“Demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. Ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu…“(s.13)
Hakan Günday dizi ve film senaryosu, Türk romanı gibi birçok alanda kendini göstermiş bir yazardır. 2021 yılında, sekiz yıllık bir aradan sonra Zamir adlı romanını sevenleriyle buluşturur. Artık okuyucu, yazarın gerçeklerden yola çıkarak oluşturduğu bu başarılı distopyanın içinde kendisini kaybetmeye hazırdır.
Romanda, Palaz köyünde dünyaya gelen Zamir adlı bir çocuğun trajediyle başlayan yaşam öyküsü anlatılır. Günday bunu yaparken Zamir’in hayatına dokunan insanlarla, izlediği yol haritasıyla, seçtiği iş hayatıyla nasıl değiştiğini aktarmayı başarır. Savaşın yansımasını yalnız Zamir değil farklı karakterler üzerinden gösterilir. Bunu da romanı okuyanların tüylerini diken diken edecek gerçekliklerden bahsederek yapar. Bu kitabı okuduğumuzda görmezden geldiğimiz belki de unutma numarası yaptığımız o gerçekle yüzleştmekteyiz. Savaşın insanlar üzerindeki kalıcı etkisiyle. Aynı etkinin bu kitabı okuyan çoğu kişiye de yansıyacağına emininiz. Gelin dünyanın her yerinde insanlığın gerçeği olan ve bizim de görmezden gelmek için çabaladığımız o gerçekle yüzleşelim. Savaşın insanların üzerindeki o yıkıcı etkisiyle…
İnsanın Karakterine Yansıyan En Gerçek Unsur: Savaş
Zamir’in savaşla başlayan öyküsünün savaşla devam ettiği görülür. Zamir’in savaşla gözlerini açtığı bu hayata tutunmak için farklı bir yol seçtiğini görürüz. Savaşın etkisinden asla kurtulamayan hatta her gün aynayla karşılaşarak savaşın derin izini yüzünde sürekli görmek zorunda kalan bir karakter okuruz. Zamir’in bu yarayla yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceği her fırsatta yazar tarafından bizlere hatırlatılır. Parçalanmış bir yüzle yaşamanın acı verici olduğu Zamir karakterinin bu tercihinden de anlaşılır. Ağlayamaz, gülemez yani onu diğer insanlar gibi yaşamasını sağlayacak, basit denilebilecek eylemleri dahi gerçekleştiremez.
Fiziki görüntüsüyle diğer insanlardan tarafından ötekileştirilmiştir. Savaşın baş kahramanımıza yansıyan etkisi bununla sınırlı kalmaz. Henüz altı, yedi yaşlarındayken kameralar karşısında yalan söylemek için eğitilen Zamir, Birinci Dünya Barış Vakfı‘nda çalışmaya başladığı süreçle de savaşın etkisinden kurtulamadığını bizlere gösterir. Öyle ki yetişkin bir birey olarak sunuculuk yaptığı zamanda, sulh sağlamak amacıyla yalanlar söylemeye devam eder. Bunun sonucunda da empati yeteneğini kaybettiği görülür. Kısacası onu insan yapan insani duygularından nasıl soyutlandığı fark edilir. Elinde olmadan gerçekleşen fiziki kusurları sebebiyle ötekileştirilen Zamir, yıllar geçtikçe bunu karakter yapısına istemeden de olsa yansıtmıştır. Hatta öyle ki dünyada savaş isteyen toplulukları barıştırma fikrinin de bu fiziki kusurdan geldiği görülür.
“Barış için bir vakıf, Zamir’in ilgisini çekmişti. Özellikle de insanları barıştırma fikri… Belki de kendisiyle hiç barışamadığı için…” (s.353).
Bir Tekne Üstünde Yaşam Mücadelesi
Zamir, onu El-Aman kampından kurtaran All for All derneği tarafından yönlendirildiği dönemlerde Ejaz ile tanışır. Ejaz, Türkiye’den Yunanistan’a köhne bir tekne ile göçerken, tekne batmış ve o tek kurtarılan bir çocuktur. Bu sayede adını duyurmuş ve Zamir gibi seyirciler karşısına çıkarılmıştır. Ejaz da Zamir gibi savaşın etkisini daima üzerinde taşımıştır. Ejaz altı yedi yaşlarındayken mültecilerin taşındığı teknede tek can yeleğini giyen ve tekneyi süren kişidir. Teknedeki kılavuz işlevini gören Ejaz, onca insanın ölümünden sorumlu olmamak için susmuş ve etrafındaki yalanlarla kurulu dünyaya ses çıkarmamak zorunda kalmıştır.
İsmi, ailesi hatta tekneden kurtarılması bile yalan üzerine kuruluyken kendisinin de yalanlar söylemesi gerektiğini düşünür. Çocuk yaşta yaptığı resimlerde batan tekne, ölen insanlar ve can yeleği giyen kendisini çizmesinin sebebi sustuğu gerçekleri ancak resimlerle haykırabilmesinden kaynaklanır. Savaş şekilleri, milletleri, insanları değişse bile acı hatırasının aynı kaldığını en büyük kanıtıdır Ejaz.
İyilik İçin Çıkılan Yolda Kötülüklerin Görmezden Gelinişi

Hepimiz bir iyilik yapmak adına yani zor durumda olan birine yardım etmek, kurtarılmayı bekleyen birine hızlı ulaşmak için birtakım kötülüklerin yapılmasını meşrulaştırmışızdır. All for All için çalışan Jacinta da bunu yapmıştır. Daha doğrusu yapmak zorunda kalmıştır. Jacinta, Zamir ile birlikte yıllarca yaşayan, onu eğiten bir çalışandır. Jacinta, El-Aman mülteci kampında insanların hayatlarına dokunan, onlara yardım malzemelerini ulaştıran; tek gayesi zor durumda olanların yardımına koşmak olan biri olarak anlatılır. Fakat All for All’da çalıştığı müddet boyunca, çocuk kayıplarına, Zamir yoluyla insanların duygularını sömürmelerine sessiz kalmayı seçen bir karakter halini alır. Savaşın içinde yer alıp savaş mağdurlarına yardım ederken kendini bir anda bambaşka bir karaktere dönüşmüş halde bulur.
Zamir’in de uzun süre bunu yaptığı görülür. Fakat artık bu görmezden gelme, kendini kabullenmemeye, savaş ve barış arasında arabuluculuk yapmaktan (!), bir şeylerin değişmesi için beklemekten sıkılır. Onu harekete geçirecek olan duygu da yaşanılan olayları değiştirme isteğidir. Zamir’in, her ne kadar çokça olumsuzlukla baş etmek zorunda kalsa da içinde bir yerlerde barındırdığı dünyayı değiştirme umudunu farkında olmadan gizli tuttuğu görülür. Yeni bin yıla girerken herkesin kendi hayatında değişiklik yapmasını anlamsız bulan Zamir; zamanın bir şeyleri değiştirmediğini acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Ümidinin beslendiği fikir de buradan gelir:
“Kararımı vermiştim. Dünyayı zaman değil ben değiştirecektim” (s.350).
Dünyayı değiştirmek için yapması gereken şeyin ise baştan başlamak olduğunu onu eğiten Cengâver’den alır:
“Çünkü barış dediğin, baştan başlamaktır. En baştan. Yeniden.” (s.354).
Artık Zamir için hareket etme vaktidir. Zamir hayatına savaşın getirdiği bir şarapnel parçasıyla başlamış ve yaşamının her anında da bu şarapnel parçasının izini taşımak zorunda kalmıştır. Ama dünyayı değiştirme ve barışı sağlamanın da yine bir şarapnel parçasıyla gerçekleşeceğini romanın sonlarına doğru kavradığı anlaşılır. Ne demişti Günday romana başlarken:
“Demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. Ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu…” (s.13)
Kaynakça
Günday, Hakan. Zamir. İstanbul: Doğan Yayınları, 2021.