Birinci Dünya Savaşı‘nın ardından, Avrupa’dan Amerika’ya göç eden zenginlerin bir kısmı film endüstrisine önemli yatırımlar yaptı. Böylece film endüstrisi canlanma fırsatı buldu, stüdyoların imkânları genişledi.
Teknolojik gelişmelerle birlikte sessiz sinema, tahtını senkronize sesli sinemaya bıraktı. İlk senkronize sesli diyalogların yaşandığı film olan Caz Şarkısı bu dönemde gösterime girdi. Bu gelişmeyle birlikte sinema salonlarının sesli film oynatabileceği sistemler gelişti ve yaygınlaştı. Sinema için önemli bir adım atılmış oldu.

Sinemanın teknolojik devrimlerle büyük dönüşümler yaşadığı, beyaz perdenin sesine kavuştuğu 1920’li yıllara ait altın değerinde 10 filmi sizin için derledik. Gelin şimdi birlikte 1920’li yılların yenilikçi dünyasının bize hediyesi olan bu filmlere göz atalım!
1 – Dr. Caligari’nin Muayenehanesi (1920)

Dr. Caligari’nin Muayenehanesi (Das Cabinet des Dr. Caligari), 1920 yılında gösterime giren Alman dışavurumcu, psikolojik gerilim-korku filmidir. Yönetmenliğini Robert Wiene‘nin yaptığı filmde Dr.Caligari’yi ise Werner Krauss canlandırmıştır.
Film, bir bahçede oturan Francis‘in (Friedrich Feher) başka bir adama başından geçen korkunç bir olayı anlatmasıyla başlar. Anlattığına göre, Francis yakın arkadaşı Alan (Hans Heinrich von Twardowski) ve kız arkadaşı Jane (Lil Dagover) ile bir gün bir panayıra gider. Panayırda çok ilgi çeken bir çadır vardır, Dr. Caligari’nin Muayenehanesi! Dr. Caligari, muayenehanesinde uyurgezer bir medyum olan Cesare (Conrad Veidt) aracılığıyla ölüm kehanetlerinde bulunur. Cesare, ünlü kehanetlerinden birini de Jane için öngörür.
Çarpıcı sonuyla akıllara kazınan film, daha sonra Caligarism denen bir temanın doğmasına neden olmuştur. Özellikle dışavurumcu, psikolojik gerilim unsurları ve toplumsal eleştiri gibi ögeleri içeren filmler bu temada değerlendirilmiştir.
2 – Ben-Hur (1925)

Yönetmenliğini Fred Niblo, Charles Brabin ve Christy Cabanne‘nin yaptığı Ben-Hur (Ben-Hur a Tale of the Christ) 1925 yapımı bir filmdir. Lew Wallece‘ın aynı adlı kitabından uyarlanan filmin başrollerini Ramon Novarro, May McAvoy ve Francis X.Bushman paylaşmıştır.
Ben-Hur (Ramon Novarro), zengin bir yahudidir. Ben-Hur’un çocukluk arkadaşı Messala‘nın (Francis X. Bushman) Roma İmparatorluğu’na olan bağlılığının zamanla artması ve dolayısıyla yahudi düşmanı tavır takınması ikisinin arasının açılmasına neden olmuştur. Messala, daha sonra bir yanlış anlaşılmadan dolayı Ben-Hur’u suçlar, köle olarak cezalandırıp sürgüne gönderir. Daha sonra rüzgar Ben-Hur’un lehine döner ve intikamını almak için Yahudiye‘ye geri gelir.
3 – Bağdat Hırsızı (1924)

Bağdat Hırsızı (The Thief of Bagdad), 1924 yapımı fantastik-macera filmidir. Yönetmenliğini Raoul Walsh‘un yaptığı, başrollerini Dougles Fairbanks, Julanne Johnston ve Snitz Edwards‘ın paylaştığı film masalsı bir anlatıma sahiptir.
Ahmed (Dougles Fairbanks), Bağdat Hırsızı olarak da tanınır ve hayatını hırsızlık yaparak idame ettirir. Ahmed, her şeyi elde edebileceğine inanan biridir. Bir gün Halife‘nin (Brandon Hurst) kızına aşık olur, babasına gidip prensesi sevdiğini söyler. Halife, kızıyla evlenebilmesi için dünyadaki en değerli hediyeyi 7 ay içerisinde getirmesi gerektiğini söyler. Ahmed, bu hediyeyi ararken aynı zamanda prensesin diğer talipleriyle de rekabet etmektedir. Film, Ahmed’in en değerli hediyeyi ararkenki zorlu macerasını konu edinir.
4 – Operadaki Hayalet (1925)

