“Çalışkan, düzgün, sorumlu bir yurttaş, eğitim görmüş, olgun bir kişi, bakıyorsunuz ejderhalardan korkuyor, hobbitlerden korkuyor, perilerden ödü patlıyor. (…) ‘Bütün bunların ne yararı var?’ diyor. “Ejderhalar, hobbitler ve küçük yeşil adamlar – bütün bunların yararı ne?” – Ursula K. Le Guin

Tarihin başlangıcından beri insanlar, bir ateşin başında oturup hikayeler anlattılar. Tanrılar, canavarlar ve doğa üstü olaylar üzerineydi bu hikayeleri. 21. yüzyılda insanlar hala tanrılar, canavarlar ve doğa üstü olaylar üzerine hikayeler anlatıyor. Bir de bunları kitaplardan, telefonlardan, tabletlerden okuyor. Defalarca. Yetmiyor; üstüne filmini veya dizisini çekiyor, bir de oradan izliyor. Yetmiyor; bu hikayeler üzerine kendi hayran kurgularını yazıyor, başkalarının hayran kurgularını okuyor. Peki bu insanların derdi ne? Fantastik edebiyatın cazibesi nerede, onu bu kadar büyülü ve vazgeçilmez kılan ne?
Fantastik edebiyat, çocuktan yetişkine farklı yaş gruplarına hitap eden eserleri ve geniş yelpazede alt türleriyle (evet, kılıçlardan ve asalardan çok daha fazlası da var!) oldukça çeşitli ve kapsamlı bir alan. Herkesin bu eserlere yönelme hikayesi ve yolculuğu da biricik. Bununla birlikte ateş başında hikayeler anlatan atalarımızla ve günümüz fantastik edebiyat okurlarıyla buluştuğumuz bu noktada paylaştığımız ortak motivasyonlarımız var. Bunlardan 5 tanesini sizin için derledik. Keyifli okumalar!
1- Hayal gücümüzü geliştirir.

“Fantezi, zihin için bir egzersiz bisikletidir. Sizi herhangi bir yere götürmeyebilir, ancak işe yarar kasları sıkılaştırır.” – Terry Pratchett
Etrafımız hayal etmeyi unutmuş yetişkinlerle dolu. Pek çok yetişkin; içine doğduklarından başka bir dünya düşlemekten ve kendi sahip olduklarından farklı bir yaşam tarzını kabul etmekten aciz. Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar? yazısında Ursula K. Le Guin, fantastik romanları hor gören bu kesimi şöyle betimliyor: “…sokaktaki adam -çok çalışan, otuzun üstündeki Amerikalı erkek- bu ülkeyi yönetenler yani.” Fantastik romanları çocuksu bulan, edimini çıkarına göre seçen, zevk için zevki günah sayan bu insanlar; hayal güçlerini disipline etmek yerine aç bırakıyor. Gerçekten yaratıcı işlere yönelmek yerine “gerçekçi” güdük zevkleri (spor haberleri, pornografi, gündüz kuşağı dizileri gibi) yeğ tutuyorlar. “Sahte gerçekçilik zamanımızın kaçış edebiyatıdır. Bunun en aşırı örneği de, o bütünüyle gerçekdışı şaheseri, günlük borsa raporlarını okumaktır.” diyor yazar.
Peki bu yetişkinler neden fantastik romanlardan korkarlar? “Çünkü fantezi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fanteziden korkar. Fantezideki hakikatin, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar.”
Öyleyse şunu söyleyebiliriz: Fantastik romanlar okumak; her şeye kâr-zarar penceresinden bakan, sahte bir gerçekçilik balonunda yaşayan, özgürlükten korkan dünyaya karşı bir direniştir. Buna cüret edenler, zihinlerinin özgürce oyun oynamasına müsaade eder ve hayal güçlerini aç bırakmak yerine onu disipline ederler. Özgür ve disiplinli bir hayal gücü, sanat ve bilimin hammaddesi olarak gerçek büyüyü yaratır. Gerçek büyücüler; tehdit ve fırsatları başarıyla değerlendirerek değişim ve gelişimlere öncülük ederler. Dünyanın daha fazla Dursley’e değil, daha fazla Harry Potter’a ihtiyacı var!
2- İçinde yaşadığımız dünyaya dışarıdan bakma imkanı sağlar.

