34. Yıl Dönümünde “Çernobil 01:23:40”

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.
spot_img

Anlatacağımız kitaba geçmeden önce, 34 yıl önce ne olduğuna bir bakalım:

26 Nisan 1986 Cumartesi günü Dünya üzerinde bugüne kadar insan eliyle gerçekleştirilmiş en büyük felaket yaşandı.

Çernobil 1970’te açılan bir nükleer santraldi. Ukrayna’nın Kuzey bölgesinde, Kiev’e bağlı bir yerleşim biriminde bulunan bu santralde kaza günü dört reaktör aktifti. 25 Nisan günü, dördüncü reaktör rutin bir bakıma girdi. Teknisyenler olası bir güç kesintisine karşı bir deney yapmaya karar verdiler. 26 Nisan 01:23’te, deney için şartların oluştuğuna karar verildi ve düğmeye basıldı. Sonucu ise, günümüzde hala daha devam eden felaketin başlangıcı oldu.

  • Bilim insanlarına göre oradaki yerleşim bölgelerinin yaşanılabilir hale gelmesi için en az 900 yıl, tüm radyoaktif kalıntıların temizlenmesi için ise 48 bin yıl geçmesi gerekiyor.

Patlamanın hemen ardından 31 kişi öldü ancak bununla sınırlı kalmadı. Kayıtlara tüm ölümler geçmese de temizleme çalışmalarına katılanlardan bir yıl içinde dört bin insan  hayatını kaybetti.

 

Sovyetler Birliği, ilk günlerde felaketi açıklamadılar. Fakat Avrupa’daki radyasyon düzeyinde ciddi artış gözlemlenince SSCB açıklamada bulunarak diğer ülkelerden yardım istedi ve epey de eleştirilere maruz kaldı.

On binlerce kişinin hayatını karartan, yüz binlerce insanı ise dolaylı yollardan etkileyen bu kazanın faturası reaktör personeli mühendislere, teknikerlere kesilmiş olsa da; herkesin hemfikir olduğu konu Çernobil Nükleer Santrali’ndeki ciddi tasarımsal hataların, soğuk savaş döneminde içine girilen nükleer yarışta SSCB’nin agresif hamlelerinin olduğudur. Şimdi ise bu olay hakkındaki onlarca kitap arasından Andrew Leatherbarrow’un yazdığı “Çernobil 01:23:40” kitabına bakalım;

Kitap 2019 yılında basılmış çevirisini ise Kazım Mert Dalgıç yapmış. Çeviri olmasına rağmen anlatımda bir anlaşılmama söz konusu değil. Eğer bu olay hakkında temel bilginiz var ve daha bilimsel, detaylı kitaplar arıyorum diyorsanız bu kitap size oldukça basit gelebilir. Fakat konuya ve terimlere hakim olmayan birisi için genel hatlarıyla, oldukça açıklayıcı ve teknik terim az kullanılarak yazılmış bir kitap.

284 sayfalık kitapta kronolojik sırayla bölümlere ayrılmış. Yazarın aynı zamanda Çernobil’e bizzat gidip gördüklerini de aktarması anlatımı daha anlaşılır kılıyor. Kitap sonunda yazarın kendisinin çektiği fotoğraflar da bulunuyor. Bu fotoğrafları kitabı okumaya başlamadan önce gözden geçirmekte fayda var. Çernobil’de çekilmiş bin resimlik fotoğraf arşivine; https://goo.gl/uchbWp adresinden ulaşabiliyorsunuz.

Felaketin bilimsel yönünü okurken yazarın gezi anılarının olduğu ikinci kısım kitabı bölüyormuş gibi hissedilse de kitaptaki bilgilere katkısı olduğu muhakkak. Yazar bu araştırmalarını yaparken, aklında bu kitabı çıkarmak gibi bir düşüncesi olmadığı için öncelikle kendince derlediği bilgilerini internetten paylaşmış ve ısrar üzerine de kitap yazmaya karar vermiş, bu durumdan ötürü maalesef bazı bilgilerin kaynaklarını not almayı da unutmuş. Fakat kitabın sonunda edindiği kaynakların listesi çoğunlukta. Ayrıca kitabın başlarında Çernobil’den önce yapılan nükleer ile ilgili gelişmeler de yer alıyor. Yazar, radyasyona maruz kalan insanlara ne olduğundan, ne gibi rahatsızlıklar geçirdiklerinden de bahsetmiş.

Bilim insanları, yaklaşık 190 ton uranyum ve 1 ton plütonyumun hala santralin altında bulunduğuna işaret ediyor. Kitapta da sıkça bahsedilen Çernobil’in yakınındaki Pripyat şehrinde günümüzde ölçülen radyasyon düzeyi bile normalin çok üzerinde.

Yazar kitapta nükleer enerji konusundaki son durumu, kendi görüşlerini ve 2011’de yaşanan son nükleer facia olan Fukuşima’dan da bahsediyor. Kitabı okuduktan sonra beş bölümlük mini dizisini de izleyip okuduğunuz bilgileri görselleriyle pekiştirmenizi de tavsiye ederim.

Bir daha böyle bir felaket yaşamamak umuduyla, iyi okumalar dilerim.

 

Kaynakça: Çernobil 01:23:40,İndigo Yayıncılık

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Yazınca Hafifler: Günlük Tutmanın Psikolojik Gücü

Günlük tutmak duygusal yükleri hafifletir, farkındalığı artırır ve iyileşme sürecinde içsel bir dönüşüm sağlar; yazmak ruhu özgürleştirir.

Lady Bird Hangi Albümle Eşleşir?

Hayatta ne istediğimizi, kim olmak istediğimizi bulmak temalarıyla öne çıkan Lady Bird filmi hangi albümle eşleşir?

5 Maddede Cage the Elephant’ı Tanıyalım

Cage the Elephant, farklı türlerde birçok şarkı yaparak büyük beğeni toplamış başarılı bir grup.

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

Editor Picks