Jack London, “İlhamı bekleyemezsin. Onu sopayla kovalaman gerekir.” söylemiyle, yazan ve yazmaya çabalayan insana seslenir. Biz ise bu kovalamaca da hem biraz soluk almak hem de ilhama vesile olmak için yazmak ve yazmaya dair birçok unsuru konu alan filmleri paylaşacağız. İşte, yazan kişiye ”yalnız değilmişim” hissi uyandıracak o filmler:
1.) Adaptation (2002)
IMDb: 7,7
Nicolas Cage ve Meryl Streep’in rol aldığı bu filmde, dönemin meşhur kitaplarından biri olan The Orchid Thief‘ı Hollywood için sinematik bir uyarlamaya dönüştürmeye çabalayan Charlie Kaufman karakteri karşımıza çıkıyor. Çabalarına rağmen senaryosunda bir ilerleme kaydedemeyen Charlie, attığı her adımda daha fazla tıkanmaktadır. Bir yandan da, son derece başarısız bir gerilim senaryosu yazmaya çabalayan ikiz kardeşiyle uğraşmaktadır. Gün geçtikçe, Charlie biraz daha kaybolur. Birçok yazar da görülen bir durumu, bir konu hakkında yazmadan önce konsantre olamama sorunu ve çözüm sürecini güzel bir şekilde yansıtıyor. Filmin bazı kısımları, yazma sürecini biraz da olsa tecrübe etmiş olanlara oldukça tanıdık gelecektir.
Kaufman’ın birçok filminde olduğu gibi bu hikayede de, kendi kişiliğini ve benliğini yansıttığını fark edebiliriz.
2.) Barton Fink (1991)
IMDb: 7,7
Yazmak, hiç şüphesiz, kalem sahibinin ilham gücü tarafından yönetilen bir eylemdir. New York’ta ünlenen oyun yazarı Barton Fink, ani bir teklifle karşı karşıya gelir ve kendisinden Los Angeles’ta bir senaryo yazması istenir. Ancak yapılan görüşmeler sırasında istenilen senaryonun oldukça kaba bir içeriğe sahip olması gerektiğini öğrenir. Barton, bu durum mizacına uygun olmadığı için tıkanıklık yaşamaya başlar. Kaldığı otelde komşusu olan Charlie Meadows, geveze bir pazarlamacı ve tam bir orta sınıf insanıdır. Fink’in hayatına bu süreçte başka insanlar da dahil olur ancak ihtiyacı olan ilhama hala ulaşamaz ve Fink, kendisini umulmadık bir cehennem tablosu içinde bulur.
3.) Before Sunset
IMDb: 8,1
Before serisinin ikinci filmi olan Before Sunset, ilk karşılaşmalarının ardından 9 yıl sonra yeniden buluşan Jesse ve Celine‘in hikayesini anlatıyor. Jesse Amerikalı bir yazarken Celine tipik bir Fransız kadınıdır. Bir gün Avrupa raylarında, Budapeşte’den Viyana’ya doğru yola çıkan bir trende karşılaşırlar. Birbirleriyle konuşacakları çok şey vardır fakat yolculuk dahilinde sınırlı zamanları vardır. Linklater’ın sohbetler üzerinden ilerleyen filmi diyaloglarıyla izleyiciyi hayran bırakıyor. Bu sohbetleri dinlerken hem onlarla beraber birçok şeyi sorgulamaya yöneliyoruz hem de ilham almaya çok müsait bir vaziyette oluyoruz. Başroller yine Ethan Hawke ve Julie Delpy.
4.) Rebel In The Rye (2017)
IMDb: 6,7
Film, dünya edebiyatının baş yapıtlarından olan “Çavdar Tarlasındaki Çocuklar” romanının yazarı J.D. Salinger‘in hayatını anlatıyor. Yazarın hem kariyeri, hem gençlik yılları hem de kendisine ağır bir travma yaşatan İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı zorluklar, ölümle burun buruna gelmesi, yanında can veren arkadaşları Salinger’ı oldukça etkiler. Pesimist bir ruh haliyle bütünleşen ve çöküşü derinlerden hisseden Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı bu deneyimlerden sonraki ruh haliyle tamamlar.
5.) Midnight in Paris (2011)
IMDb: 7,7
64.Cannes Film Festivali‘nin açılış filmi olan Midnight in Paris, Amerikalı nişanlı çift Gil ve Inez’ın küçük bir tatil için bir gözde Avrupa şehri olan Paris’e yolculuğa çıkmasıyla başlar. Başta her şey eğlence dolu bir Avrupa kentini gezmekten ibarettir fakat damat adayı Gil’in Paris caddelerinde gece yarısı yaşadığı gerçek üstü maceralar birçok şeyi değiştirir ve genç adamın edebiyat tutkusu pekişir.
Woody Allen tarzı komik dokunuşlarla işlenen bu filmde Fitzgerald, Hemingway, Dali gibi büyük sanatçılara rastlamaktan keyif alırken, yoğun bir güzellik ve ilhama maruz kalabiliriz.
6.) The Hours (2002)
IMDb: 7,5
Filmin başrollerinde Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep olduğunu görünce filmi izleme fikri zaten cazip bir hale bürünüyor. Konusuna gelecek olursak, yazar Virginia Woolf, Londra’nın dışındaki gözlerden uzak evinde Mrs. Dalloway isimli kitabını yazmaya başlar ve sağlık problemleriyle boğuşurken ağır bir depresyondan da muzdaripdir.
Ev kadını Laura Brown, Mrs.Dalloway’ı okurken sahip olduğu hayattan uzaklaşmanın yolunu keşfeder. Diğer yandan, AIDS‘e yakalanan eski kocasının onuruna bir parti düzenleyen Clarissa Vaughan ve eski kocası arasında Mrs. Dalloway üzerine kurulu özel bir bağ vardır.
Farklı zaman dilimlerinde yaşayan fakat bir şekilde hayatları birbirine bağlanan üç farklı kadının, kült bir roman olan Mrs. Dalloway ekseninde bir gününe tanık oluyoruz.
7.) Stranger Than Fiction (2006)
IMDb: 7,5
Harold Crick, monoton, sıkıcı ve vasat bir IRS ajanıdır fakat bir gün her şey değişir çünkü Harold, kafasının içinde ona hayatını dikte eden bir yazarın sesini duymaya başlamıştır. Harold, bu sesi televizyonda gördüğü saygın bir yazarın sesine benzetir ve yazar, hikayede Harold’ın ne zaman öleceğinden bahseder, Harold yazarı aramaya başlar. Çok geç olmadan, yaşamını kurtarması için yazardan hikayenin sonunu değiştirmesini isteyecektir.
Bu filmde, öykü ve roman yazarlığının yazım sürecindeki bazı detayları, bir kurgu eserin oluşumu, hayal gücünün esere yansıtılması gibi unsurlar belirgin bir şekilde işleniyor.
8.) Freedom Writers (2007)
IMDb: 7,5
Hoşgörü kavramını benimseyen İdealist öğretmen Erin, bu kavramı öğrencilerine de aşılamayı amaçlamıştır fakat çok başka dünyalardan gelen karakterlerle uğraşmak zorundadır.
Erin, kendi yöntemleriyle öğrencilerine yakınlaşmaya çalışırken işler gittikçe kötüleşir. Öğrenciler, hayatta yüzleştikleri ırksal ve toplumsal acı gerçeklerin farkına vararak öğretmenlerinin saf idealizmi bırakmasını isterler. Zaman içinde onlarla iletişim kurmayı başaran Erin, onlardan kendi hikayelerini yazmalarını ve bunu da birbirleri ile paylaşmalarını ister. Yazılan bu yazılar, öğrencilerin hayata tutunmalarını sağlayan bir araca dönüşecektir. Film, Erin Gruwell isimli bir öğretmenin gerçek hayat öyküsünden uyarlanmıştır.
Irksal, dinsel, toplumsal fark gözetmeksizin insanları bir araya getiren ve insanı kendine getiren bir araç olarak yazı, etkileyici bir şekilde vurgulanmıştır.
9.) Anonymous (2011)
IMDb: 6,9
Bizi geçmişe götüren ve Kraliçe Elizabeth döneminde geçen hikaye, yüzlerce yıldır birçok entelektüelin kafasını kurcalayan bir soruya cevap arayışı konu alıyor: İngiliz edebiyatının en büyük ismi William Shakespeare‘in eserlerinin arkasında başka biri mi vardı? Yoksa onlarca edebiyat eseri başka birilerinin kaleminden çıkmış olabilir miydi?
Birçok uzman tarafından yazılmış onlarca kitap ve ortaya atılan teorilerden sonra Roland Emmerich, bu filmiyle İngiliz edebiyatına aynı soruyu soruyor. Dönemin skandal dolu siyasetine ayna tutarken, Kraliyet ailesinin küstah ve güç tutkunu hali de yansıtılıyor.
10.) The Words (2012)
IMDb: 7
Rory Jansen, yayımlanan ilk kitabıyla birlikte beklenmedik bir şekilde edebiyat dünyasında zirveye yerleşen ve yaratıcı, özgün üslubuyla dikkat çeken genç bir yazar olmuştur. Romanı ise dünya çapında tanınmaya başlamış, eleştirmenlerin de hayranlıkla ele aldığı bir eser olmuştur. Jansen çok sevdiği eşi ile, hayatında istediği her şeye sahiptir. Başarı ve şöhretin de dahil olduğu bu hayata, bir anda ortaya çıkan gizemli ve yaşlı bir adam girer. Jansen’ın romanı üzerine önemli bir iddiada bulunan bu yaşlı adamı görmezden gelmek mümkün değildir.
Yazma sürecinde kişinin kelimelerle yaşadığı kavganın, kaygı ve sancının ne kadar benzer olduğunun farkına varacağınız bir film.
Kaynak: http://www.beyazperde.com/













Filmler için teşekkürler 🙂