Yedi Numara, komşu olmak zorunda kalan dört kız öğrencinin ve iki erkek öğrencinin zaman içinde kurdukları dostluk, güven ve arkadaşlık bağlarını anlatan bir gençlik-komedi dizisidir. Armağan, Cansu, Rüya ve Ayten Yıldız Teknik Üniversitesinde Çevre Mühendisliği okuyan dört arkadaştır. Yurtta tanışan bu dört arkadaş eve çıkmaya karar verir ancak paraları beğendikleri eve yetmeyince ev sahibi dubleks evin sadece bir katını kiralamayı teklif eder. Evin alt katına da memleketten gelen yeğenlerini yerleştirir. Böylece birbirlerinden tamamen farklı oldukları Recep ve Haydar ile komşu olmak zorunda kalırlar. Kızlar ile oğlanların kültür çatışması zamanla yerini dostluğa bırakacaktır.
2000-2003 yıllarında yayınlanıp günümüze gelen Yedi Numara yıllar içinde kült bir diziye dönüşmüştür. Bu yazımızda dizideki bu renkli karakterler hangi kitapları önerirlerdi sorusundan yola çıkarak karakterlerin iç dünyasına ışık tutuyoruz.
Armağan Erdem – Küçük Prens
Tuba Erdem tarafından canlandırılan Armağan, her ne kadar evin ve kızların annesi gibi davransa da anne ve babasını küçük yaşta kaybettiği için ve abilerine yük olmamak için hep olgun davranmak zorunda kalmış bir karakterdir. Sorumluluk sahibi oluşu ve liderliğe yatkın yapısı ve iş bitiriciliği ile evde başı sıkışan herkes soluğu onun yanında alır. Ayrıca hitabet yeteneğiyle de sık sık grubun sözcüsü haline gelir. Kitap okumayı da çok sever ve sıkı bir okurdur.
Küçük Prens, Fransız yazar Antoine de Saint-Exupery tarafından yazılan dünyanın en çok okunan kitaplarından biridir. Eserde insanların dünyasından uzakta yaşayan bir çocuğun gözünden, büyümek ve değişmek anlatılır. Metaforlarla dolu bu kitapta küçük prens gülüne bakar, tilki ile konuşur ve gezegenden gezegene yolculuklar yapar.
Çocukluğunu hiç yaşayamamış olan Armağan, aslında içinde küçük bir çocuk taşır. Armağan’ın bu yönünü en çok da dizideki partneri Haydar ile olan sahnelerinde gözlemleriz. Armağan’ın Haydar’a her zaman tıpkı küçük prensin gülüne yaklaştığı gibi temkinli ve korkarak yaklaşması da bir diğer benzerlik. Tüm bu nedenlerle Armağan, içindeki çocuğu hatırlattığı için bizlere Küçük Prens kitabını önerecektir. Hatta bu kitap ile tepemize dikilecek ve biz okuyana kadar da ayrılmayacaktır.
Cansu Güney – Don Quijote
Gülden Güney tarafından canlandırılan Cansu, çocuksu karakterinin getirdiği neşesiyle yaptığı şakalarla ön plana çıkan bir karakterdir. Cansu, evdeki herkesle iyi geçinir ancak zaman zaman ev halkını yaptığı yersiz şakalar ile de daraltır. İyimserliği ve neşesi ile zor anlarda bile iyimserliğini hiç kaybetmez.
Don Quijote, İtalyan romancı Miguel de Cervantes tarafından yazılan edebi eserdir. Okuduğu silahşörlük hikâyelerinden etkilenerek memleketi La Mancha’dan çıkarak gezgin bir silahşör olma yolunda yaşadığı maceraları anlatır. Cansu’nun bu kitabı okurken kendinden bir parça bulup hayalperest silahşörümüzün maceraları ile çok eğleneceğinden eminiz. Don Quijote’nin başına gelenleri, onun için endişelenen ve memleketine geri dönmesini isteyen yakınlarının ona kurduğu tezgahları okurken notlar alacağı da kesin. Kendisinden kitap tavsiyesi istediğimizde de bize hiç şüphesiz bu güzel romanı tavsiye edecektir.
Ayten Mutlugil – Mürebbiye
Ayça Mutlugil tarafından canlandırılan Ayten karakterini Yedi Numara dizisinde çabuk sosyalleşen yapısı ile tanıyoruz. Ayten’in akıllara kazınan diğer bir özelliği de kesinlikle hızlı cevaplılığı. Ayteni, dizide karşı cins ile olan ilişkilerini çok da ciddiye almaması, her bölümde yeni bir kişiye aşık olması ile hatırlıyoruz. O kadar ki, zaman zaman karşısına çıkan eski erkek arkadaşlarının isimlerini bile karıştırır ya da hiç hatırlayamaz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar tarafından yazılan Mürebbiye romanı, bir Fransız öğretmenin Fransa’dan İstanbul’a gelip bir konakta öğretmenlik yapmasıyla başlar. Kitabın devamında bu mürebbiyenin konaktaki erkekleri birbirine düşürüp konağı karıştırması anlatılır. Erkekleri aynı anda idare eden ve huzurlu konağın sükunetini bozan bir mürebbiyenin anlatıldığı bu romanı okurken Ayten, hem kitabın konusundan dolayı çok eğlenecek hem de kitabın anlatımının akıcılığından dolayı elinden bırakamayacaktır. Bu romanın Ayten’in favorisi olacağını ve bize de tavsiye edeceğini söyleyebiliriz.
