Yavuz Turgul: Didaktik Sinema

Nur Sarıoğlu
Nur Sarıoğluhttps://twitter.com/nrozges
Merhaba ben Nur. Sinema bölümünde okuyorum. Annem hem bir şair hem de bir sinefildi. Çocukken bu huyuna o kadar hayran kalırdım ki yavaş yavaş etkilenmeye başladım. Önce bir masal yazdım sonra bir öykü ve tiyatro oyunu sonra senaryo ve en sonunda izlediğim filmlerin eleştiri ve analizini. Elbette bunları hep amatörce yaptım. Şuan ise Söylenti Dergi'de içerik yazarıyım.
Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden olan Yavuz Turgul, sinemamızın yeniden doğuşunu sağlayan Eşkıya filmine imza atmış, Türk televizyonculuğunda kaliteli hikâyesiyle gönüllerde apayrı yere sahip olan İkinci Bahar dizisinin mimarı olmuş, yurtdışında ve yurtiçinde birçok ödüle layık görülmüş, filmlerinde bizlere sosyoloji dersi vermiş, Türk sinema dünyasının hazinelerindendir.

5 Nisan 1946 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde yükseköğretimini tamamladı. Ardından Ses için çalıştı. Aynı zamanda Turgul, Ses dergisinin görmüş olduğu en genç yazı işleri müdürüdür. Sinemaya yoğun bir ilgisi vardı. Bunun üzerine dergiden ayrıldıktan sonra 1976 yılında Ertem Eğilmez’in desteğiyle Arzu Film’de senarist olarak çalışmaya başladı. Hepimizin çok iyi bildiği, Yeşilçam sinemasında yer edinmiş, Tosun Paşa, Şabanoğlu Şaban, Hababam Sınıfı, Sultan, Çiçek Abbas, Züğürt Ağa gibi pek çok filme senarist olarak imza attı.

1980 yılında sinemada kriz yaşanmaya başlanınca kariyerine reklamcı olarak devam etti. Manajans Thompson’da metin yazarı olarak olarak çalışmaya başladı. Jeffi Madina ile tanıştıktan sonra ajansı bıraktı ve Medina ile birlikte Medina Turgul adlı reklam ajansı kurdular. Hem sinemacılığı hem de reklamcılığı aynı anda yapıyordu. Reklamcılık kariyeri sinema kariyeri kadar başarıydı. 1984 yılına geldiğimizde yönetmen olarak ilk uzun metrajlı filmini ve de Türk sinemasının tek şiir uyarlaması olan,  Müjde Ar’ın başrolde olduğu Fahriye Abla’yı çekti. Bu filmle büyük başarı kazana Turgul, 1987’de Şener Şen’le birlikte, senaryosu ve kurgusuyla dönemin en iyi filmlerinden alan Muhsin Bey’i çekti. Şener Şen’le başladığı arkadaşlığı ve iş ortaklığı, ikilinin bir araya gelerek çektiği filmlerde başarılı sonuçlar getirecekti. 1990’da Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filmini tekrardan Şener Şen’le çekti. 1992’de Gölge Oyunu’nu çektikten sonra, 1996 yılında Türk sinemasının en fazla gişe hasılatı yapan ve sinemamızın kaderini değiştiren Eşkıya filmini çekti.

fotoğraf: Türk Sinema Araştırmaları

1999’da İkinci Bahar dizisi için kollarını sıvadı. O döneme kadar çekilen en iyi dizi olarak görülen İkinci Bahar, izleyicinin devam etmesi üzerine gelen isteklerine rağmen senaryo gereği final yapıldı. 2003 yılında reklamcılık ve yönetmenlik görevini bıraksa da 2006 yılında Gönül Yarası, 2010 yılında Av Mevsimi, 2017 yılında ise Yol Ayrımı filmlerini çekti. Aynı zamanda 2007 yılında Ömer Vargı’nın yönetmenliğini üstendiği Kabadayı filminin senaryosunu yazdı. Birçok ödüle layık görülen Yavuz Turgul, 2021 yılında, 28. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde Onur Ödülü, 9. İpek Yolu Film Ödülleri’nde ise Emek Ödülü verildi. Ancak hastalığından dolayı törenlere katılamadı.

