Yalnızlıktan Muzdarip Bir Ruh: Nilgün Marmara

Öznur Aydın
Öznur Aydın
"Düşüncelerini kabullenecek olursanız, hiçbir deli, deli değildir."
spot_img

Nilgün Marmara, 33 sene önce dün, 29 yaşında, aslında ‘çok erkendi’ diyebileceğimiz bir yaşta, onun için bekleme odası olan bu dünyayı terk etmişti. 1985’te üniversiteyi, Marmara’nın hayatına çok etki ettiği söylenen Sylvia Plath’ın üzerine yazdığı teziyle bitirmiştir. (Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi) Yalnızlığından mı, anlaşılmadığından mı intihar etmiştir Nilgün Marmara bilinemez fakat intiharından sonra hakkında çıkan aşk dedikoduları yüzünden de intihar etmediği kesindir. Ne Nilgün Marmara ne de intiharı bir magazin konusu değildir, arkasından şiirleri konuşulmalıdır, yaşarken kimseye bahsetmediği şiirleri. Edebiyatla ilgilenen çoğu insan için belki bir makale konusu, bir instagram postu olan bu kadın bundan çok daha fazlasıdır aslında. 29 yılına çok kafa karışıklığı, çok sorgulayış, çok melankoli sığdırmıştır. Bu yüzyılın hastalığıdır zaten melankoli. Herkes takar o karanlık şapkayı, hepimiz üstümüzü o kara çarşafla örteriz bir süreliğine. Ama, Marmara’nın ‘yabancıların en yakını’ diye bahsettiği eşi bile şöyle demişti intiharından sonra ‘Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler karalardı.’ Öğrenciyken evlenip, intiharına kadar evli kaldığı adam. Peki, çağımızın bizi sınadığı tek şey bu karanlık ruh hali midir yoksa hayatımızın belirli noktalarında anlaşılamadığımız yüzümüze vurulur mu hep?

Ölümünden sonra Cemal Süreya şöyle demiştir;

“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış, Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır bakışlarına çok güzel ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım otuzuna değmemişti daha.. Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememişim. Bugün ortaya çıkıyor.”

Şiirlerinden hiç bahsetmezmiş Nilgün Marmara, zaten hiçbir şiiri de o hayattayken basılmamış. Çevresindekiler çok değişik bir kişiliği olduğunu söylese de kimse fark etmemiş yalnızlığını. Oysa ki onunla bir cümle bile konuşmamış biz şiirlerini okuyarak anlayabiliyoruz onu. Belki de şiirlerini bu kadar özel yapan bu; 80lerde yaşamış bir kadını, sanki yanı başımızda yalnızlığını bizzat bize anlatıyormuş gibi hissetmek… Sizlere, onunla düşünce ortaklığınız bulunabilecek bir kaç alıntı derledik. İyi okumalar 🙂

 

 

 

“…karanlıklarda kaybolmuşum
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım…” (Yalnızlık)

 

“burada daha ne kadar öleceğim?
yeryüzüyle gökyüzünün aracısı olarak bulutu haraca kestiğiniz yerde?
ben size alışamam…”  (Burada Daha Ne Kadar Öleceğim)

 

“Çerçeveleri yalnızlıklarımızdan oluşan, kapıları acılardan örülmüş, toz, taş, geçmiş ve şimdiyi saklayan güzellik! Hiç bitmesin diyoruz dingin tavrımız, bir kez seçilmiş uğraşı yaşamdan ayırmamakla. Arınalım, arınalım artık yolsuzluklarından şu densiz yeryüzünün kalık çirkefinden; sevgi yazısıyla!” (Zaman, Yer, Sonra)

 

  “paniğini kukla yapmış
hasta bir çocuğum ben. oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.” (Kuş Koysunlar Yoluna)

 

“..kendilerini ölmeden ceset olarak algılayanlar, intiharlarını başkalarının bir vasiyeti gerçekleştireceği gibi gerçekleştirir. ölüm yaşarken vardır, olmuştur. cesedi yakarak ortadan kaldırmak gerekir.” (Kırmızı Kahverengi Defter)

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks