Derin, sessiz, iyi böylece
Güz, ölülerini bırakan kuşlar
Yer kalmadı acıya ülkemizde
Derin, sessiz, iyi böylece
Gün ortası alacakaranlık bakışlar.
Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz
Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün meduzalar
Asar söylediklerimizi çeker gideriz
Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz
Kıyısında camların bozbulanık rakılar.
Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla
Yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer
Sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter
Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur
Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler.
Medusa Hikayesi
Edip Cansever in o güzel şiirinin detaylarına geçmeden önce Medusa efsanesine bir göz atalım:
Medusa, o kadar güzeldir ki tanrıçaların kıskançlığını üzerinde toplamış, tanrıları da peşinde koşturmuştur. Tanrıça Athena ( Zeus’un en çok sevdiği kızı) onu çok kıskanmaktadır. Denizlerin tanrısı Poseidon ise Medusa’ya aşıktır. Bir gün Athena’nın tapınağında Medusa’yla zorla beraber olur.
Medusa’yı zaten kıskanan Athena, Meduza’yı gorgon yani canavar yaparak cezalandırır. Çok çirkinleşmiş, saçları yılana dönüşmüştür, yüzüne bakanlar taş kesilmektedir. Gorgon yapma cezasını az bulur Athena ve Perseus’la iş birliği yaparak Medusa’nın başını kestirir. Başı kesildiği anda Medusa’nın Poseidon’dan olma çocukları Pegasus ve Chrysar gövdesinden dışarı fırlarlar. Medusa’dan sıçrayan kan damlaları Libya çöllerine düşer ve birer yılana dönüşürler.
Meduza Şiiri
Derin, sessiz, iyi böylece
Güz, ölülerini bırakan kuşlar
Yer kalmadı acıya ülkemizde
Derin, sessiz, iyi böylece
Gün ortası alacakaranlık bakışlar.
Edip Cansever bir 2. Yeni şairidir. Kendi grubu şairleri gibi anlaşılmaz şiirler yazmış farklı ifadeler oluşturmuşlardır. Kendi döneminin savaş sonrası geleneklere bağlılığını kırıp, dönemin karamsarlığını da şiire dahil etmiştir.
Şiir, ” derin, sessiz, iyi böylece” burada bize metinlerarasılık bilimi gereği Behçet Necatigil- Sevgilerde şiirinin şu sözleri çağrıştırır:
” Çekingen, tutuk, saygılı.” sevgisizlik, modernist dünya gereği sessiz kalmak gerekir. Çünkü acıya yer kalmamıştır ülkemizde.
Yine bize alacakaranlık ifadesi ile bir arada kalmışlık ifade edilir, yine derindir ve böyle iyidir.
Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz
Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün meduzalar
Asar söylediklerimizi çeker gideriz
Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz
Kıyısında camların bozbulanık rakılar
Edip Cansever hüzünleri buluşma yeri olarak nitelendirilen çünkü 20.yy neslinin ortaklığı olarak yalnızlaşmasını ve yabancılaşmasındaki ortak noktaya dikkat çeker. Burada Medusa efsanesine de gönderme yaparak önceden çok güzel ve herkesi kendisine aşık bırakacak kadar renkli Medusa nın nasıl gorgona döndürüldükten sonra yalnız, renksiz ve sürgün oluşuna gönderme yapar. Ülkemiz , toprağımız, her şeyimiz de bu nokta ile ortak özellikleri barındırır. Rakı hüzün metaforu olarak can kıyısında beklemektedirler.
Çizeriz yeryüzünü kaygısız ayaklarla
Yüzümüzdür bir yağmur ağırlığınca düşer
Sonra pek anlamadan içkiler ne çabuk biter
Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur
Adımızı sorarız birine, o bize adını söyler.
Önceki kıtada hüzün gereği bekleyen rakılar şimdi işlev kazanmış ve ” çabucak” bitmektedir.
Hayatın hızlılaşması sonucu “çabucak” biter.
Bu kıtada da ilk dizedeki ” sessiz oluş” a dikkat çekiş vardır.
“Ne kadar konuşursak o kadar bir sessizlik olur” kişiler konuşarak da siliktir ve ifade edilemeyen bir yalnızlık ” sürgün ” içindedirler. Kişiler kendi kişiliklerine yabancılaşmış şekildedir ve birine sorarak öğrenirler ancak. Dönemin kişilikleri yok edişi ve aslında siliksizleştirmesi ve sanallaştırması eleştirilen unsurlardan biridir.