“Sıra dışı işler yapmak için sıra dışı adam olmak gerekmez.” -Yavuz Turgul

Yavuz Turgul Sineması ve Modernleşme

Modernleşme kavramı, batı-dışı ülkelerde modern ülkeyi taklit etme olarak görülmektedir. Onlar gibi olmanın yolları aranır ve eski olan modernleşmeye engel olarak görülür. Bu yüzden gelenekler geride bırakılmaya çalışır. Geleneklerin geride bırakılması, yenilerin karşılanması, yapısal ve kültürel değişikler kimlik krizlerine, oluşan kimlik krizleri ise toplumsal krizlere dönüşür.

Türkiye gibi ülkelerde modernleşme, taklit, özenti ve uyarlamaya dönüşür; ancak bu ülkenin her yerinde kabul edilmez. Modern unsurlar ülkenin her yerinde farklı olmasıyla gelenek ve modernlik arasında iç içe yaşama görülmeye başlanır ve durum “farklı çağları yaşayan insanlara” neden olur.

“Değişmeyen zihniyet, değişen biçimle örtüşmemekte, ülkede alaturka/alafranga karşıtlığı doğurmaktadır. Eski/yeni karşıtlığı ilerleyen dönemlerde de varlığını hissettirmektedir. “ -Zehra Yiğit

Türkiye’de 1980 sonrası toplumsal yapıdaki değişimler; nüfus kentleşme ve aile yapılarında görülmektedir. Sanayileşme sürecinde sınıflaşma, meslek yapısı, yetersiz kaynaklar, kentleşme, göç gibi yapısal değişimler topluma ve aile yapısına yansır. Bu değişimler ülkenin her yanında aynı şekilde algılanmamaktadır. T.B. Bottomore’ya göre toplumsal değişim, bazı dönemlerinde ya da bazı alanlarında hızlı, bazılarında yavaş hatta hissedilmeyecek kadar ağırdır. Bu yüzden Türkiye’de eski ve yeni, geleneksel ve modern gibi karşıtlıklar oluşmaktadır. Bu karşıtlıklar sinemamızda da işlenir. Bu konuyu en iyi işleyen isimlerden birisi de Yavuz Turgul’dur. Onun tüm filmlerinde bir eski/yeni, modern/geleneksel, Doğu/Batı gibi karşıtlıklar görülür ve sonuçları filmlere yansımaktadır.

Yavuz Turgul ve Şener Şen Gönül Yarası setinde
Toplumsal Değişim

Yavuz Turgul’un filmleri, değişimin en çok yaşandığı 1980 sonrasını kapsar. Yaşanan değişim çok hızlıdır ve toplumsal çatışmalar doğurmaktadır. İnsanlar bu sürece uyum sağlamakta zorlanır ve düzene, kendilerine, değerlerine yabancılaşmaktadır. Liberalizmin yoğun hissedildiği bu dönemde göç alan büyük şehirlerin bundan etkilendiği görülür ve şehirlerde gecekondulaşma, işsizlik ve nüfus yoğunluğu gibi sorunlar yaşanmaktadır. Bu şehirlerin başında İstanbul gelmektedir.

