Le Temps gazetesine verdiği röportajda “Siyasi başkentimiz Anadolu’nun merkezinde olacaktır. Batı ve Doğu’nun temsilcileri bu merkezle temas ederek, milletin sinesinden doğan bir hükümetle çalışacaktır” diyen Mustafa Kemal Atatürk, (Akgün) modernleşme sürecinin Ankara’dan yeni bir rejimle yükseleceğine işaret etti. Bu bağlamda, 1923 İhtilali, Anadolu‘da kurulan ulusal devleti moderniteyle harmanladı ve böylece yeni iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel atılımların gerçekleşmesine önayak olundu.

Ankara başkent olduktan sonra şehirdeki devlet binalarının yapımına hızla başlandı ve bu yapılarda genellikle yabancı mimarların imzaları vardı. Cumhuriyet, bir zamanlar Roma‘nın önemli ticaret kenti olan Ankara’yı tarihin tozlu raflarından çıkarttı ve Anadolu’daki kentleşme ve modernleşme hareketlerinin öncüsü olarak belirledi. Ulus merkezli banka binalarına geçmeden önce bu yapıların inşasında rol oynayan önemli unsurlara göz atmakta fayda var.
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nda, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde rastlanılan biçimli kemerler, yapı cephelerinde yeni düzenlemelerle birlikte uygulanmıştır. Cephelerin genelde en göze çarpan özelliği giriş alanının önemidir ve bu alanda mermer sütunlar, çini panolar ve süslemeler kullanılmıştır. Osmanlı’daki mimari unsurlara işaret eden bir diğer özellikse, sütunlarda rastlanan baklavalı ve mukarnaslı sütun başlıklarının yapılara entegre edilmiş olmasıdır. Ulusal mimarideki ideolojik açıdan iç içe geçmiş bu atmosfer “milli üslup” ve “milli mimari” olarak adlandırılsa da, Neo-Barok ve Art Nouveau akımlarının özelliklerini de bünyesinde barındırır (Çubukçu).

Yabancı Mimarların Türkiye’ye Göçü
1920’lerin sonuna doğru Almanya gittikçe radikalleşiyordu ve Avrupa‘daki karışıklık sebebiyle ülkelerinden kaçmak zorunda kalan mimarlar, Türkiye’ye davet ediliyordu. Bu olay neticesinde Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’ndaki estetikler yavaş yavaş terk edilmeye başlandı ve yerini daha uluslararası bir mimari aldı.

Nazi baskısından Türkiye’ye iltica etmek zorunda kalan en önemli mimarlardan birisi ise Avusturyalı mimar ve profesör Clemens Holzmeister idi. 1940’ta İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders vermeye başlayan Holzmeister: Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Çankaya Köşkü, İçişleri Bakanlığı, T.C. Merkez Bankası, Yargıtay, Emlak ve Eytam Bankası, Harp Okulu ve III. Meclis binaları gibi önemli Cumhuriyet yapılarının mimarlığını üstlendi.

Şimdi gelin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk banka binalarını inceleyelim.
Emlak ve Eytam Bankası (PTT Pul Müzesi)
İş Bankası ile Sanayi ve Maadin Bankası’ndan sonra Atatürk’ün direktifleriyle 3 Haziran 1926’da kurulan Emlak ve Eytam Bankası, Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü bankasıdır. Kızılay‘dan Ulus Meydanı‘na giderken Bankalar Caddesi olarak bilinen yerde yolcuları karşılayan bu ikonik bina, Avusturyalı mimar Holzmeister tarafından tasarlandı. Mimarın Ankara’da tasarımını üstlendiği diğer binalarıyla benzerlik gösteren Emlak ve Eytam Bankası Binası, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın klasik bir yapısı olarak öne çıkıyor.

Yapının dış yüzeyleri, betonarme iskelet sistemi kullanılarak yapılmıştır. Sadece ön tarafta beyaz Marmara mermeri ve girişteki merdivenlerde mermer kullanılmış olup diğer yerlerde düzgün kesilmiş Ankara taşı kullanılmıştır. İnşaat sürecinde, tüm plan detayları ve malzeme seçimi mimar tarafından depreme dayanıklılık göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiştir (Mimarlar Odası Ankara Şubesi).
PTT tarafından restore edilen bu tarihi bina, PTT Pul Müzesi olarak 2013 yılında ziyarete açılmıştır.

Tekel Başmüdürlüğü (Yunus Emre Enstitüsü)
İstanbullu Levanten Mimar Giulio Mongeri tarafından 1928 yılında tasarlanan yapı, Birinci Ulusal Mimarlık üslubuna uygun olarak inşa edilmiştir. Bir zamanlar bodrum katında kömürlük ve ambar bulunan bu üç katlı yapı, Bankalar Caddesi ile Kediseven Sokağı’nın köşesinde bulunuyor. Yapının giriş bölümünün üzerine sekizgen bir kurşun kubbe yerleştirilerek buraya kule görünümü kazandırılmıştır (AltınRota). Günümüzde bu kısım çalışma ofisi olarak kullanılıyor (Hürriyet.) Yapının üstü ise Hatayi tarzı kabartma işlemeleriyle süslenmiştir. Üçgen sütun başlıklarda, geometrik veya bitkisel desenli demir parmaklıklarda, girift desenli alçı kabartma kemer alınlıklarında, taş rozetlerde ve kulenin üstündeki korkuluğun kemercik dizisinde Osmanlı mimarlığının yapısal ve dekoratif öğeleri barınıyor. Cepheler, dışarıdan taş görünümü verilen sıva ile kaplanmıştır (AltınRota).

Günümüzde Yunus Emre Enstitüsü tarafından kullanılmakta olan bu yapı, Pul Müzesi’nin yanından ikonik kubbesi ile beliren ilgi çekici bir mimariye sahiptir. Her ne kadar banka binası olmasa da aynı mimari kültürü yansıttığı ve çevredeki banka binalarıyla beraber inşa edildiği için listeye ekleme ihtiyacı hissettik.

Osmanlı Bankası Binası (Garanti Bankası)
1856 yılında İngiliz sermayesiyle kurulan Ottoman Bank‘ın, şirkete yeni katılan Fransız ortaklar ve Osmanlı makamlarıyla birlikte imzaladığı sözleşme, Sultan Abdülaziz‘in mali krize son verme kararlılığıyla kısa bir süre içinde onaylandı. Böylece Ottoman Bank’ın mirasını devralan Bank-ı Osmanî-i Şahane, 1 Haziran 1863 tarihinden itibaren yeni kimliğiyle hizmet vermeye başladı (Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi).
Mongeri’nin tasarladığı bir başka yapı ise bu bankanın Ankara’daki binasıdır. Birinci Ulusal Mimarlık üslubunda tasarlanan ve 1926’da inşa edilen bina, Atatürk Bulvarı ile İstiklal Caddesi‘nin kesiştiği köşede, Emlak ve Eytam Bankası’nın karşısında yer almaktadır.

İki caddeyi kesişi sebebiyle İş Bankası binasına oldukça benzemektedir. Yapının ana girişi, İş Bankası’nda olduğu gibi, yuvarlatılmış köşeden beklenirken aslında Bankalar Caddesi’ne bakan cephesi üzerindedir.
Bodrumun üzerine üç katlı olarak inşa edilen yapının zemin katı, iki kez basamaklarla çıkılan bir alana sahiptir. En üst katta ise tüm katı kaplayan yarı açık bir teras bulunmaktadır. Üst kattaki pencerelerin kemer içleri ve alınlıkları, girift bitki motifleriyle kabartma olarak süslenmiştir ve bu pencerelerin üst kısmındaki şerit, Selçuklu desenleriyle birleştirilmiştir (Mimarlar Odası Ankara Şubesi).
2001 yılında Garanti Bankası‘na dahil olan Osmanlı Bankası’nın Ankara şube binası ise günümüzde Garanti Bankası’na aittir.

