Yazgı: Kayıtsızlık İçinde Bir Hayat

Editör:
Sedef Hızlan
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]
     Yazgı: “İnsanla ve her şeyle ilgili bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları önceden ve değişmeyecek bir biçimde düzenlediğine inanılan doğaüstü güç.”

Senaristliğini ve yönetmenliğini Zeki Demirkubuz’un yaptığı, Albert Camus‘un “Yabancı” adlı kitabından uyarlanan drama türünde olan film Yazgı, 2001 yılında seyirciyle buluşmuştur. Filmin başrollerinde, Zeynep Tokuş (Sinem), Serdar Orçin (Musa), Engin Günaydın (Necati), Demir Karahan (Naim), Nazan Kırılmış (Patronun kızı) vardır. Zeki Demirkubuz’un dördüncü uzun metrajlı filmi olan Yazgı, Ankara, Antalya ve İstanbul Film Festivallerinden çeşitli ödüller kazanmış, Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde aday olarak gösterilmiştir. Filmin diğer önemli ödülleri şu şekildedir:

  • 2001 Antalya Altın Portakal Film Festivali – “ En İyi Yönetmen” , “En İyi Sanat Yönetmeni”
  • 2002 İstanbul Uluslararası Film Festivali – “Fipresci Ödülü”

Konusu gereği filmin sonunda seyirciye içsel bunalım yaratabilecek olan Yazgı, aslında hayatın anlamını bir bakıma sorgulamamızı sağlıyor. Gerçek yaşamla ilişkilendirebileceğimiz bu filmde kendimizle ilgili ipuçları bulmak oldukça mümkün. Başrolde ise bütün hayati hesaplaşmaları bitmiş olan Musa’yı görüyoruz.

Camus’nün Yabancı romanında okuduğumuz Meursault karakteri, yukarıda bahsettiğimiz Musa olarak karşımıza çıkıyor. Musa, hayatın karmaşası ve telaşı karşısında son derece kayıtsız kalan biri. Başına gelen olaylara karşı herhangi bir hissiyat belirtisi görmediğimiz bu karakterde, aslında insanın kendi doğasına yabancılaşmasına şahit oluyoruz.

Yazımızın kalanı spoiler içermektedir.

Anlamsızlıkta Anlam Bulmuş Bir Karakter: Musa

“Annem ölmüş bu sabah. Belki de dün gece, bilmiyorum.”

Varoluşçu felsefenin bakış açısına göre içgüdülerinin baskısı altında yaşamını sürdüren bir karakter, dünyanın bir karmaşa yeri olduğunun farkına varır ve bu durum onu kendi anlamsızlığına götürür.

Camus’ye göre hayatta belli kalıplar ve kurallar vardır ve insan bu hayatın içinde bunlara bağlı bir şekilde yaşar. Hayatın sonunda ölüm olması ise bireyin mutlu olmasını engellemekte ve kendisine ve hayata yabancılaşmasına sebep olmaktadır. Yabancılaşma ise, insanın kendisini ya da kendisine ait bir parçayı, kendisinden bağımsız ya da kendisine düşman olarak görmesidir. Bunlardan ilki doğadan kopuştur. İnsan burada toplumsal ve kültürel alanda yeni bir dünya inşa etme sürecine girer. Kendisine başka bir dünya kurmuş olur. Aslına bakacak olursak bu, olumlu bir yabancılaşmadır. İkinci yabancılaşma ise tıpkı Musa’nın yaşadığı gibi, toplumsal sistemin yarattığı yabancılaşmadır. Kapitalist sistemin bize dayattığı üretim ve tüketim serüveninde insan kendi doğasına yabancılaşır. Maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan kişi, emeklerini artık bir nesne olarak görmekte ve kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşmaktadır. Musa da her şeyden arınmış bir birey olarak, günlük rutinlerine bağlı ve her şeyin farkında bir karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun için yaşam ile ölüm arasında fark yoktur ve bu şekilde yaşamını sürdürmektedir.

Gümrük memuru olan Musa, rutinlerine bağlı bir hayat sürmektedir. Her olaya eşit yaklaşan hatta en zıt konularda bile fark gözetmeksizin, duygu ve düşüncelerinde değişiklik olmayan bir karakterdir. Bir sabah uyandığında annesi ona her zamanki gibi kahvaltı hazırlamamıştır ve hala uyuyordur. Bunun üzerine hiç düşünmeden evden çıkıp işe giden Musa, akşam geldiğinde annesinin ölmüş olduğunu anlar. Annesi sabah bıraktığı gibi halen yatakta yatıyordur. Annesinin kapısını kapatıp kendine sütlü kahve hazırlayan Musa, ertesi gün işe gittiğinde patronuna annesinin öldüğünü söyler. Yüzünde herhangi bir tepki olmayan Musa, bu durumu oldukça normal karşılar ve patronuna bir şey hissetmediğini söyler. Hatta “Her insan yakınlarının ölümüne biraz sevinir. Bu annesi olsa bile.” diyerek bizlere toplumsal ahlaki yargılara başkaldıran bir bakış açısı sunar. Musa ile evlenmek isteyen Sinem, ona kendisini sevip sevmediğini veya evlenmek isteyip istemediğini sorduğunda ise aldığı cevap hiç de şaşırtıcı olmaz:

Sinem: Benimle evlenmek ister misin?

Musa: Benim için fark etmez, eğer sen istiyorsan evleniriz.

Sinem: Peki beni seviyor musun?

Musa: Bilmiyorum.

Sinem: Öyleyse neden evleneceksin?

Musa: Bunun bir önemi yok. İstiyorsan evleniriz.

Sinem: Evlilik ciddi bir iştir.

Musa: Değildir.

Filmde bir aileyi katletmekle suçlanan ve buna yine herhangi bir tepki göstermeyen Musa’nın kayıtsızlığı, seyirciyi telaşa sürükleyebilecek nitelikte. Filmin sonunda ise toplumsal baskıdan dem vuran Musa; savcı ile olan konuşmasında aileyi katletmesi normal karşılanırken, annesinin ölümüne sevinmesinin anormal karşılandığını söylüyor. Bunlar Musa için yine bir anlam ifade etmese de, bunun film boyunca gösterdiği en insani tepkilerden biri olduğunu görüyoruz.

Filmin son sahnesinde ise Musa yıllar sonra eve dönüyor. Kapıyı karısı açıyor. Evde bir çocuk görüyor ve çok aldırış etmeden televizyonun karşısındaki koltuğa oturuyor. Karısından bir sütlü kahve istiyor ve her zamanki gibi rutinine devam ediyor. Tüm yaşananlara rağmen evde seyirciyi rahatsız eden bir normallik söz konusu diyebiliriz. Bir normal ne kadar rahatsız edebilirse, bu sahne de seyirciyi o kadar rahatsız ediyor aslında. Bir hiçlikle başlayan film yine bir hiçlikle, Musa’nın geri kalanı anlatmasıyla sonlanıyor: ”Sonra yatıp seviştik. Sabaha karşı uyanıp kalktım, pencereyi açtım sokağı seyrettim. Uzun zaman sonra annemi hatırladım o gece. Ölmeden neler düşünmüştü acaba? İçimde bir şeyler kıpırdadı, dinledim ama ruhum hala bomboştu.”

Filmin Fragmanı:

Kaynakça:

  • Wannart, Web. 13.03.2023
  • Bağımsız Sinema, Web. 13.03.2023
  • Albert Camus’nün Varoluşçuluk, Yabancılaşma ve Absürd Kavramlarının Jean-Paul Sartre Özelinde Sinema Anlatıları Üzerinden Okunması. Araştırma Makalesi. Selim BEYAZYÜZ. Haziran 2020. Erişim tarihi: 13.03.2023
  • Google Fotoğraflar, Web. 13.03.2023
  • Google Sözlük, Web. 13.03.2023

spot_img
Sevdenur Aktaş
Sevdenur Aktaş
it is not what i feel for you, it is what i don't feel for anyone but you

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!