1. Balonu bir yana çocuğun, kendi bir yana. Sönmüş olması bir şeydir yine ama patlamış olmasının dönüşü yoktur. “Neden yaptın?” diye soramaz. Kırar boynunu yürür. Bir iş başarmanın adiliğiyle arkasından bakar, balonun patlatan. Çocuk evine nasıl gider diye düşünmez. O balonu nasıl aldığına aldırmaz. (S.123)
2. Şu koskoca dünyada iki kişi. Bir çay bahçesinde. İki kişi. Birbirine can olacak kadar yakın. Birbirini anlamayacak kadar uzak. İki kişi. Kimse görsün istemiyorlar kendilerini. Kimse seslenmesin. Kendileri konuşacak. Konuşmak hiç bu kadar sessiz olmayacak. (S.143)
3. İçimde bomboş bir yer var sanki. O boşluk, yumruk olmuş, kalbime kalbime vuruyor. Sonra yukarı çıkıp boğazıma oturuyor. Orada duruyor öylece. Ben yürüyorum… Yürüyorum.. Yürüyorum.. Ne boşluk gidiyor, ne de yumruk… (S.30)
4. Hava serin olduğundan, boştaki elini cebine sokuyor, ezilmiş kinder geliyor eline. O saniye kızını düşünüyor. Gülümsüyor Haydar, mutlu oluyor. Bu hafta sonu pikniğe gidelim, diyor kendi kendine. “Balonları göğe salarız.” (S.112)
5. Şimdi sana bakıyorum da… Bu suskunluk neden biliyorum. Gerçekten bilmiyorum, neyimsin sen benim? (S.143)
6. İnsan dediğin etten, kemikten. Yeryüzündeki her canlı gibi. Yemek yiyor, su içiyor, tuvalete gidiyor, birbirini seviyor. Bir de nefret ediyor. Niye ediyor hiç aklım ermiyor. (S.22)
7. Her işte olduğu gibi dua etmekte yoksulun işidir daha çok. (S.124)
8. Oysa insanı sevdikleri toprağa vermeli… (S.43)
Birol Tezcan – Sayılı Gün
İthaki Yayınları – 2017