Yeme Bozuklukları Tetikleyicisi: Sosyal Medya

Yemek yaşamımızı sürdürmek için gerekli bir davranıştır ancak sağlıklı bir yaşam için belirlenen kriterlerin dışına çıkıp, takıntı haline dönüşürse hem fiziksel hem de ruhsal problemlere yol açar. Bu bağlamda yeme bozuklukları dediğimiz durumlar oluşur. Nedir bu yeme bozuklukları? Günümüzde sosyal medya yeme bozukluklarına yol açıyor olabilir mi? Bu sorulara cevap aramak gerekir.

Genellikle yeme bozukluklarının tamamına “anoreksiya” dendiğini görürüz. Oysa Amerikan Psikiyatri Birliği (APA: American Psychiatric Association)’nin 2013 yılında yayınladığı kriterlerde (DSM 5) Yeme Bozukluklarını; Anoreksiya Nervoza, Bulimiya Nervoza, Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu, Sınıflandırılamayan Yeme Bozuklukları olarak tanımlamıştır.

Anoreksiya Nervoza

Sıklıkla ismini duyduğumuz Anoreksiya Nervoza genellikle ergenlik döneminde başlamakta ve sıklıkla kadınlarda görülmektedir , bu hastalığa sahip olan hastalarda; aşırı kilo kaybı, yağlanmadan kaçınma, gece uyku bozukluğu gibi sorunlar görülmektedir.

Bulumia Nervoza

Bulimia nervoza, ince olma, kilo almadan korkma gibi vücut ağırlık ve şekliyle ilgili aşırı hassas olunan bir hastalıktır. En yaygın belirtileri,hastaların kontrollerini kaybederek kısa sürede çok miktar yiyecek tüketmesi ve bundan dolayı çok fazla egzersiz, diyet yaparak kilosunu kontrol altında tutmaya çalışmalarıdır. Yiyecekleri kusarak çıkarma davranışı da görülür. Diğer hastalıkların içeriği isminden de anlaşılmaktadır.

Günümüzün Güzellik Algısı Bu Hastalıklara Sebep Olabilir mi?

Tam da bu noktada bu soruyu tekrar sormak ve cevap aramak gerekmektedir. 21.yüzyılın dünyasında çok fazla kullanılan sosyal medya hayatımızın içine nüfuz etmiştir. İnsanlara açık erişim imkanı sunmaktadır. Yeme bozuklukları sayısının 2010-2013 yılları arasında neredeyse iki katına çıktığı ve bu durumun gelişmesinde medya endüstrisinin etkili olduğu çoğu araştırmada belirlenmiştir. Medyayı yeme bozukluğunun tetikleyicilerinden biri olarak düşünerek bu noktada yanılmış olmayız.

Yeme Bozuklukları

Psikoloji alanındaki araştırmalar kişilerin özgüvenlerinin medya aracılığı ile sarsılmasının yüksek olasılık taşıdığını  göstermektedir. Sosyal medyanın yaygınlaşması sebebiyle popüler kültürün dayattığı güzellik algısı her gün göze sokulmaktadır. Bu mecradaki yetkin kişilerin çoğuna bakıldığında tek tipleştiren bir güzellik algısını görmek zor olmayacaktır. Genellikle hepsi aynı imajı çizerler ve insanlar da onlar gibi olabilmek için onların imajını benimserler. Bilinçli olarak bunu gerçekleştirmek şöyle dursun insanlar farkında olmadan  onların hayat tarzını benimsemeye  ve o tarzın dışında kaldıkça kendine yabancılaşmaya başlamaktadır.

Hayatımızda çoğu davranışı ve düşünme sistemini de örtük bir şekilde öğrendiğimizi bir kez daha hatırlarsak, demek istenilen şey daha net anlaşılacaktır. Gittikçe küreselleşen güzellik algısı dört bir yandan insanların etrafını  sarar ve onları gördükleri gibi olmaya ancak kendi olmamaya iter. İnsanların sosyal medya hesaplarını incelediğimizde de bu öykünmeleri görmek zor olmaz. Aslında ideal kilosunun altında olan bireyler her gün sosyal medya aracılığıyla binlerce kişiye ulaşarak anoreksiyaya dönük durumunu kişiye “zayıf olmalısın, ince olmalısın” mesajıyla iletir. Buna bağlı olarak da düşük benlik saygısı, olumsuz bir ruh hali gelişir. Günün çoğunu internette geçiren insanlar sürekli aynı tipolojiye sahip kişileri ve paylaşımları gördükçe tıpkı hipnotize edilmişçesine onları uygulamaya ve kendi bedenini nesneleştirmeye başlar. Zaten günümüze hakim olan kapitalizm de tam olarak bunu gerçekleştirmeyi amaç edinir. Kapitalist sistemin özünün kar olması toplumumuzu tüketim toplumlarına dönüştürürken, reklamlar aracılığıyla yayılan imajlar, insanların tüketime yönelik arzularını hadsafhaya taşır. Binlerce kişiye ulaşan sosyal medya adeta ete kemiğe bürünerek insanların hayatlarına girer ve kitleleri tek tipleştirir. Küreselleşen güzellik algısıyla oluşan tek tiplilik sonucu insanların ruh sağlığının bozulduğuna, öz güven eksikliği yaşamasına, zayıf olmak için çok fazla efor sarf ettiğine, hayatından memnun olmamasına ve benliğini tamamen görmezden gelmesine şahit oluruz. Çoğunlukla internette vakit geçiren kitle en çok ne görürse elbette ona öykünecektir. Bu bağlamda yapılan araştırmalar da tezimizi doğrulamaktadır.

Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluklarının tamamına “anoreksiya” dendiğine şahit olsakta aslında birçok alt başlığı olduğunu tanımını yaparken ifade ettik. Sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisi dikkate alındığında anoreksiya harici diğer yeme bozukluklarını da tetiklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Örnek vererek yazıyı toparlamak gerekirse, Alman sosyal medya fenomeni Josi Maria’nın arkadaşıyla gittiği tatilde anoreksiya nervoza nedeniyle hayatını kaybetmesi yeme bozuklukları ve sosyal medya arasındaki pozitif ilişkiyi tekrar gözler önüne serer. Sosyal medyayı takip edenler kadar, sosyal medya fenomenlerinin de bu hastalıktan muzdarip olma ihtimalinin yüksek olduğunu gerçek yaşam öykülerinde de görebiliriz.

KAYNAKÇA

Kaya, Yiğittürk, Yalvaç, Anoreksiya Nervoza Tanılı İki Kız Kardeş: Olgu Sunumu, Klinik Psikiyatri 2003;6:56-61

Erbay, Seçkin, Yeme Bozuklukları, Güncel Gastroenteroloji 20/4

Aytaç, Hocaoğlu, Bulumiya Nervoza İle Birlikte Yaşamak: Bir Vaka Sunumu, Journal of Mood Disorders Volume: 6, Number: 3, 2016

Ersoy, Yeme Davranışı Bozuklukları Anoreksia ve Bulimia Nervoza, Beslenme ve Diyet Dergisi / J. Nutr. and. Diet., 20:95-106,1991

Helin Yaren Öztürk
Helin Yaren Öztürk
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks