You’re Losing Me’den So Long, London’a: Geç Edilmiş Veda

Editör:
Zeynep Kezer

Yazı İçindekiler [hide]

Taylor Swift‘in The Tortured Poets Department adlı albümünün 5. şarkısı olan ve dinleyicileri hüzne boğan “So Long, London” şarkısı, aslında sıradan bir veda şarkısı değil. Neden mi?

Bu vedaya çok önceden; “You’re Losing Me” şarkısıyla hazırlanan anlatıcımız, her şeyin sinyalini You’re Losing Me şarkısına gizlemişti aslında. “So Long, London” şarkısıyla da somut bir vedaya şahit olduk.

Beni Kaybediyorsun

How long could we be a sad song?
(Daha ne kadar hüzünlü bir şarkı olabiliriz?)
‘Til we were too far gone to bring back to life?
(Hayatımıza geri dönmek için çok geç olana kadar mı?)

İçinde bulunduğu ilişkiyi, insanın ruhunu rahatsız eden ve nefes almayı zorlaştıran bir duyguya benzeterek bu durumu notalarla bize hissettiren sanatçımız, bu şarkıyla bir vedanın gerekliliğini dile getiriyor. Ancak bu vedayı edecek cesarette de değil aslında. Hâlâ bir şeylerin çözümünü, eskiye dönebilmenin yollarını arıyor.

We tought a cure would come through in time, now I fear it wont’t
(Zamanla bir çaresi bulunur sanmıştık, korkarım ki o da bulunmayacak)

İlişkinin son demlerini yaşadığını ve bu ilişkinin artık kendine zarar verdiğinin farkında olan anlatıcımız, kendi içinde kaldığı ikilemi yansıtıyor dinleyicilere.

Taylor Swift The Tortured Poets Department Fotoğraf Çekiminden Taylor Swift Wiki

Do I throw out everything we built or keep it?
(Kendi elimizle kurduğumuz her şeyi bir kenara atayım mı yoksa tutayım mı?)

Partnerinin davranışlarından sıkılan ve çabasını göremeyen Swift, kendi çabalarının içinde boğulduğunu dile getiriyor bize. Bunun sonucunda da artık kalbinin durma noktasına geldiğini, tükendiğini ve kalbinin artık partneri için atmayacağını dile getiriyor. Çünkü ilişki içinde partnerine pek çok sinyal vermiş ancak hiçbir karşılık alamamış ve çaba görememiş. İlişkideki yalnızlığı tatmış ve yorgun düşmüş.

Stop, you’re losin’ me
(Dur, beni kaybediyorsun)
I can’t find a pulse
(Nabzımı bulamıyorum)
My heart won’t start anymore for you
(Kalbim yeniden senin için atmaya başlamayacak)

Tüm bu hislerine rağmen istediği vedayı edemiyor anlatıcımız şarkıda. İsyanını dile getiriyor, hayal kırıklıklarını yansıtıyor ancak veda edemiyor. Çabalaması için partnerine yalvarıyor ancak ondan gidemiyor.

Şarkının başından sonuna Taylor Swift‘in kendi kalp atışını duyuyoruz. Ancak şarkının son kısmında “Kalbim yeniden senin için başlamayacak.” demeden hemen önce önce kalp atışı duruyor.

Tüm bunların yanında albüme bu şarkıyı almayan Swift, Midnights albümünde yer alan “Lavender Haze” şarkısını da single yaparak aslında ilişkide tek başına olduğunu ve ilişki için çabalayıp gitmek istediğini de sezdirdi âdeta.

Elveda, Londra

So long, London
(Elveda, Londra)You’ll find someone
(Birini bulacaksın)

Artık edilmesi gereken vedanın bu şarkıyla yerine ulaştığını görüyoruz. Önceki şarkıda yaptığı tüm fedakârlıkları yeniden anlatan ve bunları tekrar yapmayacağını söyleyen Swift, aslında yapsa da bir sonuca ulaşamayacağını anlatıyor şarkının başında.

Pulled him in tighter each time he was drifting away
(Her uzaklaştığında onu daha da sıkı çektim)
My spine split from carrying us up the hill
(Bizi tepeye taşımaktan omurgam yarıldı)
Wet through my clothes, weary bones caught the chill
(Giysilerim ıslandı, yorgun kemiklerim soğuğa yakalandı)
I stopped trying to make him laugh
(Onu güldürmeyi bıraktım)

Önceki şarkıda partnerine “Kalbim yeniden senin için atmaya başlamayacak.” diyerek yalvaran ve onu uyaran anlatıcımız bu kez, kalbinin durduğunu ve çalıştırmanın bir faydası olmayacağını söylüyor. Çünkü artık bu şarkıyla cesaretini toplayıp veda edebiliyor.

I stopped CPR, after all it’s no use
(Kalp masajını durdurdum, sonuçta işe yaramıyor)
The spirit was gone, we would never come to
(Ruh gitmişti, bir daha asla kendimize gelemezdik)

İlişkinin sonunu, sadakatsizliğe dayandırmıyor Swift. Çabasızlık ve partnerinin içsel sorunlarına değiniyor. Partnerini iyileştirme çabaları karşılıksız kalıyor Taylor’ın. Her şey için vazgeçtiğinde de suçlanıyor.

