100 Yıllık Bir Emanet: Cumhuriyet!

Kader Gürcüoğlu
Kader Gürcüoğlu
hayat boyu öğrenici, biraz da fazla meraklı
spot_img
Editör:
Alara Akgün
spot_img

Bundan tam 100 yıl önce bize bir emaneti oldu Mustafa Kemal’in. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir emanet. Üstüne şarkılar, şiirler yazılan, takvim her 29 Ekim’i gösterdiğinde memleketin her köşesinde büyük coşkularla karşılanan bir emanet. İlkokuldan itibaren tarihi, nerede, nasıl kurulduğu, kim tarafından kurulduğu öğretilen bir emanet. Bize fikir serbestliği tanıyan, samimi ve meşru olduğu sürece her fikre hürmet etmemizi sağlayan bir emanet: “Cumhuriyet!”

Cumhuriyet’e Doğru Adım Adım

Aslında her şey Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’a çıkmasıyla ve o çıkışın başlattığı Milli Mücadele ile başladı. Ona göre tek bir egemenlik vardı o da milli egemenlikti, ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktı. Bu düşünceleri kendine ilke edinmişti ve bundan sonraki yola bu düşüncelerle devam edecekti. Çalışmalara başlandı ve 23 Nisan 1920 günü TBMM açıldı, meclis başkanı Mustafa Kemal Atatürk seçildi. Hemen ardından ulu önderimiz Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş Savaşı başladı ve zaferle kazanıldı.

Ülke işgalden kurtulduktan sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Artık yeni bir devlet kuruluyordu. Mustafa Kemal’in istediği bağımsız demokratik özgürlükçü laik bir devlet. Tek eksik bu yeni devletin nasıl bir yönetim anlayışı olacağı, nasıl yönetileceğiydi. Tam bu sırada Ekim 1923’te Meclis’te hükûmetin istifası ile başlayan süreç yönetim şeklinin nasıl olacağı ile ilgili çalışmaları hızlandırdı. Mustafa Kemal istediği yönetim şekli için çalışmalara başlamış ve neredeyse sona yaklaşmıştı.

Cumhuriyet’ten 24 Saat Önce

Artık takvim 28 Ekim 1923’ü gösteriyordu. Bu tarihten sonra her şey hızla değişecek ve artık yeni bir güneş doğmak için hazırlanacaktı. O günü Mustafa Kemal Nutuk’ta şöyle anlatmıştır:

“28 Ekim günü geç saatlerde, toplantı halinde bulunan Parti [Cumhuriyet Halk Partisi] Yönetim Kurulu tarafından davet edildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey’di. Fethi Bey, parti adına Yönetim Kurulu’nca bir [Bakanlar Kurulu] aday listesi hazırlandığını ve bu konuda Parti Genel Başkanı olarak benim de görüşümün alınması uygun görüldüğü için toplantılarına davet ettiklerini bildirdi.

Hazırlanan listeye göz gezdirdim. Bence uygun olduğunu, ancak, bu listede adları bulunan kimselerin de görüşlerinin alınması, kabul edip etmeyeceklerinin sorulması gerektiğini söyledim. Bu teklifim uygun görüldü. Söz gelişi, Dışişleri Bakanlığı için söz konusu edilen Yusuf Kemal Bey’i davet ettik. Yusuf Kemal Bey, bu listeye giremeyeceğini bildirdi. Bundan ve buna benzer bazı durumlardan anladım ki, Parti Yönetim Kurulu da kabul edilebilir kesin bir aday listesi hazırlayamamaktadır. Yönetim Kurulu üyelerine, gereken kimselerle daha sıkı temas kurarak kesin bir liste tespit etmelerini tavsiye ettikten sonra yanlarından ayrıldım.

Gece olmuştu Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Hâlit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede “Bir uğurlama ve bir karşılama” başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında: “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.

Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz! Efendiler, görüyorsunuz ki, Cumhuriyet ilânına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabiî olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Hâlbuki o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin ilân edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar. O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir kanun tasarısı müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (Anayasa)’nun devlet şeklini tespit eden maddelerini şu şekilde değiştirmiştim:

Birinci maddenin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükûmet şekli Cumhuriyettir” cümlesini ekledim.”

Yaşasın Cumhuriyet!

Atatürk TBBM’de Nutuk’u okuyor

29 Ekim 1923 günü mecliste yeni hükûmet kurmak için çalışmalara başlandı. Mustafa Kemal aynı gün içinde yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu belirten taslağı milletvekillerinin görüşüne açtı ve tartışmaya başlandı. Artık saat akşam sekizi gösterirken tartışmalar sonlanmış ve yeni yönetim şekli cumhuriyet olarak kabul edilmişti. Milletvekilleri ayağa kalkarak 3 kere “Yaşasın Cumhuriyet!” diye bağırmışlar, adeta bağımsızlığın çığlıkları yükselmişti mecliste. İşte tam da o an Mustafa Kemal Atatürk tarihi konuşmasını yapmıştır:

“Türkiye Cumhuriyeti cihanda işgal ettiği mevkice layık olduğunu ispat edecektir. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”

Ardından oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Yeni yönetim şekli olan “cumhuriyet” ortalığı bayram yerine çevirdi. Halk tarafından coşku ve büyük mutlulukla kutlandı.

O günden beri takvim her 29 Ekim’i gösterdiğinde cumhuriyet sanki ilk kez ilan ediliyormuşçasına ülkeyi büyük bir heyecan kaplar. Ülkenin dört yanını büyük bir gurur, büyük bir minnet, büyük bir coşku sarar. Bağımsızlığın çığlıkları yükselir, egemenliğin türküleri söylenir.

Sevgili Ata’m bize böylesine güzel, böylesine yıkılmaz, böylesine güçlü bir ülke ve yönetim şekli bıraktığın için sana ve silah arkadaşlarına teşekkür ederiz. Tam 99 yıldır bize bıraktığı emanete gözümüz gibi bakmaya çalışıyor, ona sahip çıkıyoruz. Bu güzel “Cumhuriyet”i siz kurdunuz ve onu yükseltecek ve yaşatacak olan bizleriz, bunun için size söz veriyoruz.

Nice 99’lara, 199’lara 299’lara.

Saygı, sevgi ve minnetle…


Kaynakça

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.