Yaratıcılık insan beyninin işidir. Yaratıcılığın varlığına; anlamı kadar kapsamlı, birbirinden farklı birçok tanımla cevap verebiliriz. The Creative Brain, yaratıcılık kavramına çok daha geniş bir pencereden bakmamızı sağlayacak bir yapıt. Hayatının son yirmi yılını insan beyni üzerine çalışarak geçiren Nörolog David Eagleman, dünyadaki yaratıcı beyinleri ve onları harekete geçirenin ne olduğu konusunda kapsamlı bir araştırmaya başvurmuştur.
Modern Dünya’yı Oluşturmak
David Eagleman, insanlığın dışındaki tüm canlılar sabit bir döngünün içerisinde yaşamaya devam ederken; insanların her geçen gün yaratıcılıklarına kapılıp, mağara boşluklarından uzay keşfine yükselişinin modern dünyayı oluşturduğu düşünüyor. Sonrasında izleyiciyi konuya dahil edebilmek adına ilk adımını atıyor.
David Eagleman, hayvanlar ve insanlar arasındaki farkı beyinlerimizin algılama (Parietal Lob) ve tepki (Frontal Lob) kısımlarının çalışma şekli üzerinden anlatmıştır.
Hayvanların beynindeki algılama ve tepki bölümleri arasında bir boşluk bulunmaz. Bir kedi elinizdeki mamayı gördüğünde sizi sorgulamadan mamaya doğru yaklaşacaktır. Fakat insanlarda durum aynı doğrultuda ilerlemez. Algılama ve tepki verme esnasında Motor Korteks dediğimiz planlı hareket edebilmemizi sağlayan bir bölüm vardır.
İnsanın evrimi esnasında algılama ve tepki bölgelerinde genişleme olması bu bölümün oluşmasını sağlamıştır. Burada algıladığımız şeyler, daha öncesinde algıladığımız şeylerle çarpışabiliyor ve bu beynimizi bir kargaşaya sürükleyebiliyor. Aynı zamanda bu genişleme beynimizdeki ihtimallerin bir başka ihtimalleri yaratmasını da sağlayıp, sınırsız sayıda farklı yol ve bilgi oluşumuna yer hazırlıyor. Bununla birlikte insan beyninin gelişimi bir avantajı daha beraberinde getirmiştir. Alnımızın arkasında kalan kısım büyür ve hayal gücümüzün kaynağının oluşumuna sebebiyet veren bölümü Prefrontal Korteks’i oluşturur.
Prefrontal Korteks görmediklerimizi hayal edebilmemizi sağlıyor. Bunu mevcut zamandan ve mekandan çıkıp, başka yerlere giderek yapıyor. Yeni fikirler denedikten sonra geriye sadece var olmayanı düşünmek kalıyor.
Çaresizlik ve Yaratıcılık
Dr. Michelle Khine (Nanotehcnologist), araştırmasını mikroskobik düzeyde gerçekleştirebilmesi için özel bir donanıma ihtiyaç duyuyordu. Fakat yeni işindeki laboratuvarı yapım aşamasındaydı. İşini nasıl yapacağıyla ilgili tereddütlere sahip olmasının dışında, kariyeri de dibi görmek üzereydi. Çaresizlikle başlayan hikayesini başarıyla bitirmesini sağlayan bir şey vardı. Küçükken oynamayı çok sevdiği Shrinky Dinks adlı, fırına konulan kağıtların çekilip; sert tabakalar haline gelirken şekillerini korumaya devam etmeleri, çocuklara bir sihir gösterisine şahitlik ettiklerini hissettiren oyuncağıydı.
Nanoteknolojide gerekli olan küçük ölçekten kaçınıp, büyükten başlayarak her şeyi küçültmeye; metalin küçülmesi fakat şeklini koruyabilmesi ihtimali Dr. Michelle Khine‘nin yaratıcılığı sayesinde gerçek olmuştu.
Yaratıcılık Nedir?

Yaratım sürecine girdiğimizde beyinlerimiz tam olarak ne yapıyor?