Eşkıya

Bu toplumsal değişim Turgul’un neredeyse her filminde işlemektedir. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminde, yönetmen Haşmet artık zamanının sonuna geldiğini ve onun gibi aşk filmleri çeken yönetmenlerin olmadığının farkındadır. Muhsin Bey eski bir organizatördür; ama artık iş yapmamaktadır. Gölge Oyunu’nda Abidin ve Mahmut kendileri gibi komedi oyuncularının kalmadığının farkındadır. Eşkıya’da ise, Doğu’nun dağlarında gezen eşkıyaları ile Batı’nın mafyaları değişim ürünleridir. Gönül Yarası’nda, Dünya türkü söylerken bir anda kendisini pavyonlarda müşterilerini eğlendirmek zorunda kalırken bulur. Son olarak Kabadayı filminde ise, eskinin kabadayıları ile yeni mafyalar, eski/yeni karşıtlarını oluşturmaktadır.

Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni

Turgul’un karakterleri eskiyi temsil ediyorsa, genellikle olumlu özellikleri vardır. Muhsin Bey, değişime karşı bir adam olsa da iyilikten, dürüstlükten ve sevgiden yanadır. Ali Nazik ise değerlerini kaybetmektedir; çünkü düzenin yozlaştırdığı biridir. Buna benzer bir ayrım Baran ve Cumalı arasındadır. Baran geleneksel özelliklere sahiptir.

Erkek Egemenliği

Yavuz Turgul’un filmlerinde Fahriye Abla hariç, konu erkek karakterin etrafında dönmektedir. Fahriye Abla, kadınların toplumsal yaşama katılmaları ve özne olarak var oluş savaşı vermeleri sırasında, kent yaşamında giderek belirginleşen ve güçlenen birey kimlikleri dolayısıyla yapılmış bir film olarak görülmektedir. Turgul’un diğer filmlerin tamamında erkek karakterlerinin başrollü oynadıkları, olayların bu karakterler etrafında döndüğü görülmektedir. Belki bu durumun nedeni, değişen toplum yapısıyla beraber, değişimden erkeklerin yoğun olarak etkilenmiş olmalarıdır. Yapısı itibariyle ataerkil bir toplum olan Türkiye’de geleneksel değerlerde sapmalar yaşandığı görülmektedir (Yiğit 70). Modernleşme çabalarında ataerkil yapısını bozduğu için aile bütünlüğü bozulur ve erkeğin yabancılaşmasına şahit olunur.

Muhsin Bey

1980 sonrası sinemada erkek dostluğu kavramı gözükmeye başlar. Egemenliğini kaybeden erkekler destekleyicidir ve işbirliği yapmaya başlamışlardır. Bu durum filmlere yansır. Turgul’un filmlerinde bu dostluk baba/oğul ilişkisine kaymaktadır. Muhsin Bey’de Muhsin Bey ve Ali Nazik, Eşkiya’da Baran ve Cumalı, Gölge Oyunu’nda Abidin ve Mahmut, Gönül Yarası’nda Ali Osman ve Takoz, Kabadayı’da Ali Osman ve oğlu Murat ilişkilerini bu duruma örnek göstermek mümkün. Aynı zamanda, bu erkekler sevdikleri kadınlar için her türlü fedakârlığı yapmaktan çekinmeyen erkeklerdir. Kadın karakterler ise kimi zaman rekabet unsuru olarak tanımlanmakta ve dostluklar için tehdit oluşturmaktadır.

Yavuz Turgul, sinemayı didaktik şekilde çok iyi kullanmayı başaran yönetmen ve senaristlerdendir. Filmdeki olaylar genellikle eleştirilen toplumun düşüncesi ve sonuçlarıdır. Aynı zamanda yazdığı senaryolardan, yönettiği her filmi izlediğimizde o dönemin nasıl bir halde olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Turgul, Türk sinemasındaki unutulmayacak auteur yönetmenlerindendir.

KAYNAKÇA

  • Yiğit, Zehra. Yavuz Turgul Filmlerinde Değişim Olgusu. Sosyoloji Notları 6 (2008): 67-73
  • Yüksel, Sinem. Yavuz Turgul Sinemasında Toplumsal Değişim ve Kriz Anlatısı. Selçuk Üniversitesi 1 (2013): 282- 294
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks