Luigi Pirandello Kimdir?

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img
spot_img

1901’den beri toplam 114 Şair/Yazar Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş. Son yıllarda bir yazar ödül kazanınca, yayınevleri kitaplarına baskı üzerine baskı yapıyorlar. Kitapçılarda sürekli onun kitaplarını görüyoruz ön planda. Kazuo Ishiguro için geçerli mesela bu. Ama ödül kazananların büyük bir kısmını tanımıyoruz çoğunlukla, ya da isimlerini duymuşuz birkaç kere sadece.

Bu kapsamda, Söylenti Dergi olarak, çoğu gerçekten dünya edebiyatının temel direği olarak görülen bu ustaları peyderpey tanıtmak istedik size. Ve başta söylediklerimizin aksine, ülkemizde Biri Hiçbiri, Binlercesi kitabıyla ve yazdığı çeşitli oyunlarla az da olsa bilinen bir İtalyan yazarı tanıtmaya karar verdik başta: Luigi Pirandello.

İtalyan edebiyatının en önemli dört beş isminden biri Pirandello. 1867 Yılında İtalya Krallığı henüz çok gençken Sicilya’da doğmuş kendisi. Zengin bir ailenin çocuğu olmanın imkanlarından faydalanmış epey. İlk önce evde eğitim gördükten sonra, üniversiteyi önce Roma’da sonra da Bonn’da okudu. 24 yaşında doktorasını aldıktan sonra sadece edebiyatla uğraşmaya karar verdi. 1893’te ilk kitabı “Dışlanmış Kadın”ı yazmış. 1903’e kadar verimli bir dönem yaşadı. Ama babası tüm mal varlığını kaybedince (eşi de bu sebepten dolayı bir nevi felç geçirip, bunalıma girince) intiharı bile düşünen Pirandello, sonunda öğretmenlik yapmaya başladı. Bu dönemde yazdığı “Mattia Pascal” romanı kısa sürede büyük başarı kazandı ve Almanca’ya da çevrildi.

Bundan sonra, kısa hikayeler ve oyunlar da yazan Pirandello’nun aile hayatı, oğlu gönüllü olarak Birinci Dünya Savaşı’na katılıp esir düşünce yine düzelemedi. Savaş bittiğinde oğlu evine döndü dönmesine ama bu şoku atlatamayan eşini 1919’da akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldı. 1924’e kadar bunun üzüntüsünü atamadı üzerinden Pirandello. Ama oyunları Roma’da tiyatrolarda sergileniyor ve büyük beğeni topluyordu. Hatta 1922 olduğunda oyunlarının ünü Londra ve New York’a kadar yayıldı.

1925’te Mussolini iktidara geldiğinde çok beğendiği Pirandello’yu Roma Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni yaptı. Başlarda İtalya’yı sevdiği için faşist olduğunu söylüyorsa da, gerek oyunları gerekse, ”Ben apolitik biriyim, sadece dünya vatandaşıyım” sözü faşizme karşı olduğu görüşünü öne çıkıyordu. 1925-1926 yılları arasında son romanı olan “Bir, Hiç Kimse ve Yüz Bin”i yazan Pirandello 1934 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazandı, bundan iki yıl sonra da hayata gözlerini yumdu. Mussolini kendisi için devlet töreni yaptırmak istediği ama oğlu vasiyetini öne sürerek bunu kabul etmediği söylenmekte.

Oyunları birçok defa sergilenmiş ve filme çekilmiş Luigi Pirandello’nun. Bizde ise bahsettiğim kitapla tanımakta son dönemde. Daha önceki yıllarda ülkemizde de sergilenen oyunları mevcut tabi. Absürt tiyatronun öncüllerinden kabul edilen Pirandello eserlerinde genellikle; gerçeğin göreceliliğini, kişinin kimlik ve varoluşla ilgili sorunlarını konu etmiş. Bahsedilen romanları dışındaki en bilinen oyunları; “Altı Kişi Yazarını Arıyor”, “Ağzı Çiçekli Adam” ve “Liola”dır.

Son olarak kendisine ait birkaç alıntı vererek bitiriyoruz yazımızı;

Öyle ya, ne ben kendimi sizin bana verdiğiniz biçimde ne de siz kendinizi benim size verdiğim biçimde tanıyabilirsiniz; hiçbir şey, herkes için aynı olamaz; herşey, herbirimiz için sürekli değişebilir ve nitekim değişmektedir de. (Bir, Hiç kimse ve Yüz Bin)

Ancak ;gerçeklik daima ve sınırsızca değiştiğinden ,herkes için her zaman geçerli tek bir gerçeklik asla olamaz. (Bir, Hiç kimse ve Yüz Bin)

Ölüm , bayım, ölüm birden üstümüze konduğunu fark ettiğimiz şu garip, iğrenç sineklerden biri gibi olsaydı… Biri yoluna gidiyor, yoldan geçen bir başkası onu durduruyor ve sakınarak, iki parmağını uzatıp “Bağışlayın, izninizle sayın bayım, üstünüze ölüm konmuş” diyor ve o iki parmağıyla yakalayıp atıyor… Ne güzel olurdu! Ama o iğrenç sineklere benzemez ki ölüm. Sokaktan geçenlerin kim bilir kaçının üstündedir de görmezler, yarın, ertesi gün yapacaklarını düşünürler sakin, içleri rahat. (Ağzı Çiçekli Adam)

Küçük bir kutuya bir dilek saklıyorsun, açıverince içinde hayal kırıklığı buluyorsun. (Çıplak Hayat)

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.