Anadolu’nun kırsal bölgelerinde, dilden dile dolaşan çeşitli korkutucu efsaneler bulunur. Çoğu zaman çocukları korkutup kötü davranışlardan uzaklaştırmak için anlatılan bu efsanelerin çoğu cinler üzerine kurulu olsa da ilgi çeken başka efsanevi yaratıklardan da bahsedilir. Anadolu’nun korkulan yaratıkları arasında en ilginci sayılan gulyabani anlatısı da bunlardan biri olarak çeşitli kitaplara ve filmlere konu olmuştur.
İslamiyet öncesi Arap kültüründe hortlak/cin anlamına gelen gul ile Farsça’da çöl adamı anlamlarına gelen beyabani kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur gulyabani karakteri. Bu karaktere, 18. yüzyılda yayımlanan Binbir Gece Masalları isimli kitapta Şehzade ile Gulyabani anlatısında yer verilmiş ve Avrupalılar da böylece onu tanımıştır.
Gulyabani Efsanesinin Kökenleri

Gulyabani deyince hepimizin aklına ilk gelen, şüphesiz ki Kemal Sunal ve Şener Şen’in oynadığı Süt Kardeşler filmidir. Bir çoğumuzun çocukluk döneminin en çok tanınan korku simgelerinden biri olan gelen bu yaratık, elbette sadece bir film karakteri değildi. Gulyabaninin ülkemizdeki esas çıkış noktası, Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ın Gulyabani adlı romanıydı.

Gulyabaniye dair anlatılanların kökenini incelediğimizde; onun daha da eskiye dayanmakta olduğunu, bazı toplumlarda yüzyıllardır anlatılageldiğini görürüz. Gulyabani adıyla bilinen bu karakter, gezginlerin karşısına çıkarak onlara unutamayacakları korkular yaratan bir canavardır. Daha sonraları ise Anadolu kültüründe Ahubaba diye adlandırılan ve insan yediği düşünülen; çok uzun boylu, uzun sakallı ve elinde asası olan bir yaratığın tezahürü hâline gelmiştir. Bazı Türk halklarının geleneksel görüşlerine göre de gulyabani, kadın kılığında olduğuna inanılan mitolojik bir varlıktır.
Efsanenin Farklı Versiyonları
Farklı toplumların eski eserlerinde çok sık bahsedilmesine rağmen gulyabaninin gerçekte kim veya ne olduğunu çok az kişi bilir. Bazıları onun Kaf Dağı’ndan Dünya’ya sürülmüş, insan kılığında bir şeytan olduğunu ve yüzyıllardır Dünya topraklarında varlığını sürdürdüğünü savunur. Efsaneye göre; devasa boyuttaki gulyabani pis kokar, vücudu tüyle kaplıdır ve ayakları tersine dönüktür. Gündüzleri mezarına girer, geceleri ise hortlayarak dışarı çıkar. Gulyabaninin, ıssız bir yerde yalnız başına yatan birinin ayağının altını yalayarak incelttiği ve o kişinin kanını kişi ölünceye içtiği söylenir.

Bir rivayet odur ki tüm vücudu sarı ve kırmızı tüylerle kaplı bu insanımsı çirkin varlık, dağ yamaçlarında ve kimsenin olmadığı çöllerde akşamüstü ortaya çıkarak avcılara yaklaşır, onlarla insan gibi konuşur ve onlardan bir şeyler istedikten sonra güreşmeyi önerir. Güreşi avcı kazanırsa gulyabani sessizce çekip gider ancak gulyabani kazanırsa avcı uzun zaman hasta yatacak demektir.
Gulyabaninin pek çok kılığa bürünüp insanları kandırarak onlardan beslendiği yönünde söylenenler de efsanenin farklı bir versiyonu olarak karşımıza çıkar. Bu yaratığın, kendi zamanında kaybolan ve boyutlar arasında seyahat ederek kendi zamanını arayan bir zaman yolcusu olduğu söylenir.

Bazı toplumlar gulyabaninin bir büyücü olduğuna inanırken bazıları da onun Kırım’ın kuzeyindeki Tatar bozkırından gelen bir şaman olduğuna inanır. Gulyabaninin normal bir insan olduğu ve gezgin olarak yaşadığı da bahsi geçen farklı inanışlar arasında yerini almıştır. Bu son inanca göre kendisine seyyah diyen gulyabani, gittiği yerlerden duyulmamış hikâyeleri toplar ve sonraki rotasında karşılaştığı insanlara anlatır.
Türk Mitolojisinde Gulyabani Benzeri Korkutucu Yaratıklar

Türk mitolojisi, ilginç efsaneler ve yaratıklar bakımından oldukça zengindir. Dünya’da yaygın olarak çok ilgi görmese de Türk kültürü kendi içinde mitolojik çeşitliliğe sahiptir. Anadolu’da anlatılagelen ve korkutucu olma bakımından gulyabani ile benzerlik gösteren bazı yaratıklara ve özelliklerine kısaca değinelim:
- Hınkır Munkur: Yakaladığı insanı boğduktan sonra yer.
- Enkebit: Uykudaki insanları boğar.
- Alkarısı: Lohusaların ve yeni doğmuş bebeklerin ciğerleriyle beslenir.
- Hıbılık: Yanına gittiği kişinin göğsüne çöker ve nefesi kesilip ölene kadar boğazını sıkar.
- Çarşamba Karısı: Evin çocuğunu, herkesin gözü önünde alıp götürür.
- Tepegöz: Dede Korkut hikâyelerinin meşhur yaratığıdır.
- Demirkıynak: Tepegöz’ün kız kardeşidir.
- Emegenler: Çirkin, insanüstü ve zaman zaman birden fazla başı vardır.
- Arçura: Şeytani Orman cinidir.
- Azmıç: Tek başına seyahat edenlere musallat olan yol cinidir.
Kaynakça
- GÖRGÜLÜ, Duru. “Abası’dan Emegen’e: Anadolu İnsanının Yüreğine Korku Salan 8 Canavar“. listelist. 07.02.2024. Erişim Tarihi: 23.03.2024.
- SARPKAYA, Seçkin, YALTIRIK, Mehmet Berk, YAZICI, Ömer Faruk. “Türk Kültüründe Gulyabani“. otuken. 2022. Erişim Tarihi: 23.03.2024
- ERİŞEN, Aslı. “Türk Mitolojisi’nde Akıllara Zarar 33 Acayip Yaratık“. aydinlik. 05.05.2023. Erişim Tarihi: 23.03.2024.
- YALTIRIK, Mehmet Berk. “Türklerde Tabiatüstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili İnanışlar“. Kayıp Dünya. Erişim Tarihi: 17.02.2011.