Zeki Demirkubuz Filmografisi: Türk Sinemasının Aydınlık Yüzü

Feyza Bolat
Feyza Bolat
"yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan"
spot_img

Zeki Demirkubuz Türk Sinema tarihinin mihenk taşlarından birisi olarak yerini korumaktadır. 1990’lardan günümüze kadar, az sayıda ama oldukça etkili filmleri ile izleyiciye kendisini sunmuştur.

Demirkubuz, 1964 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Sinema hayatına Zeki Ökten’in asistanı olarak başlamış ve 1993 yılına kadar birçok yönetmene asistanlık yapmıştır. 2002 Cannes Film Festivali’nde Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış) bölümüne iki filmiyle katılarak, o güne kadar sadece İranlı yönetmen Mohsen Makhmalbaf’a ait olan bu başarıya ortak oldu.

Zeki Demirkubuz’un film yazma, yönetme, oyunculuk yapma serüveni ise 1994 yılında başladı. Filmin her aşamasında yer alan yönetmen ”….tek şansı olan sinema kişisel sinemadır.” ifadesini kullandı. Kullandığı bu ifade yönetmenin toplumsal ifadelerden kaçarak bireyselliğe yönelmesine, bireysel trajik karakterler yaratmasına sebep oldu. ‘Kişisel Sinema’ olgusu ile auteur yönetmen ifadesine yaklaşmaya başladı. Bireyselliği ele alan Demirkubuz, filmlerinde bireylerin yaşadığı sıkıntıları, hisleri, trajedileri ele aldı ve ortaya kusursuz karakterler çıkardı. Ancak karakterlerini mükemmelleştiren yönetmen, filmin bütünlüğünü sağlayan çekim teknikleri, ışık, kamera gibi etkenleri amatör olarak kullandı.

Zeki Demirkubuz Filmografisi 

                                   Dikkat! Bu yazı spoiler içermektedir.

C BLOK (1994)

”Hüzünlü bir şiir gibiydi her şey. Artık yavaş yavaş anımsıyordum. Günler geçiyordu. Bildiğim tek gerçek buydu. Şairin dediği gibi, kendimi ağır ve müşfik akan bir suyun koynuna bırakmış, gidiyordum.”

Zeki Demirkubuz’un ilk filmidir. Film, bir burjuva çifti olan Tülay-Selim ile alt sınıftan hizmetçi Aslı ve kapıcı Halet arasındaki ilişkileri ve bu ilişkilerdeki doyumsuzluğu, bir iç sıkışmasını anlatır. Tülay kapıcıyla, Selim de hizmetçiyle ilişkiye girer. Filmde Tülay karakterinin iç sıkıntıları ve yalnızlığını anlatmak için insansız, büyük bloklar kullanır. Diğer filmlerin aksine yoruma açık bir filmdir. Bu açıdan belirgin bir olay örgüsü yoktur ama yoğun hissedilen bir kıstırılmışlık hissi vardır. Filmin adını da bu duyguya gönderme olarak koyar. ‘C ‘ harfi Hapishaneler, koğuşlar, hastaneler gibi insan üzerine kapanan belirli ideolojik yaklaşımlarla baskı yapan mekanları temsil eder.

MASUMİYET (1997) 

“Oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte.”

Filmin ana karakterlerinden birisi olan Yusuf, hapishaneden çıkacağı gün dışarıda kimsesi olmadığını ileri sürerek çıkmak istemediğini ve hapishanede kalmak istediğini söyler. Ancak bu yönetim tarafından kabul edilmez ve Yusuf dışarı çıkar. Yusuf’un Orhan adında bir arkadaşı bir de yaraladığı dilsiz bir ablası vardır. Yusuf bunlar yerine İstanbul’a gitmek üzere yola çıkar. Yol üzerinde konakladığı bir kentte Bekir ve Uğur çifti ile tanışır. Şarkıcı ve fahişe olan Uğur’un Çilem adında dilsiz bir kızı vardır ve Zagor adında hapishanede olan birine aşıktır. Bekir ise Çilem ve Uğur’a kol kanat gerer ve aslında Uğur’a kör kütük aşıktır. Uğur Bekir’in aşkına asla karşılık vermez. Bir zaman sonra Bekir bu aşkın ağırlığına daha fazla dayanamaz ve intihar eder. Geride kalan Yusuf, Bekir’in yerini doldurarak Uğur ve Çilem’e kol kanat gerer ancak zaman geçtikçe o da Uğur’a kör kütük aşık olur. İlerleyen zamanlarda Uğur sevgilisi ile kaçar. Yusuf ise Çilem’i annesine götürmek için peşinden gider. Ancak yolda giderken Çilem’in gözünden Uğur ve Zagor’un bir çatışmada öldüğü haberi görülür ancak Yusuf bunu görmez. Yusuf Uğur’a ulaşamayınca Çilem ile birlikte İstanbul’daki arkadaşı Orhan’ın babasının evine gider ancak Orhan ölmüştür. Filmin başlarında yönetmen seyirciye Zagor’un fotoğrafını gösterir, filmin sonunda ise Orhan’ın resmini. Seyirci buradan Orhan ve Zagor’un aynı kişi olduğunu anlar ancak Yusuf bu bilgiye tesadüfen ulaşamamıştır.

Demirkubuz bu filmde kullandığı tüm karakterlere toplum tarafından kötü benimsenen  sıfatlar yüklemiştir. Fahişe olan Uğur, Pezevenk olan Bekir ve katil olan Yusuf gibi. Ancak yönetmen bu kötülükler silsilesinin içinde seyirciye masum bir aşkın hikayesini sunar. Karakterin tüm kötülüğünün altında masumiyet yatar ve bunu ‘aşk’ olgusu ile gösterir. Ancak ne kadar masum olursa olsun her aşk birbirini teğet geçer.

ÜÇÜNCÜ SAYFA (1999)

 

”Bu memlekette bir tek garibanlar hırsızdır.”

Filmde figüranlık yapan İsa ile kapıcı Meryem’in ilişkisi anlatılır. Borcu olduğu ve ev kirasını ödeyemediği için ilk önce kendisini öldürmeyi düşünen İsa daha sonra bir hışımla üst kata çıkar ve ev sahibini öldürür, bayılır. Uyandığında kendi evindedir. İsa baygınken Meryem onu gizlice kendi evine taşıdığını söyler. Meryem, İsa’ya her konuda yardım eder. Meryem iki çocuk annesi ve kocasından şiddet gören bir kadındır ancak İsa Meryem’e bu konuda yardım etmez. Meryem kocasından kurtulmak için planlar yapar ve bunu soğukkanlılıkla anlatır. Bir gün tesadüfen Meryem’in kocası öldürülür. İsa her şeyin yoluna girdiğini düşünür. Film çekimleri sırasında İstanbul’dan uzaklaşır ancak döndüğünde yol üzerinde Meryem ve öldürdüğü ev sahibinin oğlunu birlikte görür. Olayı kavrayamaz. Hesap sormak için Meryem’in evine girer. Meryem İsa’ya ev sahibiyle ve oğluyla ilişkisinin yıllardır sürdüğünü ve sonuna ev sahibini öldürmeye karar verdiğini ama bunu İsa’nın yaptığını anlatır. İsa bunları öğrendikten sonra kullanıldığını düşünür ve Meryem’i vurmak ister ancak kendisini öldürür.

Demirkubuz burada hem kendisi için hem de çocukları için iyi bir yaşam isteyen ve bunun içinde sınıf atlaması gerektiğini düşünen bir Meryem karakteri yaratmıştır. Meryem İsa’nın aksine merhamet taşır ve İsa’ya her konuda yardım eder. İsa ise Meryem’e kocasından dayak yediği sırada bile yardım etmemiştir. İsa sonuna kadar kendisini teslim edip güvendiği Meryem tarafından aldatılınca patlar ve onca şeye rağmen intihar etmeyen İsa aldatılınca intihar eder.

YAZGI (2001)

”Gençliğimde bir Fransız romanı okumuştum. Onun kahramanı gibisin.”

Yönetmen Albert Camus’un Yabancı adlı romanından esinlenerek bu filmi çekmiştir. Filmin karakteri olan Musa annesinin ölümüne tepki göstermez. İstemediği halde iş yerindeki bir kadınla evlenir ve işlemediği bir suçu üstüne alarak hapse girer. Yıllar sonra gerçek anlaşılınca Musa hapisten çıkar. Yönetmen bu filmde Yabancı’dan esinlenerek insan yazgısını ele almıştır. Yazgı, insanın karanlık yönü ve yaşamdaki anlamsızlıklar üzerine uzun diyaloglarla dolu bir filmdir.

İTİRAF (2001)

”Acı çekmek bir şey değil, ama neyin acısını çektiğini bilmemek kahrediyor insanı.”

Yönetmen bu filmde de C Bloktaki gibi burjuva bir çift olan Harun ve Nilgün’ün ilişkisini anlatır. Harun ve Nilgün’ün ilişkisi bir trajedi ve kısır döngü şeklinde ilerler. Harun eşinin kendisini aldattığından kuşkulanır. Nilgün’ün telefon konuşmasına tanık olur ve kuşkularının doğru olduğunu anlar. Harun bunu Nilgün’ün itiraf etmesini bekler. Ancak Nilgün ayrılmak istediğini inatla söylese de üçüncü bir kişinin varlığını itiraf etmez. Yönetmen film boyunca birbirine karşılıklı olarak zarar veren ve yıpratan bu ilişkinin çıkmaza girişini ve kendini tekrar ederek sürüklenişini seyirciye sunar.

BEKLEME ODASI (2003) 

”Başkalarıyla mutlu olan kadınlar bana kendimi hep kötü hissettirmiştir.”

Filmin ana karakteri Olan Ahmet Dostoyevski’nin ünlü romanı Suç ve Ceza’yı sinema filmine uyarlamak isteyen bir yönetmendir. Ancak baş kahramanı Raskolnikov’u canlandıracak birini bir türlü bulamaz. Karısını kaybetmeyi göze alan yönetmenin tek heyecanı evine giren hırsızdır. Bu hırsızı gördükten sonra başrolü vereceği kişi kafasında netleşir. Ancak bu hırsızı bir daha nerede bulacağını bilemez.

Demirkubuz’un bu filmi Dostoyevski’ye ithaf ettiği ‘Karanlık Üstüne Öyküler’ üçlemesinin son filmidir.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks