Watchmen: Çizgi Romanların Gelebileceği Son Nokta

Editör:
Gaye Nur Karabay

Çizgi roman kültürü, 1930’lu yılların sonunda ilk kez gün yüzüne çıkmaya başladığında hiç kimse bu fantastik edebiyat alt dalının bugünkü popülerliğe ulaşacağını tahmin edemezdi. İlk kez gerçekleşen dünya savaşının etkisiyle tüm insanlık, onları kurtaracak bir kahramanın gelmesini umuyordu. Bu noktada da bir gerçeklikten sıyrılma aracı olarak çizgi romanlar tam da ihtiyaç duyulanı sağladı. 1938 yılında Action Comics #1‘in çıkışı ile çizgi romanlar tüm edebiyat dünyasında büyük etki yarattı. Normal bir insanın asla ulaşamayacağı seviyedeki süper insanlar, ikonik kostümleriyle göklerde uçmaya, yardıma ihtiyacı olan tüm insanlara bir umut ışığı olmaya başladı.

Edebi açıdan bakıldığında üst dalları, dünya klasikleri kadar okuyucuyu düşünmeye, hissetmeye, sorgulamaya iten eserler sunmamasına rağmen çizgi romanlar, basıldığı ilk günden itibaren büyük ilgi gördü. Gösterilen ilginin en büyük sebebi ise; bu eserlerin okuması kolay, renkli, fantastik kahramanların etrafında şekillenen sürükleyici hikayelerle okurlara rahatlık sağlamasıydı. Kısaca çizgi romanlar edebiyatın hızlı tüketim araçları oldu. Her hızlı tüketim aracının kaderine maruz kalındığında ise okurlar yavaş yavaş ilgilerini kaybetmeye, bu eserlerin kalıcı olmamalarından yakınmaya başladı. İkinci Dünya Savaşının sonlanmasının da etkisiyle satışlar düşüyor, firmalar artık çizgi roman üretmek istemiyordu. Ta ki, 1987 yılında en etkili çizgi roman yazarlarından Alan Moore Watchmen‘i yazıp, tüm dünyaya aksini kanıtlayana kadar.

Nedir Bu Watchmen?

”Kim gözleyecek gözcüleri?”

Watchmen, Alan Moore ve Dave Gibbons tarafından yaratılmış, 12 sayılık bir çizgi roman serisidir. DC Comics tarafından 1986-1987 yılları boyunca tek tek sayıları basılan eser, daha sonra birleşik bir şekilde tek bir kitap halinde basılmıştır. Watchmen‘in temelleri, Moore‘un DC’ye sunduğu bir hikâye önerisi ile atılmıştır. Moore’un sunduğu hikâye Charlton Comics‘in telif haklarını elinde bulundurduğu süper kahraman karakterlerini içeriyordu. Bununla birlikte DC; Moore’un sunduğu hikâyenin, bu karakterleri daha sonrası için kullanılamaz kılacağından, orijinal karakterler ile revize edilmesini istedi. Moore ve Gibbons bunun üzerine eserde geçen ikonik karakterlerin tasarımına başladı.

Watchmen, alternatif bir evrende, Amerika’da geçmektedir. Soğuk savaş döneminin kemiklere kadar işlendiği bu eser, süper kahraman kavramına farklı bir açıdan bakmak, çağdaş sorunları ve kaygıları yansıtmak amacıyla yazıldı. ABD ile Sovyetler Birliği‘nin  nükleer savaşa doğru sürüklendiği bir zamanda geçen hikâyede, kostümlü süper kahramanlar yasa dışı ilan edilmiş ve çoğunluğu süper kahramanlığı bırakmış, kalanlarsa devlet için çalışmaya başlamıştır. Devlet için çalışan süper kahramanlardan birinin öldürülmesiyle ve bu cinayetin araştırılmasıyla başlayan hikâye gerçekte çok daha büyük ve önemli bir komplonun keşfedilmesiyle devam eder.

Alan Moore

Watchmen‘i, fikir babası ve yazarı Alan Moore’dan ayrı değerlendirmek eserin altyapısını ve etki alanını anlamak adına eksiklik yaratacaktır.

Alan Moore, 1953, İngiltere Northampton doğumlu yazar ve çizgi roman yazarıdır. Yazdığı eserler birden fazla kez filmlere uyarlanmış, Frank Miller ile birlikte çizgi roman dünyasının gidişatını değiştiren en büyük iki kalemden biri olarak kabul edilmiştir. 1979 yılında İngiliz Sounds müzik dergisinde karikatür çizeri olarak çalışmaya başlayan Alan Moore, zamanla çizim konusunda yeterince iyi olmadığını anlayarak yazarlığa yoğunlaşmıştır. İngiltere’nin meşhur ‘2000AD’ dergisinde çeşitli karakterler yaratan Alan Moore, özellikle ‘Marvelman’ serisi ile ödüller toplamaya başlamıştır. (British Eagle Awards for Best Comics Writer, 1982 and 1983)

Swamp Thing dergisi ile DC Comics ile olan ortaklıkları resmi olarak başlamıştır. Yazdığı eserlerde çevre, toplum, bireyin toplum içindeki yeri sorgulanmış, bu ise dönemin genelgeçer çizgi roman anlayışıyla çelişki yaratmıştır. 1982 yılında V For Vendetta’nın yayınlanmasıyla birlikte büyük sükse yaratan yazar, 1986 yılında Watchmen’in yayınlanmasıyla çizgi roman dünyasının en önemli isimlerinin başında yer almıştır.

Watchmen Neden Önemli?

 

 

 

 

 

 

 

 

”Bu dünyada kimseden yardım beklemeyeceksin. Nihayetinde, insan dediğin yalnızdır.”

Watchmen, ayakları yere basan en kapsamlı çizgi roman hikayesi olarak değerlendirilir. Alan Moore ve Dave Gibbons eser boyunca süper kahramanların gerçek hayatta nasıl davranacaklarını, ellerindeki güçleri daha büyük bir amaç için mi, kendi çıkarları için mi kullanacaklarını ahlaki normların sınırlarını zorlayarak okurlara gerilim dolu bir hikaye eşliğinde sunar. Watchmen döneminde klasik, aksiyon dolu bir süper kahraman hikayesi okumak amacıyla eseri eline alan okurları daha ilk sayfasından kan ve vahşet dolu bir tabloyla baş başa bırakır. Hikaye tek bir karakterin etrafında şekillenmek yerine, o karakterlerin etrafındaki dünyanın gelişimiyle şekillenir. Komedyen karakterinin ölümüyle hikaye başlar. Bu cinayet, Rorschach‘ın araştırmaları hakkında günlüğüne aldığı notlar ile aktarılır. Komedyen her ne kadar cesur bir tercihle hikayenin başında öldürülse de, hikayenin temel taşları arasında yer alır. Temelinde Komedyen dahil hikayenin tüm karakterleri, iyi ve kötü kavramına net bir bakış açısı sunmak yerine, gerçek insanların davranışları esas alınarak, doğru ve yanlışlarıyla, kötülük ve iyilikleriyle yaşamına devam etmeye çalışan insanlardır. Yozlaşmış dünyanın yozlaşmış New York’unda geçen hikayede, evrensel barış bir yalan üzerine kuruludur. İnsanlar yalan söyler. Görünürde rol model olan süper kahramanlar bile birbirlerine cinsel ve sözsel tacizlerde bulunur, birbirlerine komplolar kurar. Hikayenin tam bu noktasında Ozymandias karakteri devreye girer. Ozymandias aslında, İngiliz şair Percy Bysshe Shelly‘in bir şiiri. Kayıp, antik bir şehrin eski hükümdarının izlerine rastlayan bir gezginin hikayesini anlatan şiir, bu hayatta ne yaparsan yap kalıcı bir etki bırakamazsın mesajını en net şekilde veren çok ünlü bir şiirdir. Watchmen eserindeki yansıması ise bundan pek de farklı değildir. Ozymandias, Watchmen evreninin en zeki karakteridir. Soğuk savaş dönemindeki politika adamlarının ortak sorununu fark eden Ozymandias, bu soruna kalıcı bir çözüm bulmayı amaçlar. Eğer karşılarında somut bir hedef yoksa, devlet ve onun için çalışan insanların hedef alacağı, savaşacağı bir rakip de yok demektir. SSCB ve ABD‘nin birbirlerini hedef aldıkları nükleer savaş ortamının milyonlarca insanın hayatını riske atma ihtimali tüm dünyanın korktuğu bir ihtimaldir. Ozymandias, bir süper kahraman olmasının yanı sıra, politika ile yakından ilgilidir. Bu ihtimali ortadan kaldırabilecek tek kişinin kendisi olduğunu düşünür. Eğer SSCB ve ABD‘ye ortak bir düşman sunarsa, bu düşman devletler de birlikte çalışmak zorunda kalacaktır. Bu iki devlete sunacağı ortak düşman ise; Dr. Manhattan’ın ta kendisidir.

Dr. Manhattan ve Felsefe

Dr. Manhattan, hikayeye ilk bakıldığında gerçekçi bir temel üzerine oturtulmamış tek karakterdir. Dr. Manhattan, süper kahraman olmadan önce Dr. Jon Osterman ismiyle ordu adına fizik deneyleri yapan bir bilim adamıdır, fakat yanlış giden bir deney sonucu ”tanrısal” güçlerle donatılmış politik bir silaha dönüşür. Dr. Manhattan soğuk savaş döneminde Amerika‘nın Rusya‘ya karşı en caydırıcı gücü haline gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam savaşını sadece 8 saatte kazanmasını sağlar. Hikayedeki süper güçlere sahip tek karakter olmasının getirdiği yalnızlık ve sorumluluklardan dolayı hikayenin bir noktasında, normal insanların yanında bir tanrıya ihtiyaç olmayacağına karar verir ve marsa, tek başına yaşamaya gider. Dr. Manhattan, hiçbir zaman insanlığın kötülüğünü düşünen bir karakter olmamıştır, fakat onun zihnindeki sorun, her şeyin ahlaki olarak gri olmasıdır. Hikayenin en önemli karakterlerinden olan Rorschach ile tam tezat oluşturur. Rorschach, tüm bu komploları ortaya çıkarmaya çalışan bir dedektif olmasına rağmen, kendisi travmalarından ayrılamayan, her tartışmalı durumu maskesi gibi siyah ve beyaz değerlendiren biridir. O yüzden ne yaparsa yapsın, yeterli vizyon ve bakış açısına sahip bir tanrı olmadığı için, insan olmanın dayanılmaz acizliğine yenik düşen, kaybeden bir figürdür. Moore, bu iki karakter aracılığıyla ahlaki değerlendirme sistemimizin ne kadar yersiz olduğunu, herkesin yaklaşımıyla olayları farklı noktalarda şekillendirdiğini dahice bir kurguyla sunmuştur. Bu dünyada doğru ya da yanlış yoktur. Kazandığı iddia edilebilecek Ozymandias karakteri bile ” Peki ya ölen binlerce insan?” sorusuna yenik düşmektedir.

Bu zamansız eser, Tüm çizgi roman dünyasına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Ünlü Time Magazine dergisinin seçtiği En İyi 100 Roman listesine girmeyi başarmıştır. Günümüz eserlerinde dahi etkilerini apaçık görebildiğimiz Watchmen, fantastik dünyalara yeni bir bakışa hazır her okurun raflarında bulunması gereken bir numaralı eserdir.

 

 

 

Eren Yıldız
Eren Yıldız
They won’t fear it until they understand it. And they won’t understand it until they’ve used it.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Tutuklu Öğrenciler Unutuldu mu?: Psikolojik ve Kültürel Evrimsel Bir Analiz

Ekonomik kırılganlık, politik ve hukuki sorunlara dair tepkiler önemli olan Türkiye’de; aile yapısı ve çocuk yetiştirme stilleri, tutuklu yargılanan öğrencilere dair sessizliğe de etki ediyor olabilir mi?

Projeksiyon: Sorun Bizde mi, Karşımızdakinde mi?

Kendimizde bastırdığımızı başkalarında mı görüyoruz? Projeksiyon, içsel çatışmaların dışa yansımasıdır. Belki de sorun bizde, sadece farkında değiliz.

Shrek İzleme Rehberi: Gözden Kaçan Detaylar

Shrek serisinde gözden kaçan parodiler, kültürel göndermeler ve eleştiriler: Disney'den Matrix’e, klasik anlatılara alternatifler sunan katmanlı bir okuma.

Big Fish Film İncelemesi: Hikâyelerin Hatırasında Yaşayanlar

Big Fish, hayal gücüyle örülü yaşam öyküsünde sevgiyi, kaybı ve bağışlamayı masalsı metaforlarla anlatıyor; izleyicisini büyülü bir yolculuğa çağırıyor.

Kedi Beşiği Aslında Ne Anlatıyor?

Atom bombasının babası sizce daha korkunç bir silah yaratabilir mi? Belki de bilim tek başına cevap değildir.

Şakir Paşa Ailesi Edebiyata Nasıl Yön Verdi?

Şakir Paşa ailesinin sanata, özellikle de edebiyata yaptığı katkılar hakkında bir çerçeve sunuyoruz.

Chicano Edebiyatı: Sınırda Kalmışların Sesi

Chicano edebiyatı; melez kimlik, aidiyet krizi ve kültürel direnişi sınırın iki tarafındaki hayatlar üzerinden anlatan güçlü, politik ve ruhani bir edebi hafızadır.

Harry Potter Serisinin Unutulmaz Replikleri

Harry Potter'ın büyülü replikleriyle büyücülük dünyasında kaybolmaya hazırlanın!

Küçük Gün Işığım Film İncelemesi: Kabullenmenin Gücü

Kusursuzluk arayışının değil, kendin olmanın kıymetini; sonuca değil, yolculuğa odaklanmanın anlamını keşfedeceğiniz sarsıcı ama iç ısıtan bir aile hikâyesine davetlisiniz.

Joseon’daki İstikrarsızlık: Kral Injo

İstikrarsızlığıyla Kore ulusunun gelişmesinin önünü kapamış bir hükümdar olarak hatırlanan ve günümüzde hala eleştirilen Kral Injo'nun tarihteki yeri.

Editor Picks