Aşka Dair Nesirler – Ümit Yaşar Oğuzcan | 23 Alıntı

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ölümünden sonra bir araya getirilen eserlerinden oluşan Aşka Dair Nesirler, okuru duygudan duyguya sürüklüyor. Bu duygu yüklü Aşka Dair Nesirler kitabından 23 alıntıyı sizlerle paylaşıyor, keyifli okumalar diliyoruz.

1.Hüzünle karışık sevinçlerden kurtul artık
Arzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev
Biliyorsun
Önce Tanrı insanı yarattı
Sonra insan sevgiyi
Ne yapsak boş
Ne kadar çabalasak faydasız
Geriye dönemeyiz
Olanlar oldu iş işten geçti
Çamurumuza sevgi katılmış bir kere (Sy.24)

2.Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var
Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır
Hangi aynaya baktıysam seni gördüm
Gel desen gelemem
Git desen gidemem
Öl desen kanım akmaz
Anladım artık seni sevmek yüce bir şey
Anladım seni sevmek Tanrı’ya yaklaşmak gibi
İnsanlar içinde bir sana inandım
Bir seni sevdim kendimden başka
Uykularımın bölündüğü saatlerde
Sendin düşündüğüm soluk soluk
Sivri bıçaklar gibiydin karanlığımda
Gözümü yumsam seni görüyordum (Sy.28)

3.Yine sana çıkıyor bütün yollar
Yine bütün iki kere ikiler dört ediyor (Sy.58)

4.Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demeyecektin bana
Ve ben her şeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyveler
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim her şeye rağmen
Aşkımız ayrılıklarla başladı (Sy.61)

5.Benim de bir insan tarafım vardı
Bakma böyle kötü olduğuma
Benim de dileklerim vardı
Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi..
Anlamıyor musun?
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim (Sy.67)

6.İnanmak var olmaktır, bilirsin
İnandığımız şeyler için yaşayalım
Nice sabahlar, nice aydınlıklar
Gelecek nice iyi günler için yaşayalım (Sy.81)

7.Bunca yüzyıllardır
İnan
Hiçbir şey değişmedi yeryüzünde
Belki biz değiştik
Sevgilerimizi söyleyemez olduk
Göremez olduk nice güzellikleri
Yalanı öğrendik
Utanmayı öğrendik
İnandık sonraları
Bütün yaratıklardan üstün olduğumuza
Büyük zekamız
Önce kafesi, zinciri, zulmü icat etti
İyilik güzellik ve doğruluk adına
Hiçbir şey kalmadı inandığımız
Aradan bin yıllar geçip
Atom parçalanıncaya kadar
Zaten paramparça olmuştu insanlığımız (Sy.97)

8.İnsan çırpındıkça bir bataklığa saplanıyor
Yaşadıkça ölüme
Çaresiz olmak bir şey değil
Çaresizliğini kabullenmek zor geliyor insana (Sy.100)

9.Ben bu şehirde sensiz yaşayamam. (Sy.127)

10.Bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. Yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. Biraz da yaklaşmamızdır tanrıya zaman zaman. Dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. O ot gelip, ot gidenlere acımalı. Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. Talihli insandır. Çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o. Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. ,Gerisi boş, yalan. aşksa, sevmektir. Durmadan, nefes alırcasına sevmektir. (Sy.129)

11.Kadındın, ama önce insandın. Güzeldin, ama önce iyiydin. (Sy.133)

12.Bekliyorum, geliyorsun. İşte diyorum yaşamak bu. Sevmek, seni sevmekten başka bir şey değil. Hiç kimseyi bu kadar özlemle beklemedim. Bu kadar inanmadım hiç kimsenin geleceğine. Onun için bir gün gelmeyeceğinin korkusu kahrediyor beni. Geleceğin mutlu ana yaklaşan her dakika yaşamaktan güzel, geçen her dakika ölümden acı… (Sy.147)

13.Duyarlarsa diyorsun. Duysunlar ne çıkar..? Seven insanın bir suçlu gibi ezik olması neden..? Sevmek ve sevilmek hakkımızı kullanıyorsak bundan kime ne..? İnsan olarak aşktan başka övünecek neyimiz kaldı..? Erdem yalan söylemek mi..? Hırsızlık etmek mi..? Katil olmak mı..? Yoksa esirleri fırınlarda yakmak mı erdem..? Bir milletin gençliğini savaş meydanlarında yok etmek mi..? Yalnız sofular mı erdemli bu dünyada..? Çıkarını düşünenler mi namuslu..? Aşka saygı duymayanlar utansın yaşadıklarına, sevenler değil. (Sy.152)

14.Sevmek bir bakıma unutamamaya mahkum olmaktır. Sevilmemişsek; bir de unutulmaya mahkum oluşumuz var en hazini. İnsan, unutabildiği kadar güçlüyse; unutamadığı ölçüde yıkık ve ezik kalıyor. (Sy.163)

15.Beni sev demeyeceğim, ama onu da sevmemeliydin. (Sy.163)

16.Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi ilk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim. Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor ve korkularla yine sana doğru koşuyorum. Hep aynı soru düşüncemde: Ya seversem? O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni. İlk defa yenileceğimi anlıyorum. Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunu söylüyor bana. Seni tanımadan önce geçen bütün yıllara lanet ediyorum. Önceleri hiç bilmediğim adını şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım. Gün oluyor bir tablo seyredercesine mutlu heyecanlarla doluyorum karşında. Gün oluyor eski bir Yunan heykelinin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni. Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlüğüm aklıma geliyor…O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki, bilemezsin… (Sy.176)

17.Sonra bir gün sen çıktın karşıma. İçimde küllenen duyguları yeniden yaktın. Yeniden can verdin bana. Bir sabah uyanmanın o eşsiz mutluluğunu tattırdın. Her gün seninle beraber olmanın tadı ılık ılık yayılmaya başladı kanıma. Unuttuğum arzuları, yitirdiğim hazları getirdin bana. Artık, yalnız yaşamayı düşünür oldum. Ölüm düşüncesinden gitgide uzaklaştım. Kurumuş dudaklarıma su verdi ellerin. Bakışların yepyeni bir ışık verdi gözlerime. Seninle var olduğumu anladım. Geçen zaman bir korkulu rüya gibi uzaklarda kaldı. Uzun süren bir nekahat devresinden sonra ,dünyaya yeniden gelmiş gibiydim. Belki sen yoktun, hepsi yalandı bunların. Ne çıkar? Senin için söylüyor, senin için yazıyordum ya!(Sy.180)

18.O hiç gelmeyecek sana. Daha çok bekleyeceksin. Sevmek biraz da ümit etmektir, hayal kurmaktır. Bir gün geleceğine inanıyor musun? Onunla avut kendini. Ama düşün, hiç gelmeyeceğini anladığın anda, yıkılışın da büyük olacak. O zaman kendini anne yalnızlığının kollarına atacak, ağlayacaksın. Seni teselli etmeye yalnızlığın da gücü yetmeyecek artık. İster istemez ölümü düşüneceksin. Fakat ölüm bile seni istemeyecek, kabul etmeyecek. Çeşitli sebepler yaşamanı gerekli kılıyorsa; nasıl ölebilirsin? Görüyorsun ya ; Ona bir an için de olsa seni kaybetmenin acısını tattıramayacaksın. Çaresizliğin bu kadar derin işte!(Sy.185)

19.O bir gün yanılıp sana gelse bile; sadece şekil olarak gelecek. Onu hep bir başkasıyla paylaşmak zorunda kalacaksın. Eti seninle olacak, ruhu başkasıyla. Hiç bir zaman onun bütününe sahip olamayacaksın, aranızda hep bir perde bulunacak. Kara, kapkara bir perde. Değil yırtmaya, onu bir parça olsun aralamaya bile gücün yetmeyecek. İkiniz ayrı ayrı oyunlarınızı oynamaya devam edeceksiniz. O senden habersiz, sen ondan habersiz.. Söyle, bu kupkuru beraberliğin bir tadı var mı? Bu ruhsuz kavuşma hüzünden ve iç kırıklığından başka ne getirir sana? (Sy.185)

20.Bir yol var bildiğim; sonsuzluğa giden. Bir ışık var, gördüğüm; aydınlatan geceyi. Senden geliyor. Bir ses var duyduğum; bütün çaresizliklere meydan okuyan. Senden yükseliyor. Sende bütün güzellikler. Bütün iyilikler senden başlıyor. Senin olduğun yerdeçirkinliğe, karanlığa, kötülüğe yer yok . Hangi kapıdan içeri girersen, orada keder kalmaz. Varlığın düzenler yaşamımızı. Sensizlik bir çeşit anlamsızlıktır ki; o zaman duygu ve düşünceler terk eder insanı. Olmadığın yerde kuru otlar vardır sadece. Sönmüş yanar dağlar vardır, yanmış ormanlar, kurumuş denizler vardır. Can seninle gider. Seninle birlikte kan çekilir damardan. Göz görmez olur, kulak duymaz olur. Gün olur; perde perde yükselirsin şarkılarda. Seni özlemek susuzluğa benzer ve seni sevmek ta kendisidir inanmışlığın… (Sy.218)

21.Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz birer yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz. (Sy.229)

22.Gitgide alışıyorum sana. Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz. (Sy.238)

23.Ve nice insanlar gördüm ben Mihriban. Alışkın elleri kötülük etmeden duramazdı. Yalan söylemeden edemezdi dudakları. Gurur kötü dikilmiş bir elbiseydi üzerlerinde. Boş kovalar gibi ses verirlerdi dokunulduğu zaman. (Sy.243)

Aşka Dair Nesirler – Ümit Yaşar Oğuzcan

Everest Yayınları – 17.Baskı

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Sevilme İhtiyacının Gölgesinde: Onay Kompleksi ve Sosyal Kimlik

Kendi ışığınla var olmak, sevilmeden de sevebilmek ve onaysız yaşam, özgürlüğün ve içsel huzurun sessiz zaferidir.

Amy Winehouse – Rehab ve Psikoloji Çerçevesinde İncelenmesi

Kendini inkârın sesi: Amy Winehouse'un Rehab'ı bir kadının içsel direnişini ve kırılganlığını anlatan dürüst bir itiraf.

Çamurda Doğan Saflık: Nilüfer Çiçeği ve 5 Eser İncelemesi

Nilüfer çiçeğinin Doğu’dan Batı’ya uzanan anlamsal yolculuğu ve bu yolculuğun sanat üzerindeki büyüleyici izleri.

Hailey Bieber Stil İncelemesi: Çabasız Şıklığın Öncüsü

Hailey Bieber, minimalist ama iddialı stiliyle sade şıklığı bir güç ifadesine dönüştürüyor.

Bakü Seferi ve Kafkas İslam Ordusu

Osmanlı ordusunun Kafkasya’daki son seferi, Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtararak Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunu açtığı zaferdir.

“The Beach At Sainte Adresse” Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Monet'nin The Beach At Sainte-Adresse isimli eserini anımsatan şarkılara birlikte göz atalım!

Dijital Dünyada Görünmez Yönlendiriciler: Algoritmalar Nasıl Çalışıyor?

Algoritmalar nasıl çalışır? Arama, öneri ve yapay zeka sistemlerini örneklerle öğrenin; etik ilkeler ve pratik ipuçlarıyla dijital rehberiniz.

İstanbul Mimarisi: Cercle d’Orient

Beyoğlu'nun kalbi olan Cercle d'Orient ya da Büyük Kulüp, ilginç tarihi ve mimarisiyle bize çok şey anlatıyor.

Love or Duty Tablosunun Hikâyesi – Aşk Uğruna Kutsal Yemini Bozmak

Aşk ve inanç arasında sıkışmış bir rahibenin hikâyesini, Gabriele Castagnola’nın tartışmalı eseri Love or Duty üzerinden keşfeden dramatik bir sanat incelemesi.

Madeleine de Proust Nedir?

Hepimiz kimi zaman kendi kendimize veya çevremizin etkisiyle geçmişe bir yolculuk yapabiliyoruz. Yüzyıl öncesinde yazılmış bir kitap da tam olarak bu konuyu ele alıyor ve sonrasında bambaşka kapılar açılıyor. İşte Proust ve ünlü madleni.

Editor Picks