Operadaki Hayalet (The Phantom of The Opera), Gaston Leroux‘nun aynı adlı romanından uyarlanan 1925 yapımı, korku türünde bir filmdir. Yönetmenliğini Rupert Julian, Lon Chaney ve Ernst Laemmle‘ın yaptığı filmin başrollerini Lon Chaney, Mary Philbin, Norman Kerry paylaşmıştır.
Paris Operası’nın bodrum katında yaşayan, yüzü deforme olmuş ve maske takan bir ‘Hayalet‘ (Lon Chaney) opera binasını yönetir. Sadece geceleri ortaya çıkan ve adeta terör estiren Hayalet, bir opera sanatçısı olan Christine Daae‘ye (Mary Philbin) takıntılı hâle gelir. Bu takıntıyla birlikte film dramatik-korkunç bir atmosferde ilerler, Hayalet’in geçmişi ve Christine’e karşı duyduğu aşk gotik bir yöntemle anlatılır.
Ayrıca Chaney, canlandırdığı Hayalet’in makyajını kendisi yapmıştır ve film gösterime girene kadar da bu makyajla olan herhangi bir fotoğraf basınla paylaşılmamıştır. Böylece filmi izleyenlerin maskenin çıktığı ve deforme (makyajlı) yüzün göründüğü sahnede daha çok etkilenmeleri istenmiştir.
5 – Altına Hücum (1925)

Charlie Chaplin‘in başrolünde yer aldığı, yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Altına Hücum (The Gold Rush) 1925 yılında gösterime girmiş, kültleşmiş bir yapımdır.
Filmin adı, Klondike Altına Hücumu olarak da bilinen, 1890’lı yılların sonlarında Kanada’daki Klondike Nehri‘nin çevresinde yapılan altın arama çalışmalarına refere olarak Altına Hücum‘dur. Bu aramanın gerçekleştiği dönemde on binlerce insan, farklı yerlerden gelerek bu bölgede altın aramaya başlamıştır.
Film, bölgeye gelip altın bularak zengin olmayı amaçlayan Yalnız Madenci Şarlo‘nun bu yolda yaşadığı trajikomik olayları anlatır. Şarlo, bu yolcuğunda yoklukla ve soğukla mücadele etmek durumda kalır. Altına Hücum, sinema tarihinin en ikonik filmlerinden biri olarak sinemaseverlerin arşivindeki yerini koruyor.
6 – Caz Şarkıcısı (1927)

1927 yılında gösterime giren Caz Şarkıcısı (The Jazz Singer), sinema tarihi açısından devrimsel nitelikte bir yapımdır. İlk senkronize sesli film olma özelliğini taşıyan Caz Şarkıcısı’nın yönetmen koltuğunda Alan Crosland otururken başrollerini Al Jolson, May McAvoy ve Warner Oland paylaşmaktadır.
Genç bir yahudi olan Jackie (Al Jolson), ailesinin sinagogda şarkı söylemesini istemesine rağmen caz müziğe ilgi duymaktadır ve sahnede yer almayı istemektedir. Ailesine karşı çıkıp bir caz şarkıcısı olma isteği aile içinde büyük çatışmalara yol açar.
7 – General (1926)

Keaton Buster‘ın, yönetmenliğini Clyde Bruckman ile paylaştığı ve başrolünde yer aldığı 1926 yapımı General (The General) sessiz komedi-macera filmidir. Hem komedi hem aksiyon filmi olması ve başarılı sahneleriyle sinema tarihinin öne çıkan yapımlarından biridir.
Johnnie (Keaton Buster), bir tren mühendisidir. Çok sevdiği ‘General‘ adında bir trenden sorumludur. İç Savaş patlak verince Johnnie de katılmak ister ancak tren mühendisi olduğu için uygun bulunmaz dolayısıyla savaşa katılamaz. Sevgilisi Annabelle (Marion Mack) ise Johnnie’nin korktuğu için savaşa gitmediğini düşünür. Düşman casusları ‘General’i içerisinde Annabelle varken kaçırır. Johnnie hem trenini hem de sevgilisini kurtarmak zorunda kalır.
8 – Metropolis (1927)

1927 yapımı Metropolis, sinemanın en etkileyici filmlerinden biridir. Yönetmenliğini Fritz Lang’ın yaptığı, başrollerinde Brigitte Helm, Alfred Abel ve Gustav Fröhlich‘in yer aldığı Alman yapımı fütüristik bir bilim-kurgu filmidir.
Sınıf ayrımının olduğu bir kent olan Metropolis, distopik bir yerdir. Şehir iki kısma ayrılır, bir tarafında üst sınıf, bir tarafında da alt sınıf vardır. Üst sınıf müreffeh bir yaşam sürerken alt sınıf ağır işlerde çalışmaktadır. Üst sınıftan olan Freder (Gustav Fröhlich), bir gün yolda bir kadın görür ve ondan etkilendiği için takip eder. Yürüdükçe şehrin alt sınıfa ait bölümüne gittiğini fark eder, daha sonra alt tabakanın yaşadığı eşitsizlikleri ve zorlukları anlar. Freder, babasının kurduğu bu distopik şehir düzenini değiştirmek ister.
Metropolis; ele aldığı konu, görsel efektler ve anlatım tarzı gibi unsurlarıyla bilim-kurgu dünyasının öncü filmlerinden sayılır. Hatta, yönetmen yahudi olmasına rağmen Adolf Hitler ve Joseph Goebbels filmin büyük hayranlarındandır.
9 – Yedinci Cennet (1927)

Yedinci Cennet (7th Heaven), 1927 yapımı romantik-drama filmidir. 3 Oscar Ödülü kazanmıştır. Yönetmen koltuğunda Frank Borgaze otururken, başrollerini Janet Gaynor, Charles Farrell ve Ben Bard paylaşmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Paris’te geçen hikayede, ikisi de yoksul olan Diane (Janet Gaynor) ve Jean (Charles Farrell) birbirlerine âşık olurlar. Savaş ve yoksullukla mücadele ederken onları ayakta tutan en önemli şey birbirlerine karşı duydukları sevgidir. En büyük yardımcıları aralarındaki bu güçlü bağ olan ikili, dönemin en görkemli filmlerinden birine can vermeyi başarmışlardır.
10 – Gülen Adam (1928)

Gülen Adam (The Man Who Laughs), korku-gizem türündedir. Victor Hugo‘nun aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Aynı zamanda Joker karakterin ilham olmuştur. Filmin yönetmenliğini Paul Leni yapmıştır, başrollerinde ise Mary Philbin, Conrad Veidt ve Julius Molnar yer almaktadır.
Soylu ve gururlu bir adam, despot Kral James‘in elini öpmeyince idam edilir. Kral, ayrıca adamın oğlunun yüzünü kestirerek şekil bozukluğuna yol açar. Yüzündeki deformasyon nedeniyle sürekli gülüyormuş gibi görünen Gwyinplaine (Conrad Veidt) son derece nazik ve dürüst biridir. Ancak yüzünden utandığı için bir pelerinle kapamaya çalışır.
Dışavurumcu sinemanın ilk örneklerinden olan bu başarılı yapım Gwyinplaine’nin trajikomik durumu yansıtmaktadır. Seyircinin hem korktuğu hem de merhamet beslediği bir karakter olarak toplum tarafından dışlanmayı ve iç dünyadaki çekişmeleri son derece iyi tasvir etmektedir. Sonradan çizgi romanlara ve filmlere konu olan Joker’in ilham kaynağı olmuştur.
Kaynakça
Altına Hücum. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
Ben Hur. IMDb. Web. Erişim tarihi: 25.07.2024
Bergan, R. (2008). Film. İstanbul: İnkılap Kitabevi.
Caz Mugannisi. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
Doktor Caligari’nin Muayenehanesi. IMDb. Web. Erişim tarihi: 25.07.2024
Doktor Caligari’nin Muayenehanesi. MUBİ: Web. Erişim tarihi: 25.07.2024
Gülen Adam. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
General. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
Kemp, P. (2014). Sinemanın Tüm Öyküsü. İstanbul: Hayalperest Yayınevi.
Metropolis. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
Operadaki Hayalet. IMDb. Web. Erişim tarihi: 25.07.2024
The Thief of Bagdad. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024
Vahşetin Çağrısı’na ilham veren topraklar. (2015, Mart 12). BBC News Türkçe. Web.
Yedinci Cennet. IMDb. Web. Erişim tarihi: 26.07.2024


