Zarafetin Büyüsüyle Bezenmiş Bir Dans: Bale

Nisa Tığ
Nisa Tığ
15 Mayıs 2000 tarihinde Eskişehir'de doğdu. Öğrenimini Kütahya' da stajyer doktor olarak sürdürüyor. Daha önce başka bir dergide sanat tarihi editörlüğü yapmıştır. Sanat tarihi alanında atölye eğitimlerinin yanı sıra Sanat tarihi Felsefesi ve Ortaçağ Tarihi alanında çalışmalarını sürdürmektedir.
spot_img
Editör:
Seval Hacoğlu
spot_img

İnsanlığın başlangıcıyla birlikte hayat bulan dansın kültürler arasında bulunmadığı yer ve zamana bugüne kadar hiç rastlanılmamıştır. Antik dönemde dans günlük yaşamın bir parçası olarak şarkı, müzik ve tiyatronun tamamlayıcısı sayılır hiç ayırılmazdı. Nitekim dans adımları anlamına gelen koreografi kelimesi ise eski Yunan dilindeki “XOPOC” (Horos; Dans ve korodan oluşan gösterisi) kelimesinden türemiştir.

Dans, yıllar boyunca insanları etkilemiş ve insanların içinde yer alan ritim duygusunu ortaya koymuş bir sanat olarak var olmuştur. Yüzyıllardır ritimler, melodiler hatta hisler bile hep değişime uğramıştır. Değişime uğramayan tek şey ise dansın sonsuzluğu olmuştur. Dansların içinde en zarif türlerden biri olarak bilinen ise baledir. Bu yazımızda da ünlü ressamların eserlerinde işledikleri bale teması ele alınacaktır. Keyifli okumalar!

Degas, Edgar. Ballet Rehearsal 1873/1st-art-gallery.com

Balenin Tarihçesi

Bale, ilk olarak Rönesans döneminde İtalya’da görülmektedir. Mim sanatçılarının Orta Çağ ve Rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur. O zamanlarda koreografik bir düzeni olmayan bale Dominic de Piacenza ve Antonio Cornazzo’nun ilk koreografik kompozisyon denemeleri ve adımlara isim vermeleriyle gelişmiş, bu noktada Fransızlar çok etkilenmiş ve bunun sonucunda bugünkü balenin ilk tohumları 1581’de Catherine de Medici‘nin “Beaujoyeux” adlı Le Ballet Comique de la Reine tarafından sahnelenen gösterisiyle atılmıştır.

Fransa’da IV. Henry tarafından desteklenen bale tüm Avrupa’ya, oradan da 16 ve 17. yüzyılın sonlarında Danimarka ve İsveç’e kadar yayılmıştır. Balenin altın çağı kendi de iyi bir dansçı olan XIV. Louis döneminde başlamıştır. Bu döneme kadar sadece halk kendince dans etmiştir. Balenin Altın Çağı’nın başladığı dönemlerde eş zamanlı olarak dans eğitimleri başlamış ve profesyonel dansçılar yetişmiştir. Ayrıca kostüm ve peruk konusunda bir hayli ilerleme sağlanmış, dans daha profesyonel ve estetik hale gelmiştir.

18. yüzyılda bale tamamen kendini opera sanatından soyutlayarak özgür bir sanat formuna kavuşmuştur. Bunun da tohumları George Noverre tarafından atılmış ve bugün sahnede gördüğümüz bale sanatı onun koyduğu kurallar üzerine kurulmuştur.

Tablolarına tamamen baleyi işlemeye çalışan en büyük iki sanatçı Edgar Degas ve Pierre Carrier Belleuse‘dir. Bu iki sanatçı yaptıkları tüm eserlerde büyük oranda balerinleri, dans odalarını ve vücut yapılarını işlemişlerdir.

