Yeşim Ustaoğlu: Arada Kalmış Hayatlar

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz

90’lar Türk Sinemasını oluşturan isimler arasında gelen Yeşim Ustaoğlu, bağımsız anlayışlı bir yönetmenlik hayatına atılmıştır. Kendisine özgür bir sinema dili oluşturan, nesnel bir bakış açısıyla olaylara yaklaşan, aile, kadın, aidiyet, varoluş, kimlik gibi konuları ele alarak auteur yönetmen olarak kariyerine başlamıştır.

YEŞİM USTAOĞLU KİMDİR?

18 Kasım 1960 yılında Sarıkamış’ta doğan Ustaoğlu, babasının tayini üzerine çocukluğunu Trabzon’da geçirdi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık fakültesinden mezun oldu. Sinema hayatına kısa filmler ile başlayan Ustaoğlu, ilk çıkışını İz filmi ile yaptı. İstanbul, Köln, Nürnberg gibi festivallerden ‘En İyi Film’ ödülünü aldı. Kariyerinin başlangıcını Güneşe Yolculuk filmi takip etti. Bu filmi ile de Berlin Film Festivali’nde En İyi Avrupa Filmi – Mavi Melek ve Heinrick Böll Barış Ödüllerinin sahibi olmasının yanı sıra, İstanbul Film Festivali ve Ankara Film Festivali dahil uluslararası alanda çok sayıda ödül aldı. 2003 yılında kariyerini geliştirmek üzere uzun metrajlı filmler ve belgeseller yapmak için Ustaoğlu Film’i kurdu. Devamında Bulutları Beklerken filmini çekti. Bulutları Beklerken filmi, NHK Uluslararası Film Yapımcıları ödülü, İstanbul Film Festivali Jüri Özel ve En İyi Kadın Oyuncu ödülleriyle birlikte aldığı diğer uluslararası ödüllerle devam etti. 2006 Selanik Film Festivalinde “Crossroad – En İyi Proje Ödülü” nü alan son filmi Pandora’nın Kutusu 2008 yılında tamamlandı. San Sebastian Uluslararası Film Festivali‘nde En İyi Film ‘Altın İstiridye’ En İyi Kadın Oyuncu ‘Gümüş İstiridye’ ödüllerini kazandı. Birçok Uluslararası festivallerde ödüller aldı ve pek çok ülkede vizyona girdi.

YEŞİM USTAOĞLU SİNEMASI

Yeşim Ustaoğlu’nu diğer yönetmenlerden ayıran temel faktör; filmlerinde kadın konusuna fazlasıyla yer vermesidir. Kadın figürünü ele alarak aile kavramı, etnik, kültürel, ekonomik ve toplumsal cinsiyet temellerine dayandırarak benlik kavramı, aidiyet hissi, kadın olarak var olma ve kimlik karmaşasını ele almıştır. Bu bağlamda Ustaoğlu feminist yönetmen olarak da anılmaya başlamıştı.

Sinemada özgürleştirici kadın sineması nasıl olmalıdır sorusu üzerine ilerleyen yönetmenler, filmlerinde kadınların gerçek yaşamlarını göstermeye, yaşadıkları sıkıntıları hem bedenen hem de ruhsal olarak aktarmaya, kadın üzerinde kurulan egemen bakışın kadını kendi fantezi dünyasının baş karakteri yapmasına değinmiş ve bunlarla beraber doğan sorunları ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.

İZ (1994)

Ustaoğlu’nun ilk uzun metrajlı filmi olan İz’ in senaryosu Tayfun Pirselimoğlu’na aittir. Filmde yüzünü yok ederek intihar eden bir klarnetçinin peşine düşen komiserin hikayesi anlatılır. İzleyiciye İstanbul’un ara sokaklarında gezinti sunan filmde, aynı zamanda farklı etnik köken ve grupların varlığı da sunulur. Bu yolculukta izleyicinin de eşlik etmesi beklenir.

GÜNEŞE YOLCULUK (1999)

Doğu Anadolu’dan Barzan ve Egeli Mehmet’in İstanbul’da kesişme hikayesi anlatılır. Bu film ile iki karakterin dostlukları üzerinden 1990 Türkiye’si izleyiciye sunulur. Film, Barzan’ın önce tutuklanması ve ardından ölmesiyle Mehmet için Batı’dan Doğu’ya doğru bir yolculuğa dönüşür. Mehmet bu yolculukta kültürel farklılıkların farkında vardıkça izleyici de dönemin siyasi yapısına dahil edilir ve Mehmet ile birlikte bir yolculuğa çıkar.

SIRTLARIMDAKİ HAYATLAR (2004)

Yeşim Ustaoğlu’nun Karadeniz kırsalındaki kadınların yaz ve sonbahar aylarında köylerinden yaylaya ve tekrar köylerine yaptıkları zorlu yolculukları ele aldığı belgesel filmidir.

BULUTLARI BEKLERKEN (2004)

Karadeniz’de bir köyde yaşayan yaşlı Rum bir kadının çocukluğunda göç ve savaş sırasında yaşadığı zorlukları ve geçmişe dair anıları unuttuğunu varsayarken, geçmişinin izlerinden bugününü kurma çabasını anlatmaktadır.

PANDORA’NIN KUTUSU (2008)

Ustaoğlu bu filminde, odağına Batı Karadeniz’de yaşayan yaşlı bir kadını alır. İstanbul’da yaşayan çocukları Alzheimer teşhisi konulan annelerini yanlarına almak için bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk onlara geçmişle yüzleşmeyi de beraberinde getirir. İstanbul’un farklı noktalarında sıkışmış bu üç kardeşin hayatlarına annelerini dahil etme çabaları ve taşra – kent çıkmazının yaşattığı sorunları işler.

ARAF (2012)

Bu filmde mekan ‘yer olmayanlar’ isimli bir benzin istasyonudur. Yer olmayan mekanlarda yersiz yurtsuz, yer yurt edinmek için uğraşanlar, kadınlar çevresinde bir yandan kendilerini çevreleyen geleneksel yaşam stili bir yandan da kurdukları hayaller ve umutların arasında sıkışıp kalanların hikayesini anlatmaktadır.

TEREDDÜT (2016)

Yeşim Ustaoğlu’nu son filmi olan Tereddüt, belki de en bilinen filmleri arasındadır. Farklı sosyo-ekonomik şartlara sahip iki kadının hikayesi paralel olarak ele alınır ve bir noktada kesişir. Kadın bedeninin erkek egemen toplum tarafından nasıl görüldüğü, yönlendirilişi, baskı altında kalınarak nasıl dibe itildiği adım adım iki farklı hayatla işlenir. Bir yanda çocuk yaşta evlendirilen ve aile içi tecavüze maruz kalan Elmas, bir yanda her ne kadar kendi ekonomik bağımsızlığını elde etse de kocası tarafından psikolojik şiddete maruz kalan ve kadınlığı sorgulanan psikolog Şehnaz’ın birbirleriyle karşılaşması ve birbirleri sayesinde sorguladıkları yaşamlarını ele alır.

Yeşim Ustaoğlu sinemasında kadınların değişmez bir yazgısı vardır: Erkek egemenlik. Her ne kadar kendilerini geliştirmiş dahi olsalar, özgürlüklerini kazanmış, kendini geliştirmiş olsalar da mevcut coğrafyada sadece ‘kadın’ oldukları için yaşadıkları problem asla azalmamaktadır. Nitekim kadın bedeninin sürekli yargılanması ve işlevinin sorgulanması, kadınlara hayatlarını çizmede izin verilmemesi, dört duvarlı bir odada kocaya verilerek kaderlerinin başkaları tarafından belirlenmesi, fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddetin de asla durmaması hatta bunun yanı sıra kendi kocası tarafından, cinsel açıdan küçük düşürülmesi sorunlar arasında işlenmiştir. Tüm bunların yanı sıra işlenen tüm olayları görmesek bile, uzak yerlerde bunların gerçeklik payının olması kişiyi derinden üzen asıl mevzudur.

Tek tek erkek kültürüne katıldıklarında kadınlar her şeyi erkeklerin kurallarına göre yapmak
zorunda kalmışlardır. Erkeklerin başlattığı bir oyunda erkek gibi yarışmak zorunda kalmışlar ve bir yandan da eski dişilik rollerini, sürdürmeye zorlanmışlardır.” Bir diğer ifadeyle “kültür diktası yalnızca erkeklerin görüşünü yansıtacak biçimde, erkekler tarafından kurulduğundan ve aşırı biçimde her yere yayıldığından, kadınların kendi gerçekliklerini kendilerine sadık kalarak algılayabilmeleri çoğu zaman engellenmektedir.”

Feyza Bolat
Feyza Bolat
"yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan"

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks