ne aymazlık!” (Sf. 141)
- “Koskoca iki yılı boşa harcasam da en azından bir kitap yazdım ben. Hiç kimsenin işine yaramayacak belki, hiç kimseyi hiçbir şeyden kurtarmayacak. Yalnızca gerçeğin yerine koymak için seçtiğim olgular, yaralarımı yıkayan yalanlar… Karanlık bir okyanusta üç-beş ışıltılı kıpırtı. Titrek, sıradan, tılsımlı…” (Sf. 147)