Nathan Myhrvold, Nükleer Reaktör icadını gerçekleştirmiş bir yemek kitabı yazarıdır. Kendisini tek bir alanda gelişmek yerine, birçok alanda başarı elde etmiştir. Bill Gates, Nathan Myhrvold için tanıdığı en zeki adam olduğunu belirtmekten çekinmemiştir. Bunların dışında dinozorlarla ve asteroidlerle yakından ilgilenen Myhrvold, yaratıcılığın bir yerden alınan fikrin başka bir yerde kullanılması olduğunu belirtmiştir.
Her şey tamamen algıladıklarımızla alakalıdır. Algıladıklarımız ne kadar zengin ve kapsamlıysa beynimizin kullanabileceği bilgi o kadar çok olur. Bu şekilde yaratıcılık, algıladıklarımızın sürekli başka bilgilerimizle çatışmasıyla oluşur. Beynimizdeki her şey sürekli yapılandırılır ve daha sonradan elde ettiğimiz bilgiyle çarpıştığında ortaya elde edebileceğimiz yeni bir bilgi çıkar.
Bununla birlikte yaratıcılığın beynin sadece tek bir yerinde üretilmediğini söyleyebiliriz. Beynimizdeki milyonlarca nöronunun karşılıklı etkileşimi sonucu elektriksel impuls ortaya çıkar ve keşfettiğimiz, algıladığımız her şey beynimizin yaratırken kullanabileceği birer hammaddeye dönüşür.
Ayrıca Nathan Mhyrvold, kar tanesini bozulmadan çekebilmek için mucidi olduğu özel kar tanesi kamerasıyla sıfırın altındaki derecelerde çekim yaparak, on sekiz aylık bir çalışmanın sonunda yüksek çözünürlükteki kar tanesi görüntülerini dünyayla paylaştı.
Canavarlar yaratan bir yönetmen: Phil Tippett
Kavramları kırıp, şekillerini değiştirerek filmlerdeki en etkileyici canavarları; yaratıcılığından faydalanarak canlandıran Phil Tippett, bu zamana kadar hayatına dahil olan her şeyi bir adaya toplayarak fikir adasını oluşturmuştur. Beyninde olanların algıladığı farklı şeyleri parçalayıp, bir diğeriyle birleştirmesiyle fikir adası fikrini gerçekleştirmiştir.
Caz Melez Bir Müzik Türü
Müzisyen Robert Glasper, Grammy ödülü almış bir müzisyendir. Caz müzik için söylemiş olduğu sözler tüm dikkatleri üzerine çekmiştir. “Caz başka müzik türlerinden oluşan bir müzik türüdür. Bu türün geleneği, sürekli olarak değişmesidir. Değişmeyi kesersen büyümeyi durdurursun ve geleceğin izini kaybedersin.”
Savaşı seramiklere taşıyan, çömleklerin üzerinde Körfez Savaşı‘nda şahitlik ettiği şeyleri bulabileceğimiz isim ise Ehren Tool‘dur.
Ehren Tool, sevdiği şeyin ne olduğunun arayışındaydı. Körfez Savaşı’nda gördüklerinden ötürü sarsılmış, etkisinde kaldığı şeyi atlatmanın çabasındaydı. Kendisini çömlek yaparken buldu. Yapmış olduğu çömleklerde şahitlik etmiş olduğu ölüm, savaş ve kayıplar hala varlığını devam ettiriyordu. Bu çömleklerin onun üzerindeki etkisini ise kendisi şu şekilde açıkladı: “Sanatı terapi olarak görmemek için uzun bir zaman boyunca direndim ama 20.000 çömlek yaptıktan sonra belki olabilir diyorum.”
İntikam duygusundan Arınmak: Zachary Lazar
6 yaşında babası öldürülen Zachary Lazar için verilebilecek iki tepki vardı. Bu tepkilerden ilki intikam olsa da Lazar, intikam duygusunun kimseyi geri getirmeyeceğini fark ediyor ve bir gazeteci olarak hapishaneye gidiyor. İlk başta babasının cinayeti hakkında konuşmak için gidiyor. Fakat konuştuğu insanlarla bağ kurmaya başladığını hissediyor. Bu bağa alışmak onu zorlarken hapishanedeki insanların yaratıcılıklarına şahitlik etmeye başlayarak bir program oluşturuyor. Mahkumların yaratıcı yazarlık yeteneklerini geliştirmeye çalışarak kısa bir sürede günümüze kadar ilerleyen bir program başlattığının farkına varıyor.
Dr. David Eagleman: “Yaratıcı bir eğitimin işe yarayacağını, bir şeyleri yoluna koyacağını nereden biliyorsunuz?”
Zachary Lazar: “Biliyorum çünkü gördüm. Yaratıcı sürece katılmalarının sonucu olarak insanların değiştiğine sürekli tanıklık ediyoruz. Bazıları hayatında ilk defa içlerindeki o sesin, bastırdıkları duyguların gerçekliğiyle tanışıyor. Kendileri de gerçek insanlar. Bu duyguları ifade etmeye hakları var. Bizim çalıştığımız odanın içinde işledikleri suçlarla tanımlanmıyorlar. Kim olduklarıyla tanımlanıyorlar ve ortamda inanılmaz değişimler yaşanabiliyor. Bu gerçek dünyaya da yansıyor. ”
Yaratıcılığın içimizde yeşerip; dünyayı değiştirmemizi sağlayabilecek kadar derinlerden ortaya çıkmasını daha birçok örnekle açıklayabiliriz. Yaratıcılık insanın kendisinde saklı olduğu gibi ulaşılmayı bekleyen sorularla da tekrar doğabilir.
Başarısızlık: Yaratmanın En Acı Verici Olan Kısmı
Nick Cave, otuz yıl boyunca sürekli değişen bir müzik rengiyle, dinleyicilerin hala dinlemek isteyip istemediğini sorgulamasını sağlayan bir müzisyendir. Ahenksiz, hatalarla dolu ve doğaçlamalardan oluşan albümleri müziğinin her zaman taze kalmasında büyük rol oynamıştır. Fazla alışıldık olan şeylerle çok aşırı olanlar arasındaki sınırda, bir pamuk ipliğine bağlı hareket etmesi yaratıcılığının bir parçası. Başarısızlık riskinden kaçınmalı, başarıların başarısızlıklardan doğacağını kendimize hatırlatmamız gerektiğini, tecrübelerine dayanarak hatırlatan Nick Cave bizi bir soruyla baş başa bırakıyor.
Nasıl Daha Yaratıcı Olabiliriz?
Her şeyden önce yaratıcı olmak beynin bir özelliğine karşı savaşmak demektir. İnsan beyni bir kilo olmasına rağmen enerjimizin %20’sini kullanır. Bu nedenle bir çeşit bataryayla çalışan hareketli canlılar olduğumuzu reddedemeyiz. Enerjimizi verimli bir şekilde kullanıp, her zaman en kolay çözüme yöneliyoruz. Beyinlerimizin doğal tepkisi daha önce yaptığımız şeyleri temsil eden nöral yolları seçmektir. Yani daha yaratıcı olabilmemiz için daha derine inmeli, en az direncin olduğu yoldan sapmalı ve yeni şeyler denemeliyiz.
Dünyayı değiştirecek yaratıcılık, hepimizin içinde. Dünyayı özümseyip, ne olduğu önemli olmadan kendimize yaklaşmalı ve içimizdeki yaratıcılığa kulak vermeliyiz. The Creative Brain, yaratıcılığımızın üzerine gitmemizi sağlayacak ilk adımımız olsun.
Kaynakça
- Express.co. “Last Night’s TV: The Brain with Dr David Eagleman is painfully repetitive.” Erişim: 06.03.2023 Web
- Archello.com Web
- ArtDog İstanbul “Kar Tanelerini Hiç Bu Kadar Yakından Görmemiştiniz.” Web
- Yahoo.com “Robert Glasper Talks How ‘Robtober’ The Blue Note Jazz Festival.” Web
- Liberalarts.tulane.edu “Zachary Lazar” Web
Çok kapsamlı ve akıcı bir yazı olmuş. Gerçekten bilgilendirici ve ilgi çekici. Teşekkürler.
Beğenmene çok ama çok mutlu oldum. Teşekkür ederiim?