Ziraat Bankası Binası (Ziraat Bankası Müzesi)
1929 tarihinde açılan ve yine Giulio Mongeri’nin imzasını taşıyan bu ikonik yapı, Kemalist Türkiye‘nin gözde binaları arasında yerini alıyor.
Holün çevresindeki sivri kemerli arkadlar, Selçuklu yıldızı motifli korkulukları olan bir galeriyi taşımaktadır. Kemer alınlıkları, turkuaz renkli çini panolarla kaplanmış olan altıgen yıldız desenlerine sahiptir. İç mekanda da yine Selçuklu ve Osmanlı süsleme sanatından esinlenilen unsurlarla zenginleştirme yapılmıştır. Yapının köşeleri yükseltilerek kule şeklini almıştır. Geniş saçakların alt yüzeyleri Selçuklu geometrik motifleriyle süslenmiştir (Mimarlar Odası Ankara Şubesi).

Eski Türkiye Fotoğrafları Arşivi.
Bankanın 118. kuruluş yıl dönümünü kutlamak için 20 Kasım 1981’de binanın Şeref Salonu‘nda müze açılmıştır. Türkiye’nin ilk banka müzesi olan Ziraat Bankası Müzesi, Türkiye’nin bankacılık sisteminin ekonomik, siyasi, kültürel, eğitimsel ve sanatsal değişimini sergileyerek günümüze kadar olan gelişimini aktarır. (Türkiye Kültür Portalı).
İçinde pek çok eski eşyaları tarihî bir atmosferde sergileyerek ev sahipliği yapan bu bina ve müze ile ilgili daha detaylı bilgi almak için: Ziraat Bankası Müzesi

Sümerbank Binası
Alman mimar Martin Elsaesser‘in tasarımı olan bu bina, İş Bankası binasıyla beraber, Ulusun en dikkat çekici ve estetik yapılarındandır.

Eskiden, Sümerbank binasının bulunduğu yerin doğusunda ve güneyinde büyük bir mezarlık ve Sümerbank’ın inşa edileceği yerde de Taş Han vardı. İki kattan ve yüz odadan oluşan bu han, 1936 yılında yıkıldı yerine Sümerbank binası inşa edildi. İki caddeyle bir sokak arasına yapılan binanın planı arkaya doğru genişleyerek açılırken, Çankırı Caddesi’ne bakan kısmı daha alçakta bulunuyor. Çankırı Caddesi’ne bakan o görkemli girişi ise Ankara taşı ile kaplanmıştır (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı). Yapının bir başka dikkate değer özelliği, o zamanlarda yaygın olarak kullanılan güneş kırıcılarına ek olarak geleneksel Türk evlerini anımsatan ahşap kirişli geniş saçaklardır (Ankara Enstitüsü Vakfı).

İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’na önayak olan Atatürk’ün adını verdiği Sümerbank binasında, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nda görülen kemer, taçkapı, revak veya kubbe gibi Osmanlı-Selçuklu esintilerine pek rastlanılmaz. Tıpkı Holzmeister gibi, Elsaesser de daha çok uluslararası mimarlık anlayışıyla bu projeyi tasarlamıştır. Sümerbank binası, günümüzde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’ne aittir.

Türkiye İş Bankası Binası (Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi)
Tarih 1924. Başkomutan Mustafa Kemal’in önderliğinde İstiklal Harbi‘yle monarşi güçlerini Anadolu’dan defeden Türk ulusu ve ihtilalci kadro, Cumhuriyetin ilanıyla elde edilen ulusal bağımsızlığın ve egemenliğin ardından, ekonomik atılımlarla siyasî başarıları taçlandırmak istiyordu. Bu niyetle, 26 Ağustos 1924’te Türkiye İş Bankası kuruldu. Aynı yıl içinde tasarlanan Lörcher Planı‘ndan üç yıl sonra -1927’de- genç Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan, modern ve “milli üslup” algısını merkezine alan Ankara İmar Planı Yarışması düzenlendi. Bu imar yarışmasını Alman mimar ve şehir plancısı Profesör Hermann Jansen kazandı. O dönemde Hakimiyet-i Milliye meydanı olarak anılan Ulus meydanı, Ankara’nın idari merkezi olarak tasarlandı ve bu meydanın en görkemli binalarından birisi olan İş Bankası Üçüncü Genel Müdürlük Binası, Mimar Guilio Mongeri tarafından 1929’da inşa edildi.

Cumhuriyet Caddesi’ne ve Kızılay’a uzanan bulvara konumlandırılmış bu dört katlı estetik yapının bodrum katında kasa daireleri yer almaktadır. Dönem mimarisinde sıklıkla görülen sivri kemer ve çiçekli bezemelerle, hem Osmanlı esintilerine; hem de, Rönesans üslubu çalışmalarla, batı estetiğine rastlamak mümkündür. Cephedeki banka ismi ve girişin üzerindeki camdan gölgelik, tıpkı Paris’teki bazı metro girişlerinde olduğu gibi, kısmen Art Nouveau‘ya yakın bir tasarıma sahiptir (İş Sanat).

Ana holün üzerine konumlandırılmış oval biçimdeki vitray, hem holün hem de üst katın daha fazla ışık almasına yardımcı olur. Bu vitray, Türkiye Cumhuriyeti mimarisi açısından oldukça önemli ve eşine neredeyse hiç rastlanmayan bir detayla kaplıdır: Hermes tasviri. Elindeki Yunanca habercinin asası anlamına gelen, iki yılanın dolandığı ve tepesinde kanatları olan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın ve Türk Tabipler Birliği’nin logolarında da görülen Kadüse‘siyle (İng: Caduceus) Yunan tanrı Hermes betimlemesi, İş Bankası Binası’nın vitrayının merkezine yerleştirilmiştir. İtalyan sanatçılar Carlo Bazzi ve Salvatore Corvaya’nın şirketi olan “Corvaya e Bazzi” imzasıyla yapılan vitraydaki tanrıların habercisi Hermes; habercilerin, gezginlerin, tüccarların ve hatiplerin koruyucusu olarak bilinir.

2 Mayıs 2019’da müzeye dönüştürülen bu binaya, bankanın “kurucusu Atatürk’ün, askeri zaferlerin ancak iktisadi zaferlerle kalıcı olabileceği vizyonu çerçevesinde (İş Sanat.)” Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi adı verildi. Yeni rejimle birlikte dinamik bir ekonomi yaratma mücadelesine şahit olma ayrıcalığını bahşeden bu müzede çeşitli tarihî belgeler, nesneler, görüntüler ve filmler bulunuyor.

Kaynakça
Akgün, Seçil (1984). “Kurtuluş Savaşının Mekânsal Stratejisi ve Ankara’nın
Başkent Seçilme Kararının İçeriği”. Tarih İçinde Ankara: Eylül 1981 Seminer Bildirileri. Ankara: ODTÜ Mimarlık Fakültesi, 223-224.
Altaban, Özcan (1998). “Cumhuriyet’in Kent Planlama Politikaları ve Ankara
Deneyimi”. 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık. Ed. Yıldız Sey. İstanbul:
Tarih Vakfı Yayınları, 41-64.
Çubukçu, E. “Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarisinde Ulusal Kimlik Arayışı: Ankara’daki Kamu Yapıları” . Kültür Araştırmaları Dergisi (2021 ): 359-378 <https://dergipark.org.tr/tr/pub/kulturder/issue/62722/902838>
“Eski Sümerbank Binası.” Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi.