Edebiyat dediğimiz şey, yalnızca hayal ürünü bir dünya mıdır? O hayallerin içinde, insanın yaşadıklarından süzülen derin bir gerçeklik bulunur. Bunu yazan da sonuçta bir insandır; duyar, acı çeker, düşünür, sorgular. Kurmaca denilen şey, çoğu zaman yaşamın ta kendisinden izler taşır. Romanlar, şiirler, öyküler… Hepsi bir anlamda hayatın başka bir dille anlatımıdır. O kahramanlar, o olaylar ve o duygular bir yerlerden tanıdık gelir. Belki birinin yaşadıklarıdır, belki bizim yaşadıklarımızdır ya da bir gün yaşayacaklarımızdır anlatılanlar. Bu yönüyle edebiyat, sadece bir hayal ürünü değil, insan ruhunun, yaşanmışlıklarının ve özlemlerinin bir yansıması, bir aynasıdır.
Norman Bates – Psycho

Gerçek kişilerden ilham alınarak yaratılan kitap karakterlerinden biri Norman Bates’tir. Robert Bloch’un yazdığı Psycho adlı psikolojik korku romanı, daha sonra Alfred Hitchcock tarafından aynı adla sinemaya uyarlanmış ve film, izleyiciler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır.
Romanın ana karakteri Norman Bates, annesiyle kurduğu sağlıksız ilişkiyi farklı bir boyuta taşır ancak asıl çarpıcı olan ise bu karakterin, gerçek hayatta yaşamış olan Ed Gein adlı katilden ilham alınarak yaratılmış olmasıdır. Ed Gein, annesine saplantılı derecede bağlı, mezarlardan ceset çıkaran ve kendisine annesini hatırlatan kadınların derilerinden elbiseler ve eşyalar yapan korkunç bir kişidir. Norman Bates’in psikolojik çözülüşü ve korkutucu yanları da bu karanlık gerçeklikten beslenmiştir.
Her iki isimde de en dikkat çeken şey, annelerine olan aşırı bağlılık yani ikisinde de anne, bir tür saplantıya dönüşmüş durumdadır. Norman, annesinin cesedini saklayıp onunla yaşamaya devam eder. Ed Gein ise mezarlardan cesetler çıkararak onları evinde saklar, derilerinden eşyalar yapar. İkisinde de ölüm fikriyle garip bir bağ vardır; ölüm onlar için bir son değil, saplantılı bir devam hâline gelir. Her ikisi de dışarıdan bakıldığında sessiz, kibar, hatta biraz utangaç insanlar gibi görünür ama iç dünyaları karanlık sırlarla doludur.
Hazel Grace Lancaster – Aynı Yıldızın Altında

Gerçek hayattaki kişilerden ilham alınarak yaratılan roman karakterleri arasında Aynı Yıldızın Altında kitabının başkahramanı Hazel Grace Lancaster, dikkat çeken örneklerdendir. Bu karakter, yazar John Green’in arkadaşı olan Esther Earl adlı genç bir kızdan ilham alınarak oluşturulmuştur. Esther, on üç yaşındayken tiroit kanserine yakalanmış ve John Green ile internet üzerinden tanışmıştır. Aralarındaki iletişim zamanla ilerlemiş ve yüz yüze de görüşmüşlerdir. Esther’in güçlü duruşu, yaşama arzusu, pozitif enerjisi ve duygu dünyası, Hazel karakterinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. John Green, Hazel’ı birebir Esther olarak yazmamıştır; ancak onun yaşamından ve kişiliğinden yoğun şekilde etkilenmiştir. Esther’in günlükleri, yazıları ve videoları ölümünden sonra “This Star Won’t Go Out” adlı kitapta bir araya getirilmiştir. Hazel karakterinin bu kadar gerçekçi ve çarpıcı bulunmasının altında bu yaşanmış hikâyenin etkisi olduğu açıktır.
Hazel Grace Lancaster ile Esther Earl arasında çok güçlü bir bağ vardır. Her ne kadar Hazel tamamen Esther’in tamamen aynısı olmasa da, onun hayatından ve kişiliğinden fazlasıyla iz taşıyor. İkisi de genç yaşta kanserle mücadele eden, oksijen tüpüne bağlı yaşayan kızlardır. Hazel gibi Esther de zeki, duygusal, içten, esprili ve yaşama karşı derin bir bakışa sahip biridir. Hazel’ın bu kadar gerçek, bu kadar kalbe işleyen bir karakter olmasının sebebi onun arkasında gerçekten yaşamış bir insanın olmasıdır. Esther’in değil yaşadıkları, hissettikleri ve dünyaya bakışı bu karaktere hayat vermiştir. Bu yüzden Aynı Yıldızın Altında okurken insan yalnızca bir kurguya değil, aynı zamanda gerçek bir yaşanmışlığa dokunuyor gibidir.
Marguerite Gautier – Kamelyalı Kadın

Alexandre Dumas Fils’in kaleme aldığı Kamelyalı Kadın adlı romanda yer alan Marguerite Gautier karakteri gerçek bir kişiden esinlenilerek yaratılmıştır. Bu kişi, 1800’lerin Paris’inde güzelliğiyle çevresindekileri büyüleyen Marie Duplessis. Duplessis’in tüberküloz hastalığı nedeniyle ağır kokulara karşı hassasiyeti vardır, bu yüzden koku vermeyen kamelyaları tercih etmiştir. Bu çiçeğe olan ilgisi de onunla bütünleşmiştir. Dumas Fils, onun hikâyesinden ilham alarak edebiyat dünyasına unutulmaz bir karakter kazandırmıştır.
Marie Duplessis, sadece güzelliğiyle değil, duruşuyla, konuşmasıyla da dikkat çekmiştir. Marguerite Gautier ise romanda neredeyse onun bir yansıması gibidir. Girdiği her ortamda bakışları üzerine çeken, kibarlığıyla, zarafetiyle Paris’te dilden dile dolaşan bir kadın olarak anlatılır. Romanda Marguerite’in elinden kamelyalar neredeyse hiç düşmez. Bu çiçek, onun bir parçası gibi anlatılır.
Marie Duplessis daha çok gençken, sadece 23 yaşındayken, verem yüzünden hayata veda etmiştir. Romandaki Marguerite’in sonu da ondan farklı değildir. O da tıpkı Marie gibi tüberkülozla savaşırken genç yaşta hayatını kaybeder. Gerçekle kurgu burada neredeyse iç içe geçer; Marguerite’in dramatik sonu, aslında Marie’nin geride bıraktığı izdir. Marie ile Dumas Fils’in arasında kısa ama derin bir aşk yaşanmıştır. Bu ilişki, yazarın kalbinde iz bırakmış olmalı ki, Marguerite karakterine yansıyan duygular fazlasıyla gerçek geliyor. Romanda Marguerite, Armand’a âşık olur ama aşkıyla hastalığı, kalbiyle hayatın zorlukları arasında sıkışıp kalır. Onun hikâyesinde aslında Dumas’ın Marie’ye duyduğu özlem, pişmanlık ve sevgi açıkça hissediliyor.
Captain Quint – Jaws

Peter Benchley, Jaws’u yazmadan önce uzun bir zaman boyunca aklında bir köpekbalığı romanı düşüncesiyle dolaşıyordu. Ama bu fikrin gerçekten büyüleyici bir hikâyeye dönüşmesi gerekiyordu. 1964 yılında önemli bir gelişme yaşandı. O dönemde Amerikan gazeteleri, devasa köpekbalıkları yakalayan şanslı bir balıkçı olan Frank Mundus’tan sıkça bahsediyordu. Yakalanan köpekbalıklarından biri iki tonun üzerindeydi. Bu haberler Benchley’nin dikkatini çekti. Sonrasında Frank Mundus ile tanıştı ve birlikte balık avına çıktılar. Zamanla aralarındaki bağ güçlendi ve ikisi de köpekbalıklarını korumaya yönelik bir duruş benimsedi. Jaws romanındaki Captain Quint karakteri ise doğrudan Frank Mundus’tan esinlenilerek oluşturulmuştur.
İkisinin karakter yapısı da birbirine çok benziyor. Quint, sert mizaçlı, fazla konuşmayan, kendi bildiğinden şaşmayan biridir. Mundus da aynı şekilde dobra, cesur, özgür ruhlu, çalışkan, disiplinli ve denize hâkim bir karakterdir. Ayrıca ikisi de alışılagelmiş yöntemlerle, yani ağır oltalar ve kancalarla avlanmayı tercih ediyordu. Bunların yanında, görünüş olarak da bazı benzerlikler vardır. Mundus genellikle hasır şapkası, askılı tulumu ve ağzındaki purosuyla tanınırken, Quint de romanda benzer şekilde betimleniyor.
Aylin – Adı Aylin

“Adı Aylin” romanının başkahramanı Aylin, aslında gerçek hayatta yaşamış bir kadındır ve yazarın da akrabasıdır. Roman, Aylin’in Türkiye’den başlayıp Fransa, Hindistan ve Amerika gibi farklı ülkelerde devam eden, oldukça sıra dışı ve dikkat çekici hayat hikâyesini anlatır. Yazar Ayşe Kulin, bu romanda gerçekten yaşamış olan Aylin Devrimel’in hayatından etkilenmiştir. Aylin’in güçlü,cesur, özgür ruhlu, kendine has ve toplumun kalıplarına sığmayan karakteri, romandaki anlatımın temel ilham kaynaklarından biri olmuştur. Onun sürekli kendini arayışı, cesur kararlar alışı ve farklı ülkelerde yaşadığı hareketli hayat, yazarın dikkatini çekmiştir. Ayşe Kulin de bu etkileyici ve benzersiz yaşamı bir romana dönüştürerek Aylin’in hem iç dünyasını hem de yaşam mücadelesini okuyuculara aktarmak istemiştir.
Kaynakça:
listelist.com. “Gerçek Kişilerden İlham Alınarak Oluşturulan 16 Kitap Karakteri”. Web. Erişim Tarihi:09.07.2025.
dergice.com. “Gerçek Kişilerden İlham Alınarak Yaratılan Kitap Karakterleri”. Web. Erişim Tarihi: 09.07.2025.
romankahramanlari.com. “Edebiyat; Gerçek Hayatın Yansıması…”. Web. Erişim Tarihi:09.07.2025
people.howstuffworks.com. “Ed Gein Gerçek Hayattaki ‘Psikopat’ Oldu”. Web. Erişim Tarihi:09.07.2025.
historyvshollywood.com. “The Fault in Our Stars: History vs. Hollywood”. Web. Erişim Tarihi:09.07.2025.
livingsharks.org. “EXHIBIT: FRANK MUNDUS COLLECTION”. Web. Erişim Tarihi:10.07.2025.