“İnsanlar bana dans eden kızların ressamı diyor. Dansçılara olan büyük ilgimin, hareketi resmetmek ve güzel kıyafetleri boyamak olduğu hiç akıllarına gelmedi.”
-Edgar Degas

Edgar Degas’ın Eserleri

Foyer de danse à l’Opéra de la rue Le Peletier/Peletier Caddesinde Bale Salonu 1872

Degas, Edger. Peletier Caddesi’nde Bale Salonu. 1872 / istanbulsanatevi.com

Edgar Degas‘ın, Peletier Caddesinde Bale Salonu isimli bu eseri 1872 tarihli olup orijinali Musee d’Orsay Paris’te bulunmaktadır. Bu tabloda gösteri öncesi son prova yapılıyor ve balerinler akşam sahne alacaklar. Kırmızı barın üstünde esneme yapan balerinleri yanı sıra baş balerine son figürleri öğreten dans eğitmenini izleyen iki kız mevcut. Hepsinin belindeki kurdelenin farklı renkte olmasının nedeni ise sahnedeki yerleşimleri ve çıkış zamanlarının sıralamasıdır. Dans salonuna baktığımıza işlemelerin çok asil ve zarif gözüktüğü görülmektedir. Büyük bir kapı ve yanında boylamasına iki uzun sütun yer almaktadır.  Sağdaki sütun tarafında bir ayna bulunmakta ve beline mor kurdele takmış balerin kendini izlemektedir.

The Dance Class/Dans Sınıfı 1873

Degas, Edgar. The Dance Class. 1873
Degar, Edgar.The Dance Class. 1873 / istanbulsanatevi.com

Edgar Degas‘ın ün sahibi tablolarından biri olan “Dans Sınıfı” eserinde sahnedeki dinamizm hemen fark edilebiliyor. Çizilmiş sahne genel olarak incelendiğinde, balerinlerin kimi yorgunluktan yere oturmuş kimi yüzlerinde sıkkın bir ifade ile beklemekte. Resimde hemen izleyiciye yakın duran arkası dönük dansçı göze çarpıyor. Degas’ın çoğu resminde olduğu gibi bu eserinde de hemen izleyiciye yakın duran, arkası dönük dansçı dikkat çekiyor. Başına kırmızı çiçekli toka takmış, belinde yeşil bir kuşak ile bekleyen ve halen eğitmeni pür dikkat izleyen karakterin duruşu diğer balerinlerden farklı olduğuna işaret ediyor.

The Dance Class/Dans Sınıfı 1874

Degas,Edgar. The Dance Class. 1874 /pinterest.com

Degas’ın şu an Metropolitan Sanat Müzesi‘nde yer alan The Dance Class (1874) eseri bale provasında dansçıları resmettiği bir diğer tablosudur. Tablo da Fransız ünlü kareograf ve dans öğretmeni olan Jules Perrot‘un dans sınıfı olduğu biliniyor. Resim, açısı dolayısıyla izleyiciye biraz yukarıdan bakıyormuş hissi verir. Böylece geriye doğru odanın derinliğini kavramak mümkündür. Duvarda Rossini’nin Giyom Tell operasının afişi bulunur. Mekan, Opera’nın Le Peletier Rue’da bulunan eski binasıdır. Duvarın önünde sıralanmış olan dansçılar bitkin görünüyor. Kimi sırtını ovalıyor, kimi saçlarını, kıyafetlerini ayarlamakla meşgul. Balerinlerin bu davranışları, dersin sonlanmakta olduğunun bir ipucusu olabilir.

Paris Operası’nın sahne arkasına ve dans stüdyosuna bir arkadaşı vasıtasıyla düzenli olarak giden Degas, 1870’lerden ölümüne kadar tablolarında provada ya da dinlenme esnasında balerinler konusunu yorulmadan inceledi. Bale provasındaki dansçıları resmettiği ilk büyük ölçülü çalışması ise The Dance Class (1974) tablosu olmuştur. Eserin bir versiyonu da Paris Orsay Müzesi‘nde yer almaktadır.

The Star (Dance on the Stage)/Sahnedeki Dansçı

Degas,Edgar. Dancer on Stage. 1878 / istanbulsanatevi.com

Degas’ı sanatsal bir ilham kaynağı olarak baleye çeken muhtemelen hem klasik güzelliğe hem de modern gerçekçiliğe bakışını yansıtan bir dünya bulmasıydı. Balenin özündeki zarafet, renk ve hareket, Edgar Degas’ı, sanat yaşamı boyunca büyüledi. Dansçıların sahne performansından çok, özellikle eğitim ve provaları onun ilgi odağıydı. Resimlerinde bir köşede grup halinde çalışan, elbisesini düzelten, ayakkabısının bağcığına eğilen, kimisi kuğu gibi süzülen ve bu şekilde bir ritim ve harmoni etkisi uyandıran dansçı kızların, kalabalık içindeki bireyselliklerini, sınırlı dünyalarını yansıtmıştır.

Pierre Carrier Belleuse’nin Eserleri

The Dance Lesson/Dans Dersi

Belleuse, Pierre Carrier. The Dance Lesson. 1916. / istanbulsanatevi.com

Bu resimde bale gösterisinden önce dans eğitmeni, balerinlerin minik hareketlerine ve duruşlarına kadar her zerreyi ayarladığı görülüyor. Dans eğitmenine baktığımızda özenli ve şık giyinmiş bir beyefendi. Elinde tuttuğu kahverengi ince arşe, onların duruşunun eksik yerlerine dokunuyor. Dans odasının duvarları ve zemini hayli sade görünüyor. Burada değişikliği yansıtan, can veren detaylar ise balerinlerin görünümleri, etekleri ve saçları. Saçında örgü iki tane topuzu olan kız öğrenci soru sormak için duruşunu hiç bozmadan sadece boynunu eğiyor. Dans eğitmeni ise şu an ilgilendiği öğrencisine odaklanmış bir şekilde onu izliyor. İzlediği balerinin kostümünün üst kısmı diğerlerinin aksine pudra renginde. Yine saçına da aynı renkte kurdeleden taç takmış. Sağ bileğinde ise kırmızı bir bilezik mevcut.

The Dance Class/Dans Sınıfı

Belleuse, Pierre Carrier. The Dance Class / istanbulsanatevi.com

Bu resimde ise kadın eğitmenin, öğrencileri senkronize hareket etsinler ve dans ederken ahenk bozulmasın diye onları bar üstünde çalıştırdığı görülüyor. Üçü de sağ bacağını kaldırmış şekilde esniyorlar. Dans eğitmeni olan hanımefendi, 1900’lerin tarzını yansıtıyor. Siyah elbisesi ve saçındaki topuz ile tam bir hanımefendi olduğunu gösteriyor. Siyah, ince çubuğa yaslanmış vaziyette üç balerin öğrencisini izliyor. Saçına kırmızı kurdele takmış kahküllü balerinin kırmızı omuz işlemeleri mevcut. Resimde sadece bu balerinin yüzünü görebiliyoruz. Diğer iki balerin yüzlerini tam olarak duvara dönmüşler. Bale kostümleri ve ayakkabıları ile bir bütün oluşturmaya çalışıyorlar.

A Whisper of Love/Aşk Fısıltısı

Belleuse, Pierre Carrier. A whisper of Love. /pinterest.com

Pierre Carrier, bu tablosunda pembe kabarık özel dans kıyafetiyle zarif bir baş balerini resmetmiştir. Arkasında ise ciddiyetle duran dans hocası olduğunu düşünebileceğimiz bir karakter bulunuyor. Muhtemelen gösteriye başlamadan önce her şeyin kusursuz olması için her ayrıntı ince detayıyla hocası güzel balerine fısıldamaktadır. Pembe ve beyazın iç içe geçen yumuşak tonlaması ile seyirci daha çok etkilenmek istenildiği düşünülebilir.

Degas, 1860’ların sonuna doğru tarzını klasikten modern yaşama ait orijinal gözlemlere kaydırdı. Çalışan kadınları, kadın şapkacılarını, çamaşırhaneleri, atları ve jokeyleri sıkça resmeden ressam, en çok dans temalı resimleri ile tanınır. 1500’e yakın dansçı tasviri üretmiştir.

Ne yazık ki Degas’ın da Pierre’nin de dans temasıyla bezenmiş tablolarının tümü günümüze ulaşamamış, hâlâ gizemini korumaktadır.

İnsanlar var olduklarından itibaren onlarla birlikte dans da doğmuş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Zamanın, insanların ve çağın etkisiyle ritimleri, hızı, estetiği değişmiş fakat her zaman dönemini yansıtmıştır.


Kaynakça:

  • Kendall, Richard. (1996). Degas:Beyond Impressionism, 256-297.
  • Russell,Peter. (2016). Delphi Complete Works of Edgar Degas, 136-342.
  • Hargrove. (1977). The Life and Work of Albert Carrier-Belleuse,189-235.
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.