Aylak Adam, 1959 yılında Yusuf Atılgan‘ın ilk romanı olarak okuyucusuyla buluşur. Romanda tüm değerlerini yitiren, kurtuluşun gerçek sevgiden geçtiğine inanan C.’nin arayışlarını okurken altını çizdiğimiz cümleleri sizler için derledik!

- Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi. (s.13)
- Önlerde bir yere oturur, yanağı avcuna dayalı filmi seyreder, tam beni düşünmesini istediğim zaman beni düşünürdü. (s. 13)
- Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu? (s. 16)
4. Doğru, hep başkayız. Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. Her şey bizim çevremizde dönüyor… (s. 20)
5. Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı. (s. 31)
6. Artık dış dünyanın sesleri duyulmuyor. Her şey kendi içinde oluyor. Bir gün bu ışıklı kıyıda, pırıl pırıl kumların üstünde durmuş muydu? Ya bu tanıyamadığı, sokaklarında güleç yüzlü insanlar dolaşan şehir nerde? Sonra yine o pırıl pırıl kıyı… Arkasından biri, ‘Ben de varım’ diyor. Ah, o birisi… (s.47)
7. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız? (s. 49)
8. Yoksa, dünyada olmayanı mı arıyordu? (s. 51)
9. Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak! (s. 52)
10. Ne öğrettim ona? Dünyada tanımadığı bir deli daha olduğunu. (s. 56)
11. Şehrin en gürültülü yerindeydi. Denizin üstü bile doluydu. Ama okumaya başlayınca duymadı. (s. 73)
12. Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor. (s. 76)
13. Bereket arada seni düşündükçe içimin ısınması var. (s. 89)
14. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu? (s. 89)
15. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem. (s. 95)
16. İnsan geçmiş bir olayı kafasından kazıyıp attığını sanıyor. Değil. Tortuya benzer bir kalıntı var. (s. 97)
17. Yalnız birbirlerine sarılıp gözlerini yumduklarında, çözümlenemeyecek bir sorunları kalmıyordu. (s. 99)
18. Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir. Bir de deliler… (s. 123)
19. Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı. (s. 123)
20. Dünyanın şakırtılı yıkanışına karışmanın sevinci içinde yavaş yürüyordu. Savrulan iri damlalar yüzüne çarptıkça daha istiyordu. Bu yürek büyütücü sevinç var olmanın, yaşamanın sevinciydi; biliyordu. (s. 127)
21. İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları “kişi”yi anlatırlar. (s. 154)
22. Kalkar, sokağa çıkardım. Soğuk, eğri büğrü, insansız sokaklar! Sürü sahiplerinin, bakkalların, kasapların, memurların uyuduğu evler! Aralarında ben! Yapayalnız, iğreti. (s. 155)
23. Huzurunu yaşadığı günde bulamayan insana kurtuluş yoktu. (s. 175)
24. Olanla yetinerek, aramadan, düşünmeden yaşanılsın diye yaratılmış bir dünyada yalnızdı. (s. 187)
25. Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi. (s. 190)
26. Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı. (s. 190)
Atılgan, Yusuf. Aylak Adam. İstanbul: Can Yayınları, 2020.


