Amok Koşucusu – Stefan Zweig

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img

Öylesine sevmeli insan,
Zweig’in Amok Koşucusu gibi.
Ve öylesine ölmeli bu yolda,
Hiç sevilmemiş biri gibi.

Hollanda’nın Doğu Hint Adaları’nda görev yapan bir doktor zamandan mekandan ve insanlardan soyutlandığı küçük dünyası içinde karmaşık duygularından koca bir evren yaratır. Söylenmemiş şeyler suskunluğunda boğabilir bir insanı. Ve yalnızlık beraberinde anlatacak bir sürü hikaye yaratır. İnsan psikolojisi ne denli yoğun ve ne denli basittir. Yaratılmış mutluluklar ve mutsuzluklar hayatımıza bir anlığına dokunan her insanın izlerini taşır. 

Amok Koşucusu’nun tanrısından biraz bahsetmek isterim. Her yazar kitabında yarattığı dünyanın tanrısıdır benim için. Avusturyalı yazar ve muhabir olan Stefan Zweig  de neredeyse bütün dünyayı dolaşmış, 2. Dünya Savaşı sırasında kitapları yakılmış, zamanla bu durum bir kovalamacaya dönüşmüş ve en sonunda savaşın ruhunda yarattığı enkazın altında ezilerek karısıyla birlikte intihar etmiştir.

Nefes almaya ürktüğüm bu altmış sayfa, Amok koşucusunun  kalbindeki parmak izlerini seriyor gözler önüne, Stefan Zweig’in yalın anlatımıyla. 

Uzak Doğuda görülen bir cinnet halidir Amok. Bir sarhoşluktan fazlasıdır, kudurmasıdır insanın büyük bir inat ve tutku haliyle. Zamanı bile elinizden alır bu sürüklenişin geride bıraktıkları. 

Ve şöyle sesleniyor Zweig Amok Koşucusunun ağzından okurlarına,

“Kim bir kez kendini bulduysa, artık bu dünyada hiçbir şeyi kaybedemez.
Ve kim kendi içindeki insanı kavramışsa, bütün insanları kavrar.”

Bir gün içimizdeki insanı kavramak ve koşmak dileğiyle hayallerimize, sağa sola bakmaksızın.

Bir Amok koşucusu gibi.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Editor Picks