Senaristliğini Ziya Demirel ile birlikte Elif Nazlı Durlu‘nun yaptığı, yönetmen koltuğunda yine Elif Nazlı Durlu’nun olduğu Zuhal filmini Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali kapsamında izledik.
Zuhal rolünde Nihal Yalçın‘ı büyük bir beğeniyle izleme şansı bulduk. Kendisi Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştı. 2021 yapımı bu yerli yapımın süresi 1 saat 28 dakika kadar sürüyor. Seyirciyi üzmeyen süresi, filmin keyifli ilerleyişiyle kısa bir zaman dilimi haline geliyor.
Nihal Yalçın dışında kadroda yer alan isimler şöyle; Nur Sürer, Şebnem Sönmez, Fatih Al, Sadi Celil Cengiz, Sarp Aydınoğlu ve Muttalip Müjdeci.
Film yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olma özelliğini taşıyor. Buna rağmen hikayesi çok kuvvetli, mizahi açıdan etkili ve başarılı bir film izledik. Zuhal filminde oyunculuk ve görüntü yönetimi ses tasarımı kadar önem taşımıyor. Seyirciye sese dayalı bir hikaye sunuluyor. Zaten görüntü yönetiminin yetersiz kaldığı sahneler mevcut, buna kıyasla oyunculuk hiç azımsanmayacak şekilde yeterli gibi duruyor.
Nihal Yalçın’ın neredeyse tek mekanda geçen ve neredeyse tek başına devleştiği Zuhal filminin hikayesiyse oldukça metaforik öğeler taşıyor. Metaforlara aldanmayıp, sadece filmi izlemek bile seyir zevki açısından yeterli diyebiliriz.
Filmin konusuna gelirsek; sevgilisi Dubai’de iş seyahatinde olan bir kadının, yalnız başına yaşadığı evinde kedi sesi duymaya başlamasıyla uykusuz kalması, işinin sekteye uğraması, insanlarla arasının bozulması detaylandırılarak anlatılmış. Zuhal’in yaşadığı apartmanda kedi beslemenin yasak olması, buna rağmen neredeyse her gün farklı zaman dilimlerinde kedi sesi duyması ve kedinin varlığının peşine düşmesi 1.5 saat boyunca seyircinin de Zuhal’le birlikte çözmeye çalıştığı bir gizeme dönüşüyor.
Yönetmenin kendisinin de söylediği gibi; bu gerçek bir hikayeden beslenerek senaryolaştırılmış bir film ve belki de bir korku filmi bile olabilirdi.
Film tek bir hikayeyi anlatıyor gibi dursa da aslında çok katmanlı yapısıyla, eğer kelimelere biraz daha dikkat edilirse alt metninde farklı hikayeleri, farklı anlamları da içeriyor. Komşuluk ilişkilerinin genel olarak düşük olduğu bir apartmanda, Zuhal’in kimseyle iletişimde olmaması durumu kedi sesi duymaya başlamasıyla değişiyor. Apartmanda sesini duyduğu kediyi ararken, apartman sakinlerinin hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunuyor.
Kimsenin kedi sesi duymadığı bir apartmanda ısrarla bir kedinin sesini duyduğunu söyleyen o kişi olmak, çocukların bile alay konusu olmasına neden oluyor. Zuhal’in hiçbir iletişim ve ilişki kurmadığı komşularının kapılarını tek tek çalarak kediyi arama yolculuğu, bir bakıma kendini tanıma yolculuğu da sayılabilir.
Kedinin ve hatta kedi sesinin metafor olduğu, ama hikayesel metaforların da incelikle yakalandığı ve titizlikle çalışılmış bir film Zuhal. Yönetmen ve tüm ekibinin 4-5 yılını harcadığı ve tabiri caizse filme tüm sevgisini işlediği, hayatının aşkı olmak konusunda sınır tanımayan bir film.
Filmde Zuhal’in erkek arkadaşının fiziksel olarak hiç var olmayışına rağmen, sadece ses olarak yer alması da filmin hikayesi için tanıdık bir betimleme diyebiliriz.
Hiçbir yerde bulunamayan kedinin, kapı komşusunun her gün yatağın içine girip, yorganı tepesine kadar çekerek ağlarken çıkardığı sesler olduğuna Zuhal de seyirci de ikna oluyor. Ortada bir kedi yokmuş, ama Zuhal de aklını kaçırmıyormuş diye düşünürken, kediyi boş duran satılık evde duyduğunu iddia eden küçük bir kızın sesiyle hikayenin hala bitmediğine karar veriyoruz.
Evin duvarının görünmeyen tarafından gelen kedi sesi, ne yapacağını bilemeyen apartman sakinlerini ikiye ayırıyor. Duvarın yıkılıp kedinin çıkartılmasıyla, duvar yıkıldığında apartmandaki diğer evlere vereceği zararın arasında kalan insanlar, insanlık…
Ve kimseye aldırmayıp kediyi oradan çıkarmak için gecenin bir yarısı duvarı çekiçle paramparça eden Zuhal…
Zuhal filmi, orta üst sınıftan bir kadının zihninden akıp beyazperdeden zarifçe seyircinin kanına karışıyor. Zuhal mutlaka izlenmeli.
Yönetmeninin kadın olması, sinemanın kadınlarının başarılarına tanık olmak, güçlü ve eşit bir sinema söylemi için önemli bir detay olarak değerlendirilebilir. Yine yönetmen söyleminden hareketle, fonların ve genel kararların çoğunlukla erkekler tarafından alındığı ya da kadının yaşadığı zorlukları umursamayan hemcinslerine rağmen, sinemaya tutunmaya çalışan ve yaratmak için çabalayan kadınlar için pek çok sektörde olduğu gibi, sinema sektöründe de barınmak ve bir şeyler başarmak oldukça zor. Bunun değiştiği ve eşit bir konumda uğraş verilen günler görmek dileklerimizle…
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali 26 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda devam ediyor.