“Hayal gücüyle yaratılmış kurmacanın yararı dünyayı, çevrendeki kişileri, kendi duygularını ve kaderini daha derinlemesine anlamanı sağlamaktır.” – Ursula K. Le Guin
Hepimiz bu topluma bazı kalıp yargıları öğrenerek karışıyoruz. Bazı grupların bir parçası olarak doğuyoruz, bazı gruplara da sonradan dahil oluyoruz. Dünyayı kategoriler halinde tanırken yanlılıklar geliştiriyor ve çoğu zaman olup bitenleri önyargılarımızın penceresinden görüyoruz. Fantastik romanlar ise içinde bulunduğumuz toplumun bir resmini çizerek bize olan biteni dışarıdan gözleme imkanı sunuyor. Bizler, fantastik evrenlerdeki toplumların bir parçası değiliz. Onların savaşlarını savaşmıyor, onların kıstaslarıyla ayrışmıyoruz. Bunun bize sağladığı görece tarafsız bakış; savaş, sınıf çatışmaları, ayrımcılık, din, dil gibi olgular üzerine yeniden düşünmeye zorluyor. Böylece okuduğumuz kurgu üzerinden geliştirdiğimiz şemalarla toplum içinde geliştirdiğimiz şemaları karşılaştırma imkanı buluyoruz.
Fantastik kurgular ayrıca sorunlarımızı cisimleştirme imkanına sahip. Örneğin depresyon, bize ruh emici diye bir fantastik yaratık olarak sunulduğunda kendimizle sorunumuz arasına mesafe koyarak onunla yüzleşebiliyoruz. Güç, büyülü bir yüzük cismine büründüğünde ona duyulan arzu ve onunla gelen yozlaşmayı durumsal faktörlerden sıyrılmış olarak gözleyebiliyoruz. Vampirler, yaşamda ve cinsellikte doyumsuzluğumuzu ve bunların insanlığımızı elimizden alacağı inancını gösteriyor. Hayaletler, bize musallat olan geçmişimizi sembolize ediyor. Tanrısal anlatılar, toplumsal yaşam dinamiklerini ve dönüşen kültürleri anlatıyor. Kasıtlı olsun ya da olmasın kullandığı metaforlarla fantastik romanlar, üstümüze bir ışık tutarak bizlere gölgemizi seyrettiriyor.
3- İlham vericidir.

“Peri masalları gerçekten de ötedir; yalnızca bize ejderhaların var olduğunu söyledikleri için değil, bize ejderhaları yenmenin mümkün olduğunu söyledikleri için.” – G. K. Chesterton (Neil Gaiman)
Tıpkı hayatın kendisi gibi fantastik romanlar da aşılacak (ya da bazen aşılamayacak) zorluklarla dolu. Karakterlerin bu zorlukları ele alış şekli, sorgulamaları, kayıpları, güç buldukları yerler ve geçirdikleri dönüşümler; okurlar için birer ilham kaynağı olabilir. Kendimize yakın bulduğumuz karakterler, seçtikleri yola göre rol modelimiz ya da ibret aldığımız kişiler olabilirler.
Fantastik romanların bu konuda diğer eserlerden ayrılan yanı, sembolik yorumlara müsaade ederek olanların ve durumların okuyan kişiye göre anlam kazanmasına alan tanımasıdır. Kahramanımız ejderhayı yener. Bu ejderhanın hangi sorunu ve zorluğu ifade ettiği, okurun biricik hayatına ve düşünce dünyasına göre şekillenir. İkinci önemli fark, fantastik kurguların içinden çıkılmaz durumlara alternatif çözümler sunmasıdır. Bu kurgular doğaüstü ve sıradışını konu alarak ve farklı olasılıkları irdeleyerek okurları kendi düşünce kalıplarının dışına çıkmaya zorlarlar.
Yüzeysel olarak bakıldığında fantastik romanlarda sorunlar büyülü sözler ve eylemlerle, yani biz sıradan insanları aşan güçlerle gerçekleşiyor gibi görünebilir. Bununla birlikte insanlar tarafından insanlar için yazılan bu eserler aslında insani sorunlarla insanca yüzleşen kişileri anlatırlar. Büyülü bir yüzüğün tehlikeli güçlerin eline geçmesini önlemek ve bir tiranlığı sona erdirmekle görevli bir hobbit, doğa üstü bir varlık olduğu için başarmaz bunu. Görevini yerine getirmek için cesur olması, sorumluluk alması, kendi iradesiyle savaşması ve dostlarından yardım alması gerekir. Ya da bir patronus yaratmak için büyülü sözleri söylemek yetmez, hiç umudun olmadığını hissettiğin bir anda bile en mutlu anlarına tutunabilmen gerekir. Bir kahraman olmak için içindeki gücü görmeyi ve onu eğitmeyi, yardım kabul etmeyi, defalarca düşmeyi ve her seferinde kalkmayı bilmek gerekir. Biraz da şansın yardımıyla ejderhalar bile yenilebilir!
4- Kaçış imkanı sağlar.

“Hogwarts, seni evine kabul etmeye her zaman hazır olacak.” – J. K. Rowling
Orta Dünya‘nın yaratıcısı Profesör Tolkien, fantastik edebiyatta kaçış konusunu şöyle ele alıyor: “Peri masallarının ana işlevlerinden birinin Kaçış olduğunu iddia ettim ve onlara karşı olmadığım göz önüne alındığında ‘Kaçış’ın şu anda sık sık alaycı veya acıyan bir tonda kullanılmasını kabul etmediğim açıktır. (…) Neden bir insan kendini hapishanede bulursa ve oradan kaçmaya çalışırsa hor görülsün ki? Ya da kaçamazsa, neden hapishane bekçileri ve hapishane duvarlarından başka konular hakkında düşünüp konuşmasın?” Fantastik edebiyatın üretken yazarı Brandon Sanderson‘a göreyse “kaçış” terimi fazla basit kalıyor; ona göre fantastik kurgular, gerçekliğin yeniden yaratılması anlamına geliyor.
Pek çok insan akademik kaygılar, kariyer inşası, kredi kartı borçları, politik gündemler gibi günlük hayatın kurguları ve onların sebep olduğu dertler arasında bunalıyor. Belirsizlik, yarınsızlık ve açmazlar içinde sıkışmış birey kendine nefes alacak, güvende hissedecek, dinlenirken umut beslemesine olanak sağlayacak bir sığınak arıyor. Bazı okurlar için fantastik romanlar; işte bu kaçış odası, bu güvenli liman anlamına geliyor. Okurlar burada başka bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlarken kendileri için önemli olan değerlere (dostluğa, haksızlıklara karşı çıkmaya, onura, mücadeleye…) dönerek inançlarını tazeliyorlar. Canımıza okumak isteyen bir dünyada hâlâ güzelliklerin, farklılıkların ve umudun var olduğunu hatırlayarak teselli buluyorlar. Eve gidince kıvrılıp fantastik bir aleme dalabileceğini bilmek, bazen insana gününü geçirmesi için gereken gücü veren şey oluyor.
Bu kurgusal dünyalar, bir aidiyet hissi duyurarak özellikle “aykırı” hissedenler için temel bir insani ihtiyaca karşılık gelebiliyor. Fantastik edebiyatın sınırları; çoğunluk olandan, sıradan olandan çok daha fazlasına alan açarak farklılıkları kucaklıyor. Temsiliyeti artırırken aslında şu mesajı veriyor: Yalnız değilsin.
5- Zevk verir.

“Neden fantastik romanlar okumalıyız?” sorusunun belki de en hakiki, en dürüst, en yaygın, en geçerli cevabı bu: Çünkü çok zevkli! Fantastik romanlar sayesinde kendimizi günlük hayatta bulamayacağımız, belki kendi başımıza hayal bile edemeyeceğimiz yerlerde bulabiliriz. Yürüyen bir şatoda konuşan bir ateş, sevimli bir çırak ve yakışıklı bir büyücüyle yolculuk eden yaşlı ama genç bir kadın olabiliriz. Ölüm‘e tarlamızda ot biçtirebilir, rüyalarda gezebilir, düşen bir yıldızla maceralar yaşayabilir, Ak Gezenlerle savaşabilir, kahvaltıdan önce altı imkânsız şeye inanabiliriz.
Fantastik kurguların verdiği zevk, romanı okuduğumuz süreyle de sınırlı değil. Dünyayı yeni bir ışıkta görmeye başlıyor ve kendimizi yeni olasılıklara açıyoruz. Olayları yorumlamanın daha eğlenceli bir yollarını buluyor, imgelemimizdeki dünyayı daha yaşanır kılıyoruz. Artık biliyoruz ki aslında her şey mümkün! Belki bu bizi biraz daha umutlu kılıyor, biraz daha iyimser, hatta daha dayanıklı…
Peki sizi fantastik romanlara çağıran ne? Siz fantastik edebiyat okumaya hangi kitaplardan başladınız? Bir arkadaşınızı bu türe bir şans vermesi için nasıl ikna ederdiniz? Başlangıç için birkaç öneriye ihtiyacınız varsa bu yazımıza bir göz atın: Fantastik Edebiyata Nereden Başlamalıyız?
Kaynaklar
Le Guin, Ursula K. “Ejderhalardan Neden Korkuyoruz?” Bianet, Website, Erişim Tarihi: 24 Ekim 2023.
Sanderson, Brandon. “Form and the Fantastic.” Brandon Sanderson’s Website, Website, Erişim Tarihi: 24 Ekim 2023.
“Terry Pratchett in quotes: 15 of the best.” The Guardian, Website , Erişim Tarihi: 24 Ekim 2023.
Tolkien, J.R.R. “On Fairy-Stories.” The Monsters and the Critics and Other Essays, HarperCollins, 1983, pp. 109-161.


