Bugün 24 Kasım, Büyük Türk hükümdarlarından biri olan Sultan Alp Arslan‘ın vefatının sene-i devriyesi. Ebu’l Feth unvanı ile anılan, Malazgirt Muharebesi ile Anadolu’da Türk varlığının sağlamlaşmasına ve bugünlere gelmesine vesile olan Sultan Alp Arslan, Çağrı Bey‘in oğlu ve Büyük Selçuklu Devleti‘nin ikinci sultanıydı. İnançlı biri olmasının yanı sıra başarılı bir komutandı ve gözü kara bir mizaca sahipti. Çabuk celallenmesine rağmen merhametli ve duygusal bir karakteri olduğu anlaşılan Sultan Alp Arslan, Fırat’ın doğusunu aşan ilk Türk hükümdarı olarak da tarihe geçecekti.
Meliklikten Sultanlığa

“Ebû Şücâ‘ Muhammed b. Dâvûd Adudüddevle Burhânü Emîri’l-mü’minîn”
Sultan Alp Arslan, Çağrı Bey’in üçüncü oğlu olarak 1029 yılında dünyaya gelmişti. 13-14 yaşlarında iken babası Çağrı Bey’in rahatsızlığı sebebi ile Gaznelilere karşı mücadele etme imkanı bularak karşı tarafı hezimete uğrattı. Böylece ilk askeri başarısını daha çocuk denilebilecek bir yaşta kazanan Alp Arslan, kendisini kanıtlama fırsatı da bulmuştu. Nitekim haberi alan Çağrı Bey’in kısa süre sonra iyileşmesi, bunu kanıtlar niteliktedir. Çağrı Bey 1059 yılında hayatını kaybedince Horasan bölgesinde Alp Arslan hakim oldu. Bu dönemde Tuğrul Bey sultan olarak bütün devleti, Alp Arslan melik olarak Horasan civarını, Çağrı’nın oğlu Kavurd ise Kirman bölgesini idare ediyordu.
Tuğrul Bey’in vefatı üzerine ise taht mücadelesi başladı. Sultan vefat etmeden önce Çağrı Bey’in oğullarından Süleyman’ı veliaht olarak tayin etmişti. Tuğrul Bey’in veziri Amidülmülk, nüfuzu arttırmak istediği için başlangıçta Süleyman’ın tarafını tuttu. Bu sırada taht mücadelesine girişmiş olan Alp Arslan ise Amidülmülk ile mektuplaşmalarında “en büyük kuvvete sahip olan beni bir tarafa atıp hiçbir varlık gösteremeyen Süleyman’ı sultan olarak tercih ediyorsun” diyerek duruma anlam veremiyordu. Devletin başkenti Rey, taht mücadelesi sırasında ele geçirilmesi gereken ilk yerdi. Bu sebeple harekete geçen Alp Arslan ve Kutalmış arasındaki mücadeleyi Alp Arslan kazandı. Böylece 23 Ocak 1064 tarihinde şehre giren Sultan Alp Arslan, Büyük Selçuklu Devleti‘nin ikinci sultanı oldu.
Alparslan: Fethin Babası

“el-Veledü’l-müeyyed”
9 Nisan 1064 tarihinde Alp Arslan’ın hükümdarlığı halife tarafından da onaylanarak Bağdat’ta hutbe okunmuştu. Bu duruma çok sevinen Sultan Alp Arslan, şükür secdesi yapmıştı. Hükümdar olduktan sonra zaman kaybetmeden ise ilk seferine çıktı. İdarenin tam olarak tesisinin sağlanamamış olduğu bölgelere yönelen Alp Arslan’ın hedefi; Ermenistan, Gürcistan ve Doğu Anadolu’yu kontrolü altına almaktı. Böylece Kafkasya bölgesindeki Türkmenleri olası bir Anadolu seferi için hakimiyeti altında hazır tutmak istiyordu. Oğlu Melikşah ve veziri Nizamülmülk ile birlikte Azerbaycan’a hareket eden Sultan; Gürcistan’a girerken, Melikşah ve Nizamülmülk ise Aras bölgesini kontrol altına almakla meşguldü. Bu sefer Melikşah’ın ilk askeri tecrübesi ve başarısı olması açısından da mühimdi. Daha sonra iki ordu birleşerek Ahılkelek’i ele geçirdi ve Ani’ye yöneldi.
Ani, önemli bir hudut şehriydi. Bizans‘ın hakimiyeti altındaydı ve daha önce hiç kuşatılmaya cesaret edilememişti. Böylece ilk defa Sultan Alp Arslan’ın kuşatmaya teşebbüs ettiği şehir, uzun bir mücadelenin sonucunda 16 Ağustos 1064 tarihinde düştü. Ani düştükten sonra Sultan’ın verdiği ilk emir şehre bir camii inşa edilmesi oldu. Ani’nin düşmesi, Bizans başta olmak üzere Hıristiyan devletler üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. İslam dünyasında ise takdir ve heyecanla karşılanan bu fetih karşısında Halife Kaim-Biemrillah, Sultan Alp Arslan’a Ebu’l Feth unvanını verecekti.
Malazgirt: Bin Yılın Başlangıcı

“Ziyaüddin Adudüddevle”
Sultan Alp Arslan’ın peş peşe gerçekleştirdiği fetihler ve kardeşi Kavurd’un isyanı ile uğraştığı dönemde, bir yandan da Türkmen akınları Anadolu’da varlığını iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Bizans İmparatorluğu tahtına yeni çıkan ve kendini ispatlamaya ihtiyaç duyan Romanos Diogenes ise bu akınlara son vermek üzere harekete geçti. Amacı Ahlat’ı ele geçirerek Anadolu’daki Türkmen akınlarını durdurmaktı. Başlangıçta giriştiği Anadolu seferlerinde mağlubiyetler alınca bir müddet hazırlık yapma gereksinimi duydu. Ardından 1071’de tekrar bir sefere kalkıştı. Bu sırada Fatımi vezirinden Sultan Alp Arslan’a bir teklif gelmişti. Fatımi veziri, Sultanı Mısır’a davet ediyor; geldiği takdirde ülkeyi ona teslim edeceğini bildiriyordu. Böylece bundan sonra Mısır’da da Şii hutbe yerine Abbasi halifesi adına hutbe okutulacaktı. Ayrıca Sultan Alp Arslan; Mısır’ı fethetmiş bir Selçuklu Sultanı olarak tarihe geçecek, İslam birliğini de büyük ölçüde gerçekleştirmiş olacaktı. Alp Arslan, kendi siyasi hedeflerini karşılayan bu teklife kayıtsız kalmayarak yola çıktı.
Sultan Alp Arslan, Mısır seferine başladıktan sonra Halep Kuşatması yapılırken Bizans elçisi gelerek Bizans İmparatoru’nun Menbiç, Ahlat ve Malazgirt’in iadesini istediğini haber verdi. Aksi takdirde ordusuyla savaşa hazır olduğunu bildiriyordu. Bununla birlikte Erzurum’a doğru çoktan yola çıkmıştı. Sultan Alp Arslan’ın Mısır seferini yarıda bırakıp Bizans İmparatoru ile karşı karşıya gelmekten başka çaresi kalmamıştı. Savaş başlamadan önce Sultan Alp Arslan, karargahını kurduktan sonra imparatora bir elçi göndererek barış için görüşme yapacaktı. İmparatorun verdiği cevap ise oldukça manidardı. “Biz Isfahan’da kışlar, atlarımızı da Hemedan’a göndeririz.”

İmparatorun mağrur tavırları karşısında savaştan başka şans olmadığını anlayan Alp Arslan, hazırlıklara başladı. Hazırlıklar sürerken Abbasi halifesi de Alp Arslan’ın galip gelmesi için dualar ederek Cuma namazında okunmasını emretmişti. 26 Ağustos 1071 Cuma günü geldiğinde Alp Arslan, öldüğü takdirde kefeni olmasını arzuladığı bembeyaz bir elbise giyerek ordusunun karşısına çıktı. Cuma namazını eda ettikten sonra onları cesaretlendirdi. Ardından atına binerek saldıra geçmesi ile birlikte savaş başlamış oldu. Bir nefer gibi çarpışan Sultan Alp Arslan, komutanlarına hilal taktiği ile savaşmayı salık vermişti.
Malazgirt Muharebesi, Alp Arslan’ın kesin zaferi ve Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in esir düşmesi ile nihayete erdi. Malazgirt Muharebesi’ni “Anadolu’nun kapılarını Türklere açan savaş” tabirinden daha farklı bir konumda irdelemek gerekiyor. Zira Alp Arslan’ın asıl hedefinin Mısır olduğunu söylemiştik. Büyük Selçuklu Devleti için başlangıçta bir savunma savaşı niteliğinde olan Malazgirt, kazanılan zafer ile birlikte Anadolu’da zaten mevcut olan Türkmen ve Selçuklu akınlarının artmasına sebep olacaktı. Böylece, Alp Arslan’ın da emriyle bir süre sonra 1. Beylikler döneminin başlamasına da vesile olacaktı. Anadolu’nun Türk yurdu olma süreci hızlanarak Türkiye Selçuklu Devleti’nin kuruluşuna da zemin hazırlanacaktı.
Hak Edilmemiş Son: Sultan’ın Hazin Vefatı

Sultan Alp Arslan, Malazgirt Muharebesi’nin hemen ardından yönünü doğuya; Karahanlı topraklarına çevirmek zorunda kalmıştı. Ordusu ile birlikte Ceyhun’a yürüyen Sultan’ın adamları Berzem Kalesi kuşatması sonrası ele geçirilen kale muhafızı Yusuf el-Harezmi‘yi huzura getirdiler. Dört kazık çakılıp bağlanan Yusuf, Sultan’a kötü sözler söyleyerek kendisinin bu şekilde mi öldüreceğini sorarak tahrik etti. Buna çok sinirlenen Alp Arslan, Yusuf’un ellerinin çözülmesini istedi ve tahtında oturur vaziyetteyken okunu ona doğru attı. Fakat hayatında ilk defa üstelik yakın denilebilecek bir mesafede bulunan rakibine isabet ettiremedi. Bunun üzerine oturmakta olduğu tahttan kalkıp kale muhafızına yöneldi ancak ayağı tökezleyerek yüz üstü düştü. Bunu fırsat bilen Yusuf el-Harezmi, Sultan’ın üzerine atılarak saklamış olduğu bıçakla saldırdı. Ağır yaralanan Alp Arslan, birkaç gün sonra, 24 Kasım 1072‘de hayata gözlerini yumarak tarih sahnesinden çekildi.
Horasan hakimi olarak başladığı yolunda Büyük Selçuklu Sultanı olan Alp Arslan, kısa süren hükümdarlığına pek çok başarı sığdırdı. Ölüm döşeğinde geçirdiği 3-4 gün boyunca öfkesine yenilmesinin pişmanlığını duyarak şu sözleri sarf edecekti; “Her nereye yönelsem ve hangi düşman üzerine yürümek istesem daima Allahtan yardım dilerim. Dün bir tepeye çıktım, ordunun azametinden ve askerlerimin çokluğundan dolayı altımda yer titriyordu. Kendi kendime, ‘Ben bütün dünyaya hükmeden biriyim, bana hiç kimsenin gücü yetmez.’ dedim. Bu yüzden Allah Teala beni yarattıklarının en zayıfı karşısında aciz bıraktı. Allahtan mağfiret diler ve bu düşüncemden dolayı beni affetmesini niyaz ederim. ”
Kaynakça
“Alparslan”. TDV İslam Ansiklopedisi. Web. Erişim Tarihi: 13.11.2024.
Kesik, Muharrem. “Sultan Alp Arslan Nasıl Öldürüldü?”. Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, sy. 5, 2016, ss. 95-115.
“Malazgirt Muharebesi”. TDV İslam Ansiklopedisi. Web. Erişim Tarihi: 15.11.2024.
Piyadeoğlu, Cihan. Sultan Alp Arslan Fethin Babası. İstanbul: Kronik Yayıncılık, 2016.
Usta, Aydın. Sorularla Selçuklu Tarihi. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2024.