And you say I abondoned the ship
(Ve sen gemiyi terk ettiğimi söylüyorsun)
But I was going down with it
(Ama ben onunla beraber batıyordum)

İlişki içindeki yerinden emin olamayan anlatıcımız, her gün kaybetme korkusuyla boğuştuğunu dile getiriyor. Partnerinin ruh hali, ilişkinin merkezine yerleşmiş ve sanatçımız “Ne zaman gidecek?” korkusuyla bir bunalıma sürüklenmiş. Bunun sonucunda da bu vedayı göze alabilmiş aslında.

My friends said it isn’t right to be scared
(Arkadaşlarım korkmamın doğru olmadığını söylediler)Every day of a love affair
(Her gün eski bir aşk)Every breath feels like rarest air
(Her gün nadir bir hava gibi)When you’re not sure if he wants to be there
(Orada olmak istiyor mu emin olmadığın zaman)

Ettiği vedayı, adeta özgürlüğünün kapılarını açan bir anahtar gibi görüyor Taylor. Ancak bunu tamamen gittiğinde fark ediyor aslında. Ancak yine de geçmişindeki hâlini ve ilişkisini özlüyor. Partnerinin ona verdiği sözleri hatırlatıyor ama yine de onun dengesiz ruh hallerinin bu aşkın sonu olduğunu sezdiriyor dinleyicilere.

Taylor Swift Tortured Poets Department Fotoğraf Çekiminden Taylor Swift Wiki

Şarkıda bir şehre veda eden anlatıcımız, o şehri bir sembol olarak kullanıyor. Partneriyle beraber orada yaşayan, pek çok anıya ev sahipliği yapan Londra’ya veda ederek ilişkinin bütün izlerini silmek istiyor. Ancak bu şehri çok sevdiğini ve veda etmenin zorunlu olduğunun kızgınlığını da dile getiriyor. Kendini bir anlığına “o” kişi gibi hissetse de “o” olmadığını kabulleniyor şarkının sonunda. Ve çok önceden edilmesi gereken vedayı ediyor Taylor Swift.

I’m just mad as hell cause I loved this place
(Deli gibi kızgınım çünkü burayı çok sevmiştim)
For so long, London
(Çok uzun zaman, Londra)
Had a good run
(İyi zaman geçirdim)
A moment of warm sun
(Bir anlık sıcak güneş)
But I’m not the one
(Ama o kişi ben değilim)

Gaye Nur Karabay
Gaye Nur Karabay
"yaşadım" diyebilmen için

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Asch’in Uyum Deneyi: Göz Göre Göre Yanlışı Seçer miydin?

Solomon Asch'in uyum deneyi, bireylerin grup karşısında özgür düşünebilme yeteneğini sorgulayarak sosyal baskının gücünü gözler önüne sermektedir.

Oidipus Sendromu ile Psikoseksüel Bir Yolculuk: Kader mi Arzu mu?

Oidipus sendromu, yasak arzular ile kimlik oluşumu arasındaki ilişkiyi Freud’dan Lacan’a uzanan bilinçdışı bir yolculukla açıklar.

Single White Female(1992) Film İncelemesi: Kadın Kimliği ve Psikolojik Gerilim

Schroeder'in filmi; kadın kimliğinin inşası, ideal benlik, aitlik kavramı, bastırılmış duygulaların saldırganlığı ve en sonunda gölgeyle yüzleşme gibi temalar üzerinden ilerleyen çarpıcı bir psikolojik portre sunar.

İstanbul Mimarisi: Frej Apartmanı

Art Nouveau mimarisi, zengin tarihi ve trajik hikayesiyle Pera’nın çok kültürlü dokusunu yansıtan ve yaşatan Frej Apartmanı’nı keşfe çıkıyoruz.

Kültürlerden Esintiler: Peru’nun Dokuma Mirası

And Dağları’nın etekleri Peru’da sürdürülen dokumacılık geleneği ve yıllar içinde gelişimi.

Wings of Desire: Tarihin Nabzının Attığı Yer Berlin

Wings of Desire filminde Berlin, sahnelerin yaşandığı bir ortam olmaktan ziyade hareket eden, neredeyse ekranlardan izleyiciye fısıldayan bir baş karakterdir.

Kültürlerden Esintiler: Hindistan’dan Sari Kültürü

Sari, geçmişten günümüze Hint kadınların kimliğini, zevkini ve zarafetini tek bir kumaşta buluşturan kültürün canlı bir temsilidir.

Sosyal Medyada Cinsiyetçi Stereotiplerin Yayılması: Paylaştıkça Büyüyen Kalıplar

Sosyal medya, cinsiyetçi kalıpları yaygınlaştırıyor; kullanıcılar bu normları sorgulamak yerine yeniden üretiyor.

Bitki Yetiştirmek, Mekânı Canlandırmaktan Fazlası mıdır?

Bitki yetiştirmek; estetik bir eylemden öte, politik, etik ve varoluşsal anlamlar taşıyabilir.

Ostrogot Krallığı: Roma Kartalı’nın Küllerinden Doğan İtalya

Hunların gölgesinden çıkarak Roma tahtına oturdular… Ostrogotların yükseliş ve düşüş hikayesini birlikte keşfedelim.

Editor Picks