Yerli Bestseller’lar: Geçmişten Günümüze Çok Satan Kitaplar

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Bestseller kavramını, dünya çapında çok satan kitaplar için söylenen kavramlardan biri olarak  inceleyip bunları listelemiştik. Şimdi de ülke genelinde çok satan kitapları derlediğimiz liste sizlerle. Keyifli okumalar!

1. Aşk-ı Memnu – Halid Ziya Uşaklıgil (1899)

“Hep sevilmek, her zamandan çok, saniyeden saniyeye şiddetlenecek bir sevgi ile sevilmek için ruhunda asla yatıştıralamayan bir ihtiyaç vardı.”

Dizi uyarlaması sebebiyle hafızalarımıza kazıdığımız repliklere sahip olan Aşk-ı Memnu, Halid Ziya Uşaklıgil‘in en olgun eseri olarak anılıyor. Batılı anlamda ilk roman olarak da biliniyor. Servet-i Fünun edebiyatının en özgün ve en büyük yazarlarından biri olan Uşaklıgil, eserinde yasak aşkı, psikolojik tahlilleri, imkansızlıklar ve ihtirası, dönemin verdiği romantik duyguları keyifli bir üslupla anlatıyor. Kaderden kaçamayışı, bir soyaçekim örneğiyle gerçekçi bir şekilde anlatan Aşk-ı Memnu’yu belki de çoğumuz diziden sonra okudu. Sonundaysa hangimiz Bihter için üzülmedi? Hangimiz Behlül‘ü suçlamadı? Bunların yanında masum gördüğümüz ya da suçladığımız başka karakterler de vardı elbet. En nihayetinde eser, yazıldığı dönemden günümüze, en çok okunan eserlerden biri olarak listenin başında yer alıyor.

2. Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali (1934)

Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.”

Son yıllarda kitap dükkanlarının çok satanlar rafından inmeyen Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali’nin de en çok bilinen eseri. Yazarı okumaya başladığımız ilk kitabı olması ihtimalinin yüksekliğinin yanı sıra eser, yazarın üçüncü romanı. Adından sık sık bahsettiren ve genellikle çoğunluk tarafından bilinen bu eserde yazar bizlere aşkın etkilerini, beğeniler ve tutkular üzerinden yaşatıyor adeta. Kitapta sıradan ve sakin bir hayatı olan Raif Efendi’nin yaşadığı derin aşkın yanında onun ruhsal yalnızlığı da anlatılıyor. Geçmiş anılar üzerinden anlatılan hikâye, sizi öyle sarıyor ki, olanlar o an yaşanıyor gibi hissediyorsunuz. Bu yönüyle de yerli bir sinema filmi tadı veren bu kitapta, derin psikolojik tahlillerle de karşılaşıyoruz. Aşkı bulduktan sonraki mutluluğun karşısında, onun kaybetmenin acısını hissettiğimiz duygular kaplıyor içimizi. Kitabın verdiği bu his, bir süreliğine sizin de ruhunuzda kalıyor.

3. İçimizdeki Şeytan – Sabahattin Ali (1940)

“Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı öyle bir şey ki… Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!…”

Ülkemizde ne çok okunan yazarlar arasında olan Sabahattin Ali‘nin çok satan bir diğer kitabı İçimizdeki Şeytan, toplumsal baskılar altında kurulu bir düzende iç çekişen karakterlerin iç dünyasını anlatıyor. Öykü yazıcılığı ile bildiğimiz yazarın roman türündeki eserinde iki zıt karakterin hem birbiriyle hem kendi içinde çatışmalarını kitabın adıyla benzetilen, her kişinin kendi içindeki şeytanla boğuşma mücadelesini anlıyoruz. Dönemin sosyal halini ve eleştirisini barındıran romanda, iki gencin aşklarıyla birlikte hayata tutunma mücadelesini bazen siyasi yönlerle bazen ruhsal çözümlemelerle birlikte görüyoruz. Kitabın en sevilen yanlarından biri olarak karakterlerin iç monologları ya da kendilerince konuşmaları insan ilişkilerinin güzel birer örneğini sunuyor.

4. İnce Memed – Yaşar Kemal (1955)

“Bir insan ne kadar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da ne kadar korkaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan ancak seksenine gelince anlar.”

“İnce Memed dedikleri de sabi bir çocuk. Ama tepeden tırnağa yürek.” olarak anlattığı, yarattığı karakter İnce Memed, öyle ki sanki sahiden Çukurova’daydı hep. Yürekli, güçlü ve korkusuz görüntüsüyle aslında o özgürlük ve adaletin simgesiydi. Yaşadığı köydeki ağanın zulümlerine karşı koyan, haksızlığa uğrayanlarla birleşerek bir mücadelenin de öznesiydi. Yaşar Kemal’in künyesi olarak bildiğimiz eseri İnce Memed, dört cilt halinde destansı bir anlatım olarak çok satanlar arasında. Haksızlığın, adaletsizliğin bir başkaldırısı sayılabilecek bir roman olarak karşımıza çıkıyor. Kötülüklere karşı durmak, İnce Memed misali yürekli olmak seriyi bitirdiğinizde sizde kendiliğinden kazanılmış bir özelik olarak ruhlarınızda kalıcı oluyor.

5. Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin (1957)

“Deniz, bu mevsimde çok güzel ve sakin fakat neşesizdi. Bazen saatler geçer, üzerinde bir yelken, ince bir duman parçası görünmezdi. Hele akşamüstlerine doğru sular, insanı hasta edecek kadar genişliyor ve yalnızlaşıyordu. Bereket versin ben, bu tehlikeyi daha evvelden hissediyor, sahildeki kayaları kahkahalarımla çın çın öttürüyordum.”

Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanı, çıktığı günden bugüne çok satanlar arasında olmasının yanında yakın dönemde dizisiyle de hikâyesine yakından tanık olduğumuz bir eser. Anlatımı, konusu, karakterleriyle huzurlu bir havaya sahip kitapta, büyükşehirde yetişmiş bir genç kadının Anadolu’nun küçük kasabalarındaki öğretmenlik serüvenine şahit oluyoruz. Karakterin bu maceraya atılmasındaki sebep olarak sevdiği tarafından aldatılması, kitaptaki aşk ve gurur ikilemiyle hepimize kendini sorgulatıyor. Ana teması, idealist bir öğretmenin Anadolu insanıyla karşılaşmaları ve mücadelesiyle toplumda kadının yerini ortaya koyan bir düşünceyi vurguluyor. Kitabın ayrıcalıklı bir noktasıysa Atatürk’ün bu kitabı çok sevmiş olması.

6. Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar (1961)

“Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.”

Sembolizm akımını benimseyen yazar Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın roman dili de buna benzer bir ifade tarzına sahip bir şekilde karşımıza çıkıyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü‘nde yazar, hayali sayılabilecek bir fikri gerçekleştirmek üzere yarattığı karakterlerle gerçek dışı bir dünya yaratıyor. İki zıt karakterin birbirlerinden aldıkları derslerle hayatlarındaki değişim gözler önüne seriliyor. Bunların yanında ana fikrin ailesinde bir yere ait olma uğruna kendinden fazlaca ödün veren Hayri İrdal karakterini yaşattığımız bir toplum sentezi ve eleştirisi aslında. Öyle ki kitap, Saatleri Ayarlama Enstitüsü sahiden var mıdır, diye çokça düşündürüyor insanı okurken. Romandan uyarlanan tiyatro oyununa da sahip eserin çağdaş bir yorumunu da Serkan Keskin başrolüyle izlemek mümkün.

7. Tutunamayanlar – Oğuz Atay (1971)

“Kendini beğenmiş bir durgunluk. Düşünceler kafasında daha belirli bir biçim almadan onları içinde karanlık bir yere atıyordu. Aldırma değmez, diyordu. Neden aldırmıyordu, neye değmezdi? Durum , gerekli bir karışıklığa ulaşmıştı. Bilincinin üstüne çıkaramadığı ya da çıkarmak istemediği her belirsiz duygudan gizli bir sevinç duyar gibiydi: onlardan bütünüyle ayrılmanın sevinci.”

Çağdaş Türk romancılığında yeri sağlam yazarlardan Oğuz Atay’ın, adıyla bir anılan eseri Tutunamayanlar, onun mizah anlayışını, edebi iç görüsünü, usta gözlem yeteneğiyle eleştiri dilini en net haliyle görebildiğimiz ilk postmodern eserlerden biri olarak çok satanlar arasında. TRT Roman Ödülü‘yle yayın hayatına başlayan eser, modern dönemde bireyin yalnızlığını, yazarın kendi deyişiyle tutunamayanların yaşamını anlatıyor. Yerli romanlar arasında köşe taşlarından biri olan bu romanda, zaman zaman bizim de merak ettiklerimizi sorduğumuz Olric karakteri de hayat buluyor. Okudukça kendi içimizde yazarın hayatından izlerle Selim Işık, başlarda hayata tutunan ama zamanla tutunamayan olan Turgut Özben oluyoruz. Ayrıca felsefi bir dil anlatımına sahip olmasıyla ve bol tasvirleriyle yazarın entelektüel birikimine çok yakından şahit oluyoruz.

8. Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan (1973)

“Zebercet titredi; yüzü sarardı. Bir eylemin er­tesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapmayacağı şey yoktu.”

Zamansız kitaplar diyebileceğimiz türden kitaplara sahip yazarlardan Yusuf Atılgan, tıpkı Aylak Adam’da olduğu gibi psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık temalarıyla kurguluyor Anayurt Oteli’ni. Yalnızlığın son halini, ölümü, hayatta geçici oluşumuzu, otelde kalanların geçiciliği üzerinden anlatıyor. Her günü birbirine benzeyen sıradan hayatını farklı tarzla derinlikle anlatan ana karakter Zebercet’le yazarın bilinç akışı tekniğini ustaca kullanması da eserin çok sevilen bir yönü. Zebercet, cinsel dürtülerinden ileri gelen bir değişim ve aslında dönüşümle baştakinden farklı bir karakter olarak mutsuz bir bireyi simgeliyor. Okudukça derinleşen ana karakterin içine girmek, okurken sizi de farklı his ve duygulara sürükleyebileceğini söylemek gerekir. Psikolojik tahlillerin inceliklerle işlendiği bu eser, Venedik Film Festivali’nde ödül alan bir filme de uyarlandı.

9. Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk (1998)

“Bu kırmızının anlamı nedir” diye sordu atı ezberden çizmiş kör nakkaş.
“Renklerin anlamı orada karşımızda olmaları ve onları görmemizdir,” dedi diğeri.
“Görmeyene kırmızı anlatılmaz.”

Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk‘un, çok satanlar arasındaki kitabı Benim Adım Kırmızı, Osmanlı el sanatlarından nakkaşlık konusuyla dönemin inancının, politikasının bir özetini sunuyor. Dönem özelliklerini okura resmediyor gibi anlatan kitapta Pamuk, kendi anlatım tarzını ustaca işlerken olan bitenler sizin hayal dünyanızda değil de sahiden bir yerlerde yaşamış ve anlatılmış gibi bir hava sezdiriyor.

Sanat tarihine ışık tutan Benim Adım Kırmızı’da, polisiye bir hava da mevcutken kitabın seyrinde doğal bir akışla kendinizi ipucu arar halde buluyorsunuz. Orhan Pamuk dilini bilen ve seven herkes gibi kitapta anlatım zaman zaman karmaşık ve dikkat gerektiren bir hal alsa da kitap, akışını hiç bozmuyor.

10. Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk (2008)

“Derin bir huzurla her yerimi saran o harika an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.”

Orhan Pamuk’un “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” diye başladığı eseri Masumiyet Müzesi, yazarın en sevilen aşk romanlarından biri ve çok satanlar kitaplarından ikincisi. Orhan Pamuk, romanı yazdıktan dört yıl sonra, 2012’de kitapla aynı adlı müzeyi İstanbul Çukurcuma‘da açtı. Aslında o, romanı ve müzeyi baştan beri birlikte düşündü. Kitaptaki kahramanların giydiklerinden tutun, gördüğü, biriktirdiği şeyler üzerine dizayn edilmiş bir görsel şölen adeta. Müzede kitabı okurken kaçırdığınız bazı detaylar sizi bulabileceği için aslında kitabı okuduktan sonra müzeyi gezmekte fayda var. Zaten her Masumiyet Müzesi kitabı sahibi kişilerin elde ettiği gibi de, kitabın sayfalarında gizli bir müzeye giriş bileti de sizleri bekliyor olacak.

11. Aşk – Elif Şafak (2009)

“Aşık olunca anlarsın. Yüreğin bir kadife keseye dönüşür, içinde sırma bir yumak; sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın. Yaşayan ve yaşamış aşıkların safına katılırsın. Korkma! Aşkta yok olunca zahiri tarifler, zihinlerdeki kategoriler buhar olur uçar. O noktadan itibaren “Ben” diye bir şey kalmaz.”

“Ya ortasındasındır Aşk’ın merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde…’’ kitap sonu yazısıyla aşkı merak edip aramayı, bulmayı istediğimiz romanıyla Elif Şafak, kitaplarındaki benzersiz tadı Aşk’la geniş kitlelere duyurdu ve Aşk, çok satanlar arasında göstereceğimiz kitaplardan biri oldu. Kitabın içinde bir kitap konusu barındıran eserde bir keşif de gizli, hem de okuru farkında olmadan vardığı. Manevi aşkın gizi, somutun yanında bir hiçmiş gibi öylece durur kişinin ruhunda. Bu manevi aşkın öznesinde ise yazarın kendi gözüyle Mevlana ve Şems var. Mevlevilik hakkında çokça fikir  sahibi edinebileceğimiz kitapta ayrıca sufiler hakkında da farklı türdeki bilgilere ulaşıyoruz.


kolnkutuphane.de web

Öne Çıkan Görsel Linki

spot_img

2 YORUM

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.