Rüya Uslu – Anne of the Green Gables (Yeşilin Kızı Anne)
Nuray Uslu tarafından canlandırılan Rüya, dizide karşımıza ürkek mizacı ve romantik yapısı ile çıkar. Kendi dünyasında yaşamayı seven ancak çevresinde olup bitenlere çok duyarlı birisi. Dizide bilinçli bir feminist olarak resmedilen Rüya, gerçek sevgiyi ararken sık sık hayal kırıklığına uğrar. Yine de bu onun hayata romantik bakmasını ve gerçek aşkı aramasını engellemez. Rüya’nın duyarlılığı ve sevgisini sadece insanlara yansıttığına şahit olmayız hayvanları ve hatta cansız varlıkları bile tüm kalbi ile kucaklar. Kızlar arasında sanata en çok zaman harcayan da odur. Bir bölümde ressam olmaya karar verir, bir başka bölümde ise şiir yazmaya heveslenmiştir.
Anne of the Green Gables (Yeşilin Kızı Anne), Kanadalı yazar L.M. Montgomery tarafından yazılmış önemli bir edebi eserdir. Yetimhanede büyümüş Anne’in yeni bir kasabanın ve yeni bir ailenin parçası olma hikâyesi anlatılır. Rüya’nın çocuklara, hayvanlara, ağaçlara, böceklere kısaca her şeye karşı aşırı iyimser oluşu ile kendisini Anne Shirley’e çok yakın hissedeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Anne ile beraber heyecanı, mutluluğu ve aşkı hissedebilmemiz için bize önereceği kitap kesinlikle Yeşilin Kızı Anne olacaktır.
Recep Ballıoğlu – Palto
Volkan Girgin tarafından canlandırılan Recep Ballıoğlu, ismini telafuz edemediği bir bölümde okumaktadır: Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği. Kuzeni Haydar ile memleketlerinden İstanbul’a üniversite okuyup büyük adam olmaya gelmişlerdir. Recep, gerek verdiği ilginç tepkiler gerekse kendini soktuğu garip durumlar ile şüphesiz dizinin en renkli karakterlerinden biri. Ayrıca kendisini az masrafla günü geçirmeye adamıştır. Her hafta 2 saat yürüme mesafesinde olan en ucuzun olduğu pazarlara kadar yürüyen ve ölümcül bir hastalığa yakalandığını sandığı bölümde mezar taşına “Kısa yaşadım, müsriflik oldu.” yazdırmaya karar veren tutumlu (!) biridir. Ne de olsa “Müsrifliğin lüzumu yok!”
Rus edebiyatının ilk eserlerinden olan Gogol’un Palto‘su, 9. dereceden devlet memuru olan Akakiy Akakiyeviç’in kendisine eski paltosu yerine bir palto yaptırmasını anlatır. Eski paltosu dikiş tutmayana kadar kullanan Akakiy bir gün yeni bir palto yaptırması gerektiğine ikna olur. Sakin ve monoton bir hayat yaşayan ve kendisine hiç mi hiç harcama yapmayan Akakiy için bu palto zamanla hayatının en önemli gelişmesi olur. Yatmadan önce bunu düşünür, kalkınca da aklına ilk gelen şey yeni yaptıracağı paltosudur. İşte bu yüzden Recep’in Palto kitabını okurken sık sık duygulanacağı ve Akakiy ile aynı hisleri yaşayıp kitabın sarsıcı sonundan çok etkilenerek gözyaşlarını tutamayıp bize de bu kitabı tavsiye edeceğini tahmin ediyoruz.
Haydar Ballıoğlu – Bir Bilim Adamının Romanı
Okan Selvi tarafından canlandırılan Haydar, Matematik bölümünde okuyan üstün zekalı bir karakterdir. Amcasının oğlu olan Recep ile kardeş gibi büyümüşlerdir ve üniversite okumaya da İstanbul’a beraber gelmişlerdir. Haydar tam bir dahidir ve diğerleri için kafadan yapılması olanaksız hesaplamaları saniyeler içinde yapar. Yine de sosyal zekası çok düşüktür ve olan biteni çoğu zaman anlayamaz ve çevresindekilere sorar. Haydar’ın pozitif bilimlere olan sevgisi o kadar fazladır ki sahip olduğu iki tavuğundan birine onu üniversiteye gitmesi için cesaretlendiren lisedeki matematik öğretmeni Ferit’in ismini, diğerine de ünlü bilim adamı Pascal’ın adını vermiştir.
Bir Bilim Adamının Romanı, Oğuz Atay’ın İTÜ İnşaat Mühendisliğinden hocası Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayatını anlattığı biyografi türündeki eseridir. Yazıldığı dönemde biyografi konulu çok kitap olmaması ve kendine has üslubu ile bu eser Oğuz Atay’ın en sevilen ve en yenilikçi eserlerinden birisidir. Kendisi de bir bilim insanı olan Haydar’ın sahip olduğu bilim aşkını düşünürsek okuyup önereceği kitap kesinlikle bu kitap olacaktır.