Yüzyıllık Yalnızlık Kitabına Alternatif Sonlar

Özge Nur Botan
Özge Nur Botan
İstanbul Üniversitesi (1453)- Philosophy& Literature (Felsefe - Türk Dili ve Edebiyatı) "Verba volant, scripta manent."(Söz uçar,yazı kalır.)
spot_img
Editör:
İclal Yaka
spot_img

MacondoGabriel García Márquez’in kelimelerle ördüğü, zamanın ve yalnızlığın eşsiz kasabası. Márquez’in kaderci kapanışına karşı Yüzyıllık Yalnızlık için umut, döngünün kırılması ve kolektif belleğin kalıcılığı gibi farklı yönelimlerle alternatif sonlar hayal edilebilir. Peki, tüm o büyülü döngü ve kuşakların trajedisi başka bir şekilde sona erseydi? Aureliano’nun el yazmaları farklı bir yöne akıp tarih başka bir yol seçseydi? Bu yazıda, Yüzyıllık Yalnızlık’ın kaderine yeni kapılar açıyor, karakterlerin ve kasabanın üzerinde dolaşan yalnızlık gölgesini kıracak alternatif sonları keşfe çıkıyoruz. Ursula’nın koruyucu ruhunun sessiz ama güçlü dönüşünden yalnızlığın toplu bir yalnızlığa dönüştüğü sahnelere, yeni kuşağın umutla doğuşuna kadar, Macondo’yu, diğer bakıma Márquez’in çocukluk efsanesini yeniden yazıyoruz.

1. Yeni Kuşağın Doğuşu

cottanara.blogspot.com

Aureliano Babilonia, el yazmalarını çözerken geçmişin izi olduğunu bir yandan bilir bir yandan da geleceği yazdığını fark eder. O anda, Melquiades’in gölgesi ortaya çıkar ve ona kaderi yeniden yazma şansı verir. Bu alternatifte Aureliano, tarih döngüsünü artık tersine çevirir. Karıncalar yeni doğan çocuğu yutmaz, aksine onu Macondo’nun yeni umudu kılar. Böylece soy, yalnızlık yerine bir dirilişle son bulur.

Aureliano, Melquiades’in el yazmalarını okudukça her kelimenin geçmiş kuşakların acısıyla birlikte başka olasılıklar barındırdığını da hatırlar. Karıncaların yeni doğanları yutmak için gelmesi yerine Aureliano’nun yeniden yazdığı satırlarla o lanet kırılır. Kasaba, yıllarca süren yalnızlığın ağırlığından sıyrılıp ilk kez yeni bir nefes alır. İnsanlar, korkularının esiri olmaktan kurtulur böylece, acılar hafifler. Aureliano, yazının gücüyle yalnızca kendi soyunu değil, Macondo’nun ruhunu da diriltir. Eski lanet artık bir hatıra olarak kalır. Onun yerine, cesaretle bağ kurmanın, hatalarıyla yüzleşmenin ve umudu yeniden yeşertmenin yolu açılır. Kasabanın sokaklarında, çocukların kahkahaları yankılanırken portakal ağaçları yeniden çiçek açar. Macondo artık bir dirilişin simgesidir. Aureliano, kalemini masadan kaldırdığında, yazdıklarının gelecek kuşaklara aktarılan bir yaşam reçetesi olduğunu bilir içten içe.

2. Macondo’nun Sessiz Kurtuluşu

milliyet.com

Diğer bir alternatif sondaysa kasaba kitaptaki sonla büyük bir fırtınayla yok olmak yerine, zamanın içinde yavaşça çözülür. İnsanlar birer birer Macondo’yu terk eder. Fakat geriye kalan birkaç kişi, Ursula’nın ruhunu hâlâ taşıyan kadınlar, bahçelerde yeniden portakal ağaçları eker. Bu son, köklerinden kopmayan bir direncin simgesidir âdeta. Macondo artık toprağıyla var olan sessiz bir kasaba olur. Geriye kalanlar ise, Ursula’nın ruhunu hâlâ taşımakta olan kadınlar olur. Zaten Ursula’yı yaşatmamak mümkün mü? Onlar, eski gelenekleri ve aile bağlarını unutmayarak toprağı kazan kadınlar. Ağaçların dalları, rüzgarın hafifçe salladığı yapraklar, geçmişin hatıralarını ve kaybolmuş sevinçleri hatırlatan bir sessizliğe dönüşür. Kasabanın boş sokaklarında ölümün sessizliği yerine yaşamın o sabırlı direnci kalır. Zamanla Macondo, efsaneler arasında bir mit olmaktan çıkıp, toprağıyla, kökleriyle var olan sessiz bir kasaba hâline gelir.

3. Yalnızlığın Evrimi

oggito.com

Aureliano Babilonia, Melquiades’in yazmalarını çözerek, ailenin kaderinin baştan sona önceden yazılmış olduğunu, her kuşağın yalnızlık, saplantı ve tekrar eden hatalarla örülü bir döngü yaşadığını anlar. Alternatif sonumuzda ise Aureliano, soyunun lanetini öğrendiğinde umutsuzluğa kapılmaz. Tam tersine, tüm hikâyeyi Macondo’nun duvarlarına işleyen bir kitap sayfasına dönüştürür. Kasaba yok olsa bile bu yazılar kalır ve uzak diyarlardan gelen yabancılar, bu taşlarda başka bir halkın acılarını okur. Yalnızlık böylece insanlığın ortak hafızasına bağlanır. Aureliano Babilonia, el yazmalarını çözdükçe soyunun yalnızlığının aslında sağlam bir hikâyeye hatta bir öğretiye bağlı olduğunu fark eder. Yazdıkça okumanın değeri de ortaya çıkar her zaman. Eğer yazmazsak, okuyacak bir şey de kalmaz.

Diğer kuşaklar bu hikâyeyi yaşayıp tükettiği için bu yazma ve üretme hissini yaşamamışlardı. Tam da bu yüzden hikâyenin sonunda her şey yok olup gitmişti. Aureliano cümlelerini kapı pervazlarına, pencerelerin kenarlarına, terk edilmiş dükkanların tahtalarına işledi. Yalnızlıklarını, aşklarındaki yanılgıları, kurdukları hayalleri, yıkılan umutları bir bir kaydetti. Yazdıkça kasabanın yüzeyi, yaşayan bir kitaba dönüştü. Macondo sonunda yıkılsa da yazılar kaldı ve yalnızlık artık yok oluşun başka adı değildi. Tam tersine, insanı birbirine bağlayan, sınırları aşan bir ortak hatıraya dönüşmüştü. Herkes Macondo’nun hikâyesinde kendi acısını, kendi özlemini, kendi kırılmışlığını buldu.

4. Zaman Çemberinin Kırılması

amazon.com

Romanda zaman sürekli döngüsel bir akışla tasvir edilir. Zamanın bu döngüselliğinde geçmişin geleceğe, geleceğin geçmişe karışması, hataların sürekli yinelenmesi romanın ruhunu taşıyan en önemli temadır. Aureliano, Melquiades’in yazmalarını çözdüğünde şunu fark etmişti: Yazmalar yalnızca geçmişi anlatmaz, geleceği de belirlemez, asıl işlevi uyarıdır. Yani kehanet, gerçekleşmesi zorunlu bir yazgı ve kader yerine, tekrar eden hataları görüp onlardan ders çıkarma fırsatıdır.

Alternatif bir evrende ise o döngüsellik artık son bulur. Soyunun lanetini öğrenince de bir farkındalıkla Ursula ile ilişkisinin felaketle biteceğini de kavrar. Ama yazgıyı zorla yaşamaya devam etmek yerine geri adım atar. Aşk acısına rağmen, bu yanlışın sonu getireceğini bilerek Ursula’dan uzaklaşır. Bu karar, Buendia’ların kuşaklar boyunca süren döngüsel yalnızlığını kıran ilk bilinçli tercihtir. Ursula ise başka bir kasabaya göç eder, orada hayatını sürdürür. Aureliano ise Macondo’da kalır ve yazmaları tamamen çözdükten sonra fark eder ki Macondo’yu yok eden şey aslında dışarıdan gelen, insanların kendi körlüğü, gururu ve yalnızlığına saplanmalarıdır.

Sonunda Aureliano yazmaları yakmaz, onları Macondo’nun meydanında halka okur. İnsanlar kendi geçmişlerini, hatalarını ve tekrar eden bilinmezlikleri öğrenince, kasaba bir yok oluşa sürüklenen yer olmaktan çıkar. Böylece Macondo, farkındalıkla dönüşür, küçülür, sadeleşir ama orada yaşam devam eder. Son satırda kitap aslında Márquez’in kaleminde “Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkum edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olmazdı, diye sonlanırken, alternatif sonda “Zaman, aynı hataları yeniden yaşamamak için daireler yerine ileriye doğru açılan yollar çizebilir.” diyerek noktalanabilir.

5. Ve Doyumsuz Son: Ursula’nın Sessizliği

nrk.no

Romanın en güçlü figürlerinden Ursula, ölümünden sonra Macondo’nun üzerine koruyucu bir ruh olarak geri döner kitapta. Küçülüp neredeyse görünmez biri olarak. Başka bir sondaysa Ursula öldüğü için geri dönmez ve kasabayı ayakta tutan görünmez bağ da kopar. Bu demek ki Macondo’nun sonu, büyülü bir yok oluş yerine sessiz bir çürüme ve unutulma ile gelir.

Varsayımımıza göre Aureliano Babilonia’nın yazmaları çözmesiyle birlikte, Buendia soyunun kaderi tamamlanır. Ama bu defa gökten inen bir rüzgarla kasaba silinmez. Macondo, büyük bir fırtına yerine unutulmanın yavaş ve ağır toprağıyla yok olur. İnsanlar kasabadan göçer, hatıralar unutulur, evler çöker. Ursula’nın geri dönmeyen ruhu, Macondo’nun kalbinden en küçük kıvılcımı da söndürür. Onun ölümüyle birlikte evin avlusuna, ilk kez geri dönmeyecek bir sessizlik çöker. Daha önce Arcadio Buendia’nın deliliği, Amaranta’nın takıntıları, Rebeca’nın inzivası hep Ursula’nın direnciyle dengelenmişti. Oysa şimdi her birey kendi yalnızlığının ağırlığı altında ezilmeye mahkum artık. Böyle Ursula’sız, ümitsiz bir son sizce de Yüzyıllık Yalnızlık hüznüne çok yakışmaz mıydı?

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.