Yeşil Yol Karakterlerinin Psikolojik Analizi: İnfazın Gölgesinde İnsan Kalabilmek

Editör:
Sibel Sancaklı

Merhameti, acımasızlığı, adaletsizliği ve masumiyeti bazı filmlerde bir arada hissederiz. Yeşil Yol (The Green Mile) tam olarak böyle bir filmdir. Film, yalnızca hapishanede geçen bir öyküden ibaret değildir. Her koşulda insan olabilmenin mümkün olduğunu bize kanıtlar niteliktedir.

Stephen King’in aynı isimli romanından uyarlanan film; 1930’ların Amerika’sında idam mahkumlarının tutulduğu bir hapishanenin, Yeşil Yol isimli koridorunda geçmektedir. Yolun sonunda ise mahkumları, bir elektrikli sandalye diğer adıyla yaşlı kıvılcım makinesi karşılar. Tüm hikaye gardiyan Paul Edgecomp’un (Tom Hanks) gözünden anlatılır. Her gün insanların ölüme yürüdüğü bu yerde, devasa bir adamın gelişi birtakım değişikliklerin habercisi olur. John Coffey (Michael Clarke Duncan) iki küçük kızın ölümünden sorumlu tutulan masum biridir. Karakterimizin işlemediği bir suçun cezasını çekmek zorunda oluşunun, izleyici olarak beni gözyaşlarına boğduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Paul Edgecomp

Kaynak mubicom

Paul karakteri, mahkumlara karşı olan merhameti ile filmde adeta vicdanın simgesi olmuştur. Karakter, sağlık sorunlarıyla mücadele verirken bunu işine yansıtmamaya özen gösterir. Bu durum da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğinin işaretidir. Paul, meslek hayatındaki psikolojik yükün etkisiyle içine kapanmıştır. Fakat John’un gelişiyle Paul’un hayatında köklü değişimler olur. Karakterin John ile kurduğu güçlü bağ kendi insanlığının sınırlarını keşfetmesine yol açar. John’un idamı ise karakterimizin yaşlandığında dahi suçluluk duyacağı bir travma olarak kalır. Çünkü Paul, Tanrı’nın mucizesi olarak gördüğünden bir insanın ölümüne göz yumduğu için doğru olanı yapmadığını düşünmektedir. John’un mucizelerini ilk gösterdiği kişi Paul olmuştur. Bu durum Paul için hayata ve insanlara daha derin bakabilme fırsatına dönüşür.

Eduard Delacroix (Del)

Kaynak sineturkiyecom

Filmde Del (Michael Jeter) karakteri işlediği bir cinayetten dolayı idam cezasına mahkum olmuştur. Fakat karakter son sözlerinde dahi pişmanlığını dile getirmektedir. Karakterimiz küçücük hücresinde kendine bir oyun arkadaşı edinmiştir. İsmini Bay Jingles koyduğu faresiyle derin bir sevgi bağı kurduğunu görürüz. Bay Jingles aslında Del’in masumiyetinin simgesidir. Karakterimizin faresini eğitirken çok mutlu olduğunu görürüz. Del, Bay Jingles ile çocuksu yanını serbest bırakmıştır. Bu durum da bize, hiç kimsenin karanlık bir geçmişin esiri olmak zorunda olmadığını göstermektedir. Del’in içindeki sevgiyi ortaya çıkarmak için ufak bir fare bile yeterli olmuştur. Del’in idam sahnesi ise izleyicilerin ruhunda derin bir iz bırakmaktadır.

Percy Wetmore

Kaynak unanseacom

Percy (Doug Hutchison) karakteri, filmde acımasızlığıyla dikkat çekmiştir. O, ailesinin maddi ve manevi gücünü arkasına alarak mahkumlara eziyet etmekten haz alan bir karakterdir. Bu durum karakterin aşağılık kompleksiyle mücadele ettiğinin bir işaretidir. Saldırgan ruh hali, kendini değerli hissetmek için çevreye verdiği hasar tipik belirtiler arasında yer alır. Karakterimizin Bay Jingles’i acımasızca ezdiği bir sahne vardır. Bu sahnede, mahkum Del’in duygularını düşünmeden, oyun arkadaşını öldürmesi empatiden yoksun olduğunun kanıtıdır.

Percy, Del ile olan husumetini Del’in idamı sırasında dahi göz ardı edememiştir. Yaşlı kıvılcım makinesine oturan mahkumların, acı çekmeden ölmeleri için başlarına koyulan süngerin ıslatılması gerekir. Fakat Del’in idamı sırasında görevli olan karakterimiz, süngeri ıslatmadan infaz emri vermiştir. Percy’nin yaptığı kötülüğün bilinçli olduğunu görürüz. Bu durumda, antisosyal kişilik bozukluğu ile örtüşen bir davranış akışı olduğunu söylebiliriz.

Antisosyal kişilik bozukluğu, insanların davranışlarını düzenleyen sosyal normlara uyum gösterememe durumudur. Kişi suçluluk duymaz ya da çok az suçluluk duyar. (Memorial, 2025)

Filmin sonuna doğru karakterimiz, John’un mucizelerine tanık oluşuyla zihinsel yorgunluk yaşayarak hastaneye kaldırılır. Bu durum da yapılan hiç bir kötülüğün cezasız kalmadığının bir göstergesi niteliğindedir. Percy karakteri gücün yanlış kişilere geçtiğinde ne kadar tehlikeli olabileceğini bize göstermiştir.

John Coffey

Kaynak evrenselnet

“Geri getirmeye çalıştım ama çok geçti.”

Filmde John karakteri devasa bedeninin aksine masumiyet ve iyiliğin timsali olmuştur. Karakterimizin işlemediği bir suçla yargılanmasına rağmen içindeki saf iyilikten ödün vermediğini görürüz. Karakter, hapishaneye girdiği ilk andan itibaren Paul’un dikkatini çeker. Herkes ondan çekinirken Paul ona sıcak davranır. John ilk geldiğinde karanlıktan korktuğunu söyler.

John’un “Beni karanlıkta bırakma patron.” cümlesinden ne kadar hassas bir kalbi olduğunu görürüz. Karanlık korkusu John’un vedasına tanıklık etmek için yine oradadır. Aynı repliği infaz sandalyesinde de tekrar eder.

John, dünyada olan tüm kötülüklerin yükünü taşımaktan yorulmuştur. İyileştirici mucizesini kullanamadığı her an için içten içe acı çekmektedir. Tüm bunlar onun duygusal yorgunluk yaşadığını göstermektedir. John ölmek istememektedir, yalnızca bu adaletsiz dünyada yaşamaya dayanacak gücü kalmamıştır. John başkalarının yaralarını sarmak için yaşamıştır, fakat kendi yaralarını sarmaya fırsat bulamamıştır.

Yeşil Yol filminin sonunda; adaletsizlik hüküm sürdüğünde dahi vazgeçilmemesi gerektiğinin mesajı verilir. Hayatta herkes verdiği kararların sonucuyla yüzleşmek durumundadır. Paul karakterinin John’un idamına engel olmamasının bedeli de sevdiği herkesin ölümünü seyretmek zorunda kalışı olmuştur. Bu durum yalnızca bireysel bir vicdan muhasebesi değil, ilahi adaletin sessiz bir yansımasıdır. Paul, her ne kadar John’un ölümüne engel olamamış olsa da onun mucizelerini yaşatmaya devam etmiştir. Yeşil Yol bize adaletin her zaman mahkeme salonlarında değil, insanın kendi vicdanıyla verdiği hesapta saklı olduğunu göstermiştir.

Filmin Fragmanına Buradan Ulaşabilirsiniz:

 


Kaynakça

“Antisosyal Kişilik Bozukluğu Nedir?”. Memorial. Web. Erişim Tarihi: 08.07.2025

“Aşağılık Kompleksi Ne Demek? Nedenleri ve Belirtileri”. Memorial. Web. Erişim Tarihi: 08.07.2025

Öne Çıkarılan Görsel: sineturkiye.com

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Oidipus Sendromu ile Psikoseksüel Bir Yolculuk: Kader mi Arzu mu?

Oidipus sendromu, yasak arzular ile kimlik oluşumu arasındaki ilişkiyi Freud’dan Lacan’a uzanan bilinçdışı bir yolculukla açıklar.

Single White Female(1992) Film İncelemesi: Kadın Kimliği ve Psikolojik Gerilim

Schroeder'in filmi; kadın kimliğinin inşası, ideal benlik, aitlik kavramı, bastırılmış duygulaların saldırganlığı ve en sonunda gölgeyle yüzleşme gibi temalar üzerinden ilerleyen çarpıcı bir psikolojik portre sunar.

İstanbul Mimarisi: Frej Apartmanı

Art Nouveau mimarisi, zengin tarihi ve trajik hikayesiyle Pera’nın çok kültürlü dokusunu yansıtan ve yaşatan Frej Apartmanı’nı keşfe çıkıyoruz.

Kültürlerden Esintiler: Peru’nun Dokuma Mirası

And Dağları’nın etekleri Peru’da sürdürülen dokumacılık geleneği ve yıllar içinde gelişimi.

Wings of Desire: Tarihin Nabzının Attığı Yer Berlin

Wings of Desire filminde Berlin, sahnelerin yaşandığı bir ortam olmaktan ziyade hareket eden, neredeyse ekranlardan izleyiciye fısıldayan bir baş karakterdir.

Kültürlerden Esintiler: Hindistan’dan Sari Kültürü

Sari, geçmişten günümüze Hint kadınların kimliğini, zevkini ve zarafetini tek bir kumaşta buluşturan kültürün canlı bir temsilidir.

Sosyal Medyada Cinsiyetçi Stereotiplerin Yayılması: Paylaştıkça Büyüyen Kalıplar

Sosyal medya, cinsiyetçi kalıpları yaygınlaştırıyor; kullanıcılar bu normları sorgulamak yerine yeniden üretiyor.

Bitki Yetiştirmek, Mekânı Canlandırmaktan Fazlası mıdır?

Bitki yetiştirmek; estetik bir eylemden öte, politik, etik ve varoluşsal anlamlar taşıyabilir.

Ostrogot Krallığı: Roma Kartalı’nın Küllerinden Doğan İtalya

Hunların gölgesinden çıkarak Roma tahtına oturdular… Ostrogotların yükseliş ve düşüş hikayesini birlikte keşfedelim.

The Notebook Hangi Albümle Eşleşir?

Romantik filmlerin kilometre taşlarından The Notebook ve Jeff Buckley'den Grace albümünü ortak noktada buluşturuyoruz.

Editor Picks