White Noise: Ölüm Korkusuyla Yüzleşmek

Günsu Akçatepe
Günsu Akçatepe
yolda görüşürüz
spot_img
Editör:
Günsu Akçatepe
spot_img

İster kendinizi yaşlılara egzersiz yapmayı öğretmek gibi özgecil faaliyelere adayın, ister parlak ürün reyonlarının karar vermek ve dikkatinizi dağıtmak için sonsuz olanaklar sunduğu bir süpermarkete giderek kontrol duygunuzu kaybedin, ister ufuktaki zehir taşıyan kara bulutu görmezden gelmek için kafanızı sonsuz bir şekilde doldurun…White Noise‘da ​​kara bulutlar dağılmayacak. Yazar ve yönetmen Noah Baumbach, kıyamet tehdidi altında bir komedi arıyor ancak kasvetliliği ve sarsıcı bir tür karışmaşası arasında eğlendirmekten çok baş döndürüyor.

 

Don DeLillo‘nun 1985 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan ve Türkiye ilk gösterimini Filmekimi kapsamında gerçekleştiren White Noise, bir kasabada yaşayan hayatları hareketli ama güzel görünen, orta sınıf bir çift olan Babbette ve Jack Gladney ailesine odaklanıyor. Her zaman hareket halinde olan, ışık hızında konuşan ve sürekli bir şeylerle meşgul olan, 1980’lerin tipik Amerikan ailesi örneği olarak hizmet eden endişeli, bencil ve mutsuz insanlar. Greta Gerwig ve Adam Driver‘ı başroller olarak tekrar bir arada izleyebildiğimiz filmde, zehirli atık taşıyan trenin bir kamyonetle çarpışması sonucu havaya zehirli gaz bulutu yayılıyor. Bu sırada Denise, Babbette’in aldığı gizemli bir hapı merak etmeye başlarken, havadaki zehirli olay yüzünden Gladney ailesi evlerini boşaltmak zorunda kalıyor. Yolda zehirli buluttan kaçmaya çalışırken, günün normal güvensizlikleri yerini gerçek ölüm kalım endişelerine bırakıyor.

Bu olay karı-koca arasındaki ortak bir noktaya parmak basıyor çünkü bu iki olay örgüsünün nihai sonucu Jack ve Babette’in ölümlülüğü olağandışı sonuçlarla çok daha doğrudan bir şekilde ele almasını sağlıyor. Pencerelerinin önündeki bu büyük kara bulut, Gladney ailesini bir spekülasyon ve paranoya çılgınlığına sürüklüyor. Aile tahliye edilmeli mi? Güzel bir kasabadaki büyük evlerinin ayrıcalığı onları felaketten koruyacak mı? Ölüm kaçınılmaz olduğunda, eylemlerimizin herhangi birinin gerçekten önemi var mı? Jack ve Babette’in ikisi de ölüme fena halde kafayı takmıştır ve Jack, zehirli buluttan kaçış sırasında, benzin doldurmak için iki dakikalığına arabadan indiğinde öldürücü dozda kimyasal almış olabileceğini öğrenir. Ya da filmdeki doktorların ne kadar absürt olduklarını göz önüne alırsak, bu teşhis sadece başka bir komplo mudur?

Tam bir kıyamet filmi olmasa da White Noise toplumun herhangi bir büyük felaketle yüzleşmesinin rehbersiz yaklaşımını ele alıyor. Hava yoluyla bulaşan zehirli bir virüsün potansiyel tehdidi gün yüzüne çıkmaya başladığında, Baumbach beklenen tüm olağan tepkileri filminde tasvir ediyor. Korku ve spekülasyondan pandemiye kadar her şey, çok daha içe dönük bir anlatıma evrilmeden önce filmin ilk bölümünde kaplıyor. Anlatısının son bölümünü ise toplumun ölme korkusunu ve bu ideolojiyle gelen diğer her şeyi keşfederek geçiriyor. Bir evliliğin ve bir ilişkinin ölümünü ifade etmek için sadakatsizliği bile kullanıyor ve zaten katmanlı bir hikayeye nüans katıyor.

Akademiye kök salmış karakterleriyle film, aynı zamanda tarihin ve güncel olayların insan hayatındaki önemli kayıpları karakterize etme eğiliminde olan performatif doğayı da özellikle öne sürüyor. İster geçmişteki Adolf Hitler rejimi olsun, isterse günümüzdeki herhangi bir korkunç kaza veya cinayet olsun, bir bütün olarak toplum, gözlerini kaçırma eğilimindedir. Film ölümle ilgili kolektif korkularımız ve takıntılarımız üzerine şaşırtıcı derecede eğlenceli olmaya çalışıyor. Tipik bir “dünyanın sonu” düşüncesinden çok uzak ve hayatın sonu belirsizliğine obsesif olmaya dair içe dönük bir bakış niteliğinde.

White Noise, değindiği konuların doğası ve bunu gerçekleştirme hızı nedeniyle takip etmesi yorucu bir film ama aynı zamanda varoluşsal korkuyu ve insanlığı tanımlayan korkuları tasvir etmenin bir yolunu bulmaya çalışıyor. Endişelerimizi ortadan kaldırmak için ve çözülemez sorunlarımıza bir çözüm sunacağına güvendiğimiz için tıbba, bilime veya dine yönelen bir toplumda yaşıyoruz. Takıntı yapacak yeni bir şeyler buluruz, daha da ben-merkezci, materyalist oluruz ve gerçekten nasıl var olacağımızı unutarak kaygılardan vazgeçeriz. Filmde de ölüm korkusu olan bu iki karakterde bu tarz kaçma kaçınma tepkileri görüyoruz.

White Noise hem sözlü hem de görsel olarak çok yoğun bir film. Filmin çarkları, bir akademi hicivinden toksik olaya ve daha sonra evlilik ve aile içindeki yalanlara kadar sürekli değişiyor. Olay örgüsünün yoğun olması, kaotik bir hikaye yaratmaya önayak oluyor. White Noise için, Baumbach’ın filmleri içinde görsel olarak en etkileyici olanı diyebiliriz. Ölüm korkusu, anlatının tüm alanında önemli bir parça olduğundan, karanlık ve aydınlığın keskin bir kullanımı var. Jack ve Babbette ölüm hakkında açık açık konuşsalar da bu gizliden gizliye her şeyi tüketen bir korkudur. Birbirlerine olan açıklıkları, onları başka türlü düşünmemeleri için bir tür kandırma girişimidir.

Filmin görünüşü sağlam olsa da, bu kadar çok hareketli parçaya sahip olmanın bireysel sahneleri gölgede bıraktığını görüyoruz. Belki de yapılmak istenen, seyircinin filmin üslubuyla birlikte “hayat bi nevi güzel” anafikirinden zevk almasıdır. Baumbach, iç mekanda maske takma ve devlet kurumlarına güvensizlik konusunda referanslarla güncel birkaç karşılaştırma yapmaktan kaçınmamış. Dikkatinizi sürekli olarak ordan oraya çeviren filmi 30 Aralık’da Netflix’den izleyebilirsiniz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.