Antik Roma mitolojisinde Tacita; karanlığı ve sessizliği simgeleyen, yeraltı dünyası ve cenaze törenleriyle anılan, küçük bir tanrıçaydı. Tacita bir zamanlar özgür bir Naiad idi ve tıpkı mitolojide sıkça karşılaştığımız birçok kadın figürü gibi, kendisi oluşunun sonucunda cezalandırıldı, suskunluğa mahkûm edildi.
Sessizlikten Önce: Güzel Naiad Lara

Favete linguis! (Dilinizi Tutun!)
Nehir tanrısı olarak bilinen Almo’nun (ya da Almone) narin ve güzel kızlarından biri olan Lara, diğer adlarıyla Larunda ya da Lala, gevezeliğiyle ve sır saklayamaması ile ün salmış bir Naiad’dı. Ne var ki onun bu konuşkan dili, bir gün başına dert açacak kadar güçlü hale gelecekti.
Bir gün tanrı Iuppiter’in, kız kardeşi Iuturna’ya beslediği yasak ilgiyi fark eden Lara, kardeşini bu yakınlıktan uzak tutmaya çalışmış ancak sözleri kardeşi tarafından karşılık bulmamıştı. Yine de durmamış, yapısı gereği sessiz kalamamıştı. Babasının uyarılarına aldırmaksızın, tanrıların tanrısı Iuppiter’in sadakatsizliğini, eşi tanrıça Iuno’ya duyurmuştu.
Bu itiraf, tanrısal düzenin sınırlarını aşan bir başkaldırı sayılırdı. Iuppiter bunun üzerine, öfkesini acımasız bir cezaya dönüştürmüş, Lara’nın dilini kopararak onu sonsuz bir sessizliğe mahkûm etmişti. Artık o, konuşamayan, suskun bir varlığa, Muta’ya (Tr. suskun) dönüşmüştü. Bu sessizlik, bir boyun eğiş değildi: Iuturna’yı korumaya çalışması ve Iuno’yu haberdar etmesi, bir kadının tanrısal düzene karşı gösterdiği cesur bir duruştu.
Şair Ovidius ise bu mitolojik yapıya bir katman daha eklemişti. Lara’nın adını, Yunanca “konuşmak, gevezelik etmek” anlamına gelen λαλέω fiiliyle ilişkilendirmiş, bu bağlamda konuşma eyleminin yalnızca bir iletişim aracı değil, hem bir güç hem de bir tehdit unsuru taşıdığına da işaret etmişti.
“…Lara adında bir Naiad vardı; ama eski adı iki kere tekrarlanan ilk heceydi ve bu ona kusurunu belirtmek için verilmişti. Almo ona birçok kez, ‘Kızım, dilini tut,’ demişti ama o tutmamıştı.”
(Ovidius, II. 599-600)
Tacita’nın Yeraltına İnişi ve Lares’in Doğuşu

Muta’nın çilesi burada sona ermemişti. Sessizliğe mahkûm edildikten sonra, Iuppiter’in emriyle yeraltı dünyasına götürülmek üzere yola çıkarılmıştı. Bu karanlık yolculukta ona, tanrıların habercisi Mercurius eşlik etmekteydi.
“‘Onu ölüler diyarına götür,’ dedi, ‘orası dilsizler için uygun olan yerdir.'”
(Ovidius, II. 608-9)
Ancak bu yolculuk, yalnızca bir sürgün değildi. Kendini tutamayan Mercurius, sessiz kalmaya zorlanan genç kızın çaresizliğinden faydalanarak ona tecavüz etmişti. Böylece Iuppiter’e başkaldıran ve ardından Mercurius’un şiddetine maruz kalan Muta yeraltı dünyasına itilmiş oldu: Artık dilsizdi, görünmezdi.
Bu şiddetli birleşmeden, Roma’nın koruyucu atasal ruhlarının temsilcisi, kavşakların ve ev köşelerinin koruyucu tanrıları olacak olan Lares ikizleri doğdu. Onların babası ölülerin rehberi Mercurius’tu; doğdukları yer ise Manes’in, ölülerin gölgelerinin ve ruhlarının, hüküm sürdüğü yeraltıydı. Onların mitolojik kökeni, bir kadının susturuluşuna dayanıyordu. Tıpkı onun gibi varlıklarını sessizce Roma’nın üzerinde sürdürmüşlerdi. Muta böylece Tacita’ya (Latince taceo fiilinden gelmektedir; sessiz kalmak, konuşmamak anlamına gelir) Sessiz Tanrıça’ya, evrilmiş oldu. Bu yalnızca fiziksel bir suskunluk değildi, bir sesin yerini tanrısal bir sessizliğin almasıydı.
Bu mitolojik anlatı yalnızca bir kadının susturuluş hikâyesi değil, aynı zamanda Roma toplumunun inanç yapısına da derinlemesine işleyen bir düşünce biçiminin de temsiliydi. Lares’i anlayabilmek için Roma inancının derin yapısına bakmak gerekir: Antik Romalılar için tanrıları onurlandırmak, yalnızca devletin düzenlediği ritüellerle sınırlı değildi. Iuppiter, Iuno, Mars gibi tanrılar için büyük festivaller düzenlenir, bu görev Pontifex ve Flamen gibi rahip toplulukları tarafından yürütülürdü. Ancak bireyin gündelik yaşamı; yeryüzündeki varlıkları, ruhları, tarafından şekillenirdi.
Her Roma vatandaşı evinde atalarının ruhlarını yatıştırmakla yükümlüydü. Bu görev, özellikle evin babası, Pater Familias tarafından yerine getirilirdi. Ruhların memnun edilmesi, evin refahı ile doğrudan ilişkilendirilirdi. Ritüeller aksatılmazsa ev bereketlenir, ruhlar korunur ve aile huzur içinde yaşardı. Lares, işte bu evlerin ata ruhları olarak görülürdü ve bundan dolayı önemli bir yere sahiplerdi.
Tanrıça Tacita’yı Anarken

