Yazarın Roman İçine Karakter Olarak Girdiği Kitaplar-I

Editör:
Gaye Nur Karabay

Karakterlerimizin gerçek hayatlarından yola çıkarak yaşamlarında karşılarına çıkan toplumsal, sınıfsal çatışmalardan; hastalığa, hayatta kalma çabasından da kendi yolunu çizmenin mücadelesine, yazarların farklı kişilere dönüşümünün kendi hayatlarından kesitleriyle bize sunmasıyla, yazarlarımızın kendilerini baş karakter olarak işlediği otobiyografik yaşam öykülerini okuyacağız.

Martin Eden – Jack London

Halk tabakasından yani asıl topraklarından doğup büyüyen 20’li yaşlarında denizciliğin tutkusuyla bir başlangıcın sonunu getiren romanın hikayesi, Martin Eden.

15 yaşında hayat mücadelesi başlayan Eden’in bir fabrikada çalışmaya başlayarak denizde devam eden  mücadelesine; ideolojik ve sosyolojik olayların da girmesiyle yılmadan çalışarak körpe bir gençten, bireysel bir devrim karakteri yaratmasına, romanlarında da çokça tanık olduğu işçi sınıfından ve sefaletten büyüyerek sebep olan ruhani açlık karakteriyle onu romanlarında tanıyacağız.

Tutkunun mutlulukla elbette bir ilgisi vardı, Eden’imiz de Ruth adında avam bir burjuvanın güzel ve sosyal statüye sahip bir ailenin kızını gördüğünde başlamıştı. Ruth’a duyduğu aşk öyle sarıp sarmalıyordu ki Eden’i, sarmaladığı ne varsa büyümeye o zaman başlıyor ve asıl büyümenin aşkla gerçekleştiğine inanıyordu.

Ruth’un ait olduğu yere ulaşmak bu yolları kat etmekten geçiyordu onun aşkını kazanmak için her türlü zorluğa göğüs germek artık Eden’in tek amacı olmuştu.

Yalnızlığı içinde sürüklenip giderken yazmak tek tesellisi oluyor yazmaktan başka güç bulamıyordu. Tam gücü onu terk ettiğin de ün kazanmıştı. Çevresindeki insanlar yalnızlığın karanlığını değil paranın gücünü görüyordu. Yüksek kesimin sığ sahteliğinde eziliyor, başarı ve ünün nihai olduğunun gerçekliğiyle de inandığı ne varsa önemini yitiriyordu.

Sonsuz mavinin derinliğinde kimsenin haberdar olmadığı bir yerde yitmekti tek amacı artık. Eden bulup da yitiren miydi, yoksa hiç bulamadı mı yaşamın gayesini bilinmez. Eden’den başkası da bilmez artık. Çünkü Martin, sonsuz maviliğin derin kollarına atmıştır kendini. Belki ait olduğu yere belki de en derin sığınağına…

“Öldüğünüzde, siz de benim gibi çürüyeceksiniz, o zaman nasıl yaşadığınızın ne önemi var?”

Sol Ayağım – Christy Brown

1932 yılında doğuştan beyin felci ile dünyaya gelen Christy‘nin gerçekçi ve dokunaklı öyküsü… Christy’nin yaşam öyküsündeki en büyük katkısını annesi Bridge‘den alacaktır. Annesinin çabası sayesinde diğer 22 kardeşiyle beraber hayatta kalan 13 Kardeşi ile birlikte aralarındaki eşitsizliği azaltmak için elinden geleni yapan Bridge, kırık bir cam parçası gibi olan Christy’i iyileştirmeye gayret edecekti…

Zihinsel özgürlüğün en büyük anahtarını yazılı sözcüklerde bulacak, sol ayağı içinde bulunduğu karanlıktan çıkmasını ve Christy’nin tek ilham kaynağı olan annesinin dışındaki insanlara tutunmaya çalışacak ve arayışlara girecekti. Faydası olmayan bu girişimlerde umudu tükenecek kendi içine dönük yaşayacaktı. Bütün acısı artık içindeydi.

Tam anlamıyla normal bir insan gibi olmayacağını fark ettiği an, eski farkındalığında aynı kalacağını anlamıştı. Oysa sevmek ve sevilmek gibi duygulara ihtiyacı vardı. Fark etmek acıydı ama elzemdi. Artık kendi düşünce ve fikirlerine adayacağı koskocaman bir dünya inşa edecekti Christy…

Hayallerinin büyük olmasına rağmen yazmayı öğrenmek yazar olmak isteyen Christy edebiyatı keşfeder, zihniyle yazanlardan kalbini ve ruhunu kullanarak yazanlara kadar farklı beyinlerden oluşan tapınağa benzetir. Yaratmanın büyüsüne kapılır gider. Christy ve annesinin hakikate giden yolda olan başarı ve mücadele hırsını okuyacağınız muhteşem bir roman…

“Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.”

