1)
ayakkabılar dolapta Paskalya zambakları misali,
benim ayakkabılarım yalnız şimdi,
ve başka ayakkabılar başka ayakkabılarla birlikte
2)
yatağımın üzerinde sallanan en son hırdavat
alkol buğusunun arasından pencerenin yanındaki
abajurun ışığını yansıtıyor
3)
sen dünün
hüzün verici bir biçimde yağmalanmış
buketisin. zavallı göğüslerini öpüyorum
ellerim ekmek ve benzin ve sefalet
kokan bu ucuz Hollywood dairesinde sevgiye uzanırken
4)
geceleyin yatakta oturup
horlamanı dinliyorum
seni otobüs durağında tanıdım
ve şimdi sırtını seyrediyorum
hastalıklı beyaz ve çocuk çilleriyle kaplı
abajur dünyanın çözümsüz hüznünü
uykunun üstüne yüklerken
5)
tanrım, aşk sayılardan bile daha tuhaf,
ateşte çimden bile, küvetin dibinde boğulmuş yatan
çocuk cesedinden bile, o kadar az şey
biliyoruz ki, o kadar çok şey biliyoruz ki, yeterince
bilmiyoruz.
6)
fakat onun sesinde
kendi sefaletimin kusmuğunda
kırık sarı dişleriyle sırıtarak
pencerenin içinde oturan ölünün başında
beni nadiren bildiğim bir
iklime yükselten bir şey duyuyorum
7)
Papa’ya karşı zekice tasarlanmış tartışmalarla donanmış olarak
elektrik yoksunu insanların arasından geçiyorum
ölümüm ve yaşamım için bir neden aramak üzere;
gün sevenler için harikulade bir gün-
benim gibi
geceyi bekleyenler için
gün boktur ve bok
lağıma yaraşır
8)
yastığa yaslanmış
mor oyuncak ayısı
notu elinde tutuyordu
ayıya bir içki verdim, bir tane kendime
koydum
ve sıcak suya girdim
9)
Katharine Hepburn’ü andırıyor dedim
solumda oturan annesine
Katherine Hepburn’ü andırıyor dedim
sağımda oturan kız arkadaşıma.
kızımın anneannesi bir koltuk ötedeydi;
ona bir şey söylemedim.
10)
anneannesi atmaca gibi bir kadın.
annesi psikozlu bir liberal ve hayat aşığı.
babası ayyaş.
11)
deliriyorum
oturmuş Chopin’in valslerini
dinlerken, üç farklı eyalette
üç farklı kadınla yatmanın ardından, zorlayıcı
bir tempoydu, havalimanı barlarında oturup
Tolstoy, Turgenev ve
Bukowski
okumuş güzel hatunlarla el tutuşmak.
12)
şimdi yeni kitabımı ellediklerinde bunu
vücudumun biçimini ve kahkahamı
ve sevgimi
ve hüznümü
bilerek yapmış olacaklar.
13)
bandini sadece bir gübre markası değil
aynı zamanda 1930’lu yıllarda
bir İtalyan tarafından yazılmış
romanın hayli duygusal ve çocuksu
kahramanından esinlenerek
kendime taktığım addı.
14)
ve geri dönen matematik
derin mavi bir bunalımdır
giyotin duvarlarının arasında
kendi içine dümdüz yatmış sen-
telefonun sesine öfkeli
ya da geçen birinin ayak seslerine
15)
en iyilerinizden
sandığınızdan daha çok hoşlanıyorum
16)
çaktırmadan ona
bakıyorum.
gözleri dünyanın kalanıyla
parıldıyor.
talihimize diyecek
yok.
17)
aşk kurur, diye geçirdim içimden
bir sperm çabukluğuyla
banyoya dönerken
18)
‘’sakın buraya fahişe getirmeyin,’’ derim
yeni arkadaşlarıma. ‘’sonra ona aşık olurum.’’
‘’iyi bir kadına tahammülün yok, Bukowski.’’
19)
ihtiyacım var iyi bir kadına. İyi bir kadına bu
daktilodan, bu yeni arabadan, Mozart’tan
daha çok ihtiyacım var; iyi bir kadına o kadar
ihtiyacım var ki havada tadını alabiliyorum, onu
parmak uçlarımda hissedebiliyorum,
o üzerinde yürüsün diye yapılmış
kaldırımlar görebiliyorum,
başı için dikilmiş yastıklar görebiliyorum
20)
benim ortalama ilişkimin ömrü
iki buçuk yıldır.
savaşları
enflasyonu
işsizliği
alkolizmi
kumarı
ve kendi yok asabiyetimi
hesaba katınca
hayli başarılıyım bence.
21)
yoksul ve çirkin genç bir budala olmak
duvarların daha iyi görünmesini sağlamaz.
22)
bazen gereksinimlerim
beni bencil kılıyor
zihnimi
geriye doğru çekilen
bir dalga kaplıyor
ve özür dilemekte
hiçbir zaman iyi değildim.
23)
birlikte olduğum muhtelif kadınlar
rock konserlerinden, reggae festivallerinden,
sevgi ayinlerinden, barış yürüyüşlerinden, bitpazarlarından,
panayırlardan, siyasi mitinglerden, düğünlerden,
cenazelerden, şiir dinletilerinden, İspanyolca kurslarından,
kaplıcalardan, partilerden, barlardan filan haz ederlerken
ben bu daktiloyla
yaşardım.
24)
gençken
tek başına
duran
bir çift
yüksek topuklu
kadın ayakkabısı
kemiklerini
ateşleyebilir:
yaşlandığında
içinde kimsenin olmadığı
ve iyi ki olmadığı
bir çift ayakkabıdır
sadece.
25)
yazmak kendi zehrini içinde barındırırken
yayıncılık ve editörlük
ve tahsilat
beraberinde yıpratıcılığını getirir
ki pek çok
aslında öyle olmayan
dahi ve değerli tipin
yakınmaları ve talepleriyle
uğraşmayı da içerir.
26)
bir mavikuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne,
sigara dumanına boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.