Roma’nın ikinci kralı olan Numa Pompilius döneminde, Roma’ya farklı tanrılarla birlikte pek çok dinî topluluk da girmişti. Bu dönemde Numa’nın, tanrılarla olan ilişkisini meşrulaştırmak ve halk üzerinde bir manevi otorite kurmak amacıyla çeşitli mitolojik anlatılar kurguladığı da görülmekteydi. Bu anlatıların merkezinde ise, ona aşık olduğu söylenen bir Musa ya da Naiad olan Egeria yer almaktaydı. Tarihçi Plutharkos‘a göre, Numa’nın bu varlıklarla olan gizli buluşmaları ve Musalarla yaptığı samimi sohbetler, onun tanrısal bir ilham kaynağından beslendiği algısını güçlendirmişti.
Bu bağlamda Numa, Tacita adını verdiği bir Musa’yı yüceltmiş ve onu bir tanrıça mertebesine çıkartmıştı. Bilgeliği ve dindarlığıyla tanınan kral, Tacita’da hem sosyal hem de dinî düzeni koruyacak bir sağduyu ve sükunetin sembolünü görmüş olmalıydı. Bu nedenle, sessizliği ve kutsal gizliliği toplumun istikrarı için vazgeçilmez unsurlar olarak değerlendirmişti.
Tacita ve Muta, eski yazarların belirli bir görünüşü veya kültü olmayan bu tanrıçaya atıfta bulunmak için kullandıkları iki isimdi. Tacita, karanlığı ve sessizliği temsil ederdi ve genellikle yeraltı dünyası ve cenaze törenleriyle ilişkilendirilirdi. Romalılar bu tanrıçanın sırları koruyabileceğine ve kötü niyetleri uzaklaştırabileceğine inanırlardı. Tacita’ya adanan ritüeller genellikle gizemli büyüler ve özel sunular içerir, bu ayinler sırasında korunan sessizlik bu esrarengiz tanrıçanın doğasını yansıtırdı.

Tacita şubat ayında ölülerin onuruna düzenlenen bir festival olan Feralia ile ilişkilendirilirdi. Manes’i, yani ölüleri anmak için yapılan Feralia’da, ölülerin tanrıçası olduğuna inanılan Tacita’ya özel ritüeller gerçekleştirilirdi. Bu tanrıça aracılığıyla istenmeyen ve nefret edilen kişilerin dilini bağlamak için ayin yapılırdı.
Bu ayinde ona eşlik eden genç ve büyük olasılıkla evlenmemiş kadınlarla büyü konusunda tecrübeli, yaşlı bir kadın ayin yapılan evin eşiğinin altına üç adet tütsü koyar, kurşunla büyü yaptığı ipleri bağlar, ağzına yedi siyah fasulyeyi alıp çevirirmiş. Deldiği katranlı bir balığın kafasını bronz bir iğneyle diker, üzerine şarap damlatır ve ateşte kızartırmış. Şarabın geri kalanı içilir, düşmanların ağızlarının ve dillerinin bağlandığına dair bir duyuru yapılırmış. Balık kafası üzerinde yapılan bu işlemin bir ruhu susturmayı amaçladığına inanılırmış. Bu ritüel, düşmanların dillerini bağlamak, kötü niyetli sözleri susturmak ve sessizliğin koruyucu gücünü çağırmak için yapılırmış.
“… Üzerine şarap damlatır ve kalan şarabı ya kendisi ya arkadaşları içer, ama çoğunu o içer. Sonra giderken, ‘Düşmanların dillerini ve dost olmayan ağızları bağladık’ der. Böylece yaşlı kadın sarhoş olarak çıkar.”
(Ovidius, II. 579-82)
Yaşamın ve doğanın her yönünün kişileştirildiği ve tanrısallaştırıldığı antik Roma’da, sessizlik tanrıçası Tacita, insani ve ilahi varoluşun temel ve derin bir yönünü temsil etmekteydi. Bu gizemli tanrıça, ebedi sessizlik ve ölüler dünyası arasındaki bağlantının altını çizerek, genellikle ölüm ve ölümden sonraki yaşamla ilgili uygulamalar ve inançlarla bağdaştırılırdı. Bunun gibi ritüeller devlet ile doğrudan ilişkiliydi. Özellikle eski Roma ahlakını geri getirmek için uğraşmış olan imparator Augustus‘un, kültünü restore ettiği Lares ikizlerinin annesi olarak Lara/Tacita ve onu onurlandıran ritüeller doğrudan imparatorla ve onun dinî ile ahlaki reformlarıyla bağlantılıydı. Bununla birlikte, “Tacita’nın Roma dini takvimine dahil edilmesi hem direniş eylemini hem de ardından gelen cezayı anmakta, böylece (egemen olanın) gücünü teyit etmekteydi.” (Panoussi, 220)”
Kaynakça
Ovidius. Fasti. çev. James George Frazer, Loeb Classical Library, Harvard University Press, 1959.
Panoussi, Vassiliki. Brides, Mourners, Bacchae: Women’s Rituals in Roman Literature. Johns Hopkins University Press, 2019.
Plutharkos. “The Life of Numa.” Web. 23 Ağustos 2025.