İtiraflarım – Tolstoy

Rus edebiyatının başyapıtı Tolstoy!
Akıl hocalığı sıfatını hak eden bir düşünce adamı!

Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybettikten sonra akrabalarında büyüyen, yoksullukla geçen gençlik hikayesi ve ruhsal çöküntü okuyacak olup, kendini büyüten biri olmasıyla özellikle geniş Rus halkının yoksul köylünün perişan durumu onu daha fazla çöküntüye sürüklemişti. Bu duruma dayanamayıp tüm servetini köylülere dağıtıp onlar gibi yaşamak istedi. Tolstoy’un tek çabası sadece usanmadan yazmak isteğiydi.

Haz ve zevklerin bilinmezliğinden mi yoksa hayatın gerçeklerinin tüm insanlık için yani daha iyi biri olmak gibi bir bilinmezlikten mi?

İnanç nedir, Tanrıya kavuşmak, Tanrıyı bulmak yaşam gücünün asıl kaynağı mıdır?
Hakikate sevgiyle mi ulaşılır? Hayatta kalmak için zorluklara göğüs mü germek gerekiyor? Dini öğretiler tüm inançların neresinde, yalanla gerçek birbirinden nasıl ayrılır?

Evini terk ettikten hemen sonra hasta düşen Tolstoy’un hayatı boyunca nasıl yaşanması gerektiğinin acı dolu gerçeklerini okuyacak, tüm yaşamı boyunca arayışlarının soru ve cevaplarını İtiraflarım‘da bulacaksınız.

“İnsanlığın hayattaki görevi ruhunu kurtarmaktır.”

Çocukluğum – Maksim Gorki

Çocukluğum Maksim Gorki | Can Yayınları

Babasını 5 yaşındayken kaybettikten sonra annesi de yeniden evlenirken, Gorki, 11 yaşında tamamen öksüz kalmıştır. Anneannesi ve büyük babası tarafından masallar ile büyütülürken okul hayatına da devam etmeyip 8 yaşında çalışmaya başlamıştır. Rus işçi sınıfına ise gemide bulaşıkçılık yaparak tanımaya başlar.

Otobiyografik üç kitabın birincisi olan Çocukluğum’da, yazarın asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov, takma adıyla ün kazanan Gorki Rusçada acı anlamına gelmektedir. Çocukluk anıları üzerine yazdığı bu kitapta insan ilişkilerini ve duygularını bir nevi çocuğun dilinden okumaktayız.

Bir çok kez küçük yaşlarda intihar etme eğilimi gösteren Gorki, Rusya turuna çıkmaya karar verir. Hayatındaki ilk değişikliklere yol açmasına sebep olan bu karar olacaktır. Hapis hayatı süren Gorki’nin çocuğu ve kendisinin ölümü şüpheli olarak kalmıştır ve Gorki’de en çok yaşantısının kurbanı olmuştur.

“Ölmek marifet değil; hüner yaşamasını bilmektir.” 

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa

15 yaşındaki isimsiz bir karakterin 7 yıldır çekmiş olduğu “Kemik Veremi” küçük yaşta onu bulan  bir hastalıktır. Bu hastalık onu hasta bakıcılarının ve hastanenin çevresine hapdeser. İçinde bulunduğu mefhum durum ve ıstıraplar, Peyami‘yi okumaya yazmaya sürükler.

“Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler. İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur. Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!” der.

Hastane kokusundan duvarının beyaz olmasının ürkütücülüğünü, tasvirinin etkileyiciliğiyle her cümlesinde duygusallaşacak olup ve empati yapmanızı sağlayacaktır. Misafir olduğu köşkte küçük yaşında tutulduğu bir aşk yakalar genci. Nüzhet’in annesiyle babası bu gençten hastalığı dolayısıyla görüşmelerini istemez. Gencin yaşadığı üzüntüler hastalığının ilerlemesine sebep olur. Onu kurtaran tek şey ise yaşama umududur. Yıllardır tutulduğu illete rağmen tek kelimesi ”Dayanırım” diye haykırması olmuştur.

“Daha büyük acılara hazırlanıyordum.”

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks