2.Dünya Savaşı’nın yeni bitiği o yıllarda, bir çok ülke gibi İtalya ve İtalyan halkı da savaşın etkilerinden nasibini almış, ekonomik zorluklar; işsizlik, adaletsizlik ve umutsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Savaşın etkilerini üzerinde taşıyan sinema sektörünün liderlerinden, Luchino Visconti sektörde yani bir akım başlatır; Yeni Gerçekçilik Akımı. Visconti’yi örnek alarak bu akımın önde gelen isimlerinde birisi olan, Vittorio De Sica (7 Temmuz 1901- 13 Kasım 1974) İtalyan bir film yönetmeni olmasının yanında, oyunculuk da yapmaktaydı.
İtalyan Neorealizmi Nedir?

1945 yılında Mussolini‘nin idam edilmesi ve İtalya‘nın Alman işgalinden kurutulması sonucunda, İtalyan Baharı olarak bilinen bir dönem başlar. Bu dönem sinema setlerini de etkiledi. Böylece beyaz perde de İtalyan neorealizmi (italyanca: Neorealismo) İtalyan Sinemasının Altın Çağı dedikleri bir dönem meydana gelir. Bu dönemde çekimler için, stüdyolar yerine, kırsal şehir sokakları, Acemi oyuncular -başroller profesyonel de olabiliyor- ve doğal aksesuarlar kullanılırdı. Bunun yanında, İtalyan halkının ekonomik ve ahlaki koşullarını ele alıp, işsizlik, yoksulluk, baskı ve adaletsizlik konularını işlendi. Böylece Ünlü Yönetmen Luchino Visconti ‘nin önderliğindeki Yeni Gerçekçilik Akımı başlatılmış oldu.
Bu akımın önde gelen isimlerinden Vittorio De Sica, bugün de sinema tarihinin en etkileyici film yapımcılarından birisi olarak kabul edilir. Filmleri hala öğrencilere örnek olarak gösterilen usta yönetmenin, yönettiği dört film Akademi Ödülü kazandı: Siuscia ve Bisiklet Hırsızları (Onursal) Dün, Bugün Ve Yarın ve II.Guardino Dei Finzi Contini ise En İyi Yabancı Dilde Film Akademi ödülünü kazandı. De Sica rüştünü, Suiscia filminin Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından bu şekilde tanınan ilk film ve Bisiklet Hırsızları’nın eleştirel başarısı Akademi (Oscar) ödüllerinde, En İyi Film Ödülü kategorisinin oluşmasına vesile olmasıyla dünya’ya ispat etmiştir. Bu iki film ilk gösterimlerinden itibaren, klasik sinema kanununun bir parçası olarak kabul edilir. 1952 yılında Sight and Sound dergisinin film yapımcıları ve eleştirmenleri arasında yaptığı anket sonucunda, Bisklet Hırsızları, tüm zamanların en iyi filmi olarak değerlendirildi. Aynı zamanda Turner Classic Movies tarafından sinema tarihinin en etkili 15 filminden birisi olarak görüldü. De Sica, İşlediği konusu ve tarzı ile sinemamızın önemli değerlerinden, Yılmaz Güney‘e de ilham olmuştur.
Kariyerine oyunculukla başlayan ünlü yönetmen, 1957 yapımı Amerikalı Yönetmen Charles Vidor’un yönettiği (ünlü yazar Ernest Hemingway uyarlaması olan) Silahlara Veda filmindeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmiştir. De Sica’nın Binbaşı Rinaldi’yi canlandırdığı film, gişede başarısız olup, eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmasına rağmen, De Sica’nın performansı filmin en önemli noktası olarak değerlendirildi. 73 yıllık ömründe, 150’den fazla filmde oynayıp, 34 film yöneten, Usta Yönetmenin kişisel yaşamına gelin birlikte bakalım.
Hayatının İlk Yılları

“Ailem trajik ve aristokrat yoksulluk yaşıyor”
7 Temmuz 1901’de gazeteci bir babanın oğlu olarak, Roma ile Napoli‘nin tam ortasındaki yoksul bir semt olan, Sora‘da doğdu. Babası Umberto De Sica, yaşamının son yıllarında İtalya bankası‘nda çalıştı. Annesi Teresa Manfredi Napoli kökenliydi. De Sica, Sora’daki San Giovanni Battista kilisesinde Vittorio Domenico Stanislao Gaetano Sorano De Sica adıyla vaftiz edildi, kendisi tam bir Roma Katoliğiydi. Babasıyla çok yakın bir ilişkisi olan De Sica, kısa zamanda onu kendine rol model olarak almaya başladı. Babasının sessiz filmlerinde ara sıra sahne alarak piyanistlerin yerini doldurmasıyla, kariyeri de sinemaya doğru yönelmeye başlamış oldu. Hatta Umberto D filmini babasına ithaf etmiştir. 1914 yılında ailesiyle Napoli’ye taşınan yönetmen, 1.Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine Floransa‘ya taşındı. Sonunda Roma‘ya yerleştiler. 15 yaşındayken, iyileşen askerler için hastanelerde sahnelenen amatör oyunlarda oyuncu olarak rol almaya başladı. 1917 yılında bir aile dostu olan Edoardo Bencivenga aracılığıyla Alfredo De Antoni filmi The Clemenceau Affair‘de küçük bir rol aldığında muhasebeci olmak için çalışmaya başladı. Vittorio De Sica, yetişkinliğinde ailesinin erken yıllarındaki durumunu, ‘trajik ve aristokrat yoksulluk’ olarak tanımladı.
Kişisel Yaşamı

De Sica’nın en bilinen özeliklerinden birisi ise kumara olan tutkusuydu ve bu sebeple, büyük miktarda paralar kaybediyordu. Kumar tutkusunu saklama gereği duymadı. Hatta, bunu kendi filmlerindeki karakterlere de yansıttı, örneğin:-oynadığı ancak yönetmediği- Count Max ve The Gold of Naples, Rossellini‘nin yönettiği ve De Sica’nın başrol oynadığı General Della Rovere filminde. De Sica, 1937’de oyuncu Guiditta Rissone ile evlendi. Daha sonra, kızları Emilia dünyaya geldi. De Sica ailesinden hiç kopmadı, tatillerde çift kutlamalar yaparak kalabalık ve çift aile hayatı yaşadı. Hatta Noel‘de, gece yarısı her iki aileyle kadeh kaldırabilmek için sevgilisi İspanyol Oyuncu Maria Mercader’in evindeki saatleri iki saat geriye aldığı söylenir. De Sica, Maria Mercader ile 1942’de, Un Garibaldino Al Convento filminin setinde tanıştı ve ilişkileri başladı. Rissone, kızını babasız bırakmamak için evlilik oyununu sürdürmeye devam etti. Sonunda 1954’te Fransa‘da Rissone’den boşandıktan sonra, 1959’da Meksika‘da Mercader ile evlendi, ancak bu birliktelik İtalyan yasalarına göre geçerli sayılmadı. 1968’de Fransız vatandaşlığı aldı ve Paris‘te Mercader ile evlendi. Merceder ile De Sica’nın tanışmalarından bu yana geçen süre zarfında iki oğlu olmuştu. Manuel De Sica -bir müzisyen ve besteci- ve Christian De Sica bir aktör ve yönetmen olarak babasının yolunu izleyecekti. Kardeşler ancak Christian 18 yaşına geldiğinde birbirlerini öğrendiler ve iletişime başladılar. Christian’ın oğlu Vittorio’nun torunu, Brando De Sica hanedanı sürdürdü, bir aktör ve film yönetmeni oldu. De Sica, Paris’teki Neuilly Sur Seine hastanesinde akciğer kanseri nedeniyle geçirdiği ameliyattan sonra 73 yaşında hayatını kaybetti.
Kariyer Yolcuğu

De Sica 1920’lerin başlarında kariyerine tiyatro oyuncusu olarak başladı. 1923’te iki yıl boyunca Tatiana Pavlova‘nın tiyatro şirketinde çalıştı. Güney Amerika’yı gezerek bunun gibi birçok şirkete katıldı. De Sica, kısa sürede topluluğunun en iyi ikinci oyuncusu olarak anıldı. Ferenc Molnar’ın yönettiği Gli Occhi Azzurri Dell’imperatore adlı oyunda, romantik bir başrol oyuncusu olarak ilk kez sahneye çıktı. Kısa süre sonra ZaBum şirketinin sahibi Mario Matolli tarafından fark edildiler. Matolli provaların kalitesinden etkilenerek onları şirketine katılmayı teklif etti. Radyo skeci Düra Minga, Dura No ve De Sica tarafından seslendirilen popüler şarkı Lodovico Sei Dolce Come Un Fico’nun başarısından sonra ulusal düzeyde ünlendi. 1933’te De Sica, Rissone ve Tofano kendi şirketlerini kurdular.Tofano-Rissone-De Sica dönemi, De Sica’nın uzun ve verimli bir işbirliği yaptığı senaristler: Aldo De Benedetti ve Gherardo Gherardi ile tanışıklığı nedeniyle dikkat çekmeye başladı. Fernard Crommelynck‘in yazdığı ve Mario Chiari‘nin uyarladığı, Muhteşem Aldatılan Koca, De Sica’nın sinema ve tv projelerine tamamen odaklandığı son tiyatro gösterisi oldu.
Sinemaya Geçişi
De Sica, ilk yıllarında tiyatro ve sinema kariyerini birleştirdi: yaz aylarında film yapımcılığıyla uğraşıyor ve kışları sahnede performans sergiliyordu. Sinemada ilk önemli rolü, Mario Cameri‘nin yönettiği 1932 tarihli Gli Uomini, Che Mascalzoni‘ydi. De Sica 1934 yılında ilk kez tanıştığı senarist Cesare Zavattini ile uzun yıllar çalıştılar ve ayrılmaz ikili oldular. Birlikte Siuscia –Ayakkabı Boyacısı– ve Bisiklet Hırsızları gibi neo gerçekçi çağın en beğenilen filmlerini yarattılar. Siuscia, En İyi Yabancı Dilde Film Akademi ödülünü kazanmasına rağmen gişede başarısız oldu. Çünkü halk daha kolay filmler istiyordu ve çoğunlukla komedilere yöneliyordu. İtalyan yetkililerin bu yabancılaştırması, De Sica’nın sonraki projelerini finanse etmesini zorlaştırdı. Bisiklet Hırsızları’nı üretmek için De Sica kendi parasını harcamak ve birkaç İtalyan iş adamının desteğine güvenmek zorunda kaldı. Film usta yönetmene ikinci oscar’ının yanında birçok ödül ve takdir getirdi. Ancak Umberto D filminin serbest bırakılmasından sonra da hükümetle kötü ilişkileri düzelmedi. Başbakan Giulio Andreotti De Sica’ya ‘ülkeye kötü hizmet etmekle’ suçlayan bir mektup gönderdi. Sonuç olarak, usta yönetmen yılmadı ve tam 34 film yönetti. Yönettiği en iyi filmleri sizler için derledim. İşte Vittorio De Sica’nın en iyi filmleri
Bicycle Thieves (1948)

Birinci Dünya Savaşı sonrası Roma’da işsiz kalan bir baba ve yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan bir ailenin dramını anlatır bize film. Bu kadar basit bir anlatıma sahip değildir. Ailenin babası Antonio’nun sonunda iş bulması ve afişleri yapıştırırken, bisikletini çaldırmasıyla başlar film. Bize umutsuzluk, çaresizlik, adaletsizlik içerisinde aile babası olmanın zorluklarını, iliklerimize kadar işletir. Bunu yeni gerçekçilik akımı kurallarını uygulayarak yapar. Bisiklet Hırsızları‘nın eleştirel başarısı Akademi(Oscar) ödüllerinde, En İyi Film Ödülü kategorisinin oluşmasına vesile olarak, sinema tarihinin en saf klasiklerinden biri haline gelir.
Umberto D. (1952)

De Sica’nın babasına ithaf ettiği ve uzun süre yasaklanan filmi, biriken borçları yüzünden kaldığı otelden atılmak üzere bir emekli memur, Umberto D‘nin hayatta ki tek dostu, köpeği Flike ile birlikte yaşam savaşlarına değinerek, bu kez adaletsizliği yaşlı ve emekli bir adam üzerinden beyaz perdeye aktardı. Film, 70 yaşındaki ilk ve son kez kamera karşısına çıkan fizik profesörü Carlo Battisti nin başroldeki şaşırtıcı performansına ve dokunaklı hikâyesine rağmen, o dönemde seyirciden beklenen ilgiyi göremedi. Bu da De Sica ve Zavattini ikilsini daha yumuşak tondan filmlere yöneltmiştir. Bu sebeple yapım, pek çok insan tarafından ,yeni gerçekçilik akımının son projesi olarak kabul gördü. Yıllar Umberto D’nin lehine işlemiş, Bu eser zaman içinde De Sica’nın Bisiklet Hırsızları‘n dan sonraki en bilinen ve saygı duyulan eseri haline gelmiştir.
Shoe-Shine (1946)

Giuseppe ve Pasquale, 13 ve 15 yaşlarında hayatlarını ayakkabı boyacılığı yaparak kazanmaya çalışırlar. Çevrelerindeki belalı tiplerin etkisiyle, hırsızlık olayına tanık olan iklimiz, polisin asıl aradığı kişileri bilmelerine rağmen hapse girmeyi ispiyoncu damgası yemeye tercih ederler. Rome Open City’den sonra, Bicycle Thieves’den önce Yeni Gerçekçilik Akımının temelini atan filmlerden birisi olma özelliğini taşıyan, Shoe-Shine,2. Dünya Savaşı sonrası Amerikan askerlerinin göz açtırmadığı Roma sokaklarının ve henüz küçücük bir çocukken, hayatları çalınan talihsiz kuşağın kusursuz bir portresini çiziyor. İki amatör çocuk aktörün hayranlık verici oyunculukları ve çarpıcı finaliyle çocukluk yıllarına ve arkadaşlığa dair unutulmaz bir klasik.
Miracle in Milan (1951)

Usta yönetmenin bu sefer ki hikayesi; Yaşlı bir kadın tarafından sevgiyle büyütülmüş bir bebeğin, kadının ölümünden sonra yetimhaneye gönderilmesi ve savaş sonrası İtalya’sında yetişkin bir genç adam olarak kendisini sokaklarda bulan, Toto‘nun Fakir ve iyi insanları, zengin ve kötü kodamanlara karşı örgütlemesinin hikayesi. De sica’nın diğer filmlerinden farklı olarak; umutsuzluğun yerini yaşama sevinci, çaresizliğin yerini sihir, yalnızlığın yerini ise dayanışma alıyor. Umut etmek yerine içinde umut barındıran bu film;diyalogların azlığı ve pek de önemli olmaması açısından, Chaplin’i, hatırlatan bir “kendini iyi hisset” filmi.
Two Women (1960)

İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli günlerinde Cesira ve 13 yaşındaki kızı Rosetta, savaş bitene kadar kalabilecekleri güvenli bir yer bulmak için yola koyulurlar. Ancak aradıkları huzuru ve güveni bulamazlar, savaş şartları, genç, yalnız bir kadın ve 13 yaşındaki bir kız için oldukça acımasızdır. De Sica ilk dönem filmlerinde akımın kurallarına uyma pahasına amatör oyuncuları tercih ederken, bu defa başrol için İtalyan sinemasının güzeller güzeli aktristi Sophia Loren’i seçer. Bu film çektiği diğer filmlerden uzak bir başarı kazanmış olsa da film, Sophia Loren’e Cesira rolüyle o yıl dağıtılan neredeyse tüm “en iyi kadın oyuncu” ödüllerini evine götürmekle kalmaz, İngilizce olmayan bir filmle “en iyi kadın oyuncu” oscar’ını kazanan ilk aktris olarak da sinema tarihine geçer.
Kaynakça
Öne çıkan görsel: www.flickr.com
“Vittorio De Sica”. Wikipedia. WEB. Erişim: 18.11.2024
“Vittorio de Sica Sineması”. avrupasinemasi.com. WEB. Erişim: 18.11.2024