Orhan Veli‘nin şiirlerini okuduğumuzda her yaştan insan kendisinden bir parça bulur. Şiirlerinde çocukluğunu anlatır, 8 yaşındaki bir erkek çocuğu kendisini bulur. Şiirlerinde aşkı anlatır, bir genç kadın o şiirde kendisini bulur. Şiirlerinde savaş yıllarını anlatır, 80 yaşında bir adam onun şiirlerinde kendisini bulur. Şiirlerinde yaşama sevincini anlatır, o şiirde umutsuzluğa kapılmış bir insan tutunacak bir dalı Orhan Veli’nin şiirlerinde bulur. Bir şair olarak Orhan Veli’nin gücü de tam bu noktalarda başlar. Şiirlerinde kendisini anlatırken aslında şiirlerini okuyacak olan okuyucusunu da yazar. Zamansız bir şairdir. 1940 yılında onu okursak da anlayabiliriz 2056 yılında okursak da onu anlayabiliriz.
Orhan Veli’nin ve onun şiirlerinin neden zamansız olduğunu, şiirlerinde kullandığı dört tema üzerinden bu yazıda inceleyeceğiz.
Sevgi

Biri bir koca görür rüyasında:
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
Şen Yuva Apartmanı, bodrum katı.
Kutu gibi bir dairede otururlar.
Ne çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye;
Bulaşıksa kendi bulaşıkları.
Çocukları olur, nur topu gibi;
Elden düşme bir araba satın alınır.
Kızılay Bahçesi’ne gidilir sabahları;
Kumda oynasın diye küçük Yılmaz,
Kibar çocukları gibi…
Orhan Veli, şiirlerinde sevgiyi genelde bir kadın üzerinden anlatır ama Orhan Veli, Ankara sevgisini de şiirlerinin içerisine yerleştirmiştir. Ankara onun hayatında önemli dönüm noktalarından birisi olur. Mensup olduğu Garip akımın temellerinin atıldığı şehirdir. Yakın arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile bu şehirde tanışmıştır. Ankara onun için bir aile haline de gelmiştir diyebiliriz. Altındağ şiirinde bir rüya, rüyanın içinde bir aileyi anlatır. Orhan Veli’nin bu şiirini Ankara’da okuduğumuzda farklı, Ankara’dan uzakta okuduğumuzda farklı, Ankara’ya hiç gitmemiş olduğumuzda farklı bir gözle okuruz.
Hüzün

Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, sıya sıya;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz cimacıdır halat başında;
Kiminiz kuştur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Sıp diye geçer Köprü’nün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz…
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
İstanbul sadece şairler için değil, dünyada yaşayan her insan için özel, önemli ve anlaşılması zor bir şehir olur. Aşkın, nefretin, mücadelenin ya da özgürlüğün bir parçası haline gelir. Orhan Veli için ise İstanbul hüznün olduğu bir şehirdir. Onun şiirlerinde İstanbul’u okurken İstanbul karmaşıklığı içinde olan geçim derdini, hüznü ve mutsuzluğu hissederiz. Bu yüzden Orhan Veli’nin şiirlerinde Galata Köprüsü, Kapalı Çarşı, Boğaziçi gibi dönemin kalabalık mekanları şiirin içinde yer bulur. Bu mekanlar halkı görebildiğimiz, halkın yalnız ve hüzünlü duruşunu rahatlıkla izleyebildiğimiz yerlerdir. Şiirdeki yerler de bu hüzünden bir parça taşır.
Yaşama Sevinci

Sokakta giderken, kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüp
Gülümsüyorum.
Orhan Veli‘nin bilinen şiirleri ve aynı zamanda yaşamı dikkate alındığında şiirlerinde hüzün daha baskın bir şekilde yansır gibi gözükür. Aslında durum bundan farklıdır. Orhan Veli yaşamayı, yaşamın getirdiği güzellikleri görmeyi ve bunlardan keyif almayı da bilir. Şiirlerinde bu duyguları kullanır. Aynı zamanda şiirlerindeki yaşama sevinci okuyucudan da bir parça taşır. Sokakta giderken gülümsediğimizi fark ederiz, bazı zamanlarda her şey gözümüze çok daha güzel gelir, birdenbire herhangi bir şeye aşık oluruz örneğin. Orhan Veli şiirlerinde kendisini anlatırken aslında okuyucusunu da anlatmış olur. Kendimizden bir parça görebildiğimiz için Orhan Veli’nin şiirlerini de severiz.
Çayın rengi ne kadar güzel,
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!
Savaş

Arzulu mudur acaba
Bir tank, rüyasında
Ve ne düşünür tayyare
Yalnız kaldığı zaman?
Hep bir ağızdan şarkı söylemesini
Sevmez mi acaba gaz maskeleri
Ay ışığında?
Ve tüfeklerin merhameti yok mudur
Biz insanlar kadar olsun?
Orhan Veli’nin şiirlerini okuduğumuzda o dönemin siyasi ve sosyal yapısı hakkında bilgiler de ediniriz. İkinci Dünya Savaş’ını gördüğü için şiirlerinde savaş temasını kullanır. Şiirlerine aldığı savaş, toplum sorunları gibi konuları iğneleyici bir dil ile ironiyle karışık bir şekilde yazar. Şiirlerini ilk okuduğumuzda belki güleriz ama ikinci bir okuma yaptığımızda asıl anlatmak istediği duygunun ne kadar derinde olduğunu görürüz. Eylül 1939 yılında yazılan Bizim Gibi şiiri 2024 yılında okunduğunda da bir şeylerin hala değişmediğini gözler önüne serer.
Kaynakça
- Orhan Veli- Bütün Şiirleri. İstanbul: Can